Seval KURT
Sonunda ders bittiğinde derin bir nefes aldım. Bölümümü büyük bir zevkle okusam da bu dersten nefret ediyorum. Daha doğrusu abim sayesinde aldığım çizim dersleri sağ olsun, okuldakilere ihtiyaç duymuyorum.
Hocaların yeni öğrettiği teknikleri ben zaten bildiğim için oldukça sıkılıyorum.
“Hey bekle bir dakika.” Adamın biri aniden karşımda dikilince bir adım geriledim.
Ellerini iki yana kaldırıp;
“Korkutmak istemedim. İsmin Seval’di dimi?” Dediğinde boş boş yüzüne bakıp;
“Ne istiyorsunuz?” Diye sordum.
Abim konuştuğumu bilse kesin beni öldürür.
“Sadece çizim öğretmeni istiyorum. Hocadan daha iyi çizim yapıyorsun.” Dediğinde şaşırdım.
Demek çizimlerimi fark etmiş.
“Üzgünüm ama hiç vaktim yok.” Deyip yanından geçtim ve yoluma devam ettim.
İsmini bilmediğim çocuk arkamdan;
“Eğer fikrini değiştirirsen bu dersi ortak alıyoruz.” Diye bağırdı.
Duraksamadan devam ettim. Bu okula başlarken abimin tek şartını, çok dikkatli olmayı kabul etmiştim. Bu yüzden tanımadığım kişilerle konuşmuyorum.
Her ne kadar bu kadar yalnızlık canımı sıksa da, onca yaşanılandan sonra abime hak veriyorum.
Tam kapıdan çıkacakken telefonum çaldı. Hızla cebimden çıkardım. Abim arıyordu.
“Efendim yakışıklım.” Diyerek neşeyle açtım telefonu.
“Fıstığım bitti mi dersin?”
“Evet canım bitti. Şimdi çıkacağım okuldan.”
“Tamam güzelim. Bizim bu akşam işimiz var geç geleceğiz haberin olsun. Korkmazsın dimi?” Diyen abim ile gözlerimi devirdim.
“O kadar adamın içinde korkmama imkan yok abiciğim.”
“Çok konuşma fıstığım. Geldiğimde görüşürüz.” Diyen abim ile kıkırdayarak telefonu kapattım.
Abim her ne kadar sert gözükse de pamuk gibi bir kalbi vardır. Kolay kolay kimseye, özellikle de bana kızmaz.
Daha fazla oyalanmamak için fakültenin ana binasından çıktım. Yüzüme vuran soğuk ile hemen montumun şapkasını örttüm. Daha fazla üşümemek için ellerimi cebemi soktum ve hızla kampüs çıkışına yürümeye başladım.
Yıl başına 2 hafta kalmıştı ve havalar iyice soğumuştu.
Kartımı okutup kapıdan çıktığımda Ozan abi beni bekliyordu. Hızla arabaya bindim ve kapıyı kapattım. Yüzüme vuran sıcaklık ile anında rahatladım.
“Dışarısı buz gibi ozan abi.” Dediğimde dikiz aynasından bana gülüp;
“Aralık ayındayız normaldir.” Dediğinde ona dil çıkardım.
Gülüp arabayı çalıştırdığında bende montumu çıkardım ve arkama yaslandım.
“Ozan abi müzik açsana.” Deyip camdan dışarı bakmaya başladım.
Benim hazırladığım listeyi başlattığında dinlemeye başladım. Ozan abi ailemiz öldüğünden beri benim yakın korumam. Nereye gidersem gideyim benimle birlikte geliyor. İlk başlarda atlatsam da, abim bana durumun ciddiyetinden bahsettiğinden beri uslu duruyorum.
Diğer korumaları istemiyorum ama Ozan abi ile her yere gidiyorum. Zaten beş sene gibi uzun bir zamanı beraber geçirince otomatikman yakın olmaya başladık. İlk zamanlar bana Seval hanım deyip, kapımı açıyordu.
Onu kızdığımda tüm bunlara bir son verdi. Şimdi ise abi, kardeş gibiyiz. En azından onun yanında kendimi rahat hissediyorum.
Telefonumun mesaj sesi ile cebimden çıkardım. Ekran kilidini açtığımda gördüğüm isim ile yutkundum.
Pamir: Çitlembik ne yapıyorsun? Yazıyordu.
Hızla parmaklarımı ekranın üzerinde gezdirmeye başladım.
Ben: Okuldan çıktım eve gidiyorum. Sen ne yapıyorsun?
Çok beklemeden cevap geldi.
Pamir: Akşam bir toplantı var. Onun için hazırlanıyorum.
Anında cevap verdim.
Ben: Abim arayıp haber verdi. Dikkatli olun.
Pamir: Merak etme çitlembik. Okuduğum mesaj ile gözlerimi kapattım.
Abim ve Pamir için dua edip geri açtığımda eve yaklaştığımızı fark ettim. Eve giden ormanlık yola girmiştik çoktan.
Ozan abi sabit bir hızla giderken gözüme çarpan şey ile yerimde dikleştim. Gözlerimi kısıp dikkatle baktığımda yanılmadığımı anladım.
“Ozan abi hemen durdur arabayı!” Derken sesim yüksek çıkmıştı.
Ani fren yüzünden bedenim öne savrulsa da kendimi toparladım.
“Ne oluyor Seval?”
“Abi bak şurada biri var.” Derken parmağımla gördüğüm noktayı işaret ettim.
Ozan abi dikkatle baktıktan sonra;
“Sen arabadan inme ben bir bakayım.” Dedi.
“Ama abi.”
“Seval arabada dur. Tuzak olabilir.” Dediğinde mecburen beklemeye başladım.
Ozan abi arabadan inip koşar adımlarla karşıdaki büyük ağacın yanına gitti. Yerde yatan bedene eğildiğinde nefesimi tutup beklemeye başladım.
Tabi ki sabredemedim ve arabadan indim. Koşmak istesem de, tıkanmayı göze alamadığım için sakin ama hızlı adımlarla yanına gittim.
“Ozan abi ölmüş mü?” Diye sorarken sesim titriyordu.
“Hayır ama durumu kötü.” Dediğinde yanına yaklaştım.
Yerde yatan kişiyi gördüğümde donup kaldım. Yüzüne sarılı olan atkı kan ile kaplıydı. Bir gözü morarıp, şişmiş ve tamamen kapanmıştı. Kaşında da kurumuş kan vardı.
“N-ne olmuş ona?” Derken donmuş gibiydim.
“Bilmiyorum.” Diyen Ozan abi uzanıp şapkasını çıkardı.
O an gördüğüm uzun saçlarla kız olduğunu anladım. Hemen eğildim ve yüzüne dokundum. Ateş gibi yanıyordu.
“Ozan abi onu burada bırakamayız.” Dediğimde kaşlarını çattı.
“Olmaz Seval. Kimdir, nedir bilmiyoruz. Hem Egemen bey duyarsa bizi öldürür.” Dediğinde yalvaran gözlerle ona baktım.
“Ben abimi ikna ederim. Ne olur bırakmayalım. Çok ateşi var, eğer burada bırakırsak ölür.” Dediğimde gözlerindeki karasızlığı gördüm.
“Abi ne olur.” Ozan abi sıkıntıyla nefes verip;
“Beni kovduracaksın sen.” Dedi ve kızı kucağına aldı.
Gerilen bedenim anında rahatlarken hızla arabaya yöneldim. Ozan abi gelmeden hemen kapıyı açtım ve kızı arkaya yatırması için yol verdim. Kızı yerleştirdikten sonra bizde öne geçtik ve yola çıktık.
Hemen telefonumu elime alıp Nevin teyzeyi aradım.
“Efendim kuzum.”
“Nevin teyze hemen benim odamı hazırla ve doktora haber ver. Ayrıca sıcak su ve temiz bezde hazırla olur mu?”
“Seval sen iyi misin kızım? Bir şey mi oldu?” Sesi telaşlıydı.
“Ben iyiyim sakin ol Nevin teyze. Sen dediklerimi yap lütfen. Gelince anlatırım.” Deyip telefonu kapattım.
Allah’tan eve çok fazla kalmamıştı. Abimi de aradım ama açmadı. Sanırım müsait değil. Arkamı dönüp baygın yatan kıza baktım. yüzü o kadar kötü gözüküyordu ki gözlerim doldu. Belli ki birisi onu çok kötü dövmüş.
Kim, neden yapar böyle bir şeyi? Nasıl bir vicdansızlık bu?
Arabanın durması ile geldiğimizi anladım. Ozan abi arabadan inerken bende onu takip ettim. Kızı kucağına aldığında beraber eve girdik.
“Benim odama çıkaralım.” Dediğimde merdivene yöneldi.
Nevin teyze telaşla;
“Kim bu kız Seval? Ne oluyor kızım?” Diye sordu.
Songül abla da gelmişti.
“Bilmiyorum Nevin teyze. Gelirken ormanda bulduk. Doktoru aradın mı?”
“Aradım. Birazdan burada olurmuş.” Dediğinde başımı sallayıp odama çıktım.
Onlar da peşimden geldi. Ozan abi kızı yatağa yatırmıştı.
“Nevin teyze yardım edin de üzerindekileri çıkaralım.” Dediğimde hemen yanıma geldiler.
Songül abla kızı doğrulturken, ben ve Nevin teyze de montunu, atkısını ve şapkasını çıkardık.
“Kim bu kızı bu hale getirmiş?” Diyen Songül ablanın da gözleri dolmuştu.
“Bilmiyorum.” Derken kızı geri yatırdık.
“Yüzündeki kanları temizleyelim.” Diyen Nevin teyze ile Songül abla gitti.
Elinde malzemelerle geri geldiğinde Nevin teyze kızın yüzünü temizlemeye başladı. Bu arada bende abimi tekrar aradım ama açmadı.
Bu sefer şansımı Pamir’den yana kullandım. Birkaç kez çaldıktan sonra;
“Efendim Seval.” Diyerek açtı telefonu.
“Pamir abim yanında mı?”
“O toplantıda, ben senin aradığını görünce çıktım.” dediğinde derin bir nefes aldım.
“Sorun mu var Seval?”
“Şey Pamir sana bir şey diyeceğim ama hemen kızma.” Dediğimde sessiz kaldı.
Korkunun ecele faydası yok Seval. Söyle gitsin.
“Eve gelirken ormanda bir kız bulduk. Çok kötü dövülmüş ve ateşi vardı. Bizde onu eve getirdik, doktoru da çağırdık.” Dediğimde karşı tarafta bir sessizlik oldu.
Acaba kapandı mı diye kontrol ettim ama açıktı.
“Pamir.” Derken sesim fısıltı gibi çıktı.
“Seval ne yaptınız siz? Ya tuzaksa? Ya sana zarar verirse?”
“Pamir kız baygın, kendinde bile değil. Onu ölüme terk edemezdim.” Sesimin titremesine engel olamadım.
Ayrıca nefeslerim de sıklaşmıştı.
“Tamam çitlembik sen sakin ol. Ben ilk fırsatta abine söyleyeceğim ve hemen geleceğiz. Biz gelene kadar dikkatli olun.”
“Tamam Pamir teşekkür ederim.” Dedikten sonra telefonu kapattım.
Ozan abi çatık kaşlarla;
“Kovuldum mu sonunda?” Diye sorduğunda gülümsedim.
“Ben biricik abimi kovmalarına müsaade etmem.” Dediğimde o da güldü.
Kızın yüzünü temizledikçe hasar daha net görüldü. Gözü ve burnu morarmıştı, kaşı ise patlamıştı. Ayrıca dudağında da patlak var. Kim dövdü ise çok kötü dövmüştü.
“Kim bu garip acaba?” Diyen Nevin teyze ile kıza tekrar baktım.
Küçük duruyordu. Acaba anne ve babası neredeydi? Yoksa kaçırılmış mıydı? Ya da saldırıya mı uğramıştı?
Zilin çalması ile kafamdaki düşünceleri bir kenara bıraktım. Songül abla açmaya gittiğinde bende yerimden kalktım. İçeri giren doktor ile rahat bir nefes aldım.
“Celal bey bu kızı ormanda bulduk. Çok kötü dövülmüş ve ateşi var. Ayrıca nabzı da çok zayıf.” Diyerek açıklama yaptı Ozan abi.
“Tamam siz dışarı çıkın. Bende muayene edeyim.” Diyen Celal bey ile hep beraber odadan çıktık.
Salona indik ve oturduk. Celal bey bizim aile doktorumuzdu. Birimize bir şey olduğunda hemen o gelirdi. Senelerdir birbirimize alışmıştık.
“Kuzum al iç şunu, korkmuşsun belli.” Diyen Nevin teyzenin uzattığı suyu içtim.
O kızı o halde gördüğümde gerçekten çok korkmuştum. Suyu önümdeki orta sehpaya koyduktan sonra yanımda oturan Songül ablaya sarıldım.
Nevin teyze ve Songül abla anne kızlar. Ben kendimi bildim bileli bizim evimizde çalışırlar. Nevin teyze yemek işlerine, Songül abla da temizlik işlerine bakar. Nevin teyzemin rahmetli eşi de, rahmetli babamın adamıymış.
O kadar uzun zamandır hep birlikteyiz ki ailemizden biri gibi oldular. Ne biz onlara çalışan gözüyle bakarız, ne de onlar bize patron gözü ile. Hele annem öldükten sonra Nevin teyze annem gibi oldu.
Songül abla ise ben kendimi bildim bileli ablam gibidir. Bu etrafı duvarlarla çevrili hayatımda tek arkadaşım, tek dert ortağım Songül abladır.
“Canım iyi misin sen?” Diyen Songül abla ile başımı kaldırdım.
“Kim bu kıza bu kötülü yapmış Songül abla? Neden?” Dediğimde bana tekrar sarıldı.
Sabır ile doktorun gelmesini bekliyorduk ama ses yoktu. Geçen her dakika endişem artarken, binlerce kez yaptığım gibi saate baktım.
Doktor içeri gireli bir buçuk saat olmuştu ve hala çıkmamıştı. Bir anda salona;
“Seval.” Diye bağırarak giren abim ile ayağa kalktım.
Hiçbir şey demeden koştum ve boynuna atladım. Anında beni sararken kendimi güvende hissettim.
“Fıstığım iyi misin?” Derken beni kendinden ayırdı ve gözleriyle kontrol etti.
“Abi ben iyiyim ama o çok kötü.” Derken gözümden akan yaşa engel olamadım.
Abim hemen bana sarıldı ve saçlarımı okşamaya başladı.
“Geçti fıstığım, geçti meleğim hadi sakin ol sen.” Dedikten sonra benimle birlikte koltuğa yöneldi.
Oturduğumuzda diğer yanıma da Pamir oturdu.
“Çitlembik iyi misin?” Derken sesindeki endişe anlaşılıyordu.
Ona baktığımda göz göze geldik. Hemen gözlerimi kaçırırken;
“İyiyim.” Dedim.
“Anlat bakalım Seval neler oluyor?” Diyen abim ile doğruldum.
“Abi okuldan dönüyorduk, ormanlık alanda o kız gözüme çarptı. Yerde hareketsiz yatıyordu. Ozan abi kontrol etmeye gitti, bende dayanamayıp peşinden gittim. Abi kızı çok kötü dövmüşler ve ateşi vardı. Ayrıca nabzı da zayıfmış. Onu orada ölüme terk edemezdim.” Dediğimde abim beni kendine çekip alnımdan öptü.
“Tamam fıstığım sakin ol. Doktor odada mı?”
“Hı hı.”
“Tamam çıksın bir bakalım ne diyecek.” Dediğinde sessiz kaldık.
Abimin bakışlarını takip ettiğimde Ozan abiye baktığını gördüm. Kafamı kaldırıp kulağına;
“Ozan abime kızma ben çok ısrar ettim. Beni kıramaz biliyorsun.” Diyerek fısıldadım.
Abim başını salladı ve bakışlarını Ozan abiden çekti. Çaktırmadan Ozan abiye bakıp gülümsedim. O da bana göz kırptığında beklemeye devam ettim.
Sonunda doktor çıktığında bir saat kırk beş dakikadır içerideydi. Hızla yerimden kalkıp;
“Celal bey nasıl?” Diye sordum.
Abim beni oturtup;
“Sakin ol.” Dediğinde beklemeye başladım.
Doktor karşımıza oturduğunda konuşmaya başladı.
“Küçük hanım çok ağır darp edilmiş Egemen bey. Burnunda çatlak var, gözü ödem toplamış ve kapanmış, kaşı ve dudağı patlamış, ayrıca kolunda ezik var ve sağ ayak bileği de kötü bir şekilde incinmiş. Biraz daha zorlansa kırılabilirmiş.” Doktorun anlattıkları ile nefesim kesildi.
Bu kıza ne olmuş böyle.
“Elimden geldiğince burada tedavi etmeye çalıştım ama bir hastaneye gitmesinde fayda var. Nabzı hala tam normal değil, ayrıca ateşinin de tam düştüğünü söyleyemem. Ek olarak ciğerlerinde de ödem olduğundan şüpheleniyorum.” Celal bey sustuğunda kimsenin ağzından tek kelime çıkmadı.
Bu sessizliğe dayanmayıp;
“Abi onu hastaneye götürelim ne olur.” Dedim.
Abim konuşmadan beni onayladı. Ozan abiye baktığında hemen hareketlendi. Çok geçmeden Ozan abi kucağında kız ile indi.
Bizde toparlandık ve peşinden gitmeye başladık. Evde Nevin teyze ve Songül abla kaldılar.
Hastaneye gittiğimizde Celal bey durumu diğer doktora anlattı ve hızla kızı müdahale odasına aldılar. Bizde bekleme salonunda oturduk ve beklemeye başladık.
Dakikalar birbirini kovalarken nefesimin daraldığını hissetmeye başladım. Oldum olası hastaneleri sevmezdim. Daha fazla dayanamadım ve hızla ayağa kalktım.
“Fıstığım ne oldu?” Diyen abime baktım.
Gözlerindeki endişeyi görebiliyorum.
“Bir şey yok yakışıklım. Sadece kahve alacağım.” Deyip bir şey demesini beklemeden çıkışa yöneldim.
Peşimdeki adım sesinden Ozan abinin geldiğini anladım. Kapıdan çıktığımda yüzüme vuran soğuk havayı derince içime çektim. Biraz ilerideki banka gidip oturdum ve gözlerimi kapattım. Birkaç derin nefes daha aldım ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım.
“Çitlembik.” Pamir’in sesini duyunca gözlerimi açtım.
Yanıma oturmuş endişeyle bana bakıyordu.
“İyi misin?” Dediğinde başımı salladım.
“Yapma ama Seval.” Deyip elimi tutunca başımı eğdim.
Kalbim heyecanla çarparken, göğsüm biraz daha sıkıştı.
“Bu hastaneye son gelişimden beri burayı sevmiyorum. İçeride boğulacağımı sandım.” Dediğimde elimi okşadı.
“Sen çok güçlü bir kızsın çitlembik. Üstesinden geleceğine eminim.” Dediğinde Pamir’e baktım.
Gözlerimiz kesişince gülümsedim.
“Hadi üşümeden içeri girelim.” Dediğinde itiraz etmedim.
Birer kahve aldık ve abimin yanına dönüp beklemeye devam ettik.
Sonunda doktorlar geldiğinde üçümüzde ayağa kalktık.
“Durum nedir?” Diye soran abimin sesi sertti.
Diğer doktor boğazını temizleyip;
“Egemen bey pek iç açıcı diyemem. Küçük hanım çok kötü dövülmüş. Tekme ya da sopa kullanılmış olmalı. Sırtında, karnında ve göğüslerinde büyük morluklar var. Ayrıca akciğerleri de ödem yapmış. Aldığı darbelere bağlı olduğunu düşünüyoruz.
Kafasına da ağır darbeler almış ama neyse ki herhangi kötü bir bulguya rastlamadık. Ciğerlerindeki ödemi de küçük bir operasyonla hafiflettik. Şu an hastanın nefes alışları normal, durumu stabil, ayrıca kendi başına nefes alabiliyor. Bu iyi bir şey.” Doktorun dedikleri ile yüreğim ağzıma gelse de, iyi olduğunu duyunca rahatladım.
“Yine de önümüzdeki 48 saat kritik. Ciğerlerdeki ödemin tekrar etme ihtimali var. Bu yüzden hastanede kalması lazım. Vücudunun dinlenmesi için bu gece uyutacağız. Yarından sonra da ilacı keseceğiz ve gelişmeleri takip edeceğiz.”
“Anladım doktor bey teşekkürler.”
“Görevimiz efendim. Hastanızı birazdan odaya olacaklar.” Diyen doktor Celal bey ile birlikte gitti.
Kalktığım yere geri otururken kafamın kazan gibi olduğunu hissetmeye başladım. Tüm bu olanlar kabus gibi, o kızın başına gelenler kötü bir kabus gibi.
“Şimdi ne yapacağız kardeşim?” Diyen Pamir ile abime baktım.
Kaşlarını çatmış düşünüyordu. Gözlerinde gördüğüm ifade rahatsız olmama sebep oldu.
“Bu kız kimdir, nedir bilmiyoruz. Belki de bir düşmanımızın adamı ya da bir oyun peşinde. Her ne olursa olsun Seval’i tehlikeye atamayız.” Diyen abim ile ayaklandım.
Pamir abimin dediklerini başını sallayarak onaylıyordu.
“Bu ne demek abi?” Dediğimde bakışları bana döndü.
Az önce öfkeli olan gözleri anında yumuşadı.
“Seval biliyorum yardım etmek istiyorsun ama olmaz. Seni tehlikeye atamam.” Dediğinde sinirlemeye başladım.
“Abi çevremdeki herkese potansiyel katil muamelesi yapamazsın! O kızın yardımımıza ihtiyacı var.” Diye diklendiğimde abimin kaşları tekrar çatıldı.
“Seval yardım ettik zaten. Bundan sonrasını doktorlar halleder. Masrafları da ben ödeyeceğim.”
“Abi onu bırakmayız. Kızın belki kimsesi yok, belki birinden kaçıyor bilemeyiz. Hem o beni bulmadı ki, ben onu buldum.”
“Seval…”
“Abi lütfen izin ver. O kızı yalnız bırakamayız.” Sözünü kestikten sonra yalvaran gözlerle abime baktım.
Yüz hatları giderek sertleşirken;
“Olmaz dedim sana Seval! Kız odaya alınınca eve gidiyoruz ve bu konu kapanıyor! Seni riske atamam!” Dedikten sonra arkasını döndü ve hızla gitti.
Gözlerim dolmaya başlarken çaresizce gidişini izlemeye başladım.
Hatalarım varsa affola.
*Bayan ATABAŞ*