"Agit, sen ne yapıyorsun?" dedi Gülsüm ve hemen yanıma geldi. Sesi sert değildi ama endişeli bir ton vardı içinde. Ben hala duvar kenarında, saçlarımın kesildiği o uğursuz köşede titriyordum. Gözümde yaş yoktu ama içim sanki bin parçaydı. Agit ise yaptığı şeyin ağırlığını taşır gibi hiç durmadı. Sanki az önce elinde makasla bir can parçalamamış gibi, dudaklarını küçümseyici bir ifadeyle bükerek; "Çok mu aradın bu kızı gerçekten?" dedi. "Hatırın olmasa beş dakika kalamazdı bu evde." Yüreğimdeki öfkeyi tırmandıran sadece sözleri değil, o umursamaz tonuydu. Sanki ben bir paketmişim gibi. Bir kutu süt gibi. Tarihi geçmişse çöpe atılacak, bozulmamışsa raflarda kalacak. Üstelik beni karısı istedi diye seçmesi hala mantıklı gelmiyordu. Gülsüm ona baktı. Gözleri hala o sabırlı kadını oynuyo

