Yıldız kaydığı an Elif’in akıllı saati alev gibi ısındı. Bileğinde mor bir mühür belirdi. Kemal’in gözleri karardı.
“Bu mümkün değil…” diye fısıldadı.
“Neymiş mümkün olmayan?” diye sordu Elif.
Kemal geri çekildi. “Zaman seni seçti. Sen artık sadece bir yolcu değilsin… bir Büyü Taşıyıcısısın.”
O anda havayı yaran bir at kişnemesi duyuldu. Zırhlı bir süvari tepenin yamacında belirdi. Altın işlemeli kaftanı, soğuk bakışları ve elindeki hilalli kılıcıyla Kemal’e meydan okur gibi duruyordu.
“Onu bana ver,” dedi sert bir sesle. “Saray için.”
Kemal’in yüzü gerildi.
“Bu benim savaşım değil, Emir Alp. Saray zamanla oynamamalı.”
Elif şaşkınlıkla ikisi arasında gidip geldi. Emir Alp… güçlü, karizmatik, tehlikeli. Bakışları Elif’inkilere değdiğinde kalbi istemeden hızlandı. Bu, hoşuna giden ama suçluluk hissettiren bir çekimdi.Aşk Üçgeni
Kemal zamanın büyüsünü koruyan bir muhafızdı. Emir Alp ise Osmanlı’nın geleceğini garanti altına almak isteyen gizli bir tarikatın üyesiydi. İkisi de Elif’e farklı şekillerde ihtiyaç duyuyordu… ama kalpleri de işin içindeydi.
Kemal Elif’e sessizce yaklaştı.
“Onun yolu kanla yazılır.”
Emir Alp atından indi.
“Benim yolum tahtla.”
Elif ilk kez gücünün farkına vardı. Elini kaldırdığında hava dalgalandı, toprak yarıldı. Zamanın içinden görüntüler aktı: Gelecek savaşlar, yıkılan şehirler, kaybolan aşklar.
Gözlerinden yaş süzüldü.
“Ben kimse için silah olmayacağım.”
Büyünün Uyanışı
O gece Elif rüyasında kampüsü gördü. Bilgisayar hâlâ açıktı. Oyunda “Çıkış” tuşu yanıp sönüyordu. Ama Kemal de oradaydı… zincirlerle zamana bağlı, yavaş yavaş siliniyordu.
“Geri dönersen,” dedi Kemal rüyasında, “beni unutursun.”
“Kalırsa?”
“Dünya değişir.”
Sabah olduğunda Elif’in saçlarının arasında gümüş bir tutam belirmişti. Artık zaman onu işaretlemişti.