GÖZDEN KAÇAN DETAYLAR

1190 Words
Hayatta her zaman beş duyu organına göre hareket etmemeli insan. Algılarını fiziksel yüzeyselliğin altına gömen kişilerin görünenin altında yatan gerçekleri görmesini beklememek gerekir. Hiç bir davaya basit gözü ile bakmayarak ince detaylara odaklanmam içinde bulunduğum toplulukta hem saygı hem de nefret kazanmamı sağlamıştı. Bu iki güçlü duyguyu da hafife almamak gerektiğini yıllar içinde öğrenmiştim. Hem saygınlığı ile hem de nefreti ile beni zorlayan dostlarım ve düşmanlarım sayesinde. Mesleğimin ilk yıllarında karşıma çıkan zorlu bir dava, hala çaylak bir polis memur iken dikkat çekmemi sağlamıştı. Ama en önemlisi ve herkesin de kabul ettiği bir gerçek vardı ki o da benim normal düşünmediğimdi. Aslında ailemden kalan hatırı sayılır servet ve güçlü bağlantılarımı sağlayan şirketlerim sayesinde çok rahat bir hayat yaşayabilirdim. Bu genel düşüncenin aksine hayatıma anlam katan ve beni heyecanlandıran işi tercih etmem çevremdeki pek çok kişi için aptallıktı. Bana göre hayat bir bulmacaydı ve ben en zor bulmacaları çözmekten zevk alan biriydim. Şu an elimin altındaki gizem ise mesleğimin en garip bulmacalarından biriydi. Kasrşımda duran ve benden bir tepki bekleyen değerli dostum Behiye'ye gülümsedim. Açıkçası ondan isteyeceğim şeyi yapması için kendisini zorlayamazdım. Behiye'de benim gibi bu karakolun aykırı kişiliklerinden biriydi. Ona güvendiğim kadar bana güvendiğimi bilse de hayır deme ihtimalini de vardı. " Behiye, dava neredeyse kapanmak üzere. Ama hem senin sunduğun deliller hem de aklımı kurcalayan bazı noktalar yüzünden bu davayı kapatmayı doğru bulmuyorum. Açıkçası bu adam mahkemeye gitse de elimizdeki delillerin çürütülmesi hiç de zor olmayacak. Bu nedenle senden bu davanın maktullerinin sağlık ayak izlerini detaylı araştırmanı rica ediyorum. Ama belirtmem gerek bundan kimsenin haberi olmamalı. Sonuçları bana gün içinde ulaştırabilirsen de çok makbule geçer." Behiye yüzüme kaşlarını çatarak baktıktan sonra sağ eli ile burun kemerine uzanıp gözlüğünü düzeltti. " Anladım baş komiserim. Siz endişe etmeyin bu gün bitmeden istediğiniz bilgiler güvenli ve sessiz bir şekilde elinize ulaşacak." " Teşekkür ederim Behiye. Sana borçlandım." Behiye sakin ve utangaç bir tebessümle bana baş selamı verip yanımdan ayrılırken ben de odama yöneldim. Tam odama gelmişken yardımcımı gördüğümde hızla ona seslendim. Beni fark edince konuştuğu kişiye veda edip elindeki dosyalarla yanıma koştu. " Suat, şu seri katil olduğu düşünülen adamın dosyalarını bana getirir misin?" " Şey , baş komiserim yani o dosyaları kapatılmak üzere Emin baş komiserime götürüyordum ben de." Tedirgin bir şekilde bir adım geriye giden yardımcıma bakarken yüzümde oluşan tebessüme engel olamadım. İstediğimi almak için ne yumruklarıma ne de gücüme ihtiyaç duymadığımı en iyi o bilirdi. Bu karakolda hala ayakta dimdik duruyorsam bu zekamın bir getirisiydi. " Suat, o dosyaları bana veriyor ve Emin baş komisere senden benim aldığımı söylüyorsun. Gerisi seni ilgilendiren bir durum değil. Gelsin işini benimle halletsin." Suat ne kadar sözlerimden hoşlanmasa da dudaklarını birbirine bastırıp gergin bir şekilde ellerindeki dosyaları bana uzattı. Dosyaları alıp teşekkür ederek odama geçtiğimde uzun bir gün yarılanmıştı bile. Dosyalarla girdiğim odamda ilk işim dosyalardaki bilgileri sıralaya bilmek adına panomu temizlemek oldu. Karakolda pek sevilen biri olmasam da yeteneklerim beni hem burada tutan hem de bazı imtiyazlar sağlayan önemli bir unsurdu. Odamda yardımcım ve benim için iki masa, dosyalar için bir dolap ve dava incelemesi için bir pano bulunuyordu. Kendi masamı aktif olarak kullansam da Suat'ın masası her daim boştu. Zavallı Suat, benim işlerim yüzünden hiç oturmaya fırsatı olmuyordu. Elimdeki dosyaları alarak boş masaya geçtim. Dosyaları tek tek inceleyip notlar almaya başladığımda dikkatimi çeken ilk konu maktullerin arasındaki tek bağlantının silinmiş dava dosyaları olmasıydı. Dosyalara ulaşabilmek için savcının izni gerektiğinden masama dönerek güvenli hale getirdiğim sabit telefondan eski dostumu aradım. Çok geçmeden ahizeden gelen sert ses ile gülümsedim. " Ne diyeceksen çabuk konuş işim gücüm var." " Sana da merhaba eski dostum." Karşımdaki dostumun sessizliği ile bir an duraksasam da bu çok uzun sürmedi. " Lan Adil sen yaşıyon ve hala çalışıyon mu?" Bozulan şivesi ve yaptığı ima ile dudaklarımdan bir kahkaha sesi dökülürken arkadaşımda bana eşlik etmişti. " Emniyet teşkilatı benden o kadar kolay kurtulamaz dostum." " Seni kaçıramayacaklarından eminim ama ben şimdiye seni trafik polisi olarak atarlar sanıyordum." İkimizde kısa bir an dostumun sözleri ile gülüşsek de bu neşemiz Kenan'ın ciddileşmesi ile son buldu. " Hayırdır mesai saatinde beni aramazdın. Sıkıntın var konuş ..." " Sevgili dostum şu seri katille ilgili bir iz üzerindeyim ve yardımın gerekli." " Ben o dava dosyası kapandı sanıyordum. Katili bulmuşlar diye haber geldi." " Evet, yani öyle olduğunu düşünüyorlar ama ben emin olmak istiyorum. Zira elimizdeki deliller itiraf olmazsa adamı içeride tutmaya yetecek gibi değil." Kenan'ın sessizliği ile ben de beklemeye başladım. Çünkü bana yardım etmesi sıkıntı yaratacaktı. Açıkçası hem medyadan hem de yüksek makamlardan sıkıştırılıyorduk, bu adamın ayağımıza gelmesi bu işten sıyrılmak için iyi bir fırsattı. Eğer mahkeme onu salı verirse bu bizim beceriksizliğimiz değil onların yeteneksizliği olacaktı. " Ne istediğini söyle Adil?" " Bu davadaki beş maktulünde kapanıp silinmiş dava dosyaları var. Benim bu dosyalara ihtiyacım var Kenan." " Tamam Adil. On dakika sonra senin özel mailine gönderirim ama sorarlarsa benim ilgim yok bu işle." " Sağ ol Kenan ve merak etme seninle bu konuyu hiç konuşmadık." Kenan telefonu kapattıktan sonra dosyalara geri döndüm. Gerçekten de hiç bir bağlantısı olmayan insanların neden aynı yöntemle öldürüldüklerini aklım almıyordu. Elimde aldığım notlar ve olay yeri resimleri ile panoya döndüğümde dosyaları yerleştirmeye başladım. Koray ALTUN: 48 yaşında evli, iki çocuğu var. .... Üniversitesinde Doçent. Elif GÜVENCE: 55 yaşında dul, bir kızı var..... Hastanesinde cerrah. Mustafa KARLI: 32 yaşında bekar. Taksi şoförü. Ahmet CANSAR: 22 yaşında, bekar..... Üniversitesi Makine mühendisliği son sınıf öğrencisi. Serpil TEKİZ: 38 yaşında evli, çocuğu yok. Yazar Kamil ŞENSEVER'in editörü. Beş farklı yaşam , beş farklı insan peki bu insanların yolları nerede kesişmişti ve daha da önemlisi neden öldürülmüşlerdi. Kafamdaki sorular çalan kapının sesi ile bir süre sustular. Panodan kapıya dönerek "Girin" dediğimde içeri askeri üniforması ile bir genç girdi. " Yağız Kısa İzmir amirim. Doğan binbaşım size bir dosya gönderdi." Askerin bana selam veriş tarzına gülerken genç asker gözlerini yere eğdi. Hareketimin onu kırdığını anladığımda yanına doğru ilerleyerek tam karşısında durdum. " Kusura bakmayın Yağız bey. Askeri prosedüre bu kadar sadık biri ile karşılaşmamıştım., disiplininiz hoşuma gitti. Umarım yanlış anlamamışsınızdır." Az önce kırgınlıkla başını eğen asker yüzünde ince bir tebessümle bana baktı. " Hayır efendim. " " Bu arada dosyaları Yusuf yüzbaşı getirecekti diye biliyordum." Asker duruşunu bozmadan bana cevap verdiğinde bana gelen dosyanın düşündüğümden daha önemli olduğunu anladım. " Yusuf yüzbaşım bu dosya ile ilgili acil bir toplantıya katılmak zorunda kaldı. Size de özürlerini iletmemi istedi." Askere teşekkür ettiğimde hızla elindeki dosyaların olduğu evrak çantasını bana uzattı ve sonrasında askeri bir baş selamı verip geldiği gibi sert adımlarla odadan ayrıldı. Dosyayı masaya koyarak açtım ve içindeki bilgilerin üzerinden geçmeye çalıştım. Çalıştım diyorum çünkü dosyanın büyük kısmı gizlilik nedeni ile karartılmıştı. Bu durum canımı sıksa da yapacak bir şey olmadığı için panonun yanındaki ek panoyu açıp yeni dava ile ilgili bilgileri geçirmeye başladım. - Murat TOPÇU: Özel askeri istihbarat subayı, dul, tek çocuklu. KAYIP. İçimde anlamlandıramadığım bir his alarm verirken kişisel tabletimden gelen mail sinyali ile masama yöneldim. Yerime oturup maillerimi açtım ve gördüklerim düşündüklerimi kanıtlar nitelikteydi. Elimdeki bilgiler ölen maktullerin yargıda beraate giden davaları olduğunu gösteriyordu yani kendini adalet meleği sanan biri vardı karşımızda. Ama asıl soru bu insanları nerede, nasıl bulduğu ve neye göre seçtiğiydi. Gün devam ederken elimde öncekinden daha fazla bilgi olsa da hala yolun çok başındaydım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD