BÖLÜM 19- KAN VE DUA

1109 Words
Gecenin karanlığı, toprağı ve gökyüzünü birbirine katmıştı. Barutun keskin kokusu, havaya sinmiş kanla birleşiyor; siperlerin her köşesinde ölümle yaşamın ince çizgisi hissediliyordu. Cem, Burak ve Ömer hızla sağ kanada sürünerek ilerlediler. Kurşunlar toprağı delip geçiyor, üzerlerine serpilen taş parçaları yüzlerini çiziyordu. Kalpleri deli gibi çarpıyordu ama gözlerinde tek bir şey vardı: vazife. “Burada mevzi alıyoruz!” dedi Cem, siperin kenarına çökerek tüfeğini doğrulttu. Burak da yanında pozisyon aldı. Ömer, nefes nefese, “Bizi çevirmelerine izin yok. Burada duracağız!” diye ekledi. Tam o sırada düşman askerlerinden biri sisin arasından belirdi. Cem’in parmağı tetiğe bastığında merminin sesi siperleri inletti. Adam yere düştü, ama arkadan daha fazlası geliyordu. Asım Yüzbaşı’nın sesi telsizden yankılandı: “Dayanın! Takviye yolda, ama zaman kazanmalıyız. Kimse geri adım atmayacak!” O anda Burak’ın omzuna bir şarapnel isabet etti. Bir çığlık atıp yere yığıldı. Cem anında yanına eğildi, elleri titreyerek kanamayı bastırmaya çalıştı. Burak’ın gözleri acıyla kısıldı. “Bırak… devam et, Cem.” Cem’in boğazı düğümlendi. “Saçmalama! Seni burada bırakmam!” diye haykırdı. Ömer, dişlerini sıkarak yanlarına çöktü, ikisinin de gözleri birbirine kenetlendi. Savaşın ortasında kardeşlik, kelimelerden güçlü bir bağ hâline gelmişti. Hastanede ise Elif’in gözleri penceredeydi. Patlamaların titrettiği camın önünde, avuçlarını açıp dua ediyordu. Dudaklarından dökülen fısıltı, kalbinin çığlığıydı: “Allah’ım… onların nefesini kesme. Onları sevdiklerine döndür. Cem’i bana bağışla…” Elif, başını cama yasladığında gözlerinden yaşlar süzüldü. Gözünün önünde Cem’in yüzü vardı; gözlerindeki kararlılık, ama aynı zamanda derin bir yorgunluk. O an Elif anladı: onu sevmek, aslında her anını ölümle sınırda yaşamak demekti. Siperlerde çatışma tüm şiddetiyle sürüyordu. Cem, Burak’ı omzundan kavrayarak arkasına çekti. Ömer, ateş ederek onları koruyordu. Mermiler siperin duvarlarına saplanıyor, toprak parçaları yüzlerine çarpıyordu. “Dayan Burak! Az kaldı!” diye bağırdı Cem, sesi çatlamıştı. Burak’ın dudaklarından kan süzülürken, fısıltıyla mırıldandı: “Bizi… bırakma Cem. Hep beraber döneceğiz.” O an Cem’in kalbine bıçak gibi saplanan bir şey oldu. Gözlerini kısmıştı, ama kalbinin içinde tek bir ses yankılandı: “Hiç kimse geride kalmayacak.” Elif’in elleri hâlâ titriyordu. Savaşın seslerini sadece uzaktan duyuyordu ama kalbinde hissettiği, orada olan herkesin yaşadığı korkunun bir yankısıydı. O an aklında tek bir şey vardı: Eğer Cem geri dönmezse, hayatının yarısı eksik kalacaktı. Gözyaşlarının arasından fısıldadı: “Beni duyuyorsan… geri dön. Ne olursa olsun…” Ve o anda, siperlerin üzerinden gökyüzünü yırtan yeni bir patlama oldu. Gök gürültüsünü andıran ses dağlarda yankılandı. Toprak savruldu, askerler yere kapaklandı. Düşmanın asıl saldırısı başlamıştı. Cem, yere kapanırken bir an için nefesi kesildi. Ama gözlerini açtığında karanlığın ortasında, hem Elif’in duasını hem de Burak’ın sözlerini zihninde yankılanırken buldu kendini. Ayağa kalktı, tüfeğini kavradı ve bağırdı: “Bizi buradan kimse sökemez! Son nefese kadar buradayız!” Askerlerin sesi bir anda birleşti: “Son nefese kadar!” Ve o gece, toprak uğultularla inlerken gökyüzüne karışan barut kokusu arasında hem savaşın ateşi hem de kalplerin duası aynı anda yanmaya devam etti. Gece yarısını çoktan geçmişti. Patlamaların sesi dağların derinliklerinde yankılanırken, siperlerdeki askerler artık bir makinenin parçaları gibi hareket ediyordu. Kurşun sesleri arasında zaman kavramı kaybolmuş, sadece hayatta kalmak ve yanındaki kardeşini korumak kalmıştı. Cem, Burak’ın başını dizlerine yaslamış, bir yandan kanamayı durdurmaya çalışıyor bir yandan da gözlerini kaybetmemesi için sürekli onunla konuşuyordu. “Dayan! Beni duyuyorsun değil mi? Gözlerini kapatma, sakın kapatma!” Burak göz kapaklarını zorla araladı. Dudaklarının kenarında zayıf bir tebessüm belirdi. “Sen… benim kardeşim gibisin Cem. Ölürsem… anneme… kahramanca savaştığımı söyle…” Cem’in gözleri doldu, dişlerini sıktı. “Kes sesini! Sen ölmeyeceksin, yanımda kalacaksın. Seninle daha çok yolumuz var.” Yan tarafta Ömer, ateş ederek düşmanı püskürtmeye devam ediyordu. Ama bakışlarını Cem’den ayıramadı. Sesinde hem öfke hem de hüzün vardı: “Bırakmaz kimse kimseyi, Burak! Senin o sözlerini annene değil, senin kendin götüreceksin. Anlaşıldı mı?” Tam o sırada telsizden Asım Yüzbaşı’nın sesi duyuldu. “Dayanın! Takviye beş dakikaya sizde olacak. O zamana kadar kimse düşmeyecek. Bu vatanı kimseye bırakmayacağız!” Askerler hep bir ağızdan karşılık verdiler: “Emredersiniz komutanım!” Hastanede, Elif koridorda volta atıyordu. İçinde dayanılmaz bir sıkıntı vardı. Cem’in hâlâ tedavi altında olmasına rağmen kalbinin bir yerinde onun şu an sahada olduğunu hissediyordu. Sanki kalpleri aynı ritimde atıyor, aynı korkuyu yaşıyorlardı. Birden içini kaplayan korkuyla yere çömeldi, yüzünü ellerinin arasına aldı. Dudakları titredi: “Allah’ım, eğer bu savaş birilerini alacaksa… o Cem olmasın. Onu bana bağışla. Onu yanımda bırak.” Hemşire yanından geçtiğinde Elif’in hâlini gördü. Duraksayıp ona yumuşak bir sesle dokundu: “Güçlü olmalısın. Senin duaların bile onun nefesine nefes oluyor, inan bana.” Elif başını kaldırdı, gözlerinden yaşlar süzülürken sadece bir şey söyleyebildi: “Ben onsuz yapamam.” Cephede zaman, düşmanın yeni dalgasıyla tekrar hızlandı. Mermiler yağmur gibi üzerlerine yağıyordu. Ömer bir an bağırdı: “Bomba geliyor!” Herkes kendini siperlere kapatırken patlamanın şiddeti toprağı gökyüzüne fırlattı. Duman çekildiğinde Cem hâlâ Burak’ın üzerindeydi. Kulakları uğulduyor, gözleri yanıyordu. Ama kalbi hâlâ atıyordu. Burak’ın göğsü zayıf da olsa kalkıp iniyordu. Cem derin bir nefes aldı. Ömer yanlarına çöktü. “Takviye göründü! Dayandık kardeşim, bak, geldiler!” Gerçekten de uzaklardan gelen Türk bayrağı armalı zırhlılar, geceyi yaran farlarıyla yaklaşıyordu. Askerlerin yorgun yüzlerine bir anda umut doğdu. Asım Yüzbaşı’nın sesi yankılandı: “Tüm yaralıları toplayın! Takviye ile geri çekileceğiz. Kimseyi bırakmayın!” Cem ve Ömer, Burak’ı kollarının arasına alarak sürüklemeye başladılar. Burak’ın gözleri yarı kapalıydı ama dudaklarından çıkan tek kelime oldu: “Birlikte… döneceğiz…” O an Elif, hastanenin penceresinden gökyüzüne baktı. Gözyaşları arasından, kalbinin derinliklerinde bir şey hissetti: Onlar hayattaydı. Cem hayattaydı. Elini kalbine bastırdı, fısıldadı: “Bana dönüyorsun… biliyorum.” Gece, savaşın çığlıklarıyla değil; yaralıların omuz omuza taşındığı, kardeşlik ve duaların birbirine karıştığı bir sessizlikle sona eriyordu. Ama herkes biliyordu: Bu sadece bir duraklamaydı. Asıl savaş hâlâ devam ediyordu. Sığınakta geçen saatler ağır ağır ilerliyordu. Her patlama duvarları sarsıyor, tavandaki ince toz zerreleri yere dökülüyordu. Cem, ekibin başında sessizce etrafı gözlerken, Elif gözlerini ona çevirdi. İkisinin arasında söylenmeyen ama giderek büyüyen bir bağ vardı; sessizliği bile aynı duygularla dolduruyordu. Bir ara sessizlik çöktüğünde, Elif dayanamayıp alçak sesle, “Bazen kendime kızıyorum… Burada olmamam gerekirdi. Ama bir yanım da burayı terk edemeyeceğini biliyor,” dedi. Gözlerinde hem korku hem de kararlılık vardı. Cem ona kısa bir bakış attı, sonra elini hafifçe omzuna koydu. “Senin varlığın sanıldığından daha önemli. Çektiğin görüntüler, yazdığın her satır, bizim yaşadıklarımızı dünyaya anlatıyor. Eğer sen olmazsan, bu mücadelenin gerçeği kaybolur.” Elif’in boğazı düğümlendi. Ona teşekkür edecek oldu ama kelimeler boğazında düğümlendi. O sırada dışarıdan ardı ardına silah sesleri yükseldi. Konuşmalar yarım kaldı, herkes hızla hazırlık pozisyonuna geçti. Cem’in işaretiyle ekip harekete geçti. Çatışma dışarıda şiddetlenirken, sığınaktaki anlık duygusal yakınlık yerini yeniden hayatta kalma mücadelesine bıraktı. Fakat Elif, biraz önce hissettiklerini aklından çıkaramıyordu. Kalbinin derinliklerinde, bu kaosun ortasında bile doğan bir umut vardı. İçinde bulunduğu savaşın ağırlığını bilmesine rağmen, Cem’in yanında olmanın verdiği güven, bütün korkularını bir nebze olsun bastırıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD