7- Kapanın İçindeki Sırlar

1223 Words
Gözlerimi açtığımda odanın perdesinden sızan sabah ışığı yüzüme vuruyordu. Bir an nerede olduğumu unuttum. Sonra hatırladım. Burası kendi evim değil. Kendi odam değil. Kendi hayatım hiç değil. Taylan’ın ailesinin evi… Ve artık burası benim evimmiş gibi davranmam gerekiyordu. Yatağın ucunda bir tepsi vardı. Bir tabak peynir, birkaç dilim ekmek, bir termos çay. Kim getirdi? Ne zaman getirdi? Hiçbir fikrim yok. Ama ev sessizdi. Çok sessiz. Sanki koca evde tek başımaymışım gibi. Tepsiyi önümden itip yataktan kalktım. Kıyafetlerim dolaba yerleştirilmişti, ama kendi seçimlerim değil hepsi halamla alınan şeylerdi. Üstüme uzun, sade bir triko giyip kapıyı açtım. Koridor yine boştu. Aşağıdan sadece çatal-kaşık sesleri geliyordu. Benim için değil… Onların kendi kahvaltısı içindi belli ki. Merdivenlerden inerken iki hizmetçinin fısıldaştığını duydum. “Yeni gelin daha odasından çıkmamış.” “Kaynanaya göre biraz… şey… fazla sessiz.” “E Taylan Bey de sevmez böyle sessizi, biliyorsun.” Kalbim hop etti. Durdum. Beni fark edince sustular ama artık çok geçti. İçime yine o tanıdık öfke çöktü. Bir odaya doğru yürürken hizmetçilerden biri peşimden koştu. “Alya Hanım!” Durdum. “Evin kurallarını bilmeniz gerek, Taylan Bey’in annesi söyle dedi.” İçimden "tabii ki" dedim. Kız kağıdı uzattı: Birinci katın sağ tarafına izinsiz girilmez. Taylan Bey’in çalışma odasına kimse giremez. Ahır ve at çiftliği sadece izin alarak kullanılabilir. Akşam 22.00’den sonra evin içi sessiz olur. Aile odası, yalnızca misafir olduğunuzda kullanılır. “Gün içinde size bir görev verilirse yapmanız beklenir.” diye ekledi. Görev? Evlenmişim, hizmetçi olmuşum gibi. Kağıdı elimde buruşturup sessizce başımı salladım. Kız ürkmüş gibi hemen uzaklaştı. *** Evin salonuna doğru giderken yasak olduğunu söyledikleri tarafa baktım. Bir şey çekiyordu beni. Belki merak, belki inat. Koridorun sonundaki kapı hafif aralıktı. Oraya yöneldim. Adımlarım yankılanmasın diye yavaş yürüdüm. Kapıyı ittim. İçerisi karanlıktı ama perdeler açıktı. Tozlu bir oda… Pek kullanılmıyor gibiydi. Ama bir şey dikkatimi çekti. Masada bir fotoğraf çerçevesi. Yaklaştım. Fotoğrafta küçük bir çocuk… Yanında genç bir kadın… Ve arkalarında oturan yaşlı bir adam. Taylan’ın çocukluğu mu? Bilmiyordum. Ama fotoğrafın camı çatlamıştı. Sanki biri sinirle fırlatmış gibi. Masada bir defter vardı. Daha doğrusu bir günlük. Kalbim delice atmaya başladı. “Elini sürme.” “Okuma.” “Karışma.” Ama elim deftere uzandı bile. Tam açacakken arkamdan biri geçip gitti. Hızlı adımlar. Basılan bir merdiven sesi. Donakaldım. Elimi defterden çektim. Kapıdan baktım. Taylan’ın iki adamı yukarı çıkmıştı. Taylan’ın kendisi yoktu ama adamların aceleci hareketlerinden bir şeylerin ters olduğunu hissettim. Arkadan bir kadın hizmetçinin sesi geldi: “Alya Hanım, o tarafa gitmeniz yasak. Lütfen odanıza dönün.” Defter masanın üstünde hâlâ duruyordu. Demek ki bu evde benden saklanan çok şey vardı. Ve bu sadece başlangıçtı. Gözlerimi açtığımda odanın perdesinden sızan sabah ışığı yüzüme vuruyordu. Bir an nerede olduğumu unuttum. Sonra hatırladım. Burası kendi evim değil. Kendi odam değil. Kendi hayatım hiç değil. Taylan’ın ailesinin evi… Ve artık burası benim evimmiş gibi davranmam gerekiyordu. Yatağın ucunda bir tepsi vardı. Bir tabak peynir, birkaç dilim ekmek, bir termos çay. Kim getirdi? Ne zaman getirdi? Hiçbir fikrim yok. Ama ev sessizdi. Çok sessiz. Sanki koca evde tek başımaymışım gibi. Tepsiyi önümden itip yataktan kalktım. Kıyafetlerim dolaba yerleştirilmişti, ama kendi seçimlerim değil hepsi halamla alınan şeylerdi. Üstüme uzun, sade bir triko giyip kapıyı açtım. Koridor yine boştu. Aşağıdan sadece çatal-kaşık sesleri geliyordu. Benim için değil… Onların kendi kahvaltısı içindi belli ki. Merdivenlerden inerken iki hizmetçinin fısıldaştığını duydum. “Yeni gelin daha odasından çıkmamış.” “Kaynanaya göre biraz… şey… fazla sessiz.” “E Taylan Bey de sevmez böyle sessizi, biliyorsun.” Kalbim hop etti. Durdum. Beni fark edince sustular ama artık çok geçti. İçime yine o tanıdık öfke çöktü. Bir odaya doğru yürürken hizmetçilerden biri peşimden koştu. “Alya Hanım!” Durdum. “Evin kurallarını bilmeniz gerek, Taylan Bey’in annesi söyle dedi.” İçimden "tabii ki" dedim. Kız kağıdı uzattı: Birinci katın sağ tarafına izinsiz girilmez. Taylan Bey’in çalışma odasına kimse giremez. Ahır ve at çiftliği sadece izin alarak kullanılabilir. Akşam 22.00’den sonra evin içi sessiz olur. Aile odası, yalnızca misafir olduğunuzda kullanılır. “Gün içinde size bir görev verilirse yapmanız beklenir.” diye ekledi. Görev? Evlenmişim, hizmetçi olmuşum gibi. Kağıdı elimde buruşturup sessizce başımı salladım. Kız ürkmüş gibi hemen uzaklaştı. *** Evin salonuna doğru giderken yasak olduğunu söyledikleri tarafa baktım. Bir şey çekiyordu beni. Belki merak, belki inat. Koridorun sonundaki kapı hafif aralıktı. Oraya yöneldim. Adımlarım yankılanmasın diye yavaş yürüdüm. Kapıyı ittim. İçerisi karanlıktı ama perdeler açıktı. Tozlu bir oda… Pek kullanılmıyor gibiydi. Ama bir şey dikkatimi çekti. Masada bir fotoğraf çerçevesi. Yaklaştım. Fotoğrafta küçük bir çocuk… Yanında genç bir kadın… Ve arkalarında oturan yaşlı bir adam. Taylan’ın çocukluğu mu? Bilmiyordum. Ama fotoğrafın camı çatlamıştı. Sanki biri sinirle fırlatmış gibi. Masada bir defter vardı. Daha doğrusu bir günlük. Kalbim delice atmaya başladı. “Elini sürme.” “Okuma.” “Karışma.” Ama elim deftere uzandı bile. Tam açacakken arkamdan biri geçip gitti. Hızlı adımlar. Basılan bir merdiven sesi. Donakaldım. Elimi defterden çektim. Kapıdan baktım. Taylan’ın iki adamı yukarı çıkmıştı. Taylan’ın kendisi yoktu ama adamların aceleci hareketlerinden bir şeylerin ters olduğunu hissettim. Arkadan bir kadın hizmetçinin sesi geldi: “Alya Hanım, o tarafa gitmeniz yasak. Lütfen odanıza dönün.” Defter masanın üstünde hâlâ duruyordu. Demek ki bu evde benden saklanan çok şey vardı. Ve bu sadece başlangıçtı. Hizmetçinin uyarısıyla merdivenlerden aşağı indiğimde salonda yine kalabalığın olduğunu fark ettim. Taylan’ın ailesi günün çoğunu birlikte geçiriyordu ve ben de yeni gelin olarak ister istemez ortalarına düşüyordum. Sultan’ın —yani Taylan’ın annesinin adını bugün nihayet duydum. Hizmetçilerden biri “Sultan Hanım sizi çağırıyor,” deyince içimden şaşkınlıkla mırıldandım: “Demek adı Sultan…” Kendisi kadar ağır bir isimdi. Salona girdiğimde herkes yerindeydi. Zaten tanışmıştık ama bugün daha uzun uzun konuştular. Sultan Hanım beni keskin bakışlarıyla izledi, sanki ne düşündüğümü okumaya çalışıyordu. “Gel otur kızım,” dedi. Sesi yumuşak gibi görünse de altında başka bir şey vardı… baskı gibi… otorite gibi… Yanında oturan halası Mediha hafifçe elini salladı. “Gel güzelim, çekinme. Bizim ev kalabalıktır ama alışılır.” Neriman yenge başını salladı: “Gençsin daha, ama Karasoy evinin düzenine ayak uydurursun inşallah.” Hayri amca gür sesiyle araya girdi: “Bu evde herkes birbirine sahip çıkar. Sen de yabancı değilsin artık.” Bir tek anneannesi Şahver Hanım daha sakin ve yumuşaktı. “El kadar bebeyken büyüttüm bu evi… Şimdi seni de görmüş oldum,” dedi. Güldü hafifçe. “Allah bahtını açık etsin.” *** Salondan çıkıp mutfağa yönelirken koridorda iki hizmetçinin fısıldaştığını duydum. “Gelin hanım annesinin adını bugün öğrenmiş.” “E normal, buraya ait değil ki.” “Hele Taylan Bey’e bakışını gördün mü? Korkmuş gibiydi.” “Daha beteri var… Bu ev kolay ev değil.” Sözleri içimi yaktı. Kendimi göstermek için dönüp onlara baktım. Bir anda sustular. “Ben buradayım,” dedim sadece. Ne bağırdım ne azarladım. Ama söylediklerimin beni incittiğini anlamışlardı. Yine de arkalarını dönüp işlerine devam ettiler. Benim burada saygı görmem için çok yol vardı belli ki. *** Akşamüzeri kapıların açılıp kapanma sesi duyuldu. Hizmetçiler koşuşturmaya başladı. “Bey geldi!” “Taylan Bey içeri girdi!” Herkes toparlanırken ben koridorun kenarında durdum. Onu görmemeye yemin etmiş gibiydim… O da beni fark etmiyordu zaten. Taylan, iki adam ve bir hizmetçiyle beraber içeri adım attı. Üzerinde siyah bir gömlek, kirli sakal… Ama yine yüzüme bakmadı. Gözleri bir an bile benim tarafıma kaymadı. Sultan Hanım yanına gidip bir şeyler konuştu. Taylan sadece başını salladı. Sonra merdivenlerden yukarı çıktı. Bu evde varlığı hissedilen ama hiçbir zaman yaklaşamayan bir gölge gibiydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD