Bir an da halalarım tarafından orta yere doğru sürüklenirken Karan bana yüzündeki sinsi gülümsemeyle bakıyordu.
İçimden çığlık atmak geliyordu. Nasıl olabilirdi bu? Zihnim Amerika'ya o geceye doğru sürüklendi. Arkadaşlarımla oynadığım doğruluk mu cesaret mi oyununda cesareti seçince bu adama kucak dansı yapmıştım. Mimiği bile oynamamış hatta aletini kaldıramadığımı söylemişti.
Demek bu yüzden eve dans kemeriyle zil yollamıştı... Aletini kaldırmak için dans hareketlerime çalışmamı ister gibi...
Ama hala anlayamıyordum. Neden kafayı bana takıp da benim izimi sürüp beni babamdan istemişti ki bu herif? Ona iktidarsız olduğunu söylediğim için mi yoksa kafayı takmıştı bana?
Şerife halam oynarken, kulağıma doğru eğildi. "Kız hadi iyisin. Meğer bizim eve gelen onun amcasıymış. Karan ağa pek bir yakışıklı... Başına devlet kuşu kondu!"
"Ne diyorsun Allah aşkına hala ya?" diye tersledim onu. Karan'la konuşmam gerekiyordu. Belli ki bana sinirlenmişti o gece. Özür dilesem her şey düzelir miydi ki?
Düğün hızla devam ederken, Karan baş köşeye oturmuştu. Önüne krallar gibi sofra konulmuştu. Babam da yanındaydı üstelik. Babamın yanında onunla konuşamazdım. Yerime geçip oturup bu berbat düğünün bir an önce bitmesini bekledim.
Ağzımı bıçak açmadan öylece otururken, Karan yanımda belirdiğinde sıçradım.
"Sana yolladığım hediyeleri beğendin mi?"
"Bak büyük bir yanlış anlaşılma var sanırım," dedim çaresizce. "Özel bir yerde konuşabilir miyiz?"
"Merak etme bütün gece başbaşa olacağız," dediğinde öfkeyle ona baktım. Hala ne ima ediyordu bu hayvan herif? Gerçekten karısı olduğumu falan düşünmüyordu herhalde değil mi?
O sırada evime getirilen kurbanlık koyunu birileri bir yere götürüyordu.
"Ne oluyor ya?" diye bağırdım. "Nereye götürüyorsunuz zavallı hayvanı?"
"Senin adına kesilecek," dediğinde öfkeyle ona döndüm.
"Hayvanı rahat bırak, istemiyorum."
"Adına bugün 100 tane kurban kesildi bile Havin. Onu bunu haber vermek amacıyla yolladım bugün evine."
"Ne?" dedim şok içinde. "Söyle hemen o pis adamlarına hayvanı buraya getirsinler. O hayvan kesilmeyecek."
Karan elini havaya kaldırdığı anda tüm müzik durdu. Herkes şaşkın bir şekilde bize bakıyordu şimdi.
"Koçu buraya getirin," diye emretti. "Gelinim onun kesilmesini istemiyor. Besleyecekmiş."
Herkes birden kahkahalara boğulduğunda sinirle Karan ağa'ya baktım. İçimden onu boğmak, tokatlamak, üzerinde tepinip çiğnemek geçiyordu.
Tek bir el hareketiyle eğlence kaldığı yerden devam ederken, en azından hayvancağız kesilmekten kurtulmuştu ve yanıma getirilmişti. Şimdi ikimizde allı pullu iki kurbanlık koyun gibi duruyorduk öylece. Elimi uzatıp kafasını okşadım. Şuan tek dostum oydu çünkü. Kendi ailem bile beni hiç acımadan vermişlerdi bu adama.
"Dağ ayısı..." diye mırıldandım.
"Bunu ikinci kez söylüyorsun Havin," dedi yemyeşil gözlerini üzerime dikerek. "Ama üçüncüsünde nasıl bir ayı olduğumu sana göstermek zorunda kalırım. Şansını zorlama."
Birden ayağa kalktı. Sonunda gece ve düğün bitmişti. Herkes evlerine dağılırken, ortalıkta kimse kalmayana kadar yerimde oturdum. Kimbilir bu koca konakta kimler yaşıyordu ama gerdek gecesi olduğundan dolayı sanırım bugün herkes başka yere dağılmıştı.
Karan ağa son misafiriyle ilgilenene kadar yerimde öylece oturmaya ve konuşacaklarımı pratik yapmaya devam ettim. Annemle babam gelip bana güzel dileklerini sunarken onları görmezden geldim. Sonunda herkes gittiğinde Karan yanıma geldi.
"Siktir," diye mırıldandım elleri cebinde bana doğru bakarken. Yalan yok, acayip yakışıklı bir adamdı. Amerika'dayken de onu ilk gördüğümde aynı şeyi düşünmüştüm. Bu kavruk teni ve yemyeşil gözleriyle başımı döndürüyordu.
Kendime kızarak silkelendim ve kaşlarımı çattım. "Bak Karan Alpata," diye söze giriştim. Pratik yaptığım tüm konuşmayı unutmuştum o suratıma bakarken.
"Eee, ben..."
"Sen?"
"Hiçbir şey anlamıyorum," diye itiraf ettim. "Neden ben? Nasıl oldu bu?"
"Anlamayacak bir şey yok," dedi sertçe. "Seni Amerika'da o barda gördüm, beğendim. Zaten sen kendi ağzınla bizim buraları iyi bildiğini itiraf edince seni araştırdım. Gidip babandan istedim."
"Bir kere gördüğün bir kadınla evlenmek isteyecek kadar abaza mısın sen?"
Siktir, dedim tekrar içimden. Neden şu dilimi tutup adam akıllı özür dileyemiyordum?
"Laflarına dikkat et karım," diye uyardı beni. "Dilini daha etkili şeyler için kullanmanı öneririm."
Bir de üstüne sapık çıkmıştı herif. İki de bir cinsel imalar yapıp duruyordu. "Ee ne olacaktı Havin," diye azarladım kendimi. Adama kucak dansı yapan sen... Yanağını boydan boya yalayan sen... Kravatından tutup kendine çeken sen...
"Bana bardayken benden etkilenmediğini söylemiştin!" dedim. "Aletin milim oynanamıştı hani? Aklından çıkaramamışsın meğerse."
Cüretim karşısında tek kaşı havalandı. "Belki de," dedi. "Ama emin ol, iktidarsız değilim."
"Tamam Karan Bey," dedim. "Baştan alalım. Ben size o barda iktidarsız dediğim için çok özür dilerim. Cezamı da misliyle çektim. Kurbanlık adaklar, bu iğrenç gelinlik, köy düğünü, kırmızı kuşak... Çok güzel bir ders verdiniz bana. Tüm bunlardan nefret ettiğimi çok iyi anladığınız halde, dibine kadar yaşattınız."
Hafifçe gülümsedi ama gözleri kısıldı.
"Şimdi beni bırakın gideyim," dedim. "Beni gördünüz. Ben Amerika'da yaşayan buraya ait olmayan biriyim. Benim yaşantım, giyim kuşamım her şeyim çok farklı. Sanatçıyım ben bir kere... Ben bu topraklarda yeşermem. O yüzden bu evliliği iptal edelim. Bu gece ben bir odada kıvrılır yatarım, gerekirse kız çıkmadı geri gönderdim deyin. Ama yeter ki beni geri gönderin Amerika'ya... Benim sizi sevmem, kocam olarak görmem mümkün değil."
Sanki Çince konuşuyormuşum gibi yüzüme bakarken gidip elini tuttum. Belirgin bir şekilde kasılırken alnındaki damar belirgin bir hale geldi.
"Karan Bey, lütfen. Özür dilerim gerçekten. Elbette iktidarsız değilsinizdir. Bu yanlış anlaşılma bitsin, beni geri gönderin."
"Demek beni sevmen ve kocan olarak görmen mümkün değil öyle mi?"
"Öyle," dedim dik dik. Daha fazla makul olamazdım zaten yapıma da aykırıydı bu. Elimden geleni yapmıştım.
"Ben istediğim kadını alır evimin kadını yaparım," dedi sertçe. "Evlilik iptal falan olmayacak."
"Ne?" dedim şok içinde. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun hayvan herif? Böyle kafana göre yangından mal kaçırır gibi benimle evlenemezsin!"
"Evlendim bile Havin." Yüzüne o sinsi gülümseme tekrar yerleşmişti şimdi. Bir ıslık çaldığında birini çağırdığını anlamıştım.
"Hayır!" diye direndim. "Ölürüm de seninle evli kalmam anlıyor musun? Hayvan!"
Artık sinirlendiğini saklama gereksinimi duymaksızın kolumu tuttu. "Bana bak," dedi sertçe.
"Hayvanım evet. Nasıl bir hayvan olduğumu sana birazdan göstereceğim. Artık benim karımsın sen. Benim yatağımdaki gelin olacaksın. O kucak dansını bana her gece yapacaksın, daha önce yapmadığın şey değil nasılsa. Her gece zevkten bu konağı seks çığlıklarınla inleteceksin. Bana erkek evlat vereceksin, yemeğini yapıp, çamaşırını yıkayacaksın anladın mı? Bir itiraz daha edersen seni mahvederim."
O sırada bir kadın koşarak yanımıza geldi. "Emredin ağam."
"Nigar ana, Havin'i gerdek gecesi için haremime götürün. Birazdan orada olacağım."
"Hayır!" diye bağırdım ama nafileydi. Nigar ana dediği kadın hükümet gibi bir kadındı. Kocaman elleri vardı ve gücü kuvveti yerindeydi. Benim gibi cılız bir kadını sürüklemek onun için epey kolay oluyordu.
"Yardım et bana," dedim ona dönerek. "Ben bu adamla evli kalmak istemiyorum. İğrenç bir dağ ayısı o! Korkunç biri."
"Ağam hakkında doğru konuş," dedi beni tersleyerek. "Sen kimsin ki onu istemezsin? Bugüne kadar herkes onun karısı olmak için can attı. Başkası senin yerinde olsa güle oynaya gelirdi. Sendeki şu surata bak!"
"İşte o zaman başkasını alır," diye itiraz ettim. "Başkası mutlu eder onu. Ağanı seviyorsan onu sevmeyen bir kadınla evli kalmasına izin vermezsin. Ben mutsuz ederim onu."
"O seni seçti," dedi ifadesiz bir şekilde. "Karışmak bana düşmez. Bütün gece astın suratını, azıcık gül, fingirde. Zaten pek cılızsın. Biraz kıvrak, etine dolgun birini bulamamış ağam."
Beni gelinliğimle yatağa oturttu. Burası Karan'ın odasıydı belli ki. Yatak kat kat gelin gibi yapılmış, süslenmişti. Üstüne gül yaprakları serpilmişti. Hangi devirde yaşıyorduk ya? İnanamıyordum.
"Şimdi gül biraz, ağanı memnun etmek için elinden geleni yap. Sabah çarşafı almaya gelirim."
"Ne?" dedim şok içinde. "Ne çarşafı be manyak karı?"
"Ya sabır," dedi kadın. "Ağzının ortasına çakıverirdim de dua et ağanın koynuna gireceksin, bir yerin incinmesin. Ne çarşafı olacak, kanının aktığı çarşafı alacağız ve gururla köy meydanında gezdireceğiz. Sen belli ki adetlerimizi unutmuşsun iyice... Senin için Batılı, hovarda derlerdi zaten. Doğruymuş. Şimdi uslu bir şekilde kocanı bekle."
Saframdan yukarı doğru bir şeyler hızla yukarı çıktı...
Öğürdüm. Nigar ana gittikten sonra kapıyı üstüme kilitlemişti. Çıkış yolu yoktu. Ama asla o adamla birlikte olmayacaktım.
Sonunda ayak sesleri ağır ağır yaklaştı ve kapının kilidi açıldı. Karan ağa tüm heybetiyle karşımdaydı...