Tanıtım

529 Words
Hasta yatağındaki yaşlı kadın oğlunun eline uzandı. “Git, Şerefanların kızını getir oğlum!” Genç adam öfkeyle hasta yatağında ölümle mücadele eden anasına baktı. “Olmaz ana! Ben babamı öldüren adamın kızını almam!” “Sen almayacaksın kızı! Abine alacağız!” dedi kaşlarını yorgun argın ama inatla kaldırıp. “O kızı kuma alçağız.” Yaşlı kadının yüreğini yakan acı, intikam hırsıyla daha bir alevlendi. “Git getir oğlum, onların da yüreklerini yakalım. Git getir ki içimdeki ateş biraz olsun soğusun. Tek kızlarının yaşadıklarıyla koca bir aşiret dizlerine vura vura ağlasın! Bana o kızı getir, ölmeden ciğerlerimi yakanların yaşarken ölmesini dünya gözüyle göreyim .” “Ana barıştan yana değilim bilirsin! Nasıl babamın kanını yerde bırakırım? Bu bana, Şexheseni aşiretine yakışmaz!” diye sinirlenen genç adam burnundan soluyordu. Daha fazla konuşmak istemiyordu bu meseleyi. Annesi her defasında farklı bir şekilde diretiyordu. “Benim içim bir adamla soğumaz anlamaz mısın oğul? Binlerce adamın canı bile babanın canına denk değildir. ” dedi ölüm döşeğindeki kadın. Yıllardır eksik yaşamıştı kocasını ondan alanlar yüzünden. Hastalanmış yatağa düşmüştü. Son nefesini verir gibi soluklanan yaşlı kadın “Babanı benden alanların canlarını burnundan getireceğiz oğul. Ölürsem vasiyetimdir. O kız bu dünyada cehennemi yaşayacak görenlerin eti dağlanacak.” Yaşlı kadın ağır hırıltılı nefesler verip devam etti. “Bir oğul verecek o kız, o oğul onların kökünü kurutacak. Vuracaklarsa onu vursunlar. Ne ben onların kanından bir evlat isterim ne de başka bir erkek feda ederim." Oğlunun eline asılan yaşlı kadın bütün gücüyle sıktı. "Roj, abin oğlunu babana kurban edecek!” Roj annesinin soluk bir deri bir kemik ellerindeki baskıyla başını indirdi. Her gece başını okşayan ellerin hayatından bu kadar erken gitmesine dayanamıyordu. Babasının ölümünden sonra ailesi darmadağın olmuş eski mutlu günlerine bir gün olsun rastlayamamıştı. O an gözlerini karattı. Sadece babasının intikamını almayacak annesinin de intikamını alacaktı onlardan. Bu dünyada değer verdiği iki can genç yaşında ellerinde kayıp gitmişti. Hatta yeğenine öldürmeyi kendisi öğretecekti. “Tamam ana aşireti toplayacağım.” Roj başını ağır ağır salladıktan sonra annesinin planını düşünürcesine gözlerini kıstı. Şerefhanlılar zaten barıştan yanaydı. Uzun zamandır araya aracı sokmaya çalışıyorlardı ama hiçbir Şexheseni ağası barışı kabul etmiyordu. Tek dertleri adaletiyle nam salan Şerefhanlılar tarafından öldürülen aşiretin başı olan Ferzan ağanın öcünü almaktı. Roj’un da bekleme nedeni erkek soylarını kurutmakta ilgili planları olmasıydı ama annesinin planıyla aşiretlerinde kim var yok her birinin yüreği yanacaktı. Kadın, erkek, genç... Hem babasının kanını yerde bırakmayacak hem de yüzyıllık bir acı yaşatacaktı. Ateş olup her yeri yakacaktı. Her yer kül izleriyle kaplanırken içindeki ateş de biraz olsun soğuyacaktı. “Tez topla aşireti. Tez o kızı getirin. Tez…” diyen yaşlı kadın gözlerini kapatmış başını sağa sola sallayarak sayıklıyordu. Roj başını demir korkulukların olduğu pencereye çevirdi. Gün batmak üzereydi. Güneş planlarını duymuş gibi daha kan kırmızı batıyordu. Kızıllık konağın taşlarına vuruyordu hatta. Her yeri kırmızı turuncu bir yangın yerine çevirmişti. Roj nefesini verip kendisine üç yıldır vermek istedikleri kızı düşündü. Adı neydi? Aklına gelmiyordu öğrenmek hep kaçmıştı demek. Ama yaşını biliyordu. On beş yaşında vermeye kalkıştıkları kız şimdi kız şimdi on sekiz yaşında olmalıydı. Kırk iki yaşındaki abisi için küçüktü belki ama asıl sorun bu değildi yengesinin o kıza cehennemi yaşatacak olmasıydı. Eğer annesinin planları tutarsa görülmemiş, duyulmamış bir destanla babasının kanını yerden temizleyecekti.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD