Herkesin birden susması, Sultan Hanımağa’ nın elindeki fincanı yavaşça masaya bırakışı, çalışanların başını eğişi... Odadaki hava bir anda değişti. Ben öylece yerimde kaldım. Gelen kadına baktım. Kadın mıydı? Genç kız mıydı? Arada bir yaştaydı sanki. Benden büyük görünüyordu ama öyle yaşlı da değildi. Uzun boylu, dimdik duruyordu. Üzerinde şehirli bir kadının şıklığı vardı. Elinde bir çanta, yüzünde “her şeyi biliyorum” der gibi bir ifade... Gözleri doğrudan bana çevrildi. Gülümsedi. Ama bu gülümseme samimi değil, sorgulayıcıydı. Yargılayıcı da değil ama mesafeli. “Demek sensin…” dedi. Cümlesi yarım kaldı. İsmini söylemedi. Zaten ne desem ben de bilmiyordum. Kalbim hızlandı. Bu kız kimdi? Kendime sorarken, göz ucuyla diğerlerinin yüzüne baktım. Sultan Hanımağa başını öne eğmişti. Bir şe

