5- Görmüyorsun

1296 Words
Günler birbirini kovalıyor ve dersler ağırlaşıyordu. İki ağır dili aynı anda öğrenmeye çalışmak Işıl’ın korktuğu kadar vardı; sürekli yeni kelimeler öğrenmeye çalışıyor, telaffuz düzeltmekle ve cümle kalıplarını ezberlemekle boğuşuyorduk. Fransızca pratiklerimizde Işıl da bize katılıyordu ama Arapça için Ayberk’le bir araya geliyordum daha çok. Yemekten sonra büyük çalışma salonunda oturuyor ve öğrendiğimiz şeylerin pratiğini yapıyorduk. Tabii haliyle Göktuğ’da bu çalışmalarda bizimle oluyordu. Işıl sürekli Ayberk’le yakın olmak istemeye başlamıştı. Ama bizimki kıza normal okul arkadaşı muamelesi yapmaktan ileri gitmiyordu. Işıl’ın her adımında onu geri çevirmek için nazikçe salağa yatıyordu sanki. Kızın kendisine ilgisi olduğunu anlamıyor olamazdı. Zekası düşük biri bile anlardı yani kızın çırpınışlarından. Üstelik Işıl sarı saçları ve mavi gözleriyle güzel ve sempatik bir kızdı. Ayberk onu neden çekici bulmuyor diye düşündüğüm bir gün Ayberk’i tek başına yakaladım teneffüs arasında. Bahçede yürütüp spor salonunun köşeye sürükledim ve, ‘’Bana bak?’’ dedim konuyu hiç dolandırmadan. ‘’Ne oldu?’’ dedi direk yüzüme bakarak. ‘’Sen bu kızın senden hoşlandığını ve ilgini çekmek için çırpındığını anlamıyor musun?’’ Ayberk’in kaşları şaşkınlıkla kalktı ve bana bön bön baktı. ‘’Ha- hangi kızın?’’ dedi nerdeyse kekeleyerek. ‘’Ayberk hala salağa yatıyorsun. Yapma! Hayır cidden bu kadar ilgiyi anlamıyor musun desem mümkün değil. Peki, niye karşılık vermiyorsun, o kısmı merak ediyorum. Dayanamadım yani artık.’’ Ayberk hala bakıyordu yüzüme ama ifadesi bir garipti. ‘’Çiçek, ben, şey…’’ Bir şey diyecek gibi oldu ama sonra dudaklarını sıktı. ‘’Ayberk, bak varsa görmezden gelmek için bir nedenin bileyim de bari ona göre davranayım. Çünkü Göktuğ bile anladı, sen hala salağa yatıyorsun.’’ ‘’Göktuğ mu anladı? Neyi anladı, bana bir şey demedi.’’ ‘’Dese şaşarım zaten, neyse konumuz Göktuğ değil.’’ Ayberk’in benim duvarlarım ve Göktuğ’la ilgili son sözleri aklımdan hiç çıkmadığı için kasmayı bırakmış ve Göktuğ’la ilgili artık olumsuz tek kelime söylememeyi seçmiştim. Bu kararımı hatırlayıp kendimi tuttum, yorum yapmamak için. Ama bu onunla aramızdaki sınır hattının derinliğini etkilememişti. Sadece kısmi bir beyaz bayrak çekmiş ve birbirimizin alanlarına saygı gösterip uzak durmayı seçmiştik. Hala aynı sırayı paylaşıyorduk ama mecbur olmadıkça ikimiz de diğeriyle sohbet etme girişiminde bulunmuyorduk. Buna rağmen ona ters de davranmıyor, sadece cevap verip işime dönüyordum. Ve ikimizin de bu sessiz geri çekilişin de bir nevi yeni bir savaş olduğunun farkında olduğumuzu biliyordum. Sadece onun ilgisizliğini yansıtıyordum o kadar. Beni sevmek ve dost olmak zorunda değildi, ben de aynı şekilde onu. ‘’Ben seni üzdüğümü bilmiyordum, af edersin Çiçek. İnan salağa yatmıyordum, sadece…Yani ben senin böyle düşündüğünü bilmiyordum. Umursamıyorsun, senin için bir anlamı yok, diye düşünüyordum. O yüzden ben...’’ Ayberk dudaklarını sıktı ve bir an doğru kelimeleri düşünmeye çalıştı sanırım. Hayır her şeye car car bir cevabı olan çocuk gitmiş yerine konuşmakta zorlanan bir ergen gelmişti birden. ‘’Tabii ki umursuyorum, kız kıvranıp duruyor sana kendini göstermek, ilgisini anlatabilmek için. Ama sen ona ilgisiz davranmaya devame diyorsun ve ben de nedenini merak ediyorum. Tamam biraz odunsun, senin bazen bir kızdan hoşlanmaktan çok aklının fikrinin silahlarda ve sporda olduğunu düşündüğüm oluyor ama yani yanıldığımı da kanıtlayabilirsin.’’ ‘’Hangi kız?’’ dedi Ayberk birden heyecanı sönüp, yerini meraka bırakarak. ‘’Işıl tabii ki? Başka biri de mi var seninle ilgilenen? Tabii ya, kesin sizin sınıftan birinden hoşlanıyorsun, ondan bahsettiğimi sandın değil mi? Çabuk söyle kim o?’’ Ayberk’in yüzündeki anlık değişimi neye yoracağımı bilemedim. ‘’Gerçekten bu mu Çiçek? Yani az önce gerçekten bir şeyleri anladığını sanıp bir de seni üzdüğümü düşünmüştüm ama görüyorum ki ikimiz çok farklı şeylerden bahsediyormuşuz.’’ Sesindeki ve yüzündeki hayal kırıklığına bir anlam veremedim. ‘’Ayberk, Işıl’dan bahsetmiyor muyuz? Ne bileyim sen bu kadar bariz bir şeyi anlamayıp alık alık davranınca başka birinden hoşlanıyorsun sandım. Şimdi bana niye kızıyorsun ki? Işıl sürekli senden bahsediyor, sana yakın olmaya çalışıyor ve iyi bir kız hani, sende karşılığı yoksa duygularının, sebebini merak ettim sadece.’’ Ayberk yüzüme bezgin bir şekilde bir iki saniye baktıktan sonra, ‘’Ben her şeyin farkındayım Çiçek ama görüyorum ki sen değilsin. Işıl’a karşı duygularım yok. Başka birine var evet ama sanırım bazı şeyleri zorlamaya gerek yok. Çünkü duygularımın karşılık bulması için önce o kişinin beni görmesi gerek ve anladım ki göremiyor.’’ ‘’Göremiyor mu? Bu okulda mı? Karşılık mı vermiyor sana?’’ O sırada Göktuğ’un biraz ilerde bize baktığını ama yanımıza gelip gelmemekte kararsız kaldığını gördüm. Ayberk de gördü benim Göktuğ’a baktığımı ve ona el sallayıp yanına gitmeden hemen önce bana son kez bakıp, ‘’Evet beni göremiyor çünkü başka tarafa bakıyor. Neyse, sonra görüşürüz Asena.’’ dedi asabi ve hayal kırıklığıyla karışık bir tebessümle. Ben sözlerini anlamaya çalışırken Ayberk Göktuğ’un yanına gitti ve Göktuğ onun yüzünden canının sıkkın olduğunu anlamış olmalı ki bana manidar bir bakış attıktan sonra Ayberk’le birlikte uzaklaştılar. Neydi şimdi bu yani? Ona sadece Işıl’dan hoşlanıyor musun, hoşlanmıyorsan niye diye sormuştum. Başkasından hoşlanıyorsa benim ne suçum vardı ki? Ya da o hoşlandığı kişi Ayberk’e karşılık vermiyorsa bana niye kızmıştı? Hayır, kim olduğunu da söylemiyor bana, şapşal bu çocuk ya! Ama bana laf sokar gibi bir haller yapması kafamı kurcalamadı değildi hani? Spor salonunun dibinde durmuş öylece kendi kendime söyleniyordum ki bir ses, ‘’Sevgilinle işler yolunda gitmiyor sanırım?’’ dedi. Duyduğum erkek sesiyle kafamı geriye çevirdim. Arkamda, spor salonundan çıktığı beli olan uzun boylu çocuğu görünce kaşlarım çatıldı. ‘’Sen bizi mi dinliyordun?’’ dedim kaşlarım hala çatılıyken. Koyu renk kısa saçları terden ıslaktı. Üzerindeki haki renk tişört de yer yer terle ıslanmıştı ama garip şekilde itici görünmüyordu. Erkeksi bir havası vardı. Koyu mavi gözleri zeki bir pırıltıyla bakıyordu bana. Boyu 1.90 a yakındı ve fiziği gerçekten atletikti. Ve yüzü yabancı değildi. Üst sınıflardandı da kaçıncı sınıftı bilmiyordum. Bahçede ve yemekhanede görmüştüm birkaç kez. Hatta göz göze geldiğimiz de olmuştu ama öylesine bakıp geçmiştim her zamanki gibi. ‘’Aslında buna mecbur bırakıldım gibi bir şey oldu. Yani soyunma odasının penceresinin önünde durursanız bu pek özel bir görüşme olmaz.’’ Kafamı kaldırıp küçük pencereye baktım. Boğazımı temizledim ve, ‘’Demek ki tam da iyi duyamamışsın! O benim sevgilim değil.’’ Gülümsedi. ‘’Öyle mi? Sizi sürekli bir arada görüyorum. Ve şimdi tartıştınız. Bu bana biraz sevgilivari bir şey gibi geldi.’’ Asabi şekilde güldüm. İnanamayarak baktım adını bilmediğim çocuğa. ‘’Sen bizi mi izliyordun?’’ Hiç gocunmamış gibi baktı yüzüme. ‘’Okulda kaç erkek öğrenci var sence Çiçek?’’ Duvara dayanmış bana bakıyordu cevap beklercesine. Adımı da biliyordu. Kimdi bu züppe böyle? ‘’5000’e yakın.’’ ‘’Peki, kaç kız öğrenci var?’’ ‘’160. Ve sen bu kadar erkek arasında kız sayısı az olduğu için beni görmenin, hatta adımı da bilmenin normal olduğunu mu söyleyeceksin?’’ Beni alkışladı ve sırıttı hafiften. ‘’Tebrik ederim ama bir şeyi atladın Asena. Bu okuldaki 160 kızdan en dikkat çekicisi olduğunu düşündüğüm için seni gözlemledim evet.’’ ‘’Bak sen? Okulda epeyce güzel kız var oysa ama sen iki ismimi de biliyorsun?’’ ‘’Soyadını da biliyorum. Bozkurt.’’ Kaşlarım istemsizce çatıldı yeniden. ‘’Bravo, iyi araştırmışsın. Peki, ben nasıl en dikkat çekicisi oluyorum acaba? Üstelik madem erkek arkadaşım olduğunu düşünüyordun, sevgilisi olan bir kızı izlemek ne kadar ahlaki?’’ Yüzünde hiçbir değişim olmadı. Bu özgüven nerden geliyordu buna böyle? Kendisini ne sanıyordu acaba? ‘’Ben senden hoşlandım demedim, en dikkat çekici olduğunu düşündüğüm için dedim. Hani bazı insanlar bir şekilde dikkat çekmeyi başaran bir enerjiye sahiptir ve diğer insanlar onları gözlemler. Üstelik az önce sevgili değiliz, dedin. Demek ki seni izlemem gayri ahlaki değilmiş.’’ Suratımı ekşittim ve, ‘’Eminim birilerinin özel konuşmalarını dinlemek çok eğlenceli olmuştur senin için ama burada kalıp seni eğlendirmeye devam edemeyeceğim. Ders başlayacak az sonra.’’ Derse geç kalmamak için hareketlendim. Onun yanından geçmem gerekiyordu ana binaya varmak için. İstifini bozmadı. Sadece rahat bir şekilde yanından geçerken, ‘’Özel konuşmalarını daha özel yerlerde yapmanı tavsiye ederim. Ve son bir şey daha.’’ Dönüp baktım yüzüne, ‘’Ne?’’ ‘’Bakıyorsun ama görmüyorsun Asena. Belki yeteneğin varsa çok iyi bir keskin nişancı olacaksın bilinmez ama görünen o ki böyle giderse aşk hayatının berbat olacağı kesin.’’ Tam ne demek istiyorsun sen, diyecektim ki kafamda şimşekler çakmaya başladı ve o da beni o şimşeklerle baş başa bırakıp salona geri döndü.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD