İlk Etki

1669 Words
Duru ve kerim bir süre sessizce birbirlerine bakakaldılar. Gecenin sessizliği, yıldızların altında, bu ilk temasın yarattığı sarsıntıyla ikisini de içine çekmişti. Duru birkaç adım geri çekilmek istedi ama ayakları sanki yere kök salmış gibiydi. Kerim, başını yana eğip hafifçe gülümsedi. “Uzun zamandır böyle bir şey hissetmemiştim,” dedi. Duru, biraz temkinli ama bir o kadar da meraklıydı. “Ne gibi bir şey?” diye sordu. “Biriyle tanışmanın... bu kadar doğal ve aynı anda bu kadar tuhaf hissettirmesi,” dedi, gözlerini Durunun gözlerinden ayırmadan. Bu sözler Durunun içini birden ısıttı ama aynı zamanda kafasını karıştırdı. Ne hissedeceğini bilemiyordu. Bu sadece basit bir karşılaşmaydı ama bu gizemli yabancının varlığı, gecenin tüm dengesini değiştirmişti. Duru, terasın çıkışına yönelmişti ki Kerim, “Bana biraz eşlik etmeni rica etsem?” diye sordu. Duru tereddüt etse de bu teklifi kabul etti. Uzun zamandır bir Türk'le karşılaşmamıştı burada. Birlikte terasın demir korkuluklarına doğru yürüdüler. Kerim gökyüzüne bakarak, “Harika bir ülke... Özellikle geceleri beni mest ediyor,” dedi. Duru başını salladı. “Ben de seviyorum burayı. Uzun zamandır buradayım, ikinci vatanım gibi oldu.” Başta konuşmaları temkinliydi. Duru, Kerim’in Türkiye’den geldiğini öğrendiğinde daha da ilgilenmeye başladı. “Peki, siz… gezmek için mi geldiniz buraya?” diye sordu. “Aslında iş için sık sık geliyorum,” dedi Kerim. Sonra bir an sustu, gözlerini gökyüzüne çevirdi. “Bu defa iş için değil… Küçük bir kaçış diyelim.” Duru, bu sözlerin ardındaki derinliği fark etti ama üstüne gitmedi. “Harika bir sesin var… İnsanı büyülüyor resmen,” dedi Kerim. Duru hafifçe utanarak, “Teşekkür ederim. Şarkı söylemeyi seviyorum,” dedi. “Konservatuvar öğrencisi misin yoksa?” Duru gülümsedi. “Öğrenci kısmı doğru ama ekonomi okuyorum. Şu an yüksek lisans yapıyorum. Altı ay sonra da temelli ülkeme dönmeyi planlıyorum.” Onu şaşırtan bir şekilde, bu adamın yanında kendini güvende ve iyi hissediyordu. İlk kez tanışıyor olmalarına rağmen aralarında güçlü bir çekim vardı ve ikisi de bunun farkındaydı. O gece saatler geçmiş, terasta zamanın nasıl aktığını fark etmemişlerdi. İkisi de bu sohbetten epey keyif almışlardı. Bir süre sonra Anna terasa gelip seslendi: “Hadi bebek, gideceğiz. Seni bekliyoruz,” deyip göz kırptı. Kerim, Duru’ya doğru hafifçe eğildi. “Seni tekrar görebilir miyim?” diye sordu. Duru bir an duraksadı. Kalbi 'evet' derken, zihninde bambaşka bir savaş yaşanıyordu. Evet, bu adamla yeni tanışmıştı ama onu tekrar görmek istediğinden emindi. “Evet,” dedi, kısık ama kararlı bir sesle. Kerim telefonunu uzattı. “Numaranı yazar mısın?” Duru hafif bir tereddüt yaşasa da numarasını yazıp telefonu geri verdi. Sonra gülümsedi. “İyi geceler.” Kerim, gözlerinde belirgin bir anlamla, “İyi geceler Duru. En kısa zamanda yine görüşeceğiz,” dedi. Duru arkadaşlarının yanına döndü. Kulüpten hep birlikte çıkıp yürüyerek hava almaya karar verdiler. Ville, “Adam harika bir parçaydı,” dedi. Roope hemen atıldı: “Ville, çok hoşlandın galiba,” diye laf attı. Ville somurtarak, “Çok kıskanç bir sevgilim var ama ben sadece sana aidim,” deyip Roope’a sarıldı. Anna ve Emilia da Ville’in sözlerini onaylarcasına, “Adamın müthiş bir aurası vardı. Bayıldık!” dediler. Duru arkadaşlarını tebessümle izliyordu. Derken Helka atıldı: “Eee Duru, hadi anlat! Terasta o gizemli yakışıklıyla neler yaptınız bakalım?” Duru utanarak, “Sadece konuştuk. Başka ne yapabilirdik ki?” dedi. “Türkmüş… Adı Kerim. İş için buradaymış. Çok gizemli ama bir o kadar da çekici bir adam. Sohbet ederken hiç sıkılmadım. Onun yanında kendimi garip bir şekilde iyi hissettim.” “Belki bu yanlış… Doğru dürüst tanımadığım bir adamın yanında böyle hissetmemem gerek ama bilmiyorum. Beni ona çeken bir şey var sanki. Bilemiyorum... Kafam çok karıştı ve ilk defa böyle bir şey hissediyorum,” dedi Duru. İçimizdeki en olgun kişi Jesse, “Ondan etkilenmişsin. Bence bu güzel bir şey. Daha önce bir adamdan bu kadar etkilendiğini hiç görmemiştim,” dedi. Helka onayladı. “Evet, beğendiğin erkekler oldu ama hepsi anlıktı. Derinliği yoktu.” Emilia, “Bir şey hissettiysen, akışına bırak. Yaşamak güzeldir. Korkma,” dedi. Duru hepsini dinledi. Sonunda Anna’ya döndü: “Senin hiç yorumun yok mu?” Anna sessiz kaldı, sonra gülümsedi: “Eğer o yakışıklıyı yatağa atmazsan, tam bir aptalsın.” Herkes kahkahalara boğuldu. Anna'nın rahat tavırları onları her zaman güldürürdü. Çünkü Anna bu konularda çok rahattı ve hoşuna giden her erkeği yatağa atmaktan asla çekinmezdi. Bir süre daha dışarıda oyalandılar, sonra arabalarla evlerine döndüler. Duru nun gecesi Duru eve geldiğinde saat üçe yaklaşıyordu. Önce dadısının odasına uğradı. Ayten Sultan çoktan uyumuştu. Sessizce kendi odasına geçti, üstünü değiştirip makyajını temizledi. Yatağına uzandığında hem yorgun hem heyecanlıydı. Tam Kerim’i düşünmeye başlamıştı ki telefonu titredi. Bilinmeyen bir numaradan gelen mesajı açtı: “İyi geceler.” İmza yoktu ama yüreği sessizce fısıldadı: Kerim. Yüzünde farkında olmadan bir tebessüm belirdi. Gözlerini kapattı. Onu düşünerek uykuya daldı. Kerim’in Gecesi Kaldığı otele döndüğünde kendini tuhaf bir şekilde iyi hissediyordu. Nihayet Duru ile tanışmıştı. Farklıydı bu kız. Güzel, dikkat çekici ama daha fazlası vardı… Masumdu. Tertemiz. Henüz kirlenmemiş gibiydi. Ama Esat’ın kızı masum olabilir miydi? Esat’ın kanını taşıyan birinin masum olma ihtimali pek yoktu. Kerim, Esat ve ailesi hakkında çok fazla araştırma yapmış ve çok şey öğrenmişti. Eşi güçlü, görmüş geçirmiş ve hırslı bir kadındı. Kızları Aslı, gösteriş budalası, bencil; annesi gibi hırslı bir kızdı. Büyük oğlu Serdar, alkol ve kumar bağımlısı, ne pislik ararsan var. Sadece küçük oğlu Furkan biraz düzgün gibiydi. Okulu bitirdikten sonra babasından maddi destek almamış, kendi bürosunu açmış idealist bir avukattı ama ailesiyle bağlarını asla koparmamıştı. Ve Duru... O tam bir muammaydı. Esat’ın saklı cenneti, en değerli varlığı... Herkesten uzakta tutarak onu sürekli korumaya çalışmıştı ve Kerim bu gizemi çözmeden buradan gitmeyecekti. Duru’nun dikkatini çektiğinin gayet farkındaydı. Kerim her zaman çevresinden beğeni ve talep gören bir adamdı. Bugüne kadar hiçbir kadına gitmemişti; hangi kadını istediyse emek vermeden o kadın Kerim’e gelmişti. Kerim’in hayatında aşka, sevgiye yer yoktu. Beğendiği kadınlarla kısa süreli, cinsellik üzerine kurulu ilişkiler yaşardı. Onu memnun ettikleri sürece bu ilişkiler devam eder, Kerim sıkılınca da biterdi. Cinselliğe düşkün bir adamdı; açlığını giderecek kadınlar her zaman olmuştu etrafında. Ama Duru... O kadınlardan değildi. Bunu ilk görüşte anlamıştı. Romantik, nahif, çiçekler böcekler isteyen türden bir kızdı. Bu kızın kalbine girmek için önce ruhunu doyurmalı, sonra onu yatağına alıp kendini doyurmalıydı. Onunla kuracağı bağ, Esat’ı yıkmanın anahtarıydı. Esat’ı en zayıf noktasından vuracaktı. Hem ekonomik anlamda yıkılışını görecek, hem de en değer verdiği kızının gözlerinin önünde eridiğini izleyip yaşayabileceği en büyük acıları yaşatacaktı. O pisliğin yavaş yavaş yok olduğunu görecekti. Ve bu uğurda yaptığı her şey, Kerim için doğruydu. Bu bir oyundu artık. Ve oyun başlamıştı. Duşunu alıp yatağa uzandı. Ve o kısa mesajı gönderdi: “İyi geceler.” Kerim sabah dinç bir şekilde uyanıp kahvaltıya indi. Tan onu bekliyordu “Günaydın Tan, nasılsın bugün?” “İyiyim abi ama sen daha iyi görünüyorsun.” “Her şey istediğim gibi gidiyor koçum, nasıl iyi olmam?” “Hadi sağlam bir kahvaltı yapalım seninle. Bugün işim çok.” Tan'la kahvaltı masasına geçtiler. “Abi, dün uzaktan izledim ama işler istediğin gibi gidiyor galiba?” Kerim gülümsedi: “Düşündüğümden de iyi başladı her şey.” Kerim iştahla kahvaltısını yaparken, “Neyin var Tan?” “Sen benim kardeşimsin biliyorsun. Bir durgunluk var üstünde.” “Abi... kızacaksın ama…” “Aması ne Tan?” “Bu kız...” “Kim? Duru mu?” “Evet. Çok masum görünüyor. Bilmiyorum, içim rahat değil.” Kerim sertleşti: “Esat’ın kanını taşıyan biri masum olabilir mi? Görünüşe aldanma! Onda da bir şey vardır. Planladığımız gibi ilerleyecek her şey. Konuyu kapat. Herkes bedelini ödeyecek. Kimseye acımam, affım yok! Zamanında kimse bana acımadı!” Tan sessizce başını eğdi. “Tamam abi. Sen nasıl istersen.” Duru sabah garip bir huzurla uyandı. Hem heyecanlı hem de tedirgindi. Telefonunu eline aldı. Ama beklediği mesaj hâlâ gelmemişti. Yüzü düştü. Sonra kendi kendine söylendi: “Saçmalama! Ne için üzülüyorsun şimdi?” Duşunu aldı, rahat kıyafetlerini giydi ve kahvaltıya indi. Ayten Sultan kahvaltıyı çoktan hazırlamıştı. “Günaydın fıstığım,” dedi, yanaklarından öperek. “Yapma deli kız, sabah sabah bu ne neşe? Gecen güzel geçti galiba. Geldiğini de duymadım, çok mu geç geldin?” diye sorularını arka arkaya sıraladı. Kahvaltı masasına oturdular. “Offf Ayten Sultan, sabah sabah soru yağmuruna tuttun beni. Evet geç geldim. Geldiğimde uyuyordun, uyandırmaya kıyamadım seni. Ve gecem çok güzel geçti. Bizimkilerle birlikteydik, çok eğlendik. Başka sorun var mı sultanım?” Ayten Sultan’ın meraklı bakışları Duru’ya yönelmişti. “Onlar da mı vardı?” “Ville ve Roope mi?” “Evet, o adı batasıcalar,” dedi sinirli bir şekilde. Duru kahkahayla cevapladı: “Sultanım, çok iyi çocuklar onlar. Özel durumlar bizi hiç ilgilendirmez.” Sultan başını iki yana salladı. “Ben bilmem, sevemedim onları. Sürekli bir de sarmaş dolaşlar, aman evlerden uzak. Aileleri nasıl kabul ediyor bu durumu anlamıyorum.” dedi. Sultan teyze, eski kadınlardandı. Doğu’da doğmuş büyümüştü. Ville ve Roope durumu ona bu yüzden çok yanlış geliyordu, bir türlü alışamamıştı onlara. “Ama onların ailesi de bu durumu kabullenmiş durumda. Onlar için sorun yok,” dedim. “Tövbe tövbe… Hadi kahvaltı yapalım,” dedi. Birlikte sohbet eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptık. Sultan teyze, “Söyle kuzum, seni çok seviyorum, biliyorsun değil mi?” “Kuzum, ben de seni çok seviyorum. Rabbim bana bir evlat vermedi ama sen benim evladımsın. Doğurmadım ama doğursam ancak bu kadar severdim,” dedi gözleri dolarak. “Keşke annem de senin gibi sevseydi beni,” dedi duru Yüzüme sevgiyle bakıp, “Olur mu kuzum? Annen de çok seviyor seni. Yapma böyle, üzme kendini.” “Ama o sevgisini bir türlü görmedim. Hep bir yanım eksikti. Babamla sen olmasan ne yapardım hiç bilmiyorum,” dedim içim buruk bir şekilde. “Yapma Duru’m, ağlatacaksın beni. Belki bazı konularda eksik büyüdün ama Allah seni öyle bir ödüllendirecek ki yaşadığın bütün acıları silip atacak. Temiz kalpli kızım,” dedi sevgi dolu sesiyle. Kalkıp birbirimize uzun uzun sarıldık. Güzelce kahvaltımız yaptık ben ders çalışmak için odama geçtim Ayfer teyzede dinlenmek için kendi odasına geçti Kitaplarımı çıkarıp ders çalışmaya başlayacağım sırada telefonum titredi Elime aldığımda ondan geleni mesajı gördüm “Bugün seni görebilir miyim? Birlikte yürüyüş yaparız. Belki biraz daha tanırız birbirimizi…” Duru mesajı okurken yüzünde farkında bile olmadığı bir tebessüm oluştu. Cevabı çoktan belliydi….
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD