bc

SAKINCALI KADERİN AŞKA TUTULMASI

book_age18+
554
FOLLOW
7.0K
READ
HE
fated
heir/heiress
kicking
scary
loser
city
like
intro-logo
Blurb

Hayat çizgisi yaşama devam ederken her durakta karşılaşılan yeni insanların öyküleriyle değişiyordu

değil mi? Her yol yeni bir serüven ve her kalp yeni bir hikaye...

Peki, hiç düşündünüz mü?

Hayranı olduğunuz ve tanışma ihtimalinizin olmadığı biri ile yollarınızın kesiştiğini ve aynı evin

içinde yaşamak zorunda kaldığınızı,

Gerçeklerinizi saklayamayacak kadar aşık olduğunuzu fark ettiğinizde ilk önce kendinize dürüst olma şansı tanır mıydınız?

Ya da töre denilen illetten kaçarken aslında aşkın kucağına düştüğünüzü gördüğünüz anda hayata

karşı tepkiniz ne olurdu?

Ve en önemlisi her şeyinizi kaybettiğinizi düşündüğünüz o anda yanı başınızda duran sevdanın

sıcaklığına sığınacak cesareti taşır mıydı yüreğiniz?

Peki, bu sefer aşkın en sakıncalı halini okumaya ne dersiniz?

Sakıncalı;

Kaderin aşka tutulması...

chap-preview
Free preview
1. Bölüm
İyi okumalar dilerim... Operasyon; Karanlık, Başımı göğe çevirip gecenin siyahına zıt gökyüzünü aydınlatan yıldızlara baktım bir süre. Daha sonra dudaklarımın arasındaki sigarayı ezerek içerken kulağıma gelen sinyal ile bulunmam gereken noktaya yavaş adımlarla ilerledim. "Engerek sigaranı daha uygun bir zamanda içmeni tavsiye ederim. Hedef noktası sen değilsin". Yavuz Albay'ın sözleri ile içimden bir siktir çekerken hırsla derin bir nefes alıp sağ elimin işaret ve başparmağı ile söndürdüm sigarayı. Taciz ateşi başladığında başımı önüme eğdim. "Kobra durumunu bildir". Fısıltı ile konuşurken deniz üzerinde bir hareketlilik başladı. "Engerek paketler yola çıktı. Kara yolu üzerinde toplam dört araç mevcut. Esas adamımız Reis sondan birinci aracın içinde. Kuzey yönüne doğru ilerliyorlar". "Komutanım emirlerinizi bekliyoruz". Tam o esnada bir taciz ateşi ile deniz üzerinde giden beş gemi Akdeniz'in soğuk sularına gömülmek üzere füze ile patlatıldı. Sahil güvenlik ve deniz polisi anında müdahalede bulunurlarken üzerimdeki kamuflajı çıkartıp ekibimi alarak kuzeye doğru ilerlemeye başladık. İHA'lar ile geniş açıdan takip sürdürüyorduk fakat dağlık alan ve patlatılan sis bombaları bize hiç yardımcı olmuyordu. Sağ tarafıma dönüp geniş açıdan kuzey batı yönüne doğru ilerlememiz gerektiğini işaret ettim. Burada ellerimiz dilimizdi ve böyle anlaşmak zorundaydık. Kobranın sesi yankılandı kulağımda. "Engerek üzerinize doğru geliyorlar". Dudaklarım keyifle yukarı doğru kıvrılırken pozisyon almaları için sol elimi kaldırıp işaret verdim. Herkes yerini aldığında ise tek bir hamle kalmıştı. "Zincir çek". * Eylül'den anlatım... Hayat; Rahatça nefes aldığım her güne şükür ederek gözlerimi yine yeni güne açtım. Burnuma dolan mis kokular karnımın açlığını anında benliğime hatırlatırken hızla yataktan kalktım. Lavaboya yönelirken her sabah olduğu gibi yine odama paldır küldür dalan Leyla ile kahkaha attım. "Ulan ne uyuz bir tipsin ya. Bir sabahta seni yatakta basayım lanet". İsyanı ile daha çok kahkaha atarken hedefi benden başkası değildi. Hızlı bir manevra ile kendimi lavaboya atıp "avucunu yala pis çirkef" diyerek ona takıldım. O ise sinirle kapıyı yumruklamaya ve yanında sayısızca küfürlerini etmeye başlamıştı. Her sabah bu şekilde güne başlamanın keyfi anlatılamazdı. Evimin tek çocuğu olmamı unutturan bir kardeşe sahiptim. Leyla'm benim ahu gözlü aklı deli, huyu salim kardeşim. Bir ömre sığmaz onu anlatmak. Biraz deli, biraz akıllı ama her daim can yoldaşı olan varlığım. Lavaboda günlük rutin işlerimi bitirdiğimde kapının ve Leyla'nın sesi hala daha kesilmemişti. Gülümseyerek kapıyı aniden açtım. Leyla karşımda sahte bir kızgınlıkla yüzüme bakarken kollarımı boynuna doladım. Anında bedenimi kolları ile sararken "günaydın" fıstığım diyerek konuştum. O ise "günaydın can yoldaşım" diyerek karşılık verdi. Duygusal bir anımızdı. Leyla'nın anne ve babasının ölüm yıl dönümüydü bugün. Bu yüzden canı ne istiyorsa onu yapacak ve gerekiyorsa deliler gibi ağlayacaktık. Geri çekilip gözleri içine baktım. Sustuk derin bir sessizliğe gömülerek. Arkasını dönüp odandan çıkarken hemen giyinme odasına girip üzerimdekilerden kurtuldum ve günün anlamına zıt beyaz tişört ve mavi kot pantolon üzerime geçirdim. Saçlarımı gelişine güzel toplayıp odamdan çıkarak merdivenlere yöneldim. Babam dışarıdan bir buz dağı gibi görünen heybetli olan adam Leyla'yı kollarını arasına alıp yüreğindeki tüm şefkati ile sarıp sarmalıyordu. Annem ise onları gözleri nemli uzaktan izleyip hıçkırmamak için elleri ile dudaklarını kapatıyordu. "Hey bırakın şu matem havasını yahu. Ben öküz gibi acıkmış olabilirim ya siz?". Leyla babamın kolları arasından çıkıp "kıskançsın kızım. Sen pis bir kıskançsın" dedi. Dudaklarımı büzüp onu onaylar gibi başımı salladım ve dudaklarımı aralayıp konuştum. "Çünkü sen sadece bana aitsin ahu göz. Çünkü sen sadece benim kollarım arasında ağlayabilirsin. Neden biliyor musun?". Sorum karşısında dolu gözlerle gözlerimin içine bakarken kollarımı açtım ona. "Çünkü sen sadece benim kardeşimsin". Aynı anda hıçkırıklarımız salonu doldururken annem ve babam bizi yalnız bırakıp yemek odasına geçtiler. "Hadi çirkefim benim. Yüzünü yıka ve bir an önce masaya gel. Sabriye sultan yine döktürmüş kokulardan belli". Birbirimizden ayrıldıktan sonra burnunu gürültülü bir sesle çekip yanımdan uzaklaştı. "Pislik misin kızım ya. Kahvaltı diyorum burnunu öküz gibi çekiyorsun". Onun kıkırdama sesini duyduğumda içimden derin bir nefes aldım. İyi olacaktı, biz birlikte her zaman iyiydik ve yine iyi olacaktık. Yemek odasına geçtiğimde annem ve babam bayram çocukları gibi sabırsızca bekliyorlardı. Duruşumdan taviz vermeyerek yerime geçip Leyla'nın gelmesini bekledim. Babam "kızım başlasak mı?" diye sorduğunda sessizliğimi koruyarak başımı sağa sola doğru salladım. Babamın umutsuz hali gülme isteğimi kabartıyordu fakat kendimi sıkarak tutuyordum. Annemle göz göze geldiğimizde onun da benden bir farkı olmadığını anladım. Derin bir nefes alıp bakışlarımı odaya giren Leyla'ya çevirdim. Sessizce yerine geçerken "sultamım biz çok acıktık. Şu muhteşem koku neye aitse getirir misin? "diyerek sordum. Sabriye sultan kocaman bir servisle içeri girip "atom yaptım kızım. Sizin en sevdiğiniz kahvaltılık" dedi. İstemsizce dudaklarımı yaladım. Atom dediği ürün oldukça zengin bir yemekti. İçinde pastırma, sucuk ve kavurma bulunurken aynı zamanda kuru soğan, acı biber ve domates de eşlik ediyordu. Hepimizin tabaklarına servis yaptıktan sonra babamın "afiyet olsun" isyanı ile kahvaltı yapmaya başladık. Hüznümüze rağmen neşe ile bitirmiştik kahvaltımızı. En son olay ise hepimizin isyanı ile babamın önünden tabağı zorla almak olmuştu. Öyle uzun bir kahvaltıydı ki, saat öğleni geçmiş 14:20'i gösteriyordu. Kuzumun isteği üzerine ilk önce kabristana gidecektik. Bunun için oyalanmak gibi bir lüksümüz yoktu. Yine onun isteği üzerine ikimiz olacaktık. Evden ayrılırken birkaç kez telefonu çalmıştı. Yüzüne yerleşen nefret ifadesi ile kaşlarım çatıldı fakat onu şu an bunaltmak gibi bir niyetim yoktu. Nede olsa akşama alacaktım ifadesini. Bir de uğursuz Uğur. Babamın iş ortağının oğlu. Kapıdan çıkarken ilk kez yüzüme bakmamıştı. Öylesine öfkeli ve dağınık bir hali vardı ki, merakımı kabartmadı desem yalan olurdu. Araca bindiğimde evin etrafında koşuşturan birkaç kişiyi görmem şaşkınlık sebebimdi. "Ulan ne bu telaş arkadaş?". Leyla'nın söylemi ile şaşkınca etrafıma bakınmaya kaldığım yerden devam ettim. Babamın Uğur ile birlikte çıktığını görünce indim araçtan. "Baba neler oluyor?". Sorum yanıtsız kalırken Ömer abi ilişti gözüme. Rengi beyazlamış ve oldukça gergindi. Hızla babama doğru yürürken biri kolumdan tuttu. Başımı sağ tarafıma çevirdiğimde annem öfke ile solu. "Aracına geç Eylül. Babam oldukça kötü bir haber aldı ve birkaç gün bizimle olmayacak. Sen de bu süreçte Leyla da kal istersen". Şaşkınlıkla ona bakarken annem kollarımı sıvazlayıp dudaklarını araladı. "Çizimler çalınmış kızım. Yurtdışı kaynaklı alınmış olan ihale patladı anlayacağın. Lütfen hassasiyetle karşıla olur mu?". Ağırca yutkunup başımı salladım onu onaylarcasına. Annem boynuma sarılacak iken geri çektim kendimi ve arkamı dönerek araca yöneldim. İnsan olmayı başaramamış iki koca bebekle yaşıyordum. Nefret ettiğim şeylerdi bunlar ve her gerginlikte ufakta olsa bir şiddet eylemi vardı. Sert soluklarımın arasında araca binip kapıyı kapattım ve tek kelime etmeden kontağı çevirip evin bahçesinden gazı kökleyerek çıktım. "Valla sorun ne diye sormaya korkuyorum". Camı açıp torpidoyu işaret ettim elimle. Leyla kıkırdayıp isteğimi yerine getirip benim için bir sigara yaktı ve dudaklarımın arasına sıkıştırdı. Derin bir nefes içime çekip sol elime sigaramı alıp konuşmaya başladım. "Beyefendinin çizdiği planlar çalınmışmış, işte yurtdışı kaynaklı bir ihaleymiş, ondan çok gerginlermiş ve birkaç gün eve gelmeyecekmiş. Bir de sende kalmam tavsiye edildi". Leyle sıkın bir soluk alıp "kızım bende kalmanda bir sorun yok tabii ki ama ne bu işlerin hali böyle?" diye sordu. Sanki ben çok biliyormuşum gibi. Başımı sağa sola doğru sallayıp yine öfke ile soldum. "Ben nereden bile bilirim ki kuzum. Beni insan yerine koyup anlatan mı var? Biliyorsun bir ay önce güya babama sürpriz yapacaktım. Daha şirketin içine giremeden Ömer abi tersin büzün geri soktu arabaya beni. Peki bir açıklama yapan var mı?". Çığlık atarak kendi sorduğum soruyu kendim cevapladım. "Hayır". Kabristanın önüne geldiğimizde yine derin bir sessizlik peyda oldu içimizde. Leyla anne ve babasını az da yaşamış bir çocuktu. Annesi Lale Demirsoy savcı, babası Kadir Demirsoy ise hakimdi. Her ikisi de bundan yirmi bir yıl önce vahşice öldürülmüşler. Sadece onlar da değil. İlgilendikleri umut tacirlerinin davalarından sonra Kadir amcanın verdiği üç kez ağırlaştırılmış müebbet cezasının bedeliymiş bu ölümler. Leyla'nın sonradan öğrendiği ve bana anlattığı olaylar korkunçtu. Operasyonu yürüten en üstten en alta kimler varsa aynı gece katledilmişler. Çökertilen örgüt insan kaçaklığının yanı sıra zengin ailelere özellikle de çocuğu olmayan anne ve baba adaylarına yüklü para karşılığında aracı olmak. Kısacası insanı insana satmak. "Dün gibi aklımda Eylül. Onlar gitmeden bir hafta önce doğum günümü kutlamıştık. İçime doğmuştu sanki. Her akşam korkuyorum ben diyerek ağlıyor ve onların arasında uyuyordum. Sadece son gece onlarla uyuyamadım. Çünkü onları beklerken yatağımda sızıp kalmışım. Ertesi gün okuldan eve gelip matematik sınavından aldığım pekiyi notunu göstermek için heyecanla beklerken kapı çaldı. Lanet olsun o askerlere. Lanet olsun o haberi bana verenlere. Lanet olsun beni ailemden sonra terk edip giden tüm sevdiklerime". Yine hıçkırarak ağlamaya başlamıştı. Dokunmadım, içini boşaltıp rahatlaması için onu uzaktan izledim. Derin bir nefes alıp başımı istemsizce sağ tarafıma çevirdim. Aziz; Leyla'nın kalbini bekleyen, ona ruhunu teslim etmek için can atan can dostum. Uzaktan onu izliyor ve o ağladıkça o da ağlıyordu. Göz göze geldiğimiz an usulca başını salladı. Bende buradayım dercesine. Ah be kardeşim, sen hep oradasın da bizim deli kız ne zaman kabul edecek sende olduğunu. Hava epeyce soğumuştu. Leyla da sakinleşmiş artık normal hayattan konuşmaya başlamışı. Onun yanına gidip bende yere oturdum. Ona katılıp hem Kadir amca hem de Lale teyze ile sohbet etmeye başladım. Daha çok kızlarını çekiştirdiğimden bahsettim. Sonrasında kardeşimle birlikte ayağa kalıp mezarları temizleyip suladıktan sonra araca doğru yürümeye başladım. Etrafa şöyle bir göz gezdirdiğimde Aziz'in olmadığını fark ettim. Ya gitmişti ya da hala daha bir yerlerden bizi takip ediyordu kim bilir! Araca girdiğimizde ne kadar çok üşüdüğümü anladım. Leyla'ya baktığımda onun da benden bir farkının kalmadığını görmemle kıkırdamaya başladım. "Kızım götümüz buz tutmuş resmen". Leyla'nın gülümsemesi ile "kız hadi Fatih abinin yerine gidelim. Nasıl olsa sessiz sakin yer ve içimizi ısıtacak tek şey birkaç duble rakı" dedim. Leyla karasızlıkla yüzüme bakarken tek kaşımı kaldırıp gözleri içine baktım. "Aslında fena olmaz ama ben konuşmak istemiyorum". Bu söylemi ile kaşlarım çatılırken bir bokların döndüğünü anladım. Sertçe burnumu çekip "o zaman kesinlikle gidiyoruz" dedim. Mırıldanmalarını yok sayıp hızla aracı sürmeye başladım. Leyla'nın telefonu zibilyonuncu kez çalarken isyanla haykırdım. "Ulan aç şu siktiğimin telefonunu be. İçim şişti zır da zır. Kim arıyor da açmıyorsun lanet?". Aniden telefonu açıp haykırmaya başladı. "Bir daha beni aramayacaksın yavşak. Sana olan her şeyim bitti anladın mı orospu çocuğu. Bir kez daha karşıma çıkmayacak, hatta adımı ağzına almayacaksın. Benim kalbimde, ruhumda, bedenimde kısacası hayatımda senin gibi kahpe ruhlu ibnelere yer yok". Şok olmuş gözlerle bakışlarımı ona çevirdim. Burnundan soluyordu ve nutkum tutulmuştu. Sert bakışlarını bana çevirip "dön lan önüne. Adam akıllı sür şu arabayı ve tek kelime etme. Anlayacağın dört yılımı yiyen yavşak Murat en sonunda boynuzu da taktı bana" dedi. Ağırca yutkunup başımı yola çevirip hızımı biraz daha arttırdım. Leyla öfkesini çıkartamamış olduğu sinirle bana sarmaya başladı. "İlla öğreneceksin değil mi yani beklemek yerine illa ki konuşacağım ben? Al konuştum tatmin oldun mu?". Susarak yola devam etmek en iyisiydi. Kendime telkinler vererek biraz daha hızlandım. Dakikalar sonra Fatih abinin yerine geldiğimizde hışımla indi araçtan. Gözlerindeki karanlık ağırca yutkunmama sebep olurken gözünden akan yaşı hırsla sildi ve bağırdı. "Murat beni kimle aldattı biliyor musun?". Sessizce başımı sağa sola salladım. O ise sinirle kahkaha atıp bilinmeyenleri haykırdı. "Sevda Kaya ile, hem de defalarca kez seviştiğimiz ya da şöyle söyleyeyim ona ilkimi bahşettiğim evde, odada ve yatakta. Hani senin başarılarınla övündüğün o hoca var ya, benim sevgilimin altından da geçti". Ellerimle ağzımı kapatırken duyduklarımı hazmetmeye çalıştım. Murat böyle bir şeyi nasıl yapar? Leyla'nın ne ara yanıma geldiğini bile anlamamıştım. Ellerimi dudaklarımdan çekip boynuma sarıldı. "Anlayacağın hayatımın vurgununu ilk aşkımdan yedim badem gözlüm"...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

FIRTINAŞK (+18)

read
52.2K
bc

İKİNCİ ŞANSIM

read
3.2K
bc

KISIR AĞA

read
111.7K
bc

Dönüm Noktası Aşka Tutsak

read
5.6K
bc

GÜL SARMALI (+18)

read
37.5K
bc

İNCİ TOZU (+18)

read
22.7K
bc

KONAĞIN ZORAKİ DAMADI (+18)

read
72.5K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook