Kaçak

898 Words
Mağaranın soğuk taş duvarları, Roza’nın sırtına yaslandığında, teninde bir ürperti uyandırıyordu. Dışarıda, dağların fısıltısı geceyi sarmıştı; rüzgâr, çalıların arasında hışırdıyor, uzaklardan gelen kurt ulumalarıyla karışıyordu. Aram, mağaranın girişinde nöbet tutuyordu; genç yüzü, yıldızların zayıf ışığında gergin bir maske gibiydi. Roza, elindeki küçük bıçağı sıkıca tutuyordu – doktor çantasından kalan tek silah, ama zekası onun asıl kalkanıydı. Düşman aşiretin adamları ya da Dijvan’ın peşine düşen savaşçıları her an ortaya çıkabilirdi. Özgürlük, sadece birkaç adım ötedeydi, ama töre, gölgelerde pusuya yatmıştı. Roza, zihnini topladı. Kaçış planı şimdiye kadar kusursuz işlemişti: Düşmanların dikkatini dağıtmak için fişek patlatmış, güney patikasına yönelmiş ve yolu tıkayan kayayla zaman kazanmıştı. Ama bu, sadece başlangıçtı. İstanbul’a ulaşmak için üç günlük bir yolculuk gerekiyordu; yiyecek az, su kısıtlıydı ve peşlerindeki gölgeler durmaksızın yaklaşıyordu. Roza, çantasını kontrol etti: Bir parça ekmek, bir matara su ve birkaç ilaç. “Hayatta kalmak için plan lazım,” diye mırıldandı kendi kendine. Zekası, onu bu ana kadar taşımıştı; şimdi, bir sonraki hamleyi tasarlamalıydı. Aram, mağaraya döndü; nefesi buhar gibi havada asılı kalıyordu. “Abla, sesler duydum. Sanırım yaklaşıyorlar,” dedi, sesi titreyerek. Roza, gözlerini kıstı, yıldızları taradı. Kutup Yıldızı, yönlerini hâlâ gösteriyordu, ama dağların labirentinde kaybolmak kolaydı. “Panik yapma,” dedi sakin bir sesle, doktorluk eğitiminin verdiği soğukkanlılıkla. “Önce, onların nerede olduğunu anlamalıyız. Gürültü yapmadan hareket edeceğiz.” Aram, başını salladı; Roza’nın kararlılığı, onun korkusunu bastırıyordu. Mağaranın girişinden dışarı süzüldüler. Roza, toprağa çömeldi, parmaklarıyla zemini yokladı. Patikanın izleri, atların naberini taşıyordu – taze, belki birkaç saatlik. “Dijvan,” diye düşündü, kalbi bir an sıkıştı. Adamın öfkeli silueti, zihninde canlandı; ama bu, zayıflık anı değildi. Zekasını kullanmalıydı. “Aram, bir tuzak kuracağız,” dedi. “Onları yanlış yola yönlendirelim.” Plan basitti, ama zekiceydi. Mağaranın yakınındaki bir patikada, Roza ve Aram birkaç dal kırdı, yere sahte ayak izleri bıraktı – sanki doğuya, vadinin derinliklerine kaçmışlar gibi. Ardından, bir taş yığınıyla küçük bir çöküntü yarattılar; düşmanlar burayı fark ederse, dikkatleri dağılacaktı. Roza, doktorluk bilgisinden bir numara daha çekti: Çantasındaki mentollü merhemi, dallara sürdü – kokusu, atları şaşırtır, iz sürmeyi zorlaştırırdı. “Zaman kazandırır,” dedi Aram’a, gözlerinde bir kıvılcım. Aram, hayranlıkla baktı. “Abla, sen harbiden kurnazsın.” Güney patikasına geri döndüler, ama bu kez daha dikkatliydiler. Roza, her adımı hesaplıyordu; kayalık zeminlerde atların nal seslerini azaltmak için yavaş ilerlediler. Gece, onları gizliyordu, ama aynı zamanda tehlikeyi büyütüyordu. Roza, zihninde bir harita tutuyordu: Üç gün içinde bir köye ulaşmalı, oradan bir telefon bulmalı, polise haber vermeliydi. Töre, dağlarda güçlüydü, ama şehirde yasalara boyun eğerdi. Bu, onun en büyük silahıydı – modern dünyanın kuralları. Sabaha karşı, bir dere kenarında mola verdiler. Atlar, susuzluktan titriyordu; Roza, matarasını paylaştı, ama kendi susuzluğunu bastırdı. “Önce atlar,” dedi Aram’a. “Onlar olmazsa, yürüyemeyiz.” Aram, suyu içen atlara bakarken, “Neden bu kadar kararlısın, abla? İstanbul’a dönmek için mi?” diye sordu. Roza, bir an durdu. Gerçek, daha derindi. “Töre, benim bedenimi, ruhumu çaldı. Ama zekamı alamaz. Özgürlüğümü geri alacağım – sadece kendim için değil, senin gibi başkaları için de.” Aram, sustu; bu sözler, onun genç yüreğinde bir ateş yaktı. Gün ağardığında, uzaktan bir toz bulutu göründü. Roza, gözlerini kıstı; atlılar, hızla yaklaşıyordu. “Dijvan,” diye fısıldadı. Kalbi, bir an için hızlandı – o adamın gözleri, dokunuşları, zihninde hâlâ canlıydı. Ama bu, bir zayıflık anı değildi. “Aram, saklan,” dedi. “Ben onları oyalayayım.” Aram, itiraz etti, ama Roza’nın bakışı kararlıydı. “Bana güven. Zekam, bizi kurtaracak.” Roza, atını bir kayanın arkasına çekti, kendini açıkta bıraktı. Dijvan ve üç adamı, tozu dumana katarak yaklaştı. Dijvan, atından indi; yüzü, öfke ve yorgunlukla çizilmişti. “Roza,” dedi, sesi derin bir gök gürültüsü gibi. “Kaçmayı mı sandın?” Roza, başını dik tuttu. “Kaçmıyorum, Dijvan. Töre’nin zincirlerini kırıyorum.” Bu, cesur bir hamleydi – doğrudan meydan okumak, ama aynı zamanda zaman kazanmak. Dijvan, ona yaklaştı; elleri, tüfeğini sıkıca tutuyordu. “Baban, babamı öldürdü. Seni bırakmam, töre bunu gerektirir.” Roza, zekasını devreye soktu. “Töre mi? O zaman neden buradasın, yalnız? Aşiretini niye getirmedin?” Bu, kurnaz bir soruydu – Dijvan’ın yalnız hareket ettiğini fark etmişti. Adam, bir an duraksadı; gözlerinde bir gölge geçti. “Seni ben alacağım,” dedi, ama sesinde bir tereddüt vardı. Roza, bu anı yakaladı. “Beni istiyorsun, değil mi? Ama bu, töre için mi, yoksa kendin için mi?” Sözleri, bir ok gibi saplandı. Dijvan’ın yüzü gerildi; bir an, Roza’ya yaklaştı, nefesi onun yüzüne çarptı. “Sen, tehlikeli bir kadınsın,” dedi, sesi boğuk. Roza, gülümsedi – ince, kurnaz bir gülümseme. “Belki de. Ama zekam, senin öfkenden güçlü.” Tam o sırada, Aram bir çığlık attı – sahte, planlı bir çığlık. Düşmanların dikkatini dağıtmak için, kayaların arasında bir taş yuvarladı. Dijvan ve adamları, sese döndü; Roza, bu kaosu kullandı. Atına atladı, Aram’ın yanına koştu. “Hadi!” diye bağırdı. Atlar, yeniden hareketlendi; toz, havada bir perde gibi yükseldi. Dijvan, arkalarından bağırdı: “Roza! Geri döneceksin!” Ama Roza, durmadı. Zihninde, bir sonraki adımı planlıyordu: Yakındaki bir köye ulaş, bir telefon bul, polisi ara. Töre, dağlarda güçlüydü, ama şehirde değil. Zekası, onu özgürlüğe taşıyacaktı. Aram, yanından koşarken, “Abla, bu nasıl bir akıl!” diye haykırdı. Roza, gülümsedi. “Bu, hayatta kalmanın aklı.” Güneş yükselirken, Roza ve Aram bir vadiye ulaştı. Uzakta, bir köyün dumanları görünüyordu. Ama peşlerinde, Dijvan’ın gölgesi hâlâ vardı. Roza, derin bir nefes aldı. “Bir hamle daha,” diye düşündü. Töre, onu kıramazdı – çünkü zeka, her zinciri kırabilirdi
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD