Bölüm 3

637 Words
Bazıları vardı, yaşamı boyunca kimseye en ufak bir iyilikte bulunmamış. Bazıları da vardı, hayatını dolu dolu yaşamış. Herkese yardım etmeye çalışmış, hep iyi olmuş. Aras Bey de bence onlardan biriydi. Onun odasında beni ittiren kız ile oturuyorduk. "Oylum, uçurumdan özür dile" dedi Aras Bey sinirli gibiydi. "Sana o diyorum hala bana özür dile diyorsun" diye bağırdı. "Kanıtlarım o olduğunu o zaman ne yapacaksın" diye bağırdı. "Kanıtla o zaman" dedi Aras Bey. Bir anda gidip ilerdeki süs kılıçlarından birini çekti. Ben ne yapacak diye merak ediyordum. Bana doğru fırlatınca korkula yere eğildim. Kılıç koltuğa saplandı. "Ne yapıyorsun be" dedim korkuyla. "O yardımcısından kılıcını istedi o gün, yardımcısı uzakta olmasına rağmen attığı kılıcı tuttu. Çok iyi derecede kılıç ustasıydı." diye bana baktı. "Pardon sadece benzettim" dediğinde ona baktım. "Böyle mi anlıyorsun" dedi Aras Bey sinirle. "İyi misin Uçurum" başımı salladım şaşkınlıkla. "Peri'yi öldüren o sürtüğü bulacağım. Buna söz verdim" diye bağırdı sinirle. "Onu adalete teslim edeceğim" Anladığım kadarıyla polisti bu kız. Aras Bey'in sevdiği kızın en yakın arkadaşıydı. O kırpıcı denilen psikopatı bulmak için dişini tırnağına takıyor gibiydi. Gelip yerden kaldırdı beni. "Ben gerçekten özür dilerim" dedi sakince. "Tamam" dedim sadece. Ama üzülmüş gibiydi kız. "Zaten yeni hastaneden çıktın yaptığım şeye bak" dedi sinirle "O uçurumda ne işin vardı bu arada" "İnan bende çok merak ediyorum" dediğimde başını salladı. Derin bir nefes aldı. Aras Bey'e baktım. Neydi o anki sızı. Eski bir harabe yeniden, uyanmış gibiydi. Sanki kurumuş topraklara yeniden bahar gelmiş gibiydi. Bir sızı bu kadar anlam ifade edebilir miydi? Keşfettiğim her şeyin sonunda bir soru işareti oluyordu. Cevabını bilmiyordum, araştırsam öğrenilecek bir şey de değildi. İşten çıkıp eve doğru giderken aklımı meşgul eden sorularla cebelleşiyordum. Bunu kimseye söyleyemezdim. Neden böyle olduğunu ben bile çözememişken başkası nasıl çözecekti. Dert zaten insana mı anlatılır. Git çiçeğe, böceğe anlat. Yolda duran taş bile birinden iyi dinler seni. Eve geldiğimizde hepimiz aşağıya inip odalarımıza geçmiştik. Yatağımın üzerine oturup, yaşananları düşünmeye başladım. Aklımda, bir şeyler bulanık olarak hafızama akın etmeye başlayınca başımı ellerimin arasına aldım. Kafam kazan gibiydi. Bulanık olarak, bir adam gördüm. Bir çocuğu eğitiyordu. 'Yapmak istemiyorum' diyordu küçük kız. Adam ama dinlemiyordu onu. Sanki gözleri görmüyor gibiydi. Kızı yağmurun altında tutuyordu. Bir çocuk eğitilmek için yağmurun altında mı tutulurdu. Titriyordu çocuk, soğuktan titriyordu hala tek ayak üstünde durmaya çalışıyordu. Adam ise bir saçak altında duruyordu. Yağan yağmur benim bile üşümeme sebep olmuştu    Başımı salladığımda o küçük kızın kim olduğunu anlamaya çalışıyordum. Ne diye hafızama akın etmişti bu görüntü. Ne diye görmüştüm o yaşlı gözleri görmeyen adamı. Kıza ne olmuştu peki. Önceden izlediğim bir film mi acaba diye düşünmeden edemedim. Odamın kapısı çalınca irkildim. Damağımı çektim korkuyla. "Uçurum kızım iyi misin?" "İyiyim Asiye abla" dedim "Tamam gel hadi yemeğe" "Geliyorum abla" diye yataktan kalktım. Kapıya doğru yürüyüp, kulpunu tutup açtım, Asiye abla gidiyordu. Bende peşinden uzun ince salondan yürümeye başladım. Batı, Oylum ve bir kız daha vardı masada. "Afiyet olsun" dedim mutfağa geçerek. "Buraya gel Uçurum, burada ye" "yok Aras Bey, rahatsızlık vermeyeyim" "Sanane Aras kız gelmek istemiyor işte" bana bakmaya başladı. Kaşlarımı çatıp ona bakmaya başladım. Nereden tanıyordum bu kızı. "Şebnem, karışma sen" diye azarlayınca Oylum, Banu sustu kaldı. "Gel kız sende hadi ne yeni gelin gibi nazlanıyorsun" dediğinde gülümsedim. Aras Bey de benimle birlikte gülümsedi. Başımı sallayıp, onun yanına oturduğumda bana yandan göz kırptı. Gülerek önüme döndüm. "Uçurum, acaba bizim bölümün modeli mi olsan ki" dedi Batı Bey. "Ben mi?" dedim şaşkınlıkla. "Aslında olabilir, Aras ne düşünüyorsun" diye hepsi Aras Bey'e döndü. "Bence olmaz" dedim "Bir düşünelim" dedi o da ucunu açık bıraktı. Yemekleri yerken Şebnem bana baktı. İğrenir gibi bakmıştı. Oylum, karakolda ki komik olayı anlatıyordu. Yandan Aras Beye baktım. Hafif gülümsüyordu sonra eski haline dönüyordu. Sanki Batı ile Oylum onu eğlendirmeye çalışıyorlarmış gibilerdi. Sakince, dinliyordum bende onları. Gözüm ara ara Aras Beye takılıyordu. O da bana dönünce, bir anda aydınlandı sanki ortalık. Gülümsedi bana bende ona gülümsedim.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD