Yaz tatilinin serin esintisi okulun koridorlarında yavaşça hissedilmeye başlamıştı. Son ders zili çaldığında öğrencilerin yüzlerinde, koca bir dönemin yorgunluğu ve tatil heyecanı aynı anda parlıyordu. Melis, elinde tuttuğu karnesine baktığında içinden karmaşık duygular geçti.
Notları her zamanki kadar parlak değildi. Özellikle tarih, eskiden her zaman en yüksek notu aldığı dersken, bu sefer beklediğinden daha düşük bir sonuçla karşılaşmıştı. Ama yine de kötü değildi; yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen dönemi düzgün bir şekilde kapatmayı başarmıştı.
“En azından toparladım,” diye düşündü içinden. Belki mükemmel değildi ama yine de mücadele etmişti.
Sınıfta herkes karne sevinciyle birbiriyle konuşuyor, tatil planlarından bahsediyordu. Fakat o anda konuşulan bir dedikodu, tüm ilgiyi aniden başka bir yöne çevirdi.
“Duydunuz mu?” dedi kızlardan biri, sesi heyecanla titriyordu. “Zeki Hoca askere gidiyormuş!”
Bu sözler, bir bomba gibi sınıfın içinde patladı. Herkesin konuşmaları bir anda kesildi, kulaklar o dedikodunun detaylarına çevrildi.
“Gerçekten mi?” diye sordu başka biri, kaşlarını şaşkınlıkla kaldırarak.
“Evet, kesinmiş,” dedi söylentiyi yayan kız, sesi gizemli bir tonla alçaldı. “Önce Çorlu’ya gidiyormuş, sonra da Manisa’ya.”
O an Melis’in zihninde bir kıvılcım çaktı. Çorlu… Teyzesi orada yaşıyordu! Annesi Katar’a gittiğinde, o da teyzesinin yanında kalabilirdi. Bu sadece sıkıcı bir tatili değerlendirme fırsatı değil, aynı zamanda Zeki Hoca’ya bir sürpriz yapma şansıydı.
Birden içindeki o karamsar bulutlar dağılmaya başladı. Haftalardır hissetmediği bir heyecan dalgası içini sardı. Teyzesiyle birlikte vakit geçirmek ona iyi gelebilirdi ve belki de Zeki Hoca’yı askerdeyken ona beklenmedik bir süpriz yapmak güzel olabilirdi.
Kendini ilk kez bu kadar neşeli hissediyordu. Gözlerinde yeniden bir parıltı belirmişti.
Tam bu düşüncelere dalmışken, bir anda Melih’in o sinir bozucu sesi kulağında yankılandı.
“Eee, tatilde ne yapıyoruz aşkım?”
Melis, düşüncelerinden sıyrılıp başını çevirdi. Melih, sulu bir gülümsemeyle ona doğru yaklaşmıştı, gözlerinde her zamanki o çapkın ifade vardı.
“İstersen seni İzmir’deki en güzel mekanlara götürebilirim,” dedi, sanki bu teklif her şeyi çözebilirmiş gibi. “Deniz kenarında dondurma yeriz sonra da akşamları çimlerde öpüşürüz. Ne dersin?”
Melis, gözlerini devirdi. İçindeki yeni heyecanla dolup taşarken Melih’in bu densiz tavrı sadece canını sıkmıştı.
“Tatilde İzmir’de olmayacağım, Melih,” dedi soğuk ve net bir ses tonuyla.
Melih’in yüzündeki çapkın gülümseme, anında donup kaldı. “Ne?”
Ama Melis, ona daha fazla vakit ayırmadı. Çantasını hızla topladı, defterlerini ve karnesini düzgünce çantasına yerleştirip sırtına geçirdi.
“Hoşça kal,” diye fısıldadı soğukkanlı bir şekilde ve sınıftan çıkarken arkasına bile bakmadı.
Koridor boyunca yürürken içindeki heyecan daha da büyüyordu. Kafasında, Çorlu’daki günlerini nasıl geçireceğine dair hayaller kurmaya başlamıştı bile. Teyzesiyle geçireceği eğlenceli anlar, bol bol gezmek, annesinden uzakta keyfine göre takılmak ve Zeki Hoca...
Ama bu saydıkları içinde onu en çok heyecanlandıran şey, Zeki Hoca’ya yapacağı sürprizdi. Onu askeriyede ziyaret etmek, Zeki hoca'yı kesinlikle çok şaşırtacaktı.
Okulun çıkış kapısına geldiğinde derin bir nefes aldı. Güneş yüzüne vururken, bu sefer içindeki ağırlık azalmış gibiydi. Tatil onun için bir kaçış değil, yeni bir başlangıç olacaktı.
...
Melis, kapıdan içeri adımını attığında yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Çantasını sıkıca tutuyordu. Ayakkabılarını telaşla çıkarıp hızla salona yöneldi.
"Anne!" diye seslendi heyecanla. Annesi yatak odasından çıktı, elinde iki farklı gömlek vardı, muhtemelen valiz hazırlıyordu.
Melis, sevinçle karnesini eline alıp sallayarak "Bak anne, o kadar da kötü değil" dedi neşeyle.
Annesi karnesini eline alıp inceledi, gözlerinde gurur parladı. "Harikasın Melis, yine çok güzel notlar almışsın!" dedi ve kızıyla gururla sarıldı. Sonra hafifçe gülerek ekledi: "Bunu yanımda götürüp babana da göstereceğim. O da biricik kızıyla gururlansın."
Melis başını sallayıp hızla odasına yöneldi. Kapıyı açıp içeri girdi. Neşeyle bir şarkı mırıldanarak çantasını açtı. Tatil hazırlıkları başlıyordu ve bu düşünce ona heyecan veriyordu. Eşyalarını dolaptan çıkarırken bir yandan da bavulunu yerleştirmeye başladı.
Annesi kapının eşiğinde belirdi, Melis’in enerjisine şaşkınlıkla baktı. "Benimle gelemeyeceğin için üzgün olduğunu sanıyordum," dedi yumuşak bir sesle.
Melis omuz silkti, dudaklarında hafif bir tebessüm vardı. "Teyzemle bir yaz geçirmenin o kadar da kötü olmayacağına karar verdim. Sonuçta o da genç sayılır, kafamız uyuyor."
Annesi, kızının olgun tavrına gülümseyerek yanına yaklaştı. "İyi bakalım, mutlu olmana sevindim. Katar’da da olsam her fırsatta babanla birlikte seni görüntülü arayacağız."
Melis gözlerini devirdi, sanki bu sözleri defalarca duymuş gibiydi. "Anne, artık çocuk değilim. Neredeyse üniversiteye gidecek yaşa geldim."
Annesi, Melis’in bu çıkışına hafifçe gülerek cevap verdi. "Neredeyse," dedi, özellikle kelimenin üstüne basarak.
Melis, annesinin bu vurgusuna rağmen sadece başını sallayıp eşyalarını toplamaya devam etti. İçinde bir yerlerde umut ve heyecan karışımı bir duygunun filizlendiğini hissediyordu.