Askeriyeden geleli çok olmuştu. Evin sessizliği, üzerime bir battaniye gibi örtülmüştü. Kapıyı kapattığımda dışarıdaki dünyanın tüm gürültüsü ve karmaşası içerideki bu ılık, dingin huzura yenik düşmüştü. Ayakkabılarımı çıkarırken her bir kasımın ağırlığını daha çok hissediyordum. Gün, bedenimi ve zihnimi demir bir tokmak gibi dövmüştü. Sırtımda bir ağrı, ayaklarımda tatlı bir uyuşukluk vardı. Tek düşünebildiğim, akan sıcak suyun altında kaybolup gitmek, buğulu camların ardında tüm yorgunluğumu akıtıp atmaktı. "Yaren." Dönüp baktığımda Atahan, koridorun loş ışığı altında, kapıya yaslanmış beni izliyordu. Gözlerinde, günlük telaşesinin ardına saklanmış, şimdi ortaya çıkmak için fırsat kollayan bir yoğunluk vardı. Gölgeler, keskin çene hattında ve geniş omuzlarında oynaşıyordu. "Git din

