DAVALAR DURUŞMALAR

972 Words
Hafta başı çoğu insanda bulunan pazartesi sendromu bende etki etmiyordu zinde uyanmıştım sabaha şilanın sesi uyanmama yardımcı olmuştu alışmıştım şilanın varlığına uysal bir köpekti yada yavru olmasından kaynaklanıyordu. Banyoda kısa bir duşun ardından direkt hazırlanmaya devam etmiştim bu günün rengi taba tam kış rengiydi makyajımla on numara olmuştum gülümseyerek başladığım günüm bu şekilde devam etmesini umuyorum salonda gördüğüm şila koltukta yatıyordu bu gün yalnız kalıcaktı minik bebeğim Arslan her zamanki yerine konumlanmıştı yolumuza devam ediyorduk "çarşambaya hazırmısın damat bey" heyecanlıydı Azrayıda çok seviyordu biliyordum tanışmıştım çok tatlı bir öğretmendi "Ömür abla çok heyecanlıyım" belliydi gözlerinden sohbetimize burda son verip cama çevirdim bakışlarımı geçip giden yolla ulaşmak istediğimiz yere ulaştık kapının açılmasıyla ciddi ifademi takınıp ilerlemeye devam ettim "savcı hanım dosyalar masanızda kahvenizi yolluyorum" kafamla onay verip masama geçtim avukatları gelmiş demek "Arzu Fikret ve diğerlerinin avukatları görüşme talebinde bulunmuş haber verin gelsin" "emredersiniz savcım" önüme dönüp diğer dosyalar göz atmaya başlıyordum ki başımdaki şiddetli ağrı kendisini gösterdi bir sen eksiktin canım sende gel hoşgeldin. "sayın savcım müsaitmisiniz" avukat olmalıydı bu beyefendi. "Buyurun Deniz bey" önümdeki sandalyeye oturdu. "müvekkillerim için burdayım verdikleri ifadede elle tutulur bil delil yok ve siz onlara gözaltı kararı çıkartıyorsunuz"... Bu adam benimle ya dalga geçiyor yada beni çok hafife alıyordu. "Müvekkilleriniz çelişkili ifade verdiğine göre göz altı kararınıda verebilirim".. Meslek dersi vermeyecekti herhalde... "Anlıyorum fakat ben bir çelişki göremedim"... Bon bor çoloşko goromodom. Kendine gel ömür kaç yaşında kadınsın yakışmıyor böyle şeyler "yeniden okumanızı tavsiye ederim şimdi müsaadenizle" anlamış olmalı kibarca kovduğumu yerinden kalkıp kafa selamı verdi hayde güle güle.... "arzu bana Merveryi tekrar çağır" biraz üstüne gitmekten kimseye zarar gelmezdi aradan geçen yarım saatte Merve gelmişti.... "Merve az önce avukatın buradaydı" Merve sanki bunu biliyormuşçasına güldü... "sanırım bütün suçu senin üstüne atacaklar! " şimdide gül bakalım merve hanım biranda değişen yüzü ile iyi gittiğimi anladım "saçmalık bu tamamen saçmalık" hadi biraz daha kız biraz daha öfkelen "az önce çıktı buradan bende seninle ilgili dilekçe yazıyordum" biraz daha gidersem vericekti istediğim cevabı hadi ver bakalım "benim bir suçum yok ben kimseyi öldürmedim" hadi bakalım cenaze namazına "avukatın öyle demiyor ama belkide zayıf halka olarak seni gördüler senin üzerine yıkıyorlar olayı ha ne dersin" gözlerindeki korku etrafı incelemesi ikilemde kalmışlığı ele veriyordu onu "benim bir suçum yok bende tehdit edildim ailemle" evett mükemmel harika ilerliyoruz... "peki seni neden tehdit ettiler sen yapmadıysan kim yaptı" biraz bekledi cevap vermek için "bak o adamlar sana yardım etmez konuş devlet en azından seni korur" birazda yumuşatmak lazım dimi "ben Melisin arkadaşıyım samimiydik geceleri beraber çıkardık o gecede öyle oldu.. Bu öğrendiklerimi az çok tahmin ediyordum düşündüğüm gibi karışıktı olaylar bu kızdan öğrendiklerim gene yetersizdi önemli olan kısım diğerlerinin itiraf etmesiydi genç yaşta neler yaşamıştı bu kız diğer dosyalara yönelmek üzereydim "savcı hanım öğle yemeğine çıkacakmısınız arkadaşınız kağan bey aradı size ulaşamamış" kağanmı aramıştı beni telefonum sessizdeydi tabiki duyamazdım "tamam arzu çıkabilirsin" nereye koyduğumu hatırlamadığım telefonu aramakla meşguldüm "alo kağan aramışsın telefonum sessizdeydi" kağan çocukluk arkadaşım meslektaşım olurdu... "evet aradım ulaşamayınca arzudan ulaşmaya çalıştım sanırım işe yaramış" uzatma çok severdi konuşmayı. "Bu aralar yoğunum o yüzden unutmuşum sessizde kalmış telefonum" açıklama kısmı bittiğine göre "yemeğe diyorum çıkalım mı acıktım sende bana eşlik etsene" karnımdan gelen sesler benimde acıktığımı gösteriyordu "tamam o zaman nereye gidiyoruz" tabiki adanacıya "sahildeki adanacıya gidelim iki adana gömelim" tam tahmin ettiğim gibi "ben şimdi çıkıyorum sende gelirsin orada buluşuruz" arslan arabanın yanında beni bekliyordu "nereye savcım" kısa bir bakış attıktan sonra "sahildeki adanacıya" yol akıp gidiyordu demeyi o kadar çok isterdim fakat malum İstanbulun lanet trafiği kağan çoktan gitmiştir aradan geçen yarım saatte kağanı görebilmiştim "oooo sultanların sultanı güzelliği yedi ülkede konuşulan kadın hoşgeldin" ah kağan ah hiç değişmeyecek "hoşbulduk canımıniçi" siparişleri çoktan vermişti öküzcümde beklemek gibi bir huy yoktu "eee sizin başsavcının tayini çıkmış yenisi geliyormuş" hadi canım benim bundan haberim yok "maşallah ayaklı gazete sen nereden duydun" kendisiyle gurur duyarmış gibi reverans verdi.. "duyarım ben sizin adliyede arkadaşım var o söyledi şaşırdım açıkçası ama işte konu tayin olunca" maşallah bununda heryerde arkadaşı var bir yavaş gel "anladım hayırlısı olsun"..... Muhabbetimizi bitirip arabalara ilerledik görüşürüz muhabbetlerinide yaptıktan sonra evime doğru yol aldım bu gün pek işim yok şilayla oyun oynayabilirdim bebeğim zaten tek kalmıştı bütün gün evde Kapıyı açar açmaz üzerime atlayan bir şila görmeyi bende beklemiyordum fakat tamda öyle oldu kızım beni özlemişti demek yemeğini yemiş suyuda azalmıştı onu yere bırakıp üzerimi değiştirdim ev sıcaktı şort giyebilirdim salona geçtiğimde şila kuyruğunu yakalamaya çalışıyordu "şila gel kızım" annesinin güzel kızı bu. Yemeği dışarıdan helledip kahvemi yapıp salanan sandalyede yerimi aldım kitaplarımda kaybolma zamanıydı biraz daha okuduktan sonra şilayıda alıp dışarı çıkmaya karar verdim gel bakalım kızım biraz dolaşalım dışarıda 1 saat kadar oyalanıp evimize geeri döndük. Şila hanım koltukta yerini almış uyku moduna geçiş yapmıştı bende çalışma odama geçip biraz dosyalarla ilgilenmiştim uzun bir süre sonra boynuma giren ağrıyla beraber yerimden doğrulup sandalyemden kalktım mutfağa ilerleyip kendime bir kahve hazırlamaya başladım bir kahvenin çözemeyeceği hiç birşey yoktur. Telefonuma düşen çağrıya daldığım yerden ayrıldım ve bakışlarımı telefonuma çevirdim annem arıyordu saatte baktığımda gayet normal bir saat olduğunu gördüm çağrıyı cevaplayın annemle konuşmaya başladım kahveden hazır olduğunda sigaramı da alıp çalışma odama geri döndüm bu sırada annemle konuşup telefonu kapatmıştık. Masadaki evraklarla tekrar göz attığımda aklımdan bu meslekte olmak geçiyordu seviyordum işimi aşkla yapıyordum mesleğimi tek zorluğu onlarca kadın ceseti toplamak onlarca çocukların parçalanmış bedenlerini görmek yada evine giderken saldırıya uğrayan bir adamın son sözlerini işitmek gibi zorlukları vardı. Hangi mesleğin zorluğu yok ki önemli olan işlerimizi aşkla sevgiyle yapmak. Kahveden son yudmumuda alıp önümdeki dosyayı kapattım telefonumu elime alarak odadan ayrılıp kendi odama geçtim üzerimi değiştirip yatağımın yumuşak dokusunu bedenime temas ettirdiğimde bütün kaslarımın gevşediği hissettim telefonumu elime alarak sosyal medyada gezinmeye başladım. Vallahi millet çatır çutur evleniyordu maşallah yani evlenip çocuk doğuranmı ararsınız, evlenme teklifi alıp yüzüğünü gözümüze sokanmı ararsınız sabır ver Allahım bana sabır. Telefonumu şarja takıp uyku moduna geçtim gözlerimdeki ağırlık baskını artırırken dayanamayarak gözlerimi kapattım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD