İçeri girdiğimde soğuk bir hava vurdu yüzüme. Masanın başında Tarık Emre Albay oturuyordu. Onun sert bakışlarını gördüğüm an kalbim bir anlığına hızlandı. Hep disiplinli, hep dimdik ama ben o gözlerin içinde saklanan başka bir şeyi de hissediyordum. Sanki bana değil, içimde saklı kalmış bir yarama bakıyordu. Sorgu duruşuydu bu. Bana değildi. Her şey kayda alınıyordu.. Yanında yazıcı asker vardı, kalemi hiç durmadan hareket ediyordu. Ama benim bütün dikkatim Albay’ ın üzerindeydi. “Yaren…” dedi, ismimi öyle bir tonla söyledi ki, sanki sıradan bir sorgu başlamıyordu da, içimdeki en derin yarayı açıyordu. “Nelere şahit oldun? Anlat bana. Bir tek kelimeyi bile saklama.” Sorusu sertti, ama bakışları bambaşka… Gözlerinde hem merak vardı hem de tuhaf bir koruma isteği. Benim boğazım düğümlend

