ACI GERÇEKLER
Sıla Işık
On sekiz yaşında, 1.62 boyunda, standart vücut hatlarına sahip bir kızım. Hafif kıvırcık kumral saçlarım, iri yeşil gözlerim ve küçük fındık burnumla arkadaşlarımın söylediğine göre güzel biriyim. Özellikle de gözlerimden çok bahsederler.
İzmir, Bayraklı’da babam ve üvey annemle tek katlı bir evde yaşıyorum. Bu yıl liseyi bitirdim. Üniversite sınavına gizlice girdim; çünkü babam ve Aslı’nın bundan haberleri olsaydı asla izin vermezlerdi. Günlerce saklanarak çalıştım, büyük bir heyecanla sınava girdim. Sonuçların açıklanmasına hâlâ bir aydan fazla var ama şimdiden hayalini kuruyorum: Kazandığımda biriktirdiğim parayla buradan çekip gideceğim ve kendime yeni bir hayat kuracağım.
En büyük hayalim ünlü bir aşçı olmak. Annem de ölmeden önce aşçılık yapıyordu. Belki tanınmış biri değildi ama benim gözümde gördüğüm en iyi aşçıydı. El lezzetimi ondan aldım. Belki de bana bıraktığı tek miras bu. O yüzden hayalimin peşinden gitmek ve gerçekleştirmek için ne gerekiyorsa yapacağım.
---
Annemin ölümünden sonra hayatım karardı. Daha kırkı çıkmadan babam evlenmişti, üstelik Aslı gibi biriyle… O kızıl saçlarıyla tam bir şeytandı. O günden sonra evimiz benim için bir cehenneme döndü. Babam arkamda durmadığı için Aslı’nın her türlü eziyetine katlanmak zorunda kaldım. On sekizime kadar dayağı, hakareti, hor görülmeyi tattım.
Bir ay önce on sekizime girdim. İnsan bu yaşın en güzel yıllarını hayal ederken benim için korkulu bir rüyaya dönüştü. Çünkü bu, evlendirileceğim yaş demekti. Mahallemizin belalı tiplerinden Tekin, on beş yaşımdan beri peşimdeydi. Tek minnet duyduğum tek şey, babamın “On sekizine girmeden vermem” sözünü tutmasıydı. Böylece üç yıl boyunca ondan kurtulabildim. Ama her fırsatta önüme çıkıp:
“Ne kadar kaçarsan kaç, sonunda benim olacaksın.”
diye kulağıma fısıldıyordu.
Ona varmak gibi bir niyetim asla olmadı. Üç yıl boyunca sabrettim, plan yaptım, para biriktirdim. Aslı elime geçen paraları almaya kalktığında her defasında üçte birini verip gerisini sakladım. Benim yalan söylemeyeceğimi düşündüğü için inandı. Ama yanılıyordu.
---
O gün, çalıştığım restorandan eve döndüğümde Aslı evin içinde dört dönüyordu. Beni görür görmez üstüme yürüdü:
“Nerede kaldın kız? Az sonra Tekin seni istemeye gelecek, sen ortalıkta yoksun!”
O an kulaklarım uğuldadı, ayaklarımın altı kaydı. Bu anın geleceğini biliyordum ama bu kadar erken olacağını düşünmemiştim. Demek ki Tekin sonunda babamı ikna etmişti. Aslı’nın gözlerindeki parıltıdan anladığım kadarıyla bu işin arkasında para vardı. İçim korkuyla kaplandı.
Üniversite başvurumun sonucu ortada yoktu, kalacak yerim hazır değildi… Ama Tekin bu akşam yüzük takmaya gelecekti. Hazırlıksızdım, çaresizdim. Şimdilik tek yapabileceğim şey, susmak ve dikkat çekmemekti. Ama içimden söz verdim: Gerekirse polise gideceğim, hem bu aileden hem de o adamdan kurtulacağım.
---
Dolabımda elbise sayısı bir elin parmağını geçmiyordu. O gün üzerime kalın askılı, önü düğmeli krem elbisemi giydim. Saçlarımı tarayıp at kuyruğu yaptım. Ne makyajım vardı ne de hevesim. Kapı zili çaldığında Aslı odama daldı:
“Hâlâ süsleniyorsun mu? Anlamadın mı sen, ne yaparsan yap bir şeye benzemezsin!”
Üstüme baştan aşağı bakıp küçümseyici bir kahkaha attı.
“Haydi, kapıda ağaç oldular. Bari gülümse de adam seni görünce kaçmasın.”
Derin bir nefes alıp içimden “Ya sabır” dedim. Kapıya doğru yürüdüm. Açmadan önce içimden dua ettim: Keşke görür görmez vazgeçip gitse.
Ama olmadı. Kapıyı açtığımda elinde kırmızı güllerle Tekin duruyordu. O pis sırıtışıyla, ağzını yayarak, “Üç yıl beklettiğin yetmedi, kapıda da mı bekletiyorsun beni fıstık?” dedi.
İçimdeki öfkeyi kusmamak için kendimi zor tuttum. Kenara çekilip girmesine izin verdim. Zoraki bir gülümsemeyle buketi aldım. Kırmızı gülden nefret ederim, hele ki ondan geliyorsa…
Aslı ise sanki altın bulmuş gibi üzerine atladı:
“Hoş geldin damat, buyur geç içeri. Bizim kız heyecandan buyur edememiş seni!”
Tekinsiz Tekin yüzündeki pis sırıtışla gizlerini benden ayrmadan
"önemli değil abla ben onun için üç yıl bekledim biraz da kapısında beklerim ne olacak"
Arkasından söylenerek salona girdim. Tekin içeri girer girmez babamın elini öptü, ağır ağır konuşmaya başladı. Babamın gözleri parlıyordu. Çünkü biliyordum, kızını satıyordu. Tekin, beni parayla satın almıştı.
Dakikaları sayıyordum. Bu gecenin bir an önce bitmesini istiyordum. Bir an önce Bahar’a gidip her şeyi anlatmalıydım. Şimdilik tek güvencem, onun yanında kalabilmekti.
---