bc

YÜREĞİMDEKİ DELİ SEVDAM (21) +

book_age18+
2.6K
FOLLOW
33.2K
READ
family
HE
fated
opposites attract
second chance
arranged marriage
submissive
neighbor
stepfather
heir/heiress
drama
tragedy
sweet
bxg
lighthearted
kicking
campus
mythology
small town
childhood crush
musclebear
love at the first sight
like
intro-logo
Blurb

90 YİLLARDA GEÇİYOR

“Rahat dur kızım, belime sağlam kollarını bağla,” dedi genç adam.

Gözleri yaşlı küçük kız başını salladı, daha sıkı sarıldı. Küçücük elleri adamın belinde kenetlendi. Başını onun sırtına yasladı.Üzüntüyle ; Abimi neden öldürdün?” dediğinde, genç adam gözlerini yumdu...

Dişlerinin arasından sinirle “Sana dokundu diye...Bunu kimseye söyleme. Küçük kız... bu bizim sırrımız olacak,” dedi.

Küçük kız korkudan daha da sıkı sarıldı. Titreyen sesiyle fısıldadı:

“Beni koruyacak mısın?”

Timur, işlediği cinayete mi, yoksa arkasında sessizce sarılmış Küçük karısına mı üzüleceğini bilmiyordu. İçinde bir şey kıpırdadı... ama ne öfkeydi ne merhamet; sadece boğuk bir ağırlık. Bir ömür boynuna dolanacak urganı geçmişti boynuna.....

~~~~~~~~~~~~~~~

Konağın kapısı, alacaklı gibi sertçe çalınıyordu. İçeride kimsecikler yoktu sanki. Biraz tereddütle merdivenleri inip kapıya yaklaştım. Seslendim:

"Kim o?"

Dışarıdan tanıdık bir ses, hafifçe kısık ve kendinden emin bir tonda cevap verdi:

"Aç kızım, ben geldim."

Gözlerim ışıldadı, kapıyı hızla açtım. Karşımda İbo vardı. Etrafa şöyle bir göz gezdirip, dudaklarına o kendine has sırıtışı yerleştirdi:

"Kimse yok diye geldim."

Yanaklarım anında alev aldı. Kapıya elini koydu, ardından içeri süzüldü, sanki kalbime de öyle sızıyordu. Kolumdan tutup hafifçe çekti.

"Gel kız, buraya."

Hızlı adımlarla merdivenleri çıktık. İbo, temkinli bir şekilde sağa sola bakınıp fısıldadı:

"Kimse yok değil mi? Başımıza iş almayalım."

Başımı salladım. "Herkes gitti."

Gözlerinde bir parıltı belirdi, dudakları kıvrıldı.

"Fırsatı kaçırır mıyım, yavrum? Gel buraya."

Beni odamın kapısına kadar çekti. İçimde yanan ateş başkaydı, kalbimde tutuşan bambaşka…

Elini yavaşça yazmama attı, çözdü. Saçlarımdaki tokayı çıkarıp siyah-kızılı buklelerimi serbest bıraktı. Telleri ağır ağır omuzlarıma dökülürken, başımı kaldırıp gözlerine baktım.

O gözlerde yanan ateş, benim bedenimde yankılanıyordu.

Yatağa oturdu, kollarını açtı. Hafifçe çekince, ben de usulca kucağına yerleştim…

"Ellerimi boynuna doladım, saçlarını okşadım. Sıcak dudakları dudaklarıma hapsetti.Kapı sert bir şekilde açıldı İkimizde kapıdan tarafa baktık.Çocukluğum, gençliğim, yüreğimde ilmek ilmek büyüttüğüm sevdam…" Şimdi yok olacaktı. Ağabeyim bizi öldürüp Toprağa gömecekti..... Abiiiiiii

chap-preview
Free preview
ÇOCUKLUK.....
İBRAHİM..... Memleketten köye geldim, köyün girişinde konağa doğru yürüdüm. Konağın avlu kapısında anam belirdi. Gül anam… Beni görünce kollarını açtı, yüzü hasretle doluydu. “Oğlum!” İçimde bir şeyler kıpırdadı. Birkaç adım attım… Tam o anda, başımın arkasında sert bir darbe hissettim. Acı beynime saplandı, gözlerim karardı. Elimi başıma attım, sıcak bir sızı parmaklarımın arasından süzüldü.kan diye mırıldandım. Bir çığlık firar attım dudaklarımdan, köy ayağa kalktı. “Amına koyim!” Arkamı dönmemle taşın geldiğin yöne baktım. Bir kız çocuğu ama tanıdık.... Bir çift siyah göz, cipil cipil bana bakıyordu. Başımın ağrısını unutup kaşlarımı çattım. “Abisi, manyak mısın? Kimsin sen?” dedim, yüzümü buruşturarak. Kızın yüzü bir anda sertleşti. “Hilal’im ben! Sen beni nasıl unutursun İbo?” dedi, sesi titriyordu. Şaşkınlıkla geri çekildim. “Lan, bu emmim kızı!” diye mırıldandım. Sonra acımı unutup tekrar ona baktım. “Cadı! Ne diye kafama taş atıyorsun, manyak mısın?” diye bağırdım. Gözleri yaşla doldu. “He, manyağım! Oldu mu?” dedi, sonra hızla büyük konağa doğru koştu. Anam yanıma yaklaşıp Hilal'in ardından baktı, sonra benim başımdaki yarayı görünce yüzünü buruşturdu. “Oğlum, bu kızla işin var,” dedi. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. “Ne diyorsun ana, sen?” “Oğlum, bak diyorum. Bu kız başka. Deli meli ama seni seviyor işte. Unutturmak için değil, hatırlatmak için vuruyor sana.” Şaşkınlıkla başımı salladım. “Ana, ne diyorsun sen? Küçücük cadı ne anlar sevdadan?” Arkamı dönüp konağa doğru kaçan Hilal’i izledim. Gözümün ucuna belli belirsiz bir gülümseme ilişti. Yok artık… Hilal sekiz yaşında, ben on dört. Başımı sağa sola sallayıp, kendi kendime söylendim: “Küçücük kız... Sevdadan ne anlar?” Konaktan içeri girince Behice’yle Zöhre, "Abi!" diye üstüme atladı. Ama benim aklım hâlâ o cümledeydi: Yok artık, Hilal ve ben… Gözümün kenarıyla güldüm. Bu iki kız deli… Kaçan daha deli. Bunlarla baş edemiyorum, o küçük cadıyla nasıl baş edeceğim ki? Üç, dört güne unutur nasılsa… Aman… Kafamın arkası hâlâ sızlıyordu. Tamam, şuramda bir kalp var, kan pompalıyor… Ama oraya biri girecekse, bayağı uğraşması lazım. Bakalım, daha kaç taş yemem gerekiyor hatırlamak için? Gerçi ben şimdiden unuttum bile... Belki şehre gidebilirim… Ya da köydeki işlere sarılırım. Tarımla uğraşırım, kendimi geliştiririm. Köy gelişiyor. İnsanlar çoğalıyor. Bir şeyler oluyor bu topraklarda... --- YAZARDAN: Güneydoğu’nun kurak topraklarında, kendi düzenlerini kurmuş bir avuç insanın hikâyesi bu. Umut için yaşayan, kök salmak için göçebe hayattan yerleşikliğe geçmiş bir topluluğun hikâyesi. Yemen, Irak ve Orta Asya’dan gelen kökleriyle; geleneklerini yeniden şekillendirmiş, saçma gelen adetlerin yerine kendi mantıklarına uyan değerler koymuş insanlardan bahsediyoruz. Çobanlık, tarımcılık… Şehirlere gidip kendini geliştiren, sonra da yine bu topraklara dönen insanlar.. Sevdaları kalplerine ağır imtihan olan insanların zorlu sınavdan geçenlerin hikayesi... Buradaki olaylar, gerçek hayattan hikâyelerine dayanıyor. Pek çok kişi gerçek, pek çok olay da yaşanmış. Sizden tek ricam: Okuyun, hissedin ve dilediğinizce yorum yapın. Bir not daha ekliyorum.... Yazar Notu: Bu hikâyede anlatacağım olaylar, 80’li yılların daha da öncesine dayanıyor. Her ne kadar yaşananlar gerçeklikten izler taşısa da, anlatımım yine 90’lı yılların diliyle, havasıyla ve anlatı tarzıyla şekillenecek. O dönemin yaşantısını, değerlerini ve insanlarını yansıtırken zaman zaman birebir gerçeğe değil, hikâyenin ruhuna sadık kalacağım. Dil bilgisi açısından bu kitapta daha sade, gündelik ve içten bir anlatımı tercih ediyorum. Önceki kitabımda kullandığım dil zaman zaman beni de zorladı. Bu kez, içimden geldiği gibi yazacağım. Hatalarım olursa şimdiden affola. Sevgiyle, saygıyla...

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
14.3K
bc

HÜKÜM

read
223.7K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
521.2K
bc

AŞKLA BERDEL

read
79.0K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.7K
bc

PERİ MASALI

read
9.5K
bc

Siyah Ve Beyaz

read
2.9K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook