KARAN Reşat yere düşmüş, iki adam tarafından sürüklenerek uzaklaştırılıyordu. Silahım hala elimdeydi. O sırada Müslüm yanıma yanaştı. “Karan, Şah İsmail gelmiş.” “Alın!” diye emrettim. Konağın ana kapısı gürültüyle açıldı. Bir anda başlar çevrildi. Sessizlik, sert bir uğultuya dönüştü. Şah İsmail. Havin’in babası. Arkasında Havin’in annesi Nadide hanım vardı. Yüzü bembeyaz kesilmişti ama alev saçan bakışlarla dimdik duruyordu. Onun ardından da Havin’in halaları girdi avluya. Gözlerinde hem korku, hem de buz gibi bir öfke vardı. Bütün konak buz kesti. Kadınlar fısıldaşmayı kesti, erkekler başlarını eğdi. Şah İsmail gözünü bana dikti. Karşısında dik durdum ama göğsümün ortasında, ciğerimi parçalayan bir boşluk vardı. “Aferin Karan Alpata,” dedi. “Kızımı sana emanet ettim. Karan Ağ

