Annemin altın gibi sarı saçları parlıyordu güneşin ilk ışıkları ile ama annem çok kötü
Bir durumdaydı ..
Yinede çok güzeldi solin ağlayarak benim karnım aç dediğinde bende üzülüp ağlamıştım .
Annem “gideceğiniz yerde herşey var korkmayın “deyince ben anneme sarılarak “ayrılmayalım “
Dedim annem ise “siz cennetin kuşları ben ise cehenemin günahkarı olucam”
O an anladım ki biz buraya ölmeye gelmiştik annem gözlerimin içine bakıyordu “anne yapmayalım su soğuktur .”
Dediğimde annem ağlayarak elimi tutmuştu “kim bırakırsa bizimle gelmez “dedi
Ben o an annemin elini sıkı sıkı tutup taş köprünün tam kenarında durdum sudan korkuyordum ama bırakmayacaktım annemin elini
annem gülerek” ben üç deyince” dedi annem saydı ve biz el ele fıratın hırcın ve öfkeli suyuna atladık düşerken ellerimiz ayrılmıştı bir daha da hiç kavuşmadı..
Sadece kardeşlerimin çırpınışını gördüm ama annem hareket etmediğini gördüm o zaten ölmek için atlamıştı
Ölürken bile bizi onların insafına bırakmamıştı ama kardeşlerim ve annem yoktu artık ..
Gözlerimi açtığımda başımda dedem ve amcam şiyar üvey babaannem sara vardı ..
Ben ilk başta ne olduğunu anlayamamıştım sonra gözümün önüne Fırat’a atlayışımız geldi ..
Hıçkıra hıçkıra ağladım o an sanki tüm kemiklerim kırıldı gibi hissetim acıdan annem ve kardeşlerimi sorduğumda üvey babaannem sara hanımağa acımadan öldüklerini söyledi benim annem or*spuymuş öyle demişti
Benim annem onların kurumuş bayat ekmeklerini karşi evin kapısında alır gelirdi gizlice biz pencereden bakardık
Annem sevinirdi bizde sevinirdik oysa
Onların artıgıydı o ekmek onu bile bize çok görüyorlardı üvey amcam annemi alabilsin diye iftira atmıştı
Duyduklarımından sonra O an dünya başıma yıkıldı mı bilmiyorum ama ben bir enkazın altında kalmış gibi bütün bedenimde keskin dayanılmaz acılar hissetim ..
Canım o kadar çok yanmıştı ki ağlayamamiştim sonrasında artık ve ben o günden sonra hiç ağlamadım ..
Ne yaşadımsa o acımın üzerine çıkmadı ..
Çok şey yaşadım ama hiç ağlamadım ..
Güçlü olduğumdan değil yaşadığım o acı ruhsal olarak çok ağırdı..
Berdan ağa yani babam aşiretin ağasıydı babam gittikten sonra ağalık üvey amcam olan şiyar,a verildi ..
Ağa amcam olmuştu sara hanımağa beni yanına aldı ne kanıydım ne de canıydım ..
Ama ele güne biz sahip çıktık demek için almışlardı ..
Üstüme başıma da bayramdan bayrama elbise alınırdı ..
Ondan sonra sara hanımağa ele güne “babası başka kadına gitti annesi her gece başka birinin koynuna girerdi namusumuzu beş paralık ettiler hak ettiklerini de buldular “diyordu rahmetli annem hakkında demedikleri laf atmadıkları iftira kalmıyordu .,
Çok zoruma gidiyordu birşey söyleyecek olduğum da beni döverdi ama ben annemin ölüsünü onlara çiğnetmezdim..
Benim annemin bir mezarı bile yoktu
Onun mezarı fırattı koskoca Fırat annemin mezarıydı ..
Arini bulup gömmüşlerdi ..
Solini bulamamışlardı ama annemi buldukları halde çıkartmamışlar…
Sara hanım ağa beni hizmetlisi olarak görürdü midesini bulandırırdı benden
Sebebini bilmiyorumdum ona yaklaştıgımda kızardı
Banyo etmeme izin verirdi o yüzden..
Ama üst baş giymeme izin vermiyordu annem gibi olacakmışım..
Annemin sari saçlarına benzerdi saçlarım ama onun ki çok güzeldi beline kadar uzanırdı ..
Benim ki daha iki üç yıl önceye kadar sara hanımağa keserdi ..
Sevmezdi beni şiyar amcamın kızları herseyleri ile çok güzellerdi kimse onlara birşey istemezdi laf edemezdi çünkü onların anne babası vardı…
Ben onların ne canıydım ne de kanıydım neden sevsinler ki beni…
Kanı canı olduğum beni bırakmış ….
Beklentimde yoktu zaten karışmasınlar yeterdi bana
Ama herkes bana laf ederdi hayvanlara ben bakardım babamın atı vardı ..
Onun yavruları olmuştu atını
Başka birine vermişlerdi çok yalvarmıştım bir yavrusunu bırakmışlardı
“Şerin “koymuştum adını çok güzeldi
Benim gibi o da kimsesizdi ama şerin benim aksime çok hırçındı .
Şerini alıp gizli gizli anneme solinin mezarına Fırat’a giderdim …
Sara hanımağa beni yakalada döverdi..
Sabah namazında giderdim çoğu zaman namaza kalktığında beni yakalardı ..
Bilirdi bir yere gitmezdim kimse bana bakmazdı üstüme başıma bakan bir daha dönüp bakmazdı. kimsede beni tanımazdı zaten …
Önüne oturduğum Fırat’a bakarken yaşadıklarımı düşündüm bende annem gibi atlasam kurtulurdum ..
Ama rında hanımağanın kızı dilzar onun gibi demesinler diye anneme attıkları gibi bana da çirkin dilleri ile iftira atmasınlar diye yapmadım hem çok günahmış
anneme yaptıklarından sonra annem bu günahı göze almıştı ..
Neler yaşattılar ki anneme de annem bu duruma geldi ..
Sara hanım ağa güçten düşünce vuramadı artık beni bende büyümüştüm artık ama saçımı keserdi..
Kızdığında beni şirin’in yanına ahıra gönderirdi sanıyordu ki ceza veriyor oysa ben kimsesizliğimi bir tek onunla unuturdum..
Ben çoğu zaman hayatımın ne kadar zor ve acılarla geçtiğini düşünürdüm..
Ama daha acısı beni bekliyormuş ..
Bir hafta önce babam ve kaçtığı kadını bulmuşlar dedem bunu duyduğunda aşiretin önde gelenleri ile gitmişlerdir..
Dün dönmüşlerdi babam ellerindeymiş vermemişler ..
Dedemin anlattığına göre kadının oğulları babamı meydanda asacaklarmış…
O an hiç üzülmedim içinde tuhaf bir acı vardı bu onun değil annem ve kardeşlerimin acısıydı
Yetişmişler malagel aşireti araya girmiş ve engel olmuşlar …
Babamın tüm kemiklerini kırmışlar dedem kendi oğlu olunca nasıl da ayaklandı ..
Bende oğlunun kanı degilmiydim yıllarca görmezden duymazdan geldi…
Malagel ve Mardin aşiretleri kan dökülmeden çözmek için bedel demişler
Bedel nedir ki ben bilmiyordum dedem “dilzar bedel olacak” dediğinde
Anlamsız bir ifade ile yüzüne baktım ..
“Babanın canı için seni Vericeğiz seni kadının kocasına vermeyı teklif ettim.
Kabul ettiler ..
Dedem Beni babam yaşindaki adama oğlu için bedeli olarak vermek istemiş…
“Masum annem ve kardeşlerimin bedeli kim ödeyecek “dediğimde dedem
Arin ağa yüzüme attığı tokatla yere düştüm yerde beni tekmelemeye başladı ve saçımdan tutup sürükleme başladı..
O da oturan sara hanımağa elini üst üste koymuş yeter arin ağa kalbine birsey olacak “diyordu
Yerde kanlar içinde yatıyordum bana doğru tükürüp “o or*spu anandan bahsetme oğlumu size kurban etmeyeceğim”
Kim kime kurban olmuştu belliydi aslında ama onlar gördüklerini değil hesaplarına geldiği gibi davranıyorlardı.
Doğruları kendi hesaplarıydı hesaplarına gelen yanlış olsa bile görmezden gelirlerdi.
Şerinin sırtına binip annemin ve kardeşlerimin mezarına geldim ..
Aglamak istesemde ağlayamadım
Ama içim kor gibi yanıyordu
Annemin ve kardeşlerimin sebebi olan babam ölmesin diye bedel olacakmışım ..
Anneme anlatım aksın istedim gözyaşlarım deli Fırat’a ..
Fırat deli gibi akarken ben de deli gibi ağlamak istiyordum ..
Yüzümdeki kan ve yaralar içinde fıratın tam kenarında dayaktan yüzü gözü yara bere içinde kalan annem gibiydim..
Atlasam bitecekti herşey ..