Yedinci yıl…
Bir gün Elif dükkânı kapatırken Deniz’i çağırdı. “Sana bir şey vereceğim,” dedi.
Küçük bir defter uzattı. Mira’nın yazısıydı. Deniz’in kalbi duracak gibi oldu. “Bunu sakladı,” dedi Elif. “Geri dönmem dedi ama… bunu bırakmış.”
Deniz defteri açamadı. Eve kadar taşıdı. Gece lambanın altında titreyen ellerle ilk sayfayı çevirdi.
Mira’nın yazısı hâlâ yavaştı.
“Eğer bunu okuyorsan, ben çoktan gitmişimdir.
Deniz güçlü. Ama bilmeden güçlü kalmasını istedim.”
Deniz defteri kapattı. Gözlerinden yaş aktı. “Beni güçlü sandın,” dedi fısıltıyla.
“Ben sensiz zayıftım.”
Ama yine de gerçeği yazmıyordu defter. Hastalık yoktu. Teşhis yoktu. Sadece veda vardı. Hep yarım.
Yıllar sonra Deniz biriyle tanışmadı. Ama hayata da küsmek istemedi. Bazen sahilde çocukları izledi. Bazen atölyede bir sandalyeyi gereksiz yere onardı.
Mira’nın yokluğuyla yaşamayı öğrendi.
Ama yokluğunu sevmeyi değil.
Bazı geceler yüzüğü çıkarır, masanın üzerine koyar, uzun uzun bakardı. “Evet deseydin,” derdi.
“Yine de gider miydin?”
Cevap gelmezdi.
Ama Deniz şunu biliyordu:
Mira onu severek gitmişti.
Ve bu, unutulabilecek bir şey değildi.🥺🥺✨🍂🍁🍁🥀✨✨✨✨✨✨✨🌹🌹🥀🥺🥺🥺🔥💔💔💔💔💔💔💔💔🥀🥀🥀🥀🥀✨☀️🥀☀️🥀🥀🥀🥀🌹🌹🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺🥺Acaba niye gitmişti ama Deniz mira dan bunu beklemiyordu🥀🥀🥀🥺🥺🥺✨Arkasına dahi gitmeden ..................Gözü yaşlı bırakmıştı denizi