Sessizliğe Yazılan Aşk – Mecnun

401 Words
Deniz mezarlığa sonbaharda gitti. Bilerek seçmişti bu mevsimi. Çünkü Mira’nın gidişi de böyleydi; renkler solarken, kimse fark etmeden. Mezarlığın kapısından içeri girdiğinde rüzgâr hafifti. Ağaçlardan yapraklar bir bir kopuyor, toprağa düşüyordu. Her düşüşte Deniz sanki bir yıl daha yaşlanıyordu. Mira’nın adı yazılı taşı gördüğünde durdu. Dizlerinin bağı çözüldü ama yere oturmadı. Ayakta durdu. Çünkü yıllardır yaptığı tek şey buydu: düşmemek. Taşa dokundu. “Geç kaldım,” dedi. “Bilerek değil… bilmiyordum.” Rüzgâr yaprakları savurdu. Sarı, kahverengi, kırılgan… Deniz cebinden küçük bir kâğıt çıkardı. Yıllar önce yazdığı ama hiç veremediği bir nottu. Taşın yanına bıraktı. “Evet derdin,” dedi. “Ben biliyorum.” Zaman geçti. Deniz kasabadan çıktı. Yollara düştü. Şehir şehir gezdi ama hiçbir yere ait olmadı. Üzerinde hep aynı palto vardı. Saçları uzadı, sakalı beyazladı. Bazen bir bankta saatlerce oturdu. Bazen bir deniz kenarında sabaha kadar yürüdü. İnsanlar onu fark etti. “Deli mi bu?” dediler. “Birini mi bekliyor?” “Yoksa birini mi kaybetmiş?” Sonra adı kondu: Mecnun. Çünkü Deniz birini aramıyordu. Birini seviyordu. Hiç evlenmedi. Kimseyi hayatına almadı. “Geçmişi var” dediler. “Yalnızlığa alışmış” dediler. Yıllar sonra artık bakamayacak hâle geldiğinde, kimsesi olmadığı için yaşlılar yurduna yerleştirildi. Deniz itiraz etmedi. Zaten hiçbir şeye itiraz etmiyordu artık. Yaşlılar yurdunda pencere kenarını seçti. Her gün dışarıyı izledi. Bazen yaprakları, bazen öğrencileri… Bir gün bir grup üniversite öğrencisi geldi. Gönüllüydüler. Yaşlılarla konuşmak, hikâyelerini dinlemek istiyorlardı. Çoğu Deniz’in yanına ilk başta yaklaşmadı. Sessizdi. Gözleri uzaklara bakıyordu. Ama içlerinden biri sordu: “Amca, sen hiç âşık oldun mu?” Deniz yavaşça başını çevirdi. Gülümsedi. Bu gülümseme yılların içinden geliyordu. “Oldum,” dedi. “Bir kere.” Öğrenciler etrafına toplandı. “Nasıl biriydi?” diye sordular. Deniz gözlerini kapattı. “Yavaş,” dedi. “Çok yavaş. Ama gerçek.” Anlattı. Kasabayı anlattı. Sessizliği anlattı. Sormadan sevmenin ne olduğunu anlattı. Gitmenin bazen sevmek olduğunu anlattı. Mira’nın adını söyledi. İlk kez, yüksek sesle. “Beni korumak için gitti,” dedi. “Ben de onu anlamadan sevdim. Ama yine severdim.” Öğrenciler ağladı. Bazıları not aldı. Bazıları sadece sustu. Bir kız fısıldadı: “Bu aşk çok acı…” Deniz başını salladı. “Hayır,” dedi. “Bu aşk çok temiz.” O günden sonra Deniz her gelen öğrenciye hikâyesini anlattı. Mira’yı yaşattı. Onun sessizliğini başkalarının kalbine bıraktı. Ve Deniz, artık deli değil… Bir efsaneydi. Mecnun diye anıldı. Ama o kendini hep tek bir isimle bildi: Mira’yı seven adam.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD