Huzur

1262 Words
Duru Yukarı çıkıp valizimi açarken kalbim deli gibi çarpıyordu. Kerim’in yanındayken hissettiğim şeyleri kelimelere dökmek imkânsızdı. Onunla aynı çatı altında olmak bile başlı başına bir mucizeydi benim için. Eşyalarımı dolaba yerleştirirken elim titredi; bu durum bana, uzun vadeli bir birlikteliğin provasıymış gibi geliyordu. İçimden, “Keşke bu an hiç bitmese,” diye geçirdim. Kapı aralandı. Kerim, kapıya yaslanmış, beni izliyordu. Yüzünde hem muzip hem de derin bir bakış vardı. “Yerleşebildin mi, güzelim?” “Evet,” dedim gülümseyerek. “Sanki bu evde hep yaşamışım gibi hissettiriyor bana.” Adımlarını yavaşça atarak yanıma geldi. Ellerimden tuttu, alnımı öptü. “Burası senin de evin. Sen yanımdayken her yer bana yuva oluyor.” O an gözlerim doldu. Bu kadar kısa sürede böyle büyük sözler söylemesi beni hem korkutuyor hem de tarifsiz bir mutluluk veriyordu. Onun kollarında kendimi güvende hissediyordum. Kerim beni yatağa oturtup yanıma geçti. Parmak uçlarıyla saçlarımı geriye itip yanağıma dokundu. “Duru… Seninle geçireceğim her anın kıymetini bilmek istiyorum. Belki yarın ne olacak bilmiyorum ama şunu bil: Sana zarar gelsin istemem. Senin gözyaşlarını görmek bana ölümü tattırır.” Sözleri içime işledi. Onu daha çok tanımak istiyordum ama o an sadece başımı göğsüne yaslayıp dinlemeyi seçtim. Kalbinin hızlı atışlarını duyuyordum; demek ki o da benim kadar heyecanlıydı. “Kerim…” dedim kısık sesle. “Hı?” “Benden sakladığın bir şey var mı?” Bir an nefesi kesildi, kasıldı. Gözlerimin içine baktı ama cevabı hemen vermedi. “Güzelim, bazı şeyler zamanı geldiğinde ortaya çıkar. Ama şunu bil ki… ne olursa olsun seni bırakmam. Sana söz veriyorum.” İçimde bir huzursuzluk oluştu ama onun sıcaklığına kapılıp sorgulamamayı seçtim. Çünkü şu an sadece onu yaşamak istiyordum. Ona olan hislerim her gün bir çığ gibi büyüyordu ve ben hayatımda ilk defa sadece kendi kalbimin sesini dinleyip cesurca davranmak istiyordum. Bir süre öylece sarıldık.Dünya üzerinde sadece ikimiz varmışız gibi hissediyordum. Kerim, sonra her fırsatta yaptığı gibi dudaklarıma kapandı. Öpüşleri o kadar sahiplenici ve tutkuluydu ki; beni her öptüğünde ona kapılıp teslim oluyordum. Uzun bir süre dudaklarımdan kopmadı, sanki nefesini benden almak ister gibi. “Duru, senden kopamıyorum. Sen bana ne yapıyorsun? Senin yanında bambaşka birine dönüşüyorum…” dedi alnını alnıma koyup soluklanırken. Gözlerim kapalı, nefes alış verişlerini dinledim. Ona söyleyecek bir cümlem yoktu ama onu böyle etkilemek kendime olan güvenimi artırıyordu. O sırada kapı çaldı. Kerim hızla ayağa kalktı. “Hadi güzelim, yemekler geldi. Ben sofrayı hazırlıyorum. Sen de üstüne rahat bir şeyler giy… Ki bence hiç gerek yok, giyinmeden bile gelebilirsin,” deyip arkasında utançtan kızarmış bir ben bırakarak gülümseyerek aşağı indi. Üstüme beyaz renkli, rahat bir polar şortlu takım giydim ve evden getirdiğim pufidik panduflarımı ayağıma geçirip aşağı indim. Kerim, pizza, hamburger, patates kızartması gibi ne kadar sağlıksız şey varsa sipariş vermişti. Salondaki geniş koltuğun yanındaki sehpaya hepsini güzelce yerleştirmişti. Hızlıca onun yanına gittim. Beni süzüp, “Her halin birbirinden tatlı, Duru,” deyip beni kucağına çekip oturttu. Gülümsedim. “Nasıl, bugünkü yemeği beğendin mi?” “Evet, beğendim. Hepsi çok güzel ama sağlıksız şeyler…” Bir an yüzü düştü. “Sevmez misin? Hemen başka şeyler sipariş edebilirim.” “Sakinleş Kerim. Aksine, çok severim ama arada bir yerim. Seninle yemek çok daha keyifli olacak. Ama beni şaşırttın,” dedim. Kaşını kaldırıp, “Neden güzelim?” diye sordu. “Ne bileyim, senin böyle şeyleri sevebilecek bir adam olduğunu hiç düşünmemiştim. Hani sürekli lüks restoranlara gidip elit yemek yiyen insanlardan olduğunu düşünmüştüm.” İçten bir gülümsemeyle, “İşim gereği genelde senin dediğin yerlerde yemek yemeyi tercih ediyorum. Ama senin yanında sadece kendim olmak istiyorum,” dedi ellerimi öperek. Her davranışı içimi daha da ısıtıyordu. “Tamam, hadi bırak beni de yemeğe başlayalım, soğutmadan.” Kollarını daha sıkı doladı bedenime. “Bence kucağımda da gayet yemek yiyebilirsin.” “Kerim…” dedim, dudağına tüy gibi bir öpücük bırakarak. Bu kadar cesur bir davranış beklemediği için bir an afalladı ve kollarını gevşetti. Fırsattan istifade kucağından kalkıp hemen yanına oturdum, gülümseyerek. “Beni kandırdın, zayıf noktamdan faydalandın,” dedi muzip ses tonuyla. “Kerim, yoksa beni asla bırakmayacağını bildiğim için küçük bir hile yaptım diyelim. Kandırmak yok.” Bir an ciddileştim. “Oyun bile olsa asla seni kandırmam, yalan söylemem. Çünkü bunlardan nefret ediyorum. Birçok hatayı affedebilirim ama yalan ve ihaneti asla. Bunlar benim kırmızı çizgim.” Kerim şaşkın bir şekilde beni dinliyordu. “Bu konularda hassassın, neden?” “Özel bir sebebi yok. Yalan ve ihanetin insanların hayatlarını nasıl mahvettiğini gördüm. Zaten seven, değer veren insan karşısındakine yalan söylemez, ihanet etmez. Eğer bunları yapıyorsa ortada bir sevgiden söz etmek doğru değil,” dedim. “Neyse konuyu kapatalım güzelim. Seninle olan her anın tadını çıkarmak istiyorum,” dedi. Birlikte keyifle yemek yemeye başladık. Kerim’i tanıdıkça aslında o katı görüntüsünün altında çok eğlenceli bir adam olduğunu keşfediyordum. Yemeklerimizi yedik, sonra güzel bir film açıp elimizde kahvelerle battaniyenin altında, Kerim’in kollarının arasında izlemeye başladık. Her şey rüya gibiydi. Bu adam nefes almak gibiydi. “Kerim…” “Efendim güzelim?” “İyi ki hayatıma girmişsin.” Çenemden tutup yüzümü kendine yaklaştırdı. “Ben de seni her gördüğümde, seninle geçirdiğim her anda aynı şeyleri geçiriyorum içimden. İyi ki bu meleği hayat karşıma çıkarmış diyorum. Duru, hayat çok kirli ve sen bu hayatta temiz ve saf kalan nadir şeylerden birisin,” deyip burnunu burnuma sürtüp dudaklarıma kısa ama etkili bir öpücük bıraktı. “Ne kadar süre buradasın?” “Elimden geldiğince uzun kalmaya çalışacağım ama orada da işlerim var, onları da ihmal edemem. Duru, beni anlıyorsun değil mi?” “Tabii ki… Zaten dört ay sonra ben de tamamen Türkiye’de olacağım. O zaman hiç ayrı kalmamıza gerek kalmayacak,” dedim sevinçle. “Evet güzelim. Ama şimdi bunları düşünmeyelim, anı yaşayalım olur mu?” Kafamı sallayıp tekrar ona sarıldım. Film ateşli sahnelerine geldiğinde istemsizce utanıyor, Kerim’in kollarında kızarıyordum. O ise kahkaha atıp, “Şu an yüzünü görmesem de utançtan kızardığına eminim Duru,” deyip beni daha da utandırıyordu. “Ve biliyor musun, bütün hallerin gibi bu hallerin de beni deli ediyor.” Bir süre sessizlik oldu. Sonra Kerim, sesini alçaltarak, “Ha unutmadan güzelim… Burada gördüklerinin çok daha fazlasını sana yapmak gibi planlarım var. Bil istiyorum,” dedi. Kerim’in bu sözlerinden sonra kalbimin atışları kontrolsüzce hızlanmıştı. Söylediği her şey beni heyecanlandırıyordu. Kerim, benim hiç farkında olmadığım ya da bastırdığım yanlarımı ortaya çıkarıyordu. Onu istiyordum ve bunun için kendimi kandırmayacaktım. Bir kadının bir erkeği isteyeceği her şekilde, tutkuyla istiyordum. Her şeyi onunla tatmak, onunla öğrenmek en büyük arzumdu artık. Kerim (Ateş) Bu kızın yanında bambaşka bir adama dönüşüyordum. İçimde yıllar önce öldürdüğüm Kerim oluyordum; Ateş’i unutarak… Duru bana iyi geliyordu. Yıllardır hissetmediğim huzuru onun yanında hissediyor, yaşıyordum. Keşke başka bir zamanda, başka şartlarda karşıma çıksaydın… Evime geldiğinden bu yana evin bütün havasını değiştirmişti. Evin kasveti gitmiş, yerine sıcak ve sevgi dolu bir atmosfer gelmişti. Duru, dokunduğu her şeyi farkında olmadan güzelleştiriyordu. O kadar masum, saf ve utangaçtı ki… Her hali ayrı güzeldi. Hele üzerine giydiği o polar takım ve ayağındaki panduflar la o kadar doğal ve enerjik duruyordu ki… Duru’ya her şey çok yakışıyordu. Hem seksi bir kadın hem cıvıl cıvıl bir genç kız olabiliyordu ve bütün bunlar için hiç çaba göstermesine gerek yoktu. Birlikte yemek yedik, bir sürü şeyden konuştuk. Onunla bu kısa zamanda ne kadar çok gülümsediğimi fark ettim. Film izlerkenki utangaç halleri, her şeyiyle muazzamdı. Filmin sonuna doğru kucağımda uyuduğunu fark ettim. Onu uyandırmadan nazik bir şekilde kucağıma alıp yatak odama götürdüm. Beyazlar içinde melek gibi göründü gözüme. Üzerimdeki tişörtü çıkarıp arkasına geçtim, sırtını göğsüme çekip sıkıca sarıldım. Kokusu, varlığı… Her şeyi rüya gibiydi. Defalarca kokladım saçlarını, bir sürü öpücük bıraktım. Onun benden bir santim bile uzaklaşmasına tahammülüm yokmuş gibi daha da sıkı sarıldım. Yüzümü saçlarına gömüp hayatımdaki en huzurlu uykuya daldım…
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD