11. Bölüm "İşkence"

1138 Words
Selvi VARDAR, Demir'in bana karşı ifadesiz ve soğuk tavırlarının görev icabı olduğunu biliyordum. Beni kahreden şey ise bana karşı ölümüne yapılan her hamleye sessiz kalışıydı. Ben de istihbaratçıydım ama sırf geçmişte bir görevimizde beni kıskandığı için ortalığı ayağı kaldıran adamın şimdi sesi çıkmıyordu. Elimdeki silah ile sarayın çıkışını ararken temkinli ve teyakkuzda ilerliyordum. Her yer örgüt elamanları kaynıyordu. Boş bulduğum bir meridvenden aşağı inerken büyük bir salona çıktım o sıra iki tane maskeli siyah kamuflajlı adam bir anda beni fark edip otomatik silahlarını bana çevirdiklerinde onlardan önce davranıp birini elinden diğerini bacağından vurup yanlarından koşarak geçmeye çalıştığım da karşıma iki adam daha çıktı. ikisini daha indirdiğim de aksilik bu ya kurşun bitmişti. Köşeye fırlattığım otomatik silahı, koşturup çıkış atmaya koyulduğumda bir koridora girdim. Üç adam bekliyordu arkaları dönük bir şekilde, sessizce yaklaştım ve en uzakta durmanın boynunu seri bir şekilde çevirip kırarak etkisiz hale getirdim. Bir diğeri beni fakr ettiğinde koşarak gidip üzerine doğru hamle yapıp zıplayarak omuz ve boyun girintisini bacaklarımın arasında sıkıştırıp düşmesini sağlayıp sonra yere doğru beraberinde düşerken boynunu kırdım. En son üçüncü adam bana silah doğrultuğunda yerdeki adamın silahını refleks ve seri bir şekilde kapıp kafasına sıktım. Belli ki beni vurmasını engelleyen bir şey vardı ve onu durdurmuştu. Ama beni değil. Koridorun sonuna geldiğimde artık çıkış yoktu duvara bir tekme geçirdiğim de arkamdaki sesle elimdeki silahı sıkıca tutup nişan alarak dönmem bir oldu. "Yolun sonuna geldin. Dur artık!" dedi Demir bir yabancı gibi kalabalıklaşıp üzerime doğru geldiklerinde hepsi silahlıydı. İçlerinden biri ben fark etmeden bileğimi sıyıracak şekilde ateş ettiğinde silah elimden düştü. Demir hemen atılıp "Durun! " deyip endişe ile daha sonra tekrar soğuk haline dönüp, "Dikkatli yaklaşın. O eğitimli" dedi. Alaycı bir şekilde bileğimi acıyla tutarak tıslayıp güldüm. Şu hale bak gözlerinin önünde beni vuruyorlardı ama beni koruyacağına bu teröristlere dikkatli olmalarını söylüyordu. Sen gerçekten kimsin Demir? her şeyini bildiğim o adam mıydın vatanına bağlı? yoksa çıkarları uğruna bir hain mi? Ben sana bu kadar aşıkken sen beni mi kullandın ? İki iri yarı adam beni tüm direnmeme tekmelerime ve yumruklarıma rağmen zapt edip bilmediğim bir karanlık hücreye götürdüler. Demir ,ben götürülürken yine sessiz ,yine soğuktu. Beni getirdikleri hücre nemliydi. Taş duvarlar, paslı bir zincir , bir Demir sandalye ve tek bir ışık. Kollarım bağlandı, gözümün altına sert bir darbe indi. Kan dudağıma ulaştığında tükürdüm. İlk değil, son da olmayacaktı. Kapı açıldı. İçeri uzun cübbeli, beyaz sakallı biri girdi. Örgüt lideriydi. Yüzünde kibir, gözlerinde ateş vardı. Yanında Demir… ama yine o mesafeyle duruyordu. Ne göz göze geldi benimle… Ne bir adım attı. Ve işkenceler başladı. Önce tırnaklarımın arasına tahta çubuklar soktular. Sonra elektriği denediler. Vücudum her şokta kıvrıldı. Ama gözlerimi kapatmadım. Onlar yıkmak istedikçe ben kendimi topladım. Bir kadın, hem de bir istihbaratçı kadın kolay düşmezdi. Demir köşede duruyordu. Ellerini yumruk yapmıştı. Ama tek kelime etmedi. Bir gün, bir gece, bir ömür gibi geçti. Sonunda lider önümde eğildi. Gözlerimin içine baktı. Teni, kanıma bulanmıştı. “Kime çalışıyorsun?” dedi. “Hangi şebeke seni buraya gönderdi?” Derin bir nefes aldım. Ağzımda kan vardı. Ama içimde hâlâ bir kıvılcım yanıyordu. Dudaklarımı ıslattım. Ve sesi duyabildiğim kadar güçlü fısıldadım: “Hilal-i Ahmer’e...” dedim. Elbette vatanımı satmayacaktım. Gözleri bir an duraksadı. Bu kelimeyi beklemiyordu belli ki. Ama ben daha fazlasını söylemedim. Çünkü gerek yoktu. O an bir sopa daha indi belime. Acıdan gözlerim karardı. Dünya yavaşça üzerime çöktü. Sanki bedenim değil, ruhum parçalanıyordu. Karanlık sancağı indi üzerime. Ama içimden yalnızca bir ses geçiyordu… 'Demir… sen oradaydın. Ve hiçbir şey yapmadın.' Karanlığın içine düşerken adını içimden geçirdim. Son kez. *** Gözlerimi acıyla araladığımda, beyaz bir odadaydım. Ellerim yine bağlıydı. Artık acı hissetmiyordum. Muhtemelen ya bayılmamın üzerinden uzun bir zaman geçmişti ya da yeni bir işkenceye hazırlık için tüm ağrılarımı bastıracak ilaçlar verilmişti. Her iki ihtimal de iç açıcı değildi. Kapı aralandığında, başımı hafifçe kaldırarak baktım. Demir üzerini değiştirmişti; her zamanki gibi siyah bir takım elbise giymişti. Yanında beyaz önlüklü, genç ve güzel bir kadınla birlikteydi. Önde ise elleri arkasında kenetli, elli altmış yaşlarında, sert bakışlı bir adam duruyordu. Demir ve kadın, onun bir adım gerisinde, sessizce bekliyorlardı. “Selvi Kara… Demek Türkiye için kurduğumuz NATO'dan çıkarma planlarını üç günde alt üst eden o ajan sensin,” dedi adam. Cevap vermedim. Sesim kısıktı, çatallaşmıştı. Yine de birkaç saniye sonra zorla da olsa konuştum: “Kimsin sen? Benden ne istiyorsun?” Adam, ruhsuz bir şekilde gülümsedi. Gülümsemesi bir psikopatınkini andırıyordu. Ardından aniden ciddileşerek konuşmaya başladı: “Ben Zafir Rezvan. İsrail ve Amerika’nın Büyük Orta Doğu Projesi’nin, Orta Doğu’daki en büyük ayaklarından biriyim. Türkiye, bu proje için en büyük engel. Savunma sanayisindeki ilerleyişi, bölgedeki planlarımızı tehdit ediyor. Biz de Türkiye’yi yerel haber kanalları aracılığıyla savaş suçlusu ilan edecektik. Manşet bile hazırdı: ‘Türkiye Orta Doğu’da Sivillere Kıyım Yaptı’. Bu haber, NATO’dan çıkarılmaları için yeterli olurdu. O zaman İsrail’in Türkiye’ye savaş açmasının önünde hiçbir engel kalmazdı.” Bunları bana neden anlatıyordu? Ajan olduğumu biliyordu, konuşmaması gerektiğini öğrenmemiş miydi? Zafir, önümde eğildi. Gözlerimin içine baktı. “Bunları neden mi sana anlatıyorum?” dedi alaycı bir sesle. “Çünkü sana öyle bir ceza vereceğim ki… Buraya neden geldiğini, kim olduğunu, geçmişini, bugününü… hiçbirini hatırlamayacaksın.” Sonra arkasını dönüp çıktı. Odanın içinde sadece Demir ve beyaz önlüklü kadın kalmıştı. Kadın, elinde bir şırıngayla yanıma yaklaşınca geriye çekilmek istedim ama vücudum tepki vermiyordu. Ellerim, ayaklarım, her yerim bağlıydı. Vücudum yara bere içindeydi. Gözlerim, umutsuzca Demir’e döndü. “Seni asla affetmeyeceğim, Demir!” diye bağırdım. Kadın, şaşkınlıkla duraksadı. Demir’e dönerek sordu: “Demir de kim, Baver? Ne diyor bu kadın?” Kadının o anki şaşkınlığı, Demir’in hâlâ görevde olduğunu kanıtlamıştı. Ama geçmişim hafızamdan silinirken onun hiçbir şey yapmamasına kırılmıştım. “Nereden bileyim ben? İşini yap hadi. Zafir bizi bekliyor,” dedi Demir soğuk bir sesle. Kadın şırıngayı koluma batırdığında, gözlerim yavaş yavaş bulanıklaştı. Kafam ağırlaşıyordu. O çıktıktan sonra Demir hızla yanıma gelip yüzümü avuçlarının arasına aldı. Bilincimi kaybetmeden önce fısıldadı: “Her şey vatan için, sevgilim. Sana söz veriyorum… sana sıfırdan temiz bir geçmiş vereceğim.” Gözlerim karardı. Her şey karardı. O günden sonra her gün düzenli olarak vücuduma adını bilmediğim ilaçlar enjekte edildi. Bazen ameliyathane benzeri bir yere götürülüp beynime elektroşoklar veriliyordu. Beyaz bir odaya bırakılıyordum. Ardından bir kadın gelip bana sürekli “Erbil’de bir köyde öğretmenlik yapan Kürt bir kadınsın” diye tekrar ediyor, aynı cümleleri zihnime adeta kazımaya çalışıyordu. Bilincim zayıflıyordu. Bir süre sonra adımı bile hatırlayamaz hale geldim. Sadece boş boş etrafa bakıyordum. Bir gece hücrede uzanmışken, kapı açıldı. Zafir, iki adamla birlikte içeri girdi. Adamlar, tüm direnmeme rağmen beni yere serene kadar dövdü. Neredeyse bayılmak üzereydim. Gözlerim kapalıydı ama Zafir’in sesi kulaklarımda yankılandı: “Artık bununla işimiz bitti. TC’nin adamı konuşmaz, kaç tanesine aynı şeyi yaptık, konuşmadılar. Bana kalsa sıkar atardım bir uçurumdan aşağı. Ama Baver, hafızası zaten silindiği için ileride işimize yarayabileceğini söyledi. Gözümüzün önünde Erbil’de yaşasın, nasılsa adını dahi bilmiyor.” Ardından biri, kafama sert bir darbe indirdi. Kulağımda uğultu çınladı. Ve ben… bir kez daha karanlığa gömüldüm.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD