16- Hesap

720 Words
Merdivenleri ağır ağır çıktım. Kalbim hâlâ göğsümde hızlı hızlı atıyordu. Yanağımda bıraktığı o kısa öpücüğün sıcaklığı geçmemişti. Ne hissettiğimi bilmiyordum ama bildiğim tek şey vardı: Taylan’ı görmek istiyordum. İlk olarak yatak odasına baktım. Kapıyı araladım. Boştu. Odanın içi sessizdi. Yatağın diğer tarafı dümdüzdü. Sanki hiç kimse oturmamış, uzanmamış gibiydi. İçimde tuhaf bir hayal kırıklığı oldu. Neden bilmiyorum ama onu orada görmeyi beklemiştim. Kapıyı kapattım. Koridor boyunca yürürken aklıma tek bir yer geldi. Çalışma odası. Adımlarımı hızlandırdım. Kapıya yaklaştıkça içeriden hafif bir hıçkırık sesi duydum. Elim kapının tokmağında kaldı. Kalbim sıkıştı. Kapıyı açtım. Aylin. Çalışma masasının önünde duruyordu. Gözleri kıpkırmızıydı. Maskarası akmış, elleri titriyordu. Beni görünce başını kaldırdı. Göz göze geldik. Bir an hiçbirimiz konuşmadık. Sonra sesi titreyerek çıktı. “Benim senden hoşlandığını bildiğin hâlde…” Sesi boğazında düğümlendi. “…onu gözümün önünde öptün.” Kaşlarımı çattım. “Ne?” dedim sadece. Gözlerinden yaşlar aktı. Öyle sessiz ağlamıyordu. Canı gerçekten yanıyordu. “Bilmiyormuş gibi yapma!” dedi. “Ben Taylan’ı yıllardır severim. Herkes bilir. Annem bilir, ailesi bilir… Sen de biliyordun.” Bir adım bana doğru geldi. “Ve sen…” Sesi yükseldi ama ağlaması daha da arttı. “…herkesin içinde, benim gözlerimin önünde onu öptürdün kendine!” Nefes aldım. Sakindim ama içim kaynıyordu. “Ben kimseye bir şey öptürmedim.” dedim net bir sesle. “Ne yaptıysa kendi yaptı.” Aylin başını iki yana salladı. “Hayır! Sen bilerek yaptın. Beni ezmek için yaptın!” Gözyaşlarını silmeye çalıştı ama başaramadı. “Sen buraya gelin geldiğinden beri… her şey değişti. O bile değişti.” Sustu. Sonra sesi kısıldı. “Ben onun bana bakmasını bekliyordum…” “…ama o seni seçti.” Bu cümleyle içimde bir şey durdu. Bir an için ona acıdım. Ama sonra kendimi hatırladım. Benim de bu evde isteyerek bulunmadığımı. Benim de seçme hakkım olmadığını. “Ben senin rakibin değilim.” dedim yavaşça. “Ben de burada olmayı seçmedim.” Aylin başını kaldırdı. Gözleri dolu dolu bana baktı. “Yalan.” dedi. “Eğer istemeseydin… o sana o şekilde dokunmazdı.” Sessizlik oldu. Bir süre sadece nefes alışlarımız duyuldu. Sonra Aylin yüzünü çevirdi. “Ama şunu bil.” dedi, sesi hâlâ ağlamaklıydı. “Bu hikâye burada bitmedi.” Aylin’in sesi odada yankılanırken, bir hareket fark ettim. Çalışma masasının yanındaki büyük koltuk… Boş değildi. Taylan oradaydı. Sessizce oturuyordu. Dirsekleri dizlerinde, başı hafif öne eğik. Bizi dinliyordu. Baştan beri. Kalbim bir anlığına duracak gibi oldu. Onun orada olduğunu bilmeden konuşmuştum. Aylin de fark etti. Bir an için ağlamayı kesti. Başını hızla Taylan’a çevirdi. “Buradasın…” dedi fısıltıyla. Sonra sesi titreyerek yükseldi. “Buradasın ve hiçbir şey söylemiyorsun?” Taylan’a doğru birkaç adım attı. “Benim senden hoşlandığımı biliyorsun!” diye bağırdı. “Yıllardır! Ve sen… sen gidip onunla—” “Elini indir.” dedi Taylan. Sesi sakindi ama keskin bir bıçak gibiydi. Aylin dondu. “Kimseye bağırma.” diye devam etti. “Ne bana, ne eşime.” Eşime. O kelime kalbimin tam ortasına çarptı. Aylin’in gözleri yeniden doldu. “Eşin mi?” dedi acı bir gülümsemeyle. “Daha dün gece adını soruyordun.” O an Taylan başını kaldırdı. Bana baktı. “Adını sormadım.” dedi net bir şekilde. “Adını söyledim.” Aylin’in yüzü bembeyaz kesildi. “Yalan söylüyorsun.” dedi ama sesi güçsüzdü artık. Taylan ayağa kalktı. Boyu odada bir anda daha da büyük görünüyordu. “Ben kimseye umut vermedim.” dedi. “Sen kendin kurdun.” Sonra bana döndü. Gözleri… sert değildi. Soğuk da değildi. Ama kararlıydı. “Benimle sorunun varsa,” dedi Aylin’e dönerek, “bunu eşimin üzerinden çözmeye kalkma.” Aylin’in dudakları titredi. “Sen onu seviyor musun?” diye sordu bir anda. Oda sessizleşti. Ben nefesimi tuttum. Taylan cevap vermedi. Ama bana doğru yürüdü. Yavaşça. Yanımda durdu. Ve elini bileğime koydu. Bu dokunuş her şeyden daha netti. Aylin’in gözlerinden yaşlar boşandı. “Anladım…” dedi kısık bir sesle. “Ben fazlalıktım.” Kapıya yöneldi. Çıkmadan önce durdu. “Mutlu olacağını sanma.” dedi bana bakarak. “Bu ev kimseye mutluluk vermedi.” Kapı kapandı. Oda yeniden sessizliğe gömüldü. Taylan elini bileğimden çekmedi. “İyi misin?” diye sordu. İlk defa. Ona baktım. “Değilim.” dedim dürüstçe. Başını salladı. “Biliyorum.” Bir süre öylece durduk. Sonra sadece şunu söyledi: “Bu evde kimse seni ezemez. Buna izin vermem.” Ve ilk defa şunu hissettim… Bu sadece bir sahiplenme değildi. Bu, bir taraf seçmeydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD