BÖLÜM 3

2338 Words
Egemen KURT Sinirle hastane kapısına çıktığımda hemen cebimden sigaramı çıkardım ve bir dal yaktım. Zehri ciğerlerimin içine çekerken sakinleşmeye çalıştım. Seval’e patlamak istemediğim için kendimi dışarı atmıştım. O kıza yardım etmek istediğini biliyorum ama yapamayız. Onu tehlikeye atamam. “Egemen.” Pamir’in yanıma gelmesiyle ona baktım. Öfkeyle bana bakıyordu. “Fazla tepki veriyorsun. Kız içeride ağlıyor!” Dediğinde burun kemerimi sıktım. Seval çok kırılgan ve duygusal biridir. En ufacık şeylere hemen ağlar, çok çabuk üzülürdü. Her ne kadar onu üzmek istemesem de onun iyiliği için yapıyorum bunu. “Pamir bari sen anla.” Dediğimde sessiz kaldı. Benim gibi bir sigara yakıp ilerideki banka gittiğinde bende peşinden gittim. sessizlik içinde sigaralarımızı içerken gözlerimi kapattım. İlk sigaralar bitince aynı anda ikincileri yaktık. “Kardeşim ben seni anlıyorum ama Seval’in üzülmesini istemiyorum.” Dediğinde ona döndüm. Bakışlarında endişe vardı. “İnan bende üzülmesini istemiyorum ama daha kötü şeyler olmasındansa, şu an üzülmesi daha iyi.” “Egemen seni anlıyorum kardeşim ama sende biraz Seval’i anla.” Dediğinde öfkem tekrar alevlendi. “Ulan ben herkesi anlıyorum da kimse beni anlamıyor!” “Ben anlıyorum.” “Bok anlıyorsun. Kimsenin bir sikten haberi yok. O kız benim tek ailem! Onu kaybedersem yaşayamam anlamıyor musun? Neden bunu anlamak bu kadar zor!” Derken sesim yüksek çıkmıştı. Çevremizdeki az sayıdaki insanlara bakıp derin nefesler aldım. Sakinleşmem lazım. “Kardeşim anlıyorum ama.” Dediğinde; “Aması yok!” Diyerek lafını böldüm. “Akıllanmanız için illa Seval’in başına bir şey mi gelmesi lazım? Kaç kere içimize adam sokmaya çalıştılar? Kaç kere Seval aracılığıyla canımı yakmaya çalıştılar?” Sessiz kaldığında alayla güldüm. “Bakıyorum verecek cevabın yok. Tüm bu olanların Seval’e haksızlık olduğunu biliyorum ama bana da, bize de haksızlık. Bir anda hiç istemediğimiz bir imparatorluğun tepesine oturduk ve o karanlık imparatorluğun tüm pisliği üstümüze bulaştı!” Pamir; “Egemen.” Diyerek konuşmaya çalıştı ama müsaade etmedim. “O kız ya Seval’e takıntılı manyağın adamı ise, ya da ailemizi katleden orospu çocuğunun adamıysa! Bir anda, tam da Seval’in yol güzergahında ortaya çıkması normal mi sence?” Pamir sessiz kalınca daha da sinirlendim. “Bir cevabın yok mu?” “Bunların hepsi olabilir haklısın Ege. Ama bu kadar paranoya iyi değil!” “Bırak iyimserliği Pamir! Sende benim gibi bu işin içindesin ve ne boklar döndüğünü benim kadar iyi biliyorsun!” Dedikten sonra omuzlarım çöktü. “Fıstığımı korumak zorundayım. O ve sen benim tek ailemsiniz.” Dedikten sonra uzun bir süre ikimizde konuşmadık. Peş peşe kaçıncı sigaramı yaktığımı bilmeden kendimi zehirlemeye devam ettim. Kolay sanıyorlar böyle olmayı. Her dakika tetikte olmayı, devamlı paranoyaklık yapmayı kolay sanıyorlar. Ben ister miydim böyle olmayı? Bizi bu hayata mahkum ettiler! Şimdi ise hep birlikte bedelini ödüyoruz. “Bir orta yol bulalım.” Diyen Pamir’e baktım. Uzaklara dalmış gözlerinden düşündüğünü anladım. “Aklında ne var?” Dediğimde bir süre daha konuşmadı. Sabırla anlatmasını bekledim. “Bu kız zaten şu an uyuyor. Aynı zamanda iki günde hastanede kalacak. Bu arada biz sıkı bir araştırma yapsak. Eğer temiz çıkarsa kıza yardım ederiz.” Dediğinde tereddütte kaldım. İçimdeki huzursuzlukla kıpırdanmak istesem de kendime engel oldum. Her ne kadar riske girmek istemesem de, gözümün önüne fıstığımın üzgün bakışları geldi. Onun üzülmesine gönlüm nasıl el versin? “Tamam. Ama çok iyi araştırmamız lazım.” Dediğimde Pamir başını salladı. Sigaralarımız bitince ayaklandık ve içeri geri girdik. Bekleme odasında Seval’i bulamayınca odaya çıkardıklarını anladık. Pamir yerlerini öğrendiğinde merdivenlere yöneldik. İkinci kata çıktığımızda dedikleri odaya gittik. Pamir kapıda kalırken ben içeri girdim. İlk gözüme çarpan yataktaki kız oldu. Başı sargılı, gözü bandajlı ve ayağı da sarılıydı. Gerçekten çok kötü dövmüşler kızı. Kafamı çevirdiğimde Seval’i gördüm. Köşedeki koltukta sessizce oturuyordu, Ozan da yanında dikiliyordu. Beni görünce hemen başını eğdi ama ben gözlerini gördüm. Ağlamaktan kızarmıştı. “Fıstığım gelsene bir.” Dediğimde ikiletmeden yerinden kalktı. Odadan çıkarken gülümsememe engel olmadım. Seval asla bana karşı gelmez. Benim güzel prensesim. O da geldiğinde koridordaki bekleme salonuna yöneldik. Ben çift kişilik koltuğa otururken, Pamir ve Seval tek kişilik koltuklara oturdular. “Seval ben bir karar verdim.” Dediğimde bana baktı. Gözlerinde gördüğüm umut ile doğru karar verdiğimi anladım. “Kız bu gece zaten devamlı uyutulacak, yüksek ihtimalle uyandırdıklarında da hemen kendine gelemez. Bu arada biz sıkı bir araştırma yapacağız. Eğer temiz çıkarsa kıza yardımcı olacağız.” Dediğimde Seval; “Aslan abim.” Diyerek yerimden kalktı ve yanıma oturdu. Bana sarıldığında bende onu sardım. “Ama bak en ufak bir şüphe olursa bu işi unutacaksın.” “Tamam abicim söz.” Diyen fıstığımı kendime daha çok çektim ve şakağından öptüm. O da belime sıkıca sarıldı. Pamir’in bizi gülümseyerek izlediğini gördüğümde bende güldüm. “Hadi sen şimdi odaya git, Ozan’ı da bize yolla.” Dediğimde Seval ayaklandı. Beni öptükten sonra gözden kayboldu. Öne doğru eğilip Pamir’in dizine vurdum. “Aklımı başıma getirdiğin için sağ ol kardeşim. Sen olmazsan ne yaparım ben?” Dediğimde Pamir elini, elimin üzerine koydu. “Asla öğrenemeyeceksin kardeşim. Her daim burada olacağım ve o kalın kafana doğruları sokacağım.” Dediğinde ikimizde gülmeye başladık. Arkamıza yaslandığımız sırada Ozan geldi. “Abi beni çağırmışsın.” Derken bakışları yerdeydi. “Ozan bir gün seni kovacağım.” Dediğimde bana baktı. Şaka yaptığımı anlayınca o da güldü. “Abi haklısın da Seval’e laf, söz geçmiyor ki.” “Sende haklısın.” Dediğimde bir kez daha güldük. “Neyse seni buraya başka bir şey için çağırdım. Sana yarın öğlene kadar müddet, Burak’ı da al yanına şu kızı iyice araştırın. Doğduğu hastaneye kadar bilmek istiyorum.” Dediğimde başını salladı. “Abi kızı bulduğumuzda çantası vardı. İçini karıştırdım. Birkaç parça eşya, 200 lira para, kimlik ve lise diploması dışında bir şey yoktu. telefona falan da rastlamadım. Kızın adı Gülce Turan.” Devam edecekken durdurdum. “Şu anlık bu kadarı yeter. Geri kalan bilgileri yarın diğerleriyle birlikte getirirsin.” Dediğimde başını salladı. “Eyvallah abi.” Dedikten sonra gitti. Arkama yaslandım ve kızın soyadını düşünmeye başladım. Herhangi bir yerden tanıdık geliyor mu diye hafızamı yokladım ama bir şey yoktu. Kimsin sen Gülce Turan? Daha fazla düşünmemek için ayağa kalktım ve Pamir’e dönüp; “Kardeşim sen eve git. Ben Seval ile kalacağım.” Dediğimde o da ayaklandı. Beraber odaya gittik. Seval aynı koltukta oturuyordu. “Ben gidiyorum çitlembik. Kendinize dikkat edin.” Dedi Pamir. “Görüşürüz Pamir.” Diyen Seval ile Pamir omzuma küçük bir yumruk atıp odadan çıktı. Gülerken kenardaki sandalyeyi aldım ve Seval’in yanına gittim. Yanına yerleştiğimde başını omzuma yasladım. “Pamir değil, abi fıstığım.” Dediğimde omzunu silkti. Bu haline gülerken kolumu etrafına sardım. Seval konuşmaya başladığı andan beri bana ve kendinden büyük herkesi abi, abla derdi. Bir tek Pamir’e ismi ile hitap ederdi. Babamlar, ben, Pamir herkes uğraşmıştı ama kimse abi dedirtememişti. Sonunda bizde böyle kabul ettik. “Abi sence ona bunu kim yaptı?” Seval’in üzgün çıkan sesi ile yataktaki kıza döndüm. Küçük duruyordu, hatta küçücük. Hele bir de yara bere içinde olunca daha da küçük geliyordu insanın gözüne. Cidden bu kıza bunu kim yaptı? Ve neden yaptı? Hangi şerefsiz bu hale getirdi? “Bilmiyorum güzelim ama uyandığında öğreneceğiz.” Dediğimde bana daha sıkı sarıldı. Bende ona sarılı olan kolumu sıkılaştırdım. Biri Seval’i bu hale getirse, o kişiyi yaşatmazdım. Kendi ellerimle canını alırdım! “Abi ben hissediyorum o iyi biri, bence sadece yardıma ihtiyacı var.” “İnşallah öyledir fıstığım. Üzülmeni ya da zarar görmeni istemiyorum.” Dediğimde Seval göğsümdeki kafasını kaldırıp; “Seni çok seviyorum abi.” Dedi. “Bende seni çok seviyorum fıstığım. Sen benim her şeyimsin.” Derken onu kendime daha çok çektim. Burnumu saçlarına daldırdım ve rahatlatıcı kokusunu içime çektim. Seval benim yaşam kaynağım, bu hayata katlanmamın tek sebebi. “İyi ki varsın be fıstığım.” Dediğimde burnunu çekti. Kaşlarım çatılırken, boştaki elimde çenesinden tuttum ve kafasını kaldırdım. Gözleri nemliydi. “Ne oldu Seval’im?” “Abi sen beni hiç bırakma olur mu?” Derken bir kez daha burnunu çekti. “Ömrüm oldukça bırakmayacağım.” Dediğimde hızla bana sarıldı. “Sen 200 yaşına kadar ölme abi. Söz mü?” “Kız 200 yaşında çok çirkin olurum. Ama senin için 100 yaşına kadar yaşarım söz.” Dediğimde ikimizde gülmeye başladık. “Hadi uyu artık biraz.” Dediğimde Seval itiraz etmedi. Oturduğu koltuğu yatak haline getirdiğimizde, dolaptan yastık ve battaniye aldı. Yattığında sıkıca üzerini örtüp, anlından öptüm. Seval’in gözleri kapanırken bende yerime tekrar oturdum. Oturmadan önce de ceketimi çıkardım. Oda yeterince sıcaktı. “Abi saçlarımla oynasana.” Diyen Seval ile ona uzandım. Saçlarını okşamaya başladığımda tekrar gözlerini kapattı. Çocukluğundan beri saçlarıyla oynatarak uyumayı çok severdi. Küçükken annem onu yatırdıktan sonra gizlice kaçıp yanıma gelir, ben onun saçlarını okşadığımda da uyurdu. Sonra bende ona sarılırdım ve uykuya dalardım. Hoş hala arada yapıyor. Bazı geceler yanıma geliyor ve aynı küçüklüğümüzdeki gibi uyuyoruz. Seval’in nefes alışverişleri normale dönünce uyuduğunu anladım. Eğilip saçlarını öptükten sonra arkama yaslandım. Onun masum uyuyuşunu izlemeye başladığımda için huzurla doldu. “A-anne.” O kadar dalmıştım ki duyduğum ses irkilmeme sebep oldu. Refleks olarak elim, belimdeki silaha giderken gözlerimle odayı taradım. Odanın boş ve güvenli olduğunu anladığımda rahatladım. “A-anne.” Yataktaki kızın konuştuğunu anlayınca ayağa kalktım ve yanına gittim. “Gülce.” Diye fısıldadım ama bir tepki alamadım. Sanırım uykusunda sayıklıyordu. Bir süre onu takip ettim ama bir daha tepki vermedi. Kimsin sen Gülce? *** Ozan geri geldiğinde öğleni geçmişti. Seval’i ona emanet ettikten sonra hastaneden çıkmış ve eve gelmiştim. Bir duş almak ve üzerimi değiştirmek istiyordum. Nevin sultanın bana yaptığı kahvemle birlikte çalışma odama geçtim. Pamir çoktan işe gitmişti. Bugün önemli bir toplantı var ve o benim yerime katılacak. Masaya kurulduğumda Ozan’ın verdiği dosyayı açtım ve incelemeye başladım. “Gülce Turan 18 yaşında 05.03.2000 doğumlu Babası Remzi Turan Annesi Asu Turan(Ölü) Liseyi yeni bitirmiş. Okulundan birincilikle mezun olmuş. Bu güne kadar hiç sevgilisi olmamış. Üzerine kayıtlı herhangi bir telefon hattı ya da kredi kartı yok. Avcılar da oturuyor.” Dosyadaki bilgiler bitince kaşlarımı çattım. Bu nasıl dosya? “Burak!” Diye bağırdığımda çok geçmeden kapı tıklatıldı ve Burak içeri girdi. “Buyur abi.” “Bu ne biçim dosya lan!” Dediğimde kafasını kaldırıp bana baktı. “Abi bunlar kızın normal bilgileri. Diğer öğrendiklerimizi ben anlatmak istedim.” Dediğinde sessiz kalıp devam etmesi için bekledim. “Kız ve babası avcılarda yaşıyor. Kızın annesi onu doğururken ölmüş. Babası kızı tek büyütmüş ama adam pisliğin teki. İçki, kumar, uyuşturucu ne arasan var adamda. Devamlı kızı dövüyormuş.” “Orospu çocuğu!” Dayanamayıp tepki verince Burak sustu. “Devam et.” “Adama ulaşamadık çünkü hastanedeymiş. Sanırım yaralanmış. Kızdan ise kimse bir buçuk gündür haber alamıyormuş. Komşuları kızın öldüğünü düşünüyor.” Dediğinde düşünmeye başladım. Acaba bu kız babasından mı kaçtı? “Başka bir şey var mı?” Derken hala düşünüyordum. “Yok abi. Kız temiz. Evden okula, okuldan eve giden bir kızmış. Ne çıkıp dolaşırmış ne de arkadaşı varmış. Zaten babası kimseyle görüşmesine müsaade etmiyormuş.” “Tamam Burak sağ olasın. Siz bu babayı da bir araştırın.” Dediğimde başını salladı ve odadan çıktı. Arkama yaslandım ve öğrendiklerimi düşünmeye başladım. Anlaşılan Gülce şiddet gören ve bundan kaçan masum bir kız. Ulan o şerefsizi bir elime geçireyim, o kıza yaptığının iki katını ona yapacağım! Gücünü ancak kendinden güçsüzlerin üzerinde kullanan, şeref yoksunu orospu çocuğu! Seni bir elime geçireyim ben! Öfkeyle yerimden kalktım ve odama yöneldim. Hiç oyalanmadan banyoya geçip, üzerimdekileri çıkardım ve soğuk suyun altına girdim. Sinirim biraz da olsa yatışınca, yıkanıp çıktım. Giyinme odama geçtim, dolaptan siyah bir kot ve yine siyah olan kazağımı aldım. Üzerimi giyindikten sonra saçlarımı kuruttum. Kabanımı ve ayakkabılarımı da giyindiğimde gerekli eşyalarımı alıp evden çıktım. hastaneye doğru giderken Pamir’i aradım. “Efendim kardeşim.” “Ne yaptın kardeşim?” Dediğimde Pamir toplantıda olanları anlattı. Her şeyin yolunda gitmesi az da olsa keyfimi yerine getirdi. “Sen ne yaptın? Kız hakkında neler bulmuşlar?” Hatırladıklarım ile tekrar sinirlenmeye başladım. Öğrendiklerimi anlatırken Pamir bir sürü küfür sıraladı. O da benim kadar sinirlenmişti. “İşte böyle Pamir. Bu kıza yardım edeceğiz.” “Elbette ki edeceğiz. O orospu çocuğunun da canına okuyacağız!” “Aynen öyle kardeşim. Neyse ben kapatıyorum. Sende hastaneye mi geleceksin?” “Evet kardeşim. Bir saate görüşürüz.” Dediğinde telefonu kapattı. Gaza biraz daha yüklendim ve yoluma devam ettim. Hastaneye girdiğimde Seval’in yanına gitmeden doktora uğradım. Odasına girdiğimde müsaitti. “Doktor bey hastamız hakkında bilgi alabilir miyim?” “Elbette Egemen bey buyurun.” Dediğinde masanın önündeki koltuğa oturdum. Doktor da yerine oturduğunda anlatmaya başladı. “Hastamız geceyi iyi geçirdi. Ciğerlerindeki ödem tekrarlamadı. Biz her ihtimale karşı bir ünite kan verdik. Bu hem kendini daha iyi hissettirir hem de vücudu daha çabuk toparlar. Ayrıca çekilen tüm filmleri temiz çıktı. Sabah da uyuması için verdiğimiz ilacı kestik. Gerisi hastamızın direncine bağlı.” Diyen doktor ile başımı salladım. “Kalıcı bir hasar olur mu?” “Olmaz. Kaşındaki dikiş estetik dikiş olarak atıldı. Morluklara gelince biraz zaman alır ama geçecektir. Ayağı ise üzerine basmadığı taktirde bir hafta içinde toparlayacaktır.” “Tamam doktor bey teşekkür ederim. Bir de ne zaman çıkabiliriz?” “Bunu ancak hasta uyandığında söyleyebilirim.” Diyen doktor ile tokalaşıp odadan çıktım. Vakit kaybetmeden kızların olduğu odaya gittim. içeri girdiğimde beni gören Seval hızla boynuma atladı. “Abi ne oldu? Ozan abi bir şey söylemiyor. Gülce’ye yardım edecek miyiz?” Seval’in nefes almadan sorduğu sorularla gözlerimi devirdim. “Nefes al fıstığım.” Dediğimde surat asıp geri çekildi. “Hemen surat asma fıstık. Gülce’ye yardım edeceğiz.” Dediğim an Seval’in yüzü aydınlandı. “Aslan abim, aşkım abim.” Derken boynuma atladı ve beni öpmeye başladı. Gülerek Seval’e sarıldım ve sevgi gösterisinin bitmesini bekledim. Sonunda durunca beraber yerlerimize oturduk. “Peki Gülce’ye ne olmuş abi? Kim yapmış?” Dediğinde ellerim yumruk oldu. Derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalıştım. “Bunu o uyanınca ona sararız fıstığım.” Dediğimde Seval üstelemedi. Biz sohbet ederken Pamir de geldi. Onunda gelmesiyle, doktorla yaptığımız konuşmayı anlattım. Seval, durumunun iyi gitmesine çok sevindi. “Ne zaman uyanacak peki?” Diyen kardeşim sabırsızlığını konuşturdu. “Azıcık sabırlı ol çitlembik. Doktor demiş ya, hastaya bağlı diye.” Pamir’in açıklaması ile Seval ona dil çıkardı. Biz onun bu haline gülerken o surat asıp arkasına yaslandı ve kollarını da önünde bağladı. Kocaman kız oldu ama hala çocuk gibi. “N-neredeyim b-ben?” Duyduğumuz kısık ses ile hepimizin bakışları yatakta yatan kıza döndü. Gülce uyanmış, şaşkınlıkla bize bakıyordu.     Hatalarım varsa affola. *Bayan ATABAŞ*  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD