Üzerime ince bir hırka aldım. Evden çıkarken sokakta ağır ağır yürüdüm. Hava kararmıştı, rüzgâr saçlarımı savuruyordu. Henüz adımlarımı hızlandırmamıştım ama uzakta far ışıklarıyla aydınlanan gri arabanın kenarında bekleyen silueti gördüğümde kalbim hızlandı. Elinde yarısı dolu bir su şişesi vardı. Omuzları hafifçe eğikti, bakışları karanlığın içinde belli belirsiz seçiliyordu. Yaklaştığımda dudaklarımda zayıf bir gülümseme belirdi. “İyi akşamlar.” dedim, sesim beklediğimden daha sakin çıkmıştı. Atahan başını hafifçe eğdi. “İyi akşamlar.” diye karşılık verdi. Adımlarım yavaşladı. Gözlerimi ondan ayırmadan sordum. “Bir şey mi oldu? O yüzden mi çağırdın beni?” Bakışlarını kaçırmadan arabanın kapısını açtı. “Arabaya geç.” dedi sadece. Bir an tereddüt ettim ama sesindeki ton beni sorg

