2

1072 Words
"Şov yapmana gerek var mıydı? Adamı ne diye diz çöktürüyorsun?" Bu çocuğa rahat rahat küfür edememek canımı sıkıyordu. Ana bacı sövmek istiyordum, annesi  benim de annem bacısı da bizzat ben oluyordum. "Çok konuşuyorsun Eun Woo. Öyle bir niyetim yoktu zaten kendisi kaşındı." Yalan değildi yani, o artistlik yapmasaydı yoluma devam edebilirdim, yani tam emin değilim ama ederdim sanırım. "Hep öyle olur zaten." Söylenmesi üzerine masanın üzerinde duran kalemi alıp kafasına fırlattım. Kesinlikle çok iyi bir nişancıydım, onikiden vurmam asla tesadüf sayılamazdı. "Kanıyor." Eun woo elini alnına götürdükten hemen sonra bakıp iç cekti. "Ahh kıyamam ben kardeşime ne kadar ömrün kaldı?" Kalem alnına gelip ufacık kanattı diye böyle bir yüze bürünecekse çok işimiz vardı. "Onu kes de ne dedi Namjoon?" Ben mekandan çıktıktan sonra elbette benim kim olduğumu hemen öğrenmişlerdi. Küçük beyimiz abilerine şikayet ettiğinden rahatsız olmuşlar. Diz çöktürmek falan ayıp oluyormuş. Gülüyorum ,tabi ki malum yerimle. "Ben bir yanlış anlaşılma olduğunu söyleyince sorunu çözmek için bir araya gelmek istediler." Gülerek omuz silktim. "İyi de yanlış anlaşılma falan yok ki gerçekten hayatını sikeceğim." Eun woo bıkkın bir şekilde kendini koltuğa bırakıp derin bir nefes aldı. "Abla ne yapmaya çalışıyorsun? Durduk yere bir savaş başlatmak istiyorsan eğer doğru yoldasın." Başlatacağım savaşın durduk yere olduğunu sanmıyordum. Benim gözümde bir numaralı şüpheli o çeteydi ve bu bir savaş başlatmak için yeterliydi. "Bana karışma ve işine bak." İşine bak derken ciddi anlamda işinden bahsediyordum. Babamın ölümünden sonra sevkiyatlar yarı yarıya düşmüş ve ciddi bir maddi kayıp yaşamıştık. Elbette günlük rutinimizi etkilemiyordu ama ileride sıkıntı olacağı netti. "Bu hafta iki tır baskın yedi." Aniden söylediği şey ile afalladım. Daha önce hiç bir sevkiyatımızın baskın yediğini hatırlamıyordum. "Güzergahı kim biliyordu?" Bir baskın yendi ise içimizde bir hain olduğundan başka bir açıklaması olamazdı. "Minho ve Jungseok. Tabi birde şoförler." Bu durumda başka biri ihbar  etmiş olmalıydı çünkü bunlar yıllardır çalıştığımız adamlardı ve asla böyle bir durum daha önce yaşamamıştık. İçlerinden birinin kendini satma ihtimali de yüksekti tabi. "Bu durumu ben halledeceğim. Önce kaybettiğimiz müşterileri geri kazanalım. Bana dosyalarını ver." Kafasını olumlu anlamda sallayarak büyük dolaptan tahminen altı yedi dosyayı eline aldı. Bu kadar fazla olması can sıkıcı olsa da halledebileceğim bir şeydi. Önümde ki dosyaları incelerken dikkatimi çeken ilk şey babamın uzun yıllardır iş yaptığı Kim Woo Jin'in artık bizimle iş yapmadığı olmuştu. "Kim Woo Jin'i nasıl kaybettik?" Yüzünün düştüğünü hissediyordum. İşleri batırmak onun da hoşuna gitmiyordu ama bu, gün gibi ortada duran gerçeği değiştirmiyordu. "Kim Woo Jin artık yok oğlu idare ediyor. O da bizimle çalışmayı tercih etmedi." Demek ki ilk adresim belliydi. İlk önce buradan başlayacaktım, beni zorlayacağını sanmıyordum. "Ben çıkıyorum sen  şu baskın işini araştır." *** Mekana geldiğimde üzerimde ki tuhaf bakışları hissediyordum. İşlerini bir barda yürütmesi tuhaf gelmemişti, alışılagelmiş bir durumdu. "Kapalıyız." Önümde duran korumaya ters bir bakış attım. "Choi Haneul. Kim Min Joon ile görüşeceğim." Adımı bilmese dahi soyadım beni içeri davet etmesi için yeterliydi. Önümde ki adam geri çekilince kafa selamı verip gülümseyerek içeri girdim. "Ben haber vereceğim. Burada bekleyin." Bar bomboştu ve bende herhangi bir masaya oturup beklemeye başladım. İçeriden çıkan adamın davet etmesi ile Min Joon ile tanışmak için odaya girdim. Beni gördüğü an ayağa kalkarak yaklaşmaya başladı. "Choi Haneul." Tanışmak için uzattığım elimi kibar bir şekilde öperek gülümsedi. Yakışıklı ve kibar olması gram umrumda değildi ama en azından katlanılabilir kılıyordu. "Memnun oldum Kim Min Joon." *** Uzun süren konuşmanın sonunda ikna etmiştim. Elbette yapılan baskınlar ve kardeşimin kendine güveni olmaması dışarıya pozitif yansımıyordu ama benim her şeyi yoluna sokacağımı söylemem ve ilk sevkiyatları için ücret almayacağımı söylemem ikna olması için yardımcı olmuştu. Eski itibarımızı geri kazanmak için şu an biraz imtiyaz tanımamız gerekiyordu. "İlk sevkiyattan sonra bir akşam yemeği demiştik değil mi? Sevkiyatı hızlıca yapalım." Yavşak, nasılda gülüyordu. Olumlu anlamda kafamı sallayıp gülümsedim. Kaybetmek isteyeceğim bir adam değildi ama bunun içinde altına girmeyecektim. Sadece basit bir akşam yemeği, hepsi bu. Kapıdan çıkar çıkmaz karşılaştığım yüz ile suratıma kocaman bir gülümseme yerleşti. Biraz önce onlara karşı ilk zaferimi kazanmıştım değil mi? Ben gülümserken o, haliyle beni burada gördüğü için hayli şaşkındı. Islık çalarak yanından geçecek iken kolumda ki el yüzünden adımlarımı durdurmak zorunda kaldım. Kolumu tutarak beni durdurması can sıkıcı olsa da şu an keyfim yerindeydi ve bunun onu sinir ettiğini çok iyi biliyordum. "Ne işin var burada?" Histerik bir kahkaha atıp dudaklarımı ıslattım. Kafa atsam çok mu olurdu acaba? Fiziksel olarak benden üstün olduğu kesindi ama bende çok iyi teknik biliyordum. Bir kavgaya tutuşsak kim kazanırdı? "Sana bunun hesabını vereceğimi sanıyorsan yanılıyorsun." Yüzümde ki gülümseme solmasın diye uğraşıyordum, onu sinir etmek güzeldi. Tuttuğu koluma bakarak gözlerimi devirdim. "Kolumu bırak. " İstesem kolumu kurtarırdım ama şu an burada kargaşaya yol açmak istemiyordum. Daha biraz önce süper bir anlaşma yapmıştım. Etrafını kontrol ettikten sonra kolumdan tutarak beni sürüklemeye başladı. Herhangi bir tepki vermeden izin verdim, nasılsa bana hiç birşey yapamayacağını ikimiz de biliyorduk. Tuvaletlerin oraya geldiğimizde yine beni duvarla arasına almasına izin verdim, yani şimdilik. "Benden ne istiyorsun sen?" Histerik bir kahkaha atarak kafamı iki yana salladım. "Sen kimsin ki senden bir şeyler isteyeceğim ben? Piyasada ki rakibime nasıl davranmam gerekiyorsa öyle davranıyorum." Kasılan çenesinden sinirlerinin daha da bozulduğunu anlıyordum ve bu keyifliydi. "Bir kadın için fazla iddialısın." Elimi omzuna koyarak patpatlayıp bakışlarımı aşağı kısmına indirdim. "Önünde ki fazlalıktan bende olmaması senden aşağı kalır bir yanım olduğunu göstermiyor." Histerik bir şekilde gülerek kafasını iki yana salladı. "Fazla cüretkarsın." Dudaklarımı büzerek omuz silktim. "Neden olmayayım?" Elim hala omuzunda iken kafasını eğerek kulağıma yaklaşarak nefesini verdi. Gerizekalı beni etkilemeye falan mı çalışıyordu? Tamam bir erkek ile bir kadının bu şekilde yakın olması herkesi etkilerdi ama bunu kendine özel sanması komik olurdu. "Önümde ki fazlalığın ne işe yaradığını sana göstermeme neden olabilir." Yutkunmuştum ama tamamen sinirden. Dudaklarımı yalarak bende aynı şekilde kulağına yaklaştım. "Onun ne işe yaradığını benim üzerimde asla gösteremezsin." Omuzuna patpatlayarak geri çekilmesini sağladım. Fazla uzaklaşmamıştı ama yüzü görüş açıma girmişti. Sinir bozucu bir şekilde gülüyordu. "Sence de bu işler için fazla seksi bir kadın değil misin? Olman gereken yer burası değil. Ait olduğun yeri sana başbaşa göstere- ihhmmm." Bacak arasına attığım tekme ile kıvranmaya başladı. Yüzümde ki gülümseme genişlerken onun zor durumda olduğunu görmek haz veriyordu. "Sanırım bir süre işe yaramayacak. Geçmiş olsun." Göz kırparak ondan uzaklaştığımda sinirle soluduğunu duydum. Arkamı dönerek kontrol ettiğimde ayaklanmış ve sinirli bir şekilde bana bakıyordu. "Bir daha abilerin olmadan dolaşma. Canın çok yanıyor." Tekrar önüme dönüp yürümeye başladığımda arkamdan söylediği şey ile kocaman bir kahkaha attım. "Pişman olacaksın!" Ben pişman olmazdım, tabi o bunu bilmiyordu. Hikâyeyi nasıl buldunuz? Kızı sevdiniz mı? Vote verin bebekler, vote.❤
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD