Haklı ve haksız, suçlu ve suçsuz ayrımı yıllar boyunca etik değerler, vicdan gibi farklı terazilerde tartılmışlardır. Ama bu terazilerin kantarı hiç bir zaman tam doğruyu gösteremez çünkü işin içinde insan olduğundan ayarı belirlemek zordur. Öyle ki insanın vicdanı kendi için olanı doğru saymaya müsaittir. Bu yüzden bir toplumu düzenli ve ayakta tutan kanunlardır. Ve yine aynı sebepten kanunların doğu çizgilerle hazırlanması gerekmektedir. Ama ne yazık ki en iyi hazırlanmış kanunlar bile zaman ve olayların durumu dahilinde açık verirler.
Bunu bilerek elime aldığım işi layığı ile yapmaya çalışırım çünkü en benim gözümden kaçabilecek her ayrıntı bir suçlunun dışarı çıkması için açık yaratabilir. Belki bu yüzden bazı kişilerin nefretlerini üzerine çekmiş olabilirim ki bu kaçınılmazdır. Ama sonunda bir suçlunun yaptıklarının cezasını hak ettiği şekilde çekmesi için bu kadarcık bedel ödemeyi hiç bir zaman sorun etmemişimdir.
Şu an ise gördüğüm patlama ile arabamın camına yerleştirdiğim kamera sistemini açıp uzaklaşmaya çalışan arabayı takibe başlamıştım. Yıllar önce tanıştığım ve birlikte çalıştığımız zamanda bana yardımı dokunan bir elektronik uzmanı sayesinde edindiğim bu teknolojik mucize şu an belki de bu yaşananları aydınlatmak için en gerekli araçtı. Aracımı hızla hareket ettirip suçluların peşine düşerken istemeden de olsa ellerim titriyordu. Ailemi bir trafik kazasında kaybetmemin üzerine araba kullanmak benim için eziyet olmuştu. Bu durumu yavaş yavaş çözsem de diğerleri kadar çevik ve hızlı değildim. Yine de bu gün ilk defa sımsıkı tuttuğum direksiyonla elimden geleni yapmam gerekiyordu.
Araç büyük bir hızla merkezin önünden ara yola saptığında düşünmeden peşine düştüm. Direksiyondaki her kim ise fazlasıyla becerikli biriydi. Bu arada ön camın dikiz aynasına paralel en üst kısmına yerleştirilmiş kameram da bütün açılardan görüntü almaya devam ediyordu. Ara yolda hızla ilerlerken yüreğimin ağzıma geldiğini göz ardı etmeye çalıştım. Adamlar ara yola bağlantılı bir kenar semte girdiklerinde yolun işlekliğinden yararlanıp ustaca hamlelerle arayı açmaya başladığında tekerleklerimden gelen patinaj sesleri ile ellerim direksiyonu daha da sıktı. Onlar ana caddeye geldiklerinde önüme kıran bir pikap beni durmak zorunda bıraktı. Arabayı durdurduğumda kısa bir süre soluklandım, ardından kapıyı açıp çıktım. Duran pikabın şoförü küfür dolu ağzı ile üzerime gelirken elimi cebime atıp kimliğimi çıkardım.
" Polis beyefendi, az önce karakola saldıran bir grubun kaçmasını sağladınız. Boş konuşmayı bırakın ve ellerinizi görebileceğim şekilde aracınıza yaslanın."
Adam suratında pis bir gülüşle üzerime doğru gelip yumruğunu kaldırdığında suratıma sinir bozucu bir gülüş yerleştirip yumruğunu savuşturduktan sonra bileğini yakalayıp ters çevirerek adamı pikabın arka kapısına yasladım. Elimi arkama atıp belimdeki kelepçeyi çıkararak adamı kelepçelediğimde hala debeleniyordu. Ben adamı kelepçelerken gelen polis arabası ile çevreye toplanan insanların fısıltıları arttı. Polisler araçlarından inip hızla yanıma geldiklerinde hala elimde olan kimliğimi uzattım.
" Cinayet şube baş komiseri Adil Öztürk. Bu adam karakola saldıran bir grubun kaçmasına yardım etti."
Polislerden biri silahını çıkarıp bana doğrulturken diğeri elimdeki kimliği alıp aracına gitti. Çok geçmeden geldiğinde ise yanındakinin koluna dokunup silahını indirmesini sağladı.
" Kusura bakmayın baş komiserim. Bu adamı biz devralalım isterseniz."
" Alın ve .... merkezine getirin. Sorgusunu özel olarak ben yapmak istiyorum. Aracını da çektirip adli tıptan inceleme isteyin."
Adam konuşmalarımızla olayın ciddiyetini anlayıp diklenen tavrını değiştirse de bu beni etkilememişti. Memur arkadaşlara baş selamı verip tekrar aracıma binerek merkezin yolunu tuttum. Bu adamın tek suçu yanlış bir şekilde ana yola çıkmak gibi görünse de o kadar tesadüf üst üste gelmişti ki şüphelerimi netleştirmem gerekiyordu.
Merkeze yapılan saldırı yol boyunca kafamı kurcalamaya devam etti. Saldırının pek çok nedeni olabilirdi. Zira merkez karakol pek çok birimi bünyesinde barındırıyordu. Ama nedense içimden bir ses bu saldırının elimizdeki seri cinayetlerle ilgili olduğunu söylüyordu. Merkeze geldiğimde gördüğüm manzara ise içime bir korku tohumu ekti. Ambulanslar ve onlara eşlik eden itfaiye ölü ve yaralıların olma ihtimalini içeriyordu. Aracımı merkeze bakan açık otoparkın uygun bir yerine park ettim.
Aracın içinden görüntülerin olduğu çipi alarak çıktıktan sonra seri adımlarla merkezin ana binasına doğru ilerlemeye başladım. Kapıya geldiğimde görevlilere kimliğimi onaylattıktan sonra içeri girdiğimde seri hareketlerle yaralıları taşıyan sedyeleri geçip patlamanın olduğu yeri bulmak için dumanı takip ettim. Çok geçmeden bilgi işlemin yanındaki odaya ulaştığımda kapının önünde gördüğüm kişi ile rahatladım. Sinirli yüzü ile etrafa emirler yağdıran Elif başını çevirip beni gördüğünde ifadesinin düzleştiğini fark ettim. Hızla yanıma geldi.
" Adil, nasıl içeri girebilirler? Ne demek bilgi işlemi patlatmak! 6 yaralımız var ve birinin durumu ciddi."
" Bir fikrim var Elif ama umarım yanılıyorumdur."
Elif anlamadığını belli eden bakışlarımla bana bakarken elimi koluna atarak onu yanıma yanaştırdım.
" Bana olay anının tüm kamera kayıtları lazım."
" Biz zaten inceledik, değişik bir şey yok."
İşte olayın can alıcı noktası buydu. Dikkat çeken hiç bir şey olmaması olayın içeriden gerçekleştiğini gösteriyordu.
" Elif yaralıların arasında durumu ciddi olan kim?"
Elif hala ne olduğunu anlamadığından bir süre yüzüme baktıktan sonra:
" Tuğrul Günşer, kaçakçılık şubeden üç ay önce buraya geçmişti. Sanıyorum karısı doğum yaptığı için masa başı görev istedi." dediğinde parçalar yerine oturmuştu.
" Elif bu memurun tüm yazışmaları ve telefon kayıtları ile son bir ayki görüntülerine ihtiyacım var. Bir de bilgi işlemde kayıp ya da zarar gören bilgiyi bana bulur musun?"
Tam dönüp odama gideceğim sırada kolumu saran Elif'in eli ile durdum. Gözleri yüzümü turlarken kaşları çatıktı ve benden bir açıklama bekliyordu. Derin bir nefes aldım, genzime ortamı dolduran kan ve barut kokusu doldu.
" Elif, bu olay içeriden biri tarafından yapıldı. Çünkü kameralara yakalanmadan bu işi yapabilmek için içeride olmak gerek. Ve bu eylemi yapan kişi isteğiyle değil tehdit ile yapmış olmalı, çünkü bu merkezde ne kadar gereksiz tip olursa olsun hemen hemen hepsinin dosyası elimden geçti ve hain olması zor. Son olarak kaçakçılık şubeden buraya masa başı istemezsin, kendi şubelerinde de masa başı görevi vardır ve daha rahattır."
Elif parmaklarını gevşetip elini kolumdan çekerken kaşları açılmış ve yüzü düşmüştü.
" Tuğrul sicili temiz, iyi bir polis olarak geldi."
" Sicili temiz olabilir ama özel hayatı sicilinde yazmıyor. Bizler kelle koltukta yaşıyoruz ve en büyük zayıflığımız sevdiklerimiz. Şimdi lütfen bana güvenip istediklerimi yapar mısın?"
Elif başını salladıktan sonra tam ayrılacağım sırada bu olayın en can alıcı sorusunu sordu.
" Neden?"
Geriye dönüp cevap bekleyen dostuma hafif ve kırık bir tebessümle baktım. Cevaplarım kesin bilgilere dayanmadıkça ağzımı açmazdım ama dostumun bu yaşananlar için bir cevaba ihtiyacı vardı.
" Elimizdeki seri katil davası ile birlikte bir askerin kaybolma davasına da bakıyorum. Davadaki asker büyük bir terörist suç örgütü için önemli bir tanık. Savcının gönderdiği bilgilere göz attığımda görmüştüm, bu adamların dava dosyası bizim asayişte bir dosya ile çakışıyor. İşin aslı elimizdekilerden kurtulmak ve bu askeri bizden önce bulmak için bilgi işleme sızmış olabilirler. İşleri bitince de geride kanıt bırakmamak adına bu patlamayı hazırlamış olduklarını düşünüyorum."
Elif üzgün ve endişeli bir şekilde beni dinlerken yanımızdan geçen Suat ile bakışlarımı Elif'ten çekip yardımcıma seslendim. Suat beni fark ettiğinde hızla yanıma geldi.
" Emredin baş komiserim."
" Suat, yaralanan memurların hepsinin aileleri ile ilgili bilgileri bana topla. Bu arada hastaneye yakını gelmeyen olursa da haberim olsun."
" Emredersiniz baş komiserim."
Suat selam verip gittiğinde dönüp Elif'in omzuna dokundum. Hem yaşananlar hem de duydukları onun için ağırdı.
" Bunu yapanı bulacağız Elif, birlikte."
Elif derin bir nefes alıp başı ile beni onayladıktan sonra arkasını dönüp gitti. Hayatımız pamuk ipliğine bağlıyken güven bizim kalkanımızdı. Bu yüzden yanımızdakini gözümüz kapalı güvenebileceğimiz kişilerden seçmeye çalışırdık. Ama sonuç olarak hepimiz insandık ve hepimizin yumuşak bir karnı vardı. Geriye dönüp odama geçerken çalan telefon ile durup arayana baktım. Numara tanıdık değildi, telefonu açtığımda duyduklarım ile ağarmaya başlayan günün benim için bitenden hareketli olacağı netleşmişti.