4- Toplanan Kökler

860 Words
Odamdaki hizmetçileri umursamadan hızlıca içeri girdim. Mobilyaların hepsi yakında buradan çıkacağı için temizlik yapıyorlardı. Bir nevi… anılarımı söküp alıyorlardı. Her dokunuşlarında geçmişim biraz daha siliniyordu. “Alya Hanım, bu odada yeni evinizde olmasını istediğiniz bir mobilya var mı?” Elvan konuştu. Etrafa göz gezdirdim. Bodrum katta olmama rağmen saçma sapan küçük bir bahçem vardı. Tek nefes alabildiğim yer belki de orasıydı. “Bahçemdeki her şey… ve makyaj masam. Teşekkür ederim sorduğun için.” Sesim beklediğimden daha yumuşak çıkmıştı. Elvan başını salladı. Ben de telefonumun şarj aletini kapıp odadan çıktım. Koridora adımımı attığım anda ayak sesleri yankılandı. Merdivenlerden hızlı hızlı çıkan biri vardı. Sonra ses babama ait çıktı: “Alya! Bir dakika gel kızım.” Olduğum yerde durdum. İçimi istemsiz bir sıkıntı kapladı. Babama dönerken yüzümü nötr tutmaya çalıştım. “Efendim?” Bana yaklaşırken dudaklarının kenarı belli belirsiz kıpırdıyordu; sanki siniri biraz bastırılmış gibiydi. “Bu akşam misafirimiz var,” dedi. Bu cümle bile kalbimi yerinden oynatmıştı. Kimin geleceğini söylemese de belliydi. “Taylan Bey değil,” diye ekledi. “Amcasının adamları. Nikâh tarihini ve düğün hazırlıklarını konuşacağız.” Yutkundum. Kaçmak… imkânsızdı. “Tamam,” dedim sadece. Babam merdivenlere yöneldi, ben de çıktıktan sonra arkamdan bir kapı kapandı. *** Salona girdiğimde halalarım masanın etrafında bir şeyler hazırlıyordu. Ayşe halam beni görür görmez elindeki örtüyü bıraktı. “Kızım, saçını topla. Üstüne de düzgün bir şey giy. Birazdan misafir gelir.” Bir anlık sessizlik çöktü. Sanki herkes beni bekliyordu. Ben de kafamı sallayıp odama döndüm. Ama odama girdiğimde… Kapının önüme bırakılmış bir zarf gördüm. Beyaz, sade, şık. Üzerinde yalnızca bir harf vardı. T Elim istemsiz titredi. Zarfı açıp içindekini okudum. “Bu akşam gelecek olanlar önemli değil. Ben geleceğim günü sen anlarsın zaten. Sadece hazırlan. Yeni evinin bazı kurallarını yakında öğrenirsin.” — T Notu elimde buruşturdum. Neden böyle bir baskı uyguluyordu? Neden sürekli gölge gibi etrafımda dolaşıyordu? Korku mu? Sinir mi? Merak mı? Hangisinin ağır bastığını ben bile bilmiyordum. *** Gardıroba gidip daha sade bir şey seçtim: Beyaz bir bluz, siyah bir etek. Kendimi “misafir karşılayan bir robot” gibi hissettim. Saçımı toplarken kapı yeniden tıklandı. Bu kez Elvan’dı. “Alya Hanım… şey… Misafirler geldi.” Aynaya baktım. Giderek solan bir yüz… Yeni hayatına doğru zorla sürüklenen bir kız… Ve biri, karanlıkta beni izliyormuş gibi hissi… Derin bir nefes aldım. “Tamam. Geliyorum.” Ve kapıdan çıktım. Koridordan geçip merdivenleri inmeye başladım. Ayağımın her adımı, evin içinde yankılanıyor gibiydi. Aşağı indikçe konuşma sesleri netleşiyordu. Salona yaklaştığımda halamların fısıltıları kesildi. Herkes bir anda bana baktı. Ayşe halam elindeki örtüyü düzeltti. “Müsait dur kızım,” dedi göz ucuyla beni süzerek. Tonundaki gerginlik, ortamda bir şeylerin yolunda olmadığını belli ediyordu. Salondaki koltukta iki adam oturuyordu. İkisi de siyah giyinmiş, dik duruyordu. Belli ki Taylan’ın adamlarıydı. Beni görünce ayağa kalktılar. Babam da odanın diğer tarafından bana işaret etti. “Gel Alya,” dedi. “Misafirlerimizle tanış.” Zorlama bir gülüşle yanlarına yaklaşırken adamların gözlerindeki sertlik ürperticiydi. Biri diğerine belli belirsiz başını salladı. Sanki “Bu o” der gibiydi. Adamın biri konuştu: “Alya Hanım, Taylan Bey bu akşam gelemedi. Ama düğün hazırlıklarıyla ilgili bazı şeyleri netleştirmemiz gerekiyor.” Babam hemen söz aldı, sanki sabırsızlanıyordu: “Biz hazırız. Kızım da hazır.” Kalbim bir anlığına hızlandı. Ben hazır değildim. Hiç olmamıştım. Adam elindeki dosyayı açtı. “Düğün tarihini Taylan Bey belirledi. Nikâh iki hafta sonra.” O an içimde bir şey koptu. İki. Hafta. İki ay diye biliyordum. Bu… çok daha hızlıydı. “İki hafta mı?” dedim istemsizce. Sesim titredi, boğazım acıdı. Adam bana baktı, yüzünde hafif bir alay vardı. “Taylan Bey, beklemeyi sevmez. Ne kadar hızlı olursa o kadar iyi.” Babam başını onaylar şekilde salladı. Sanki bu evlilik onun için bir gurur meselesiydi. Ayşe halam bile bir anlığına nefesini tuttu. Hizmetçiler mutfağın kapısından bize bakıyordu. Gözlerinde merak değil… korku vardı. Adam dosyayı kapattı, bana bakarak ekledi: “Bu arada Alya Hanım… Taylan Bey gelmeden önce bir not iletmemizi istedi.” Bir anlığına kalbim duracak gibi oldu. Not mu? Adam cebinden küçük bir kâğıt çıkardı. Açıp okumaya başladı: “Bugün görünmeyeceğim. Ama her adımını biliyorum. Yeni hayatına hazırlan. Ben geldiğimde seni tanımış olacağım.” İçimde soğuk bir şey aktı. Adam kâğıdı bana uzattıktan sonra kapıya yöneldi. “Hazırlıklar yarın sabah başlar,” dedi. “Ve Alya Hanım… Taylan Bey bir istekte bulundu.” Durdu. Bana döndü. “Yeni evine taşınmadan önce üç gün burada değil, amcasının konağında kalacaksın.” Evin içi buz kesti. “Ne?” diye fısıldadım. Adam net bir ifadeyle tekrarladı: “Üç gün. Amca konağında. Taylan Bey öyle istedi.” Kalbim düzensiz atmaya başladı. Ayaklarımın altından zemin gidiyordu. Adamlar çıkarken, babam bana baktı. “Gördün mü? Her şey yolunda kızım. Sen de seveceksin bu hayatı.” Ben… o hayatı istemiyordum. Ama kimse bana sormuyordu ki. Halam yanıma sokulup kulağıma fısıldadı: “Korkma,” dedi. Ama sesi titriyordu. Korkmamamı isteyen herkes korkuyordu. Ben nasıl korkmayacaktım? *** Herkes dağıldığında salonda tek başıma kaldım. Yere düşen bir kağıt gözüme çarptı. Adamların notu değildi. Bu daha küçük bir şeydi. Eğilip aldım. Kısa bir cümle yazıyordu: “Uykunda seni izleyen bendim.” — T Elimden kağıt düşecek gibi oldu. Demek… Gece odama giren gerçekten oydu. Taylan. Bu kadar saf olamazdım. Ve artık saklanmıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD