Fırat’ ın düşüncelerini biliyordum. Abim beni anlamış, duymuştu ya da ben söylemiştim. Oraya gideceğimi biliyordu yani. Bilerek gitmişti oraya. Sonra bizi bulamayınca, köye doğru yürüyerek peşimize düşmüş ve sonunda yakalamıştı. Her şey onun zihninde böyle bir sıraya oturmuştu. Kendince haklıydı belki de, ama benim için çok acıydı. Onu inandıramazdım. Benim başka bir niyetim olmadığını, her şeyin bir tesadüf olduğunu söylemek için boşa çabalamış olurdum. Onun gözünde cahildim. Değersiz, eksik bir maldım. Ablam farklıydı tabii. O güzeldi, liseye gitmişti. Konuşkan ve kendinden emin biriydi. Fırat ’ın gönlünde yatan aslan da oydu. Onunla evlenmeyi hayal ederken, şartlar onu bana mecbur bırakmıştı. Şimdi, bana baktığında, sanki hayallerinin yıkılmış halini görüyordu. Bir keresinde bir haber

