Bölüm-2 Geçmişle Yüzleşmekte 1. adım

1070 Words
(Daha iyi okuma zevki için 1. güncelleme!) Gözlerimi açtığımda yolcuların çoğunun uyuduğunu fark ettim. Uçağın inişe geçtiğine dair anonsla birlikte emniyet kemerimi bağladım. Kısa süre sonra uçaktan indim, bavulumu aldım ve havalimanının kalabalığına karıştım. Terminalden çıktığımda ilk gördüğüm taksiye binerek evimin yolunu tuttum. Takside kendimi boğulmuş hissettim. Camı açtım ve uzun bir süredir gelmediğim Van'ın kokusunu içime çektim. Haziran bitmek üzereydi. Yaz, Van’a yavaş yavaş gelmişti. Her yer yemyeşildi. En sevdiğim mevsim yazdı; bunun nedeni Van’ın kendisiydi. Buranın yazı bir başkaydı. Telefonumu uçak modundan çıkardım. Bildirim gelmişti: Cemre’den… Ah, Cemre’ye hiçbir şey söylememiştim. Buraya gelişim ani olmuştu. Ona bir açıklama borcum vardı. Cemre, hem en yakın arkadaşım hem de işimi yürüttüğüm kişi. İstanbul’da sadece üniversite okumuyordum; aynı zamanda sekiz mekanım vardı. Sanıldığı gibi baba parasıyla değil, alın teriyle kazanmıştım. Oluşturduğum birçok proje vardı. Ne kadar yarışma varsa katılmıştım. Bir de resimlerim vardı; çiziyor ve satışa çıkarıyordum. Hepsini aynı anda idare edemezdim; üniversiteyle birlikte bu oldukça zordu. Bu yüzden işleri, üniversitede tanıştığım ve benden bir üst sınıfta olan Cemre ile yürütüyorduk. Aslında işleri çoğunlukla o yürütüyordu. Cemre’yi aradım. Anında cevap verdi. “Şevval, neredesin sen? Evine baktım, bavullarını da almışsın. Nereye gittin yine?” Telefonunu kulağımdan biraz çekmek zorunda kaldım; sesi öylesine yüksek ve heyecanlıydı. “Sakin ol, Van’a geldim sadece.” “Ne? Sen mi? Niye gittin ki? Hem Van’a gittiğinde bana her zaman söylerdin. Acil bir şey mi oldu?” “Yok, bir şey olmadı. Sadece yaz tatilini burada geçireceğim, o kadar.” “O kadar mı? Çıldırdın mı sen? Onca işi üzerime çullayıp bir de kaçıyorsun? Ne için gittin, çabuk söyle.” “Tamam, tüm işleri sana yıktım ama zam yapacağım sana, ne kadar istiyorsan söyle.” Cemre iyi kızdı aslında, ama hep annemmiş gibi davranıyordu. Oysa ben annemin sözünü bile dinlemem. “Konuyu saptırma. Ne demek istediğimi biliyorsun. Oraya ne için, daha doğrusu kim için gittiğini tahmin edebiliyorum. Ama bana yine de haber verebilirdin.” Nasıl anlamıştı ki? Onun için gittiğimi nasıl anlamıştı? Sessiz kaldım; verecek cevabım yoktu. Sessizliğim ona cevaptı. “Ah… Tamam. Peki öyle olsun, burada işleri ben hallederim. Sen tatilin tadını çıkar ve lütfen bir delilik yapma, tamam mı? Seni her gün aramaya çalışacağım.” Sanki beni görecekmiş gibi kafamı salladım. “Görüşürüz, Şevval.” “Görüşürüz, Cemre.” Biraz sessizlik ve ardından telefonu kapattım. Derin bir nefes aldım, kulaklıklarımı taktım ve eve varana kadar müzik dinledim. Taksi, evimin olduğu sokağa varmıştı. Yıllarımın geçtiği o sokak… Ama aynı ev değildi; daha iyi bir evdi. Para kazanmam sadece benim değil, ailemin de işine gelmişti. Gelirimiz normaldi ama sayemde daha iyi bir yaşam tarzları olmuştu. Ben aslında o sokakta kalmalarını istememiştim, ama babam burayı asla bırakmayacağını söylediği için uzatmamıştım. Eski evimizin iki ev sonrasında boş bir arazi vardı; oraya onlara büyük bir villa yaptırmıştım. Bahçesi geniş olduğu için, babam eski evdeki gibi istediğini yetiştirebilirdi. Eve bakarken gururlandım. Ailem tarafından hep kısıtlanmıştım, ama başarmıştım; artık eskisi kadar sık boğaz etmiyorlardı. Yine de Van’a gelmediğim için darılıp duruyorlardı. Taksiciye parasını verdim. Taksiden indim ve kapının zilini çaldım. “Kim o?” “Başınızın belesi!” Annem direkt kapıyı açtı. O kadar şaşırmıştı ki beni görünce… Eh, haklıydı; ne zaman gelsem haber verirdim ve özel bir gün olmadıkça da gelmezdim. “Şevval?” “Anneee!” Hemen koştum ve anneme sıkıca sarıldım. Annemle aram fazla sıkı fıkı değildi; eskiden hep kavga ederdik, telefonlaşmazdık. Yine de ailem ile aramın kötü olmasını istemiyordum. En azından onlar beni dert etmesin; bu sadece beni yorar. Annemden ayrıldım. “Ee, babamlar nerede? Beni kimse karşılamayacak mı?” “Kızım, geleceğini bize haber vermedin ki. Babaan burada değil; Cevat amcanlarla işi vardı, çıktı iki saat önce. Deniz ve Zeynep içeride oturuyorlar.” “Öyle mi? O zaman içeri geçelim, kardeşlerimle hasret giderelim.” Annem neden geldiğimi merak ediyordu ama ses etmiyordu. Söyleyeceğimi bekliyordu galiba. Ben de kimseyi meraka sokacak değilim; bir şeyler uydururum zaten. “Anne, kiminle konuşuyorsun, kim geldi?” “Deniz’in sesi.” Salona doğru yürüdüm. Koltuğa bir seksen uzanmış durumdaydı. “Ooo, paşamız yatıyor hâlâ!” Oturduğu yerden doğruldu. “Şevval? Senin ne işin var burada?” “Aaa, kırk yılın başı gelmişim, böyle mi karşılanıyorum? Bu eve gelmem yasak mı?” Şüpheli gözlerle bana bakıyordu; o da annem gibi açıklama bekliyordu. Bu sırada kapıdan Zeynep girdi. “Abla, sen mi geldin?” Ah, sorgulanmaktan ve garip bakışlardan sıkıldım. Üzerimdeki ceketimi koltuğun kenarına bıraktım, kendimi koltuğa attım. “Evet, ben geldim.” Bıkmışçasına söyledim. Ellerimi birleştirip kollarımı başımın altına koydum. Açıklama yapma vakti gelmişti. “Aaa anne, Deniz, Zeynep! Bana öyle bakmayın. Bu yaz tatilini burada geçireceğim. Ters lale için bir tez yazmam lazım. Ben de burada çıplak gözle görmeye geldim. Gelmişken de birkaç ay burada kalacağım. Sorun mu var?” Deniz’in yüzündeki şüpheli bakışlar yok oldu. Aynı şekilde herkes rahatlamıştı. Cidden öylesine gelmem, bu kadar mı onları şüpheye düşürmüştü? Bildiğin hayırsız evlat damgası yiyorum. Deniz lafa girdi hemen: “Haa, baştan söylesene, ben de bir şey oldu sanıyordum. Pek plansız gelmiyorsun buraya ne de olsa.” “Bu seferlik böyle olsun dedim.” “İyi oldu kızım, en azından birlikte vakit geçirmiş oluruz. Yarın gezmeye çıkalım mı? Zeynep benimle hiçbir yere gelmiyor.” Gülmemi tutmaya çalıştım. Onlarla her vakit geçirmiyorum ama hepsini karakterine hâkimim. “Ya anne, ben seninle nereye geleyim? Hep yürüyerek gidiyorsun, hem de arkadaşlarımla buluştuğum günü buluyorsun bir de.” “Hıh, arkadaşmış. Benimle bir yerlere geleceğine hep arkadaşlarınla bir yerlere gidiyorsun. Yürümeyi de bahane ediyorsun.” Tartışmaları hoşuma gitmişti. Ben de araya girdim: “Aaa anne, bırak o, daha 17 yaşında; gezip tozsun arkadaşlarıyla.” “Kızım, sende genç oldun; hiç onun gibi gezip tozmuyordun!” Dona kaldım. Bu bir gerçekti ama benim bir nedenim vardı. Okulda çok zorbalığa uğramıştım. Yediğim dayaktan sonra okul değiştirmem bir işe yaramamıştı; orada da arkadaş değil, zorbalık doluydu. Ben ise sadece ders çalışıyordum ki bu lanet yerden kurtulabileyim. Öyle de olmuştu. Belki de bu yüzden Van’a o kadar uğramıyordum. Geçmişim sadece kalbime yük bindiriyordu. Ama seviyordum yine de burayı… ya da Aras için burada kalacağımdan bahane arıyordum. Annem pek belli etmese de biliyordu ne çektiğimi o yıllar, ama laf etmiyordu. Bu yüzden o yıllar… “Annem bile bu duruma göz yumuyorsa, benim de yummaktan başka bir çarem yok” diye düşünüyordum. Ama durumlar şu an öyle değildi. Tüm korkularımı yenmiştim. Kendimi savunabiliyordum; özgüvenim artık vardı. Van’dan uzaklaşmak bana yaramıştı. Ama bazı konuların sadece üstü kapatılmış hâli vardı. İşte bu yüzden buradayım. Ben güçlendim ve o yıllar, kaçtığım şeylerin üzerine yürümeye kararlıyım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD