Bölüm 6

1329 Words
Virginia Pencerenin kenarından giren soğukluk vücuduma değerken hissetmiyordum sanki. Ne titreme ne de üşüme hissi vardı bedenimde. Sadece tenime değen rüzgar bir gıdıklanma hissi bırakıyordu. Gözlerim yorgunluktan kapanırken kapının açılmasını duymazdan gelerek pencereden bakmaya devam ettim. "Virginia!" Emma'nın önce heyecanlı sesini duymuş, bir saniye geçmeden hızla önümde belirmişti. Ellerini avucumda topladığım ellerimin üzerine koyarken elleri titriyordu. Birden omzuma sarılması ile hafifçe sarsıldım, onu itme dürtüsü ile savaşırken aynı hızla geri çekildi. "Virginia! Ne olduğuna inanamayacaksın!" umursamadan aynı pozisyonda dururken bana aldırmadan devam etti. "Bir akrabam var!" dediği ile ona döndüm. "Ne?" şaşkın bakışlarıma gülümseyerek karşılık verirken; "İmkansız göründüğünü biliyorum! Ama benim bir akrabam var Virginia! Bayan Emiliy'le konuşmaya gelmiş beni yanında istiyor." Emma heyecanla konuşurken gözlerimde ki korkuyu belli etmemeye çalıştım. Gidecek miydi? Ben ne yapacaktım? "Bugüne kadar neredeymiş?" "B-Bilmiyorum benden yeni haberi olmuş olmalı." yalan söylediği her halinden belli olurken başımı iki yana salladım. "Kendini kandırma. Seni sevdiği için yanında istemiyor." içimden susmamı söyleyen sesimi dinlemedim. "Neden böyle söylüyorsun? Bizim bir şansımız va-" şansımız? o onun akrabasıydı, benim değil. "SENİN VAR! BENİM DEĞİL! O SENİN AKRABAN BENİM DEĞİL!" Bir anda bağırmam ile Emma geri çekilirken ayağa kalktım. Sakinleşmek için ileri geri yürürken Emma "Önemli olan sensin! Önemli olan benim ! Biziz Virginia! Asıl önemli olan ikimiziz ben sadece onu tanımak istiyorum sonra belki sadece ikimiz-" "Belki? Hani sadece ikimiz olacaktık? İki dakika önce varlığından bile haberin olmayan bir adamla için beni mi terk edeceksin? " Emma sanki dünyanın en zor konuşmasını yapıyormuşuz gibi derince iç çekti. "Neden bu kadar bencilsin?" dediği şey ile gözlerine şaşkınlıkla baktım. "Bencil? Asıl bunu söylemesi gereken benim! Beni böyle bir zamanda yarı yolda bırakan sensin!" Emma kolumu tutsa da hızla elini attım. "Beni anlamak istemiyorsun, eğer senin karşına da bir anda akraban çıksaydı." Öyle bir ihtimal yoktu. Olsa bile onu bırakmazdım. "seni bırakmazdım". "Tanrı Aşkına Virginia seni bırakmıyorum sana benimle gelmeni teklif ediyorum ." saçma teklifi ile derin bir nefes aldım. Göğsümde ki acı büyüdü. Emma neden beni anlamıyordu? Hiç tanımadığım onunda tanımadığı bir adamla yaşayınca eline ne geçecekti? İsminden başka bir şey bilmediği bir adamla ne paylaşabilirdi? Bu ilişkide ben kimdim? Yoktum bile. "Neden? hiç tanımadığım bir adamla aynı evde sığıntı gibi yaşamak için mi? Emma vicdanını rahatlatmak için bunu söylüyorsun. Kabul etmeyeceğimi sen de çok iyi biliyorsun." dedim. Emma "Çok kısa bir süre olacak Virginia." dedi. "isterse 1 gün olsun Emma! Ben istenmeyen biri gibi hissetmek istemiyorum. Seni bile severek yanına almıyor! Eğer seni istemeyen, tanımadığın bir adamın yanında sığıntı gibi yaşamak istiyorsan sen bilirsin!" Emma bunları söylediğime inanmıyormuş gibi bana baktı. "Canın çok yanıyor Virginia! Biliyorum inan bana benimde ama hayat sadece bu aptal yerden ibaret değil!" "Senin bu aptal yer dediğin yer bizim evimizdi! Biz burada yıllarımızı geçirdik! Üstelik burada Rose'da vardı!" "Öyle demek istemedim! Ben hayata devam etmek istiyorum Virginia! O küçük kızı asla unutmayacağım ama... emin ol oda bunu isterdi." biliyordum, dediklerinin doğru olduğunu bende çok iyi biliyordum. Ama lanet olsun! Sanki... Sanki içimde bir yer her şeyden umudunu kesmişti. Buradan gitmek için gün sayan kıza ne olmuştu? Bilmiyordum? Emma çekmeceyi açıp kağıda bir şeyler yazdıktan sonra bana döndü. "Gidiyorum Virginia, ama her saniye seni bekleyeceğim. O eve gelme tamam kabul ama ben hesaplaşmamı bitirdiğimde beni bul." bunları söyledikten sonra kapıya doğru ilerledi. Bu kadar kolay mı gidecekti? koşup önünde durmayı , gitmemesini istemeyi, yalvarmayı gerekirse ayaklarına bile kapanmayı istiyordum ama biliyordum hiçbiri onu durdurmayacaktı. Kapı kapandığında sonsuz boşlukta daha da derine battığımı biliyordum. Masada duran kağıdı elime aldım, üzerinde bir adres ve telefon numarası vardı. Asla oraya gitmeyecektim ama onu sonsuza kadar kaybedemezdim de. Kağıdı alıp dolabımın en gizli yerine koydum. Huzursuz uykumdan polisin siren sesleri ile kalkarken doğruca pencereye gittim. Polis arabaları sıraya dizilmiş halde orada dururken kızlarla birbirimize baktık. "Neden geldiler?" "Farkında mısın? Burada küçük bir kız öldü, üstelik bizim gibi biri değil." lafın sonunda üzülüp üzülmediğimi görmek için bana bakarken kimseye bakmadan kapıdan çıktım. Merdivenlere otururken polislerin konuşmalarını duyabiliyordum. "Senin için geldiler Rose"diye mırıldandım. Gülümserken gözlerimi kapattım, onu unutmadılar onu gördüler. Asıl suçlu kimdi? Bu olayda kaç suçlu vardı? Babası derken bile kalbimin sıkıştığı adam Rose'un adını bile söylemediği adam suçlu değil miydi' peki ona ne olacaktı hiçbir şey belki de sadece çok önemsediği kariyeri zedelenirdi. Onu da parasıyla hallederdi. Adalet asla tam olarak sağlanamayacaktı. Daha fazla düşünmeden kapıyı acıp aşağı indim. Uzun boylu yapılı bir adam Bayan Emily ile konuşurken birkaç adım uzakta durdum "Burada bir çocuk öldü. Bunun nasıl bir suç olduğunun farkında mısınız?" "Ah! Memur bey... günlerdir acı içindeyiz lütfen suçlusu bizmişiz gibi konuşmayın çocuğun... doğuştan hastalığı olmalı." sahte gözyaşları ile kurduğu cümle midemi bulandırırken sonda söylediği cümleyi duymamla kaşlarımı çattım ve ikinci kere düşünmeden onlara ilerledim. "Pardon? Hastalık? Bu kadar yalancı olduğunuzu bilmiyordum Bayan Emily." adını alayla söylerken bana susmamı işaret ederek baktı. Memur "Ne demek istiyorsun?" dediğinde ona döndüm. "Memur bey eğer gerçeği öğrenmek istiyorsanız beni dinleyin. " Memur devam etmemi işaret ederken "Seni dinliyorum." dedi. Gözlerimi kapattım ve açtım. "Rose... Eminim babasının kim olduğunu biliyorsunuzdur. Çok zengin biri, her zaman buraya para gönderdi burada ne kadar güzel olabilirse, iyi bir şekilde büyüyebilmesi için ama Bayan Emily... her parayı cebine attı. Rose o gece Bayan Emily paraların keyfini sürerken soğuktan evet soğuktan öldü. Onu ısıtamadığımız için öldü. Dalton olacak o adam ise buranın görevlisi, onu görmezden geldi. Gerçek bunlar" dedim. Bayan Emily korkuyla bana bakarken Memur elini sevecen bir tavırla omzuma koydu. "Arkadaşın için çok üzgünüm... Teşekkür ederim." ona doğru gülümsedim ve arkamı döndüm. Memur "Bayan Emily bizimle karakola geliyorsunuz. Dalton denen adamı da bulun." derken Bayan Emily'nin çırpınışları kulağıma geliyordu. Kelepçe seslerini duyabiliyordum. Sanki Rose için bir şey yapabilmiştim. İçimde bir yer rahatlamıştı. Kalbimin acısını bir nebze almıştı. Ben hayatımda ilk kez bir şey başarmıştım. 1 ay sonra Salıncakta otururken yere değen ayaklarımı izliyordum. tamı tamına bir ay geçti. Rose ve Emma gideli. İnsan her şeye alışır diyorlardı. Onun yatağının boş olmasını görmeye alışmaya çalışıyordum ama acı hiçbir yere gitmiyor beni rahat bırakmıyordu . Emma... Tüm hayallerimin baş karakteri olan kız gitmişti. Üstelik hiç tanımadığı bir adam için. Bırakmak bu bakar kolaydı belki de belki ben her şeyi tersten görüyorumdur. Geçen zamanda tam da tahmin ettiğim gibi Albert'ın adı gazetelerdeydi. İtibarını büyük ölçüde zedelemişti ama bir gün geçmeden yaptığı iyiliklerle dolu haberler patlamaya başlamıştı. Bayan Emily sorgulandıktan sonra serbest bırakılmıştı ama yetimhane elinden alınmıştı ve o günden beri ne onu ne de Albert'ın görüyordum. Yetimhane artık tam anlamıyla ıssızdı. Çoğu kız 18 yaşına girmişti,benim gibi.Herkes teker teker yetimhaneden ayrılırken ben hala buradaydım.Elbette yetimhane tekrar satılırsa buradan gitmek zorunda kalacaktım ama şuan gitmek için can atmıyordum. Geri kalan birkaç kız zaten kötü olan kaderlerine lanet ederken Bayan Emiliy'nin gitmesine sebep olduğum için benden nefret edip,bana tavır koyuyorlardı. Onlarla aynı odada uzun süre kalamıyordum. Ama yaptığım şeyden pişman değildim. Sıkıntıyla gökyüzüne bakarken esen rüzgar saçlarımı birbirine karıştırıyordu. Ayağa kalkıp kırılmış kapıya baktım. Çıkıp gitmek ne kadar kolaydı. Birkaç adım ve artık bir yetimhaneli değildim. Ama sanki eskisinden bile güçlü kilitler vardı. Araba motorları sesleri ile kaşlarımı çattım. Kim olabilirdi ki? Dizili bir şekilde buraya gelen siyah renk lüks arabalar teker teker sıraya dizilmişti. Korkuyla geri çekildiğimde en önde ki arabadan adam ile istemsiz durdum. Kapısını açan adamla konuşurken açık ceketinin düğmesini ilikliyordu. Başını sallayıp benim olduğum tarafa döndüğünde heyecanla yutkundum. Yetimhanenin dış cephesine bakarken kaşları çatıktı. Gözleri koyu mavinin tonuyken yüzü daha yeni tıraş olmuş gibi bembeyazdı. Ama alnında ki hafif kırışıklıklar buradan belli oluyordu. Benden 10, 20 yaş büyük olduğuna emindim. Bu karşılaştırmayı neden yapıyordum? Neden umurumdaydı ki? Bilmiyordum. Tek bildiğim iki şeyi aynı anda istememdi. Bir yandan gözlerinin üzerime değmesini ve beni görmesini istiyordum diğer yandan ise beni bu şekilde görmemesi için neredeyse saklanmak istiyordum. Tam o an bakışlarını bana çevirdiğinde bacaklarımın titremesini durdurmak için ellerimi iki yandan sıktım. Yüzümü incelerken ne düşündüğünü merak ediyordum. Muhtemeln sefil bir çocuk olduğumu düşünüyordur. Bu düşüncemden nefret ederken bakışlarımı kaçırdım. Hala bana baktığını hissedebiliyorken kalbimin atışı kulağımı sağır ediyordu. Bana ne olmuştu böyle? Sizce? Aşk... Aşk olabilir mi? İlk görüşte aşka inanır mısınız? Yoksa Virginia'nın hissettiği başka bir şey mi?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD