Bölüm 2

940 Words
Kaç kere farklı şeyleri düşünmeye çalışsam da o kızın o gün dedikleri aklımdan çıkmıyordu. Aras Bey ile birlikte onun şirketine giderken, bana gayet iyi davranıyordu. İçimi kemiren şeyi söylemek ile söylememek arasında gidip geliyordum. Nefesimi sesli bir şekilde verdiğim zaman arkadan Aras Bey'in sesi geldi. "Neyin var Uçurum" dedi sakince. "Aras Bey" diye ona doğru döndüm. Beni dinlediğini belirten bir ifade ile bana bakmaya başladı. "Bir kızın sesini duydum odamdayken, beni bir şeyle suçluyordu" dediğimde güldü. "O kıza bakma sen. Seni ona benzetmiş." "Sormamda sakınca yoksa, neden öldü sevgiliniz" dediğimde gözlerini kaçırdı. "Özür dilerim sormadım sayın" dedim hemen kendimi düzeltip. "Yok önemli değil" dedi sakince. "Bir suikast ekibi var. Çok güçlüler neredeyse her yerde adamları var. Suikast birliğinin liderinin kızı, çok acımasız, çok katı biri. Bundan 5 –6 ay önce bizimle bir konuda anlaşamadılar. Daha doğrusu babamla. O kız, buna pişman olacağını söylemiş babama. Peri'yi yanı sevdiğim kadını kardeşim zannetmişler. Babamı bir yerden vurmaları gerekiyordu. Peri'yi vurdu o suikast birliği adı yoktu kızın "kırpıcı" diyorlardı." dedi bana baktı. "Kırpıcı" dedim şaşkınlıkla. Başını salladı oda. Tamam, bir aile kızı olabilirim. İntihar etmiş olabilirim ama kırpıcının ben olmam gerçekten de imkansız duruyor. Kız o kadar usta katilse, uçurumdan aşağı düşecek kadar da beceriksiz değildir değil mi? Arabada ilerlerken ses çıkmadı yeniden. Üzmüş müydün acaba Aras Beyi. Beni arayan soran hiç mi çıkmadı ki hastanede kaldığım dönemlerde. Hiç kimse benim adıma gelmedi mi hastaneye. Yüzümü boyumu tasvir edip resmimi gösterip hiç mi sormadılar ki. Gerçekten intihar mı ettim peki. Kimin için ettim. Sevdiğim mi öldü, annemden babadan mı ayrıldım. Ya da peşimde birileri mi vardı. Neydi bu içimi kurcalayan şey. Araba durunca irkildim kendime geldim. Aras Bey aşağı indi bende indim. O önde biz arkada onu takip etmeye başladık. Girişten rahatça geçti ben turnikede kaldım. "Aras Bey" dediğimde bana döndü. "Turnikeyi açın Uçurum Hanım benim yardımcım" dedi kibar bir şekilde. Gülümsedim böyle demesine. Hem beni kurtardı hem de yardım etmeye devam ediyor. Turnike açıldı. Eliyle gelmemi söyledi. Yanına doğru ilerledim. Biri karşıdan koştur koştur geldi. "Aras, Çin'li ortaklar geldi yanımızda tercüman yok. Çağırttırdım ama trafiğe takılmış. Sabahtan beri adamlarla bakışıyoruz. Dövecek gibi konuşuyorlar" dediğinde güldüm. Aras Bey'in arkasından beni gördü. "bu kim" dedi. "Tanrı misafirim" dedi o da. "Hadi Batı hadi, bir şekilde hallederiz" Birlikte toplantı salonuna geldiğimizde, adamlar oturuyorlardı içeride. Birbirileri ile sohbet ediyorlardı. Aras Bey ingilizce konuştu ama karşıdakilerden birkaç tanesi tek tük yanıt verdiler. Sonra birbirleri ile konuşmaya başladılar. Çince "Böyle anlaşamayacağız geldiğimizi bilmiyorlar mıydı?" dediğinde kaşlarımı çattım ne dediklerini ben nasıl anlıyordum. Aras bey de huzursuz olmuş gibiydi. "İş ahlakı yok o zaman" dedi diğeri yine Çince. "Yanılıyorsunuz" dediğimde herkes bana döndü. Çünkü bende Çince konuşmuştum. "Aras Bey, işinin arkasında durur. Sadece Tercüman ile ilgili bir problemimiz oldu. Tercümanımız trafiğe takılmış. Hiç olmuyor mu Çin de" dediğimde hepsi gülmeye başladılar. "Uçurum" dedi Aras Bey. "Ben onları anlıyorum" dedim şaşkınca. "Tamam o zaman, şey de" diye iş ile ilgili bir şeyler söyledi. Hepsini çevirip karşıya ilettim arada şakalar felan ekledim. Çin'li müşteriler çok memnun kaldılar. Tercüman gelince bende geriye çekildim. Aras Bey bana bakıp gülümsedi. Ona büyük bir borcum vardı. Bir şeyler yaparak telafi etmeye çalışıyordum bende. Ama nereden biliyordum Çinceyi. İşleri bağlantıya kavuşturduktan sonra, Aras Bey ile Batı Bey gelip yanıma durdular. Bir ona bir diğerine baktım. "Kurtardın bizi Uçurum" dedi Batı Bey. Aras Bey'e   döndüğümde bana bakıyordu. "Aras Bey de beni kurtardı." dedim sakince. Elini omzuma koydu gülümsedi. Hiç bir şey demedi. Odalarına doğru giderken, bende kapıdaki sekreterin masasında oturuyordum. Sekter ablanın telefonu çaldı. "Aras Bey seni istiyor" dedi. "Tamam abla" dedim oturduğum yerden kalktım. Kapıya doğru ilerlemeye başladım. Kapıyı tıklattım. "Gel" dedi Aras Bey. İçeriye yavaşça girdim. "Otursana Uçurum" dedi eliyle koltuğu gösterdi. Gösterdiği yere gidip oturdum. "Çinceyi nasıl biliyorsun Uçurum" dedi şüpheyle. Ama sanki beni kırmak istemiyormuş gibi bir tavrı da vardı. "Bilmiyorum Aras Bey, ama konuştuklarını anladım." "Sana gelirken anlattığım kızı hatırlıyor musun?" dediğinde başımı salladım olumlu anlamda. Kırpıcı dan bahsediyordu. "O kız Çin de eğitim görmüş." yani benim olup olmadığımı anlamaya çalışıyordu. "Ben olabilir miyim o kız. Onu mu demek istiyorsunuz" dedim sakince. "Sanmıyorum ama bir şüphe işte" "O kız dediğiniz kadar iyiyse, uçurumdan düşecek kadar beceriksiz biri midir?" dediğimde başımı salladı. "Kırpıcı, adını boşa aldığını düşünmüyorum. Ama bir de bana bakın" dedim "Haklısın" dedi o da aklındaki şüpheyi silmiş gibiydim. Ona doğru baktım. Masasındaki bir resme bakıyordu. Merak etsem de eğilip bakmadım. "Neyse" dedi derin bir nefes alıp. "Ne yapıyordun sen" "Sekreter abla ile konuşuyorduk şirketin ne iş yaptığını felan. Ama herkes sevinmiş Çinli müşterilerle anlaşmanıza" dediğimde gülümde. "Senin sayende" "Yok olur mu Aras Bey tesadüf" dedim utanarak. "Öyle öyle" dedi gülerek. Daha hangi dili konuştuğumu bile bilmeden, onlara yardımcı olmuştum. "Peki gerçekten kimsin sen Uçurum" "Ah bilsem" dedim gülerek. "Çince öğreten bir öğretmen misin yoksa" "Olabilir mi?" dedim heyecanla. "Beni hiç kimse sormadı mı Aras Bey, hastanedeyken, kimse beni sormadı mı. Ne bileyim fotoğrafımı felan biri getirmedi mi?" Başını olumsuz anlamda salladı. Burukça güldü. "Ama merak etme birlikte bulacağız aileni" "Niye yardım ediyorsunuz bana." dediğimde gülümsedi. "Yaptığın her şeyin bir nedeni olmaz. Bununda yok. Bak sen bana yardım ettin asıl. O kadar kişinin nasiplenmesini sağladın" gerçekten de çok kibar bir adamdı. Biraz zor gülüyordu sadece o kadar. Yani gülüşü uzun sürmüyordu. Odasından çıktığımda, sekreter abla yerinde yoktu. Yanımdan, biri geçti. Bana doğru döndü. "Sen" dedi şaşkınca. Beni bir anda ittirdi. Kapıya çarptım. "Ne yapıyorsun" dedim şaşkınca. Aras Bey, bir anda kapıyı açınca, dengemi kaybettim, düşecekken Aras Bey tuttu beni. Sanki ağır çekimdeymişim gibi geldi. Elini bir anda belime koydu. Üzerime doğru eğildi. Kalbimde bir sızı hissettim. Sanki uzun zamandır orada gömülüymüş de sonradan ortaya çıkmış gibi. Nefesimin kesilmesine sebep olacak bir sızı. Elim kalbime gitti istemsizce. Aras Bey, bana bakıyordu dikkatlice...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD