3

1968 Words
"En son bir erkek bana benim olacaksın dediğin de hayatımın en büyük kaybını yaşamıştım. Bir daha bu sözün altında ezilmeyecektim." Belki gururum kırılacaktı , belki üzülecektim. Ama pişman olmak , işte bunu yapmayacaktım. Eğer şimdi bu adama dersini vermezsem, kendi değerlerime karşı çıkardım. Tuvaletten çıkmasını beklerken derin bir nefes aldım ciğerlerime. Kalbim bando mızıka çalıyordu. Her uvzum benden hareketsiz çalışırken tuvaletin kapısı açıldı. Yutkundum ! Başı önündeydi ve beni henüz görmemişti daha. Başı ağır çekimde yukarı kalkarken gözlerimiz buluştu önce. Yüzünde önce bir şaşkınlık belirdi.. Bundan ne kadar zevk aldığımı söylemeyeceğim size... "Sen " dedi dişlerinin arasından. Topla kızım cesaretini. Nerde iki dakika önceki Ömür ? Az önce restoranı ateşe verebilirdim. Şimdi bir balonun havası gibi sönmüştüm. Koyuya denen yeşilleri nefesimi keserken , aklımda kızgınlığa dair hiçbir şey kalmayacaktı birazdan. "Evet ben " dedim güçlü olmaya çalışırken. "Vazgeçmek yok bu odun yontulacak " "Senin ne işin var burada lanet olası burası erkekler tuvaleti " dedi yanıma gelip kollarımı kavradı. Parmakları baskısını arttırırken inlememek için dişlerimi sıkıyordum. Hanzo ! Davranış olarak kardeşi olsa da görüntü olarak tam zıttıydı. " Sana haddini bildirmeye geldim " "Sen mi ? Erkekler tuvaletinde mi ? " dedi küstahça. "Zaman ve mekan önemli değil" dedim. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Nefesi tenimi gıdıklarken konuştu. "Haklısın , önemli olan tek şey şuan olduğumuz durum " dedi. Lanet olsun ! Dudaklarıma bakıyordu. Öpecekti. ! Kalbim gümbür gümbür atmaya başladı.. Heyecanım nirvananın zirvesine tırmandı. Ve büyü bozuldu. Önemli bir konuşmanın ortasında kapı zilinin çalması gibiydi şu an ki durumumuz. Karan'ın sözleri kafama bin tonluk balyoz gibi inerken göğsünden ittirdim.. "Seni öpmemi istiyorsun değil mi "dedi. Lanet olsun evet deli gibi istemiştim sadece bir saniyeliğe.. O küstah dudaklarını dudaklarımın üstünde hissetmek istemiştim. O muhteşem hissi tekrar yaşamak istemiştim. Bu lanet adamla. Sinirlerimi zorlayan , beni deliliğin en zirvesine çeken bu adamla. "Hayır " dedim düşüncelerimin aksine. " Seninle öpüşmek yerine bir kurbağayla öpüşmeyi tercih ederim " Birazdan yamulursam korkmayın kızlar. Bunlar hep pembe yalanların yan etkisi. Gözlerini kıstı. Ne diyeceğini merakla beklerken tekrar dibime kadar girdi. "Kurbağa benzemiyorum Ömür " "Haklısın senden olsa olsa öküz olur " dedim. Dişlerini sıkıyordu. Yanak kasları dalgalanırken tısladı. "Burada ne işin var " Nerede ? Ah biz neredeydik ki ? Ne için gelmiştim neler oluyordu.. "Bana malın gibi muamele yapamazsın . Benim sahibim falan olmayacaksın. " dedim. Sonunda konuyu hatırladım.. "Olacağım " dedi ukala dümbeleği. "Ve sen kollarımda olmak için bana yalvaracaksın " "Hı hı , penguenlerde dünyayı yönetecek zaten " Birkaç saniye gözlerini kıstı... yine de anlamadı.. "Diyorum ki bay dünyaları ben yarattım , o dediğin penguenlerin Dünyayı yönetmesi kadar imkansız senin kollarında olacağıma gider bir ayının koynuna girerim hiç değilse sıcak tutar. " "Büyük konuşuyorsun " dedi. Dibimden ayrılıp lavaboya yöneldi. Ellerini yıkarken aynadan bana bakıyordu. Kendisini bir ayıya tercih ettiğime kızmıştı sanırım biraz. Ellerini yıkadıktan sonra bir tomar kağıt havluyu alıp ellerini kuruladı.. "Havluları israf ediyorsun , onların yapımı için doğada kaç ağaç kesiliyor biliyor musun sen " "Gerçekten mi ? Şimdi burada durup bunu mu tartışacağız ? Erkekler tuvaletinde " dedi. "Evet "dedim. "Sizin gibi man kafalar yüzünden doğada bir sürü ağaç kesiliyor " Sanırım yanlış bir şey söyledim ... Geniş göğsü bir an kabardı. Adım adım bana yaklaşırken birkaç adım geri gittim. Sırtım soğuk duvara değince durmak zorunda kaldım. "Çok merak ediyorum bizim gibi man kafalar bunu nasıl başarıyor " dedi tıslayarak. Bağırmıyordu ! Sesi öylesine sakindi ki , bu hali daha fazla korkmamı sağlıyordu. "Kağıt havlular yerine normal havlular kullanın o zaman " deyip sazanca bir dalış yaptım. Gülmeye başladı. Gülüşleri kahkahaya dönüşürken kapının ardından gelen sesle bıçak gibi kesildi kahkahası.. Berk bağırıyordu. "Ömür aç şu kapıyı kıracağım şimdi canım iyi misin ses ver " Koşarak kapıyı açıp kendimi dışarı savurdum. Hemen kapının önünde duran Berk beni kollarına alırken " Allah aşkına ne oluyor " diye mırıldandı. "Götür beni buradan " diye inledim.. Sadece kafasını salladı. Belimden tutup beni çıkışa yönlendirdi. Berbat bir geceydi.. Her şey nasılda güzel başlamıştı oysa. Hepsi onun suçuydu. Aklımı işgal etmesi de , kalbimi böylesine çarptırması da . Her şey o yeşil gözlü devin suçuydu. Başımı Berk'in göğsüne yaslayıp göz yaşlarıma izin verdim. Neden ağladığı bilmiyordum. Neden sözlerinin canımı bu kadar yaktığını da bilmiyordum. Başka birisi olsa güler geçerdim sanırım. "İyi misin Ömür ne oldu öyle içeride " dedi Berk. "Konuşmak istemiyorum Berk beni eve bırakır mısın " dedim. Başını salladı. " Ağlama ama zaten sümüklerini de bulaştırdın gömleğime " Tıkanan burnumu çektim. "Centilmen bir erkek olup mendil mi verdin oh olsun " dedim. Güldü. Eve geldiğimizde teşekkür edip indim arabadan. Küçücük çantam da anahtarı zorla bulup eve girdim. Işıklar yanmıyordu büyük bir ihtimalle Esra evde yoktu.. İyi ki de yoktu. Beni böyle görse kalp krizi geçirebilirdi. Kahretsin ! Neden bu kadar dağılmıştım. Kirpiklerimde biriken son damlarlar yanağıma yuvarlanırken kulaklarımda onun sözleri çınladı. "Benim olacaksın Ömrüm , Ömür boyunca benim " Dizlerim daha fazla tartmadı bedenimi. Kapının dibine yığıldım. Ağladım. Bedenimdeki zehri başka türlü atamıyordum.. Fazla geliyordu bana. Yıllarca umursamaz olmuştum. Hayatı ciddiye almamıştım. Hiçbir şeye değerinden fazla önem vermemiştim. Verememiştim . Değmezdi ! Gelip geçici heveslere üzülmek zaman kaybından başka bir şey değildi. Karan2ın tek bir sözü kadar hiçbir söz yakmamıştı canımı şimdiye kadar. "Benim olacaksın " Bunu başka bir erkeğin dudaklarından duymak.. İhanet gibiydi. Kızmıştım ama ona değil kendime. İstemiştim çünkü. İlk defa bir erkeğin olmak istemiştim. Onu kafenin kapısında gördüğümden beri istediğim tek şey buydu. Sırtımı duvara yaslayıp bacaklarımı uzattım. Genç adam başını kızın bacaklarına koydu. İnce parmaklar saçlarının arasında dolaşırken memnuniyetle kıvrıldı dudakları. Bacaklarını da uzattığında artık daha rahattı.. Direk gözlerine gelen güneş ışınları gözlerini kamaştırsa da aldırmadı. Yavaşça araladı gözlerini. Kız başını eğdi. Saçları adamın kafasına gölge yaptı. Elleri hala saçlarında dolaşıyordu. "Parmaklarını seviyorum " dedi adam. Ömür gülümsedi. Parmaklarını alnına getirdi. Kalın biçimli kaşlarının üzerinde gezdirdi. "Başka neyimi seviyorsun " Baran ellerini kaldırıp yüzüne değen saçlarını okşadı. "Saçlarını seviyorum, sonra gözlerini " Elini kızın yüzüne değdirdi. " Dudaklarını seviyorum " Ömür kahkaha attı. "Hım yani sadece bunları seviyorsun " Yalandan somurtsa da sesindeki kahkaha kendisi belli ediyordu. "Seni seviyorum " dedi Baran. Ömür istediği sözleri duyduğunda başını eğdi. Saçları tamamen Baran'ın yüzünü kaplarken dudaklarını dudaklarına değdirdi. "Seni seviyorum " dedi Ömür. Son bir öpücük kondurdu dudaklarına. Öptüğü yerleri parmaklarıyla okşarken kulaklarında uğuldayan son söz " Sonsuza kadar benim olacaksın Ömrüm " dü.. Ömür hıçkırarak açtı gözlerini. Kapının önünde uyuya kalmıştı. Gördüğü rüyayı hatırladığında zorla yutkundu. Boğazına bir yumru oturdu. Uzun süredir böyle rüyalar görmüyordu. Evet hiç aklından çıkmıyordu. Her şeyde onu arasa da , olmayacak şeyleri hayal etmekten vazgeçmişti. Yavaşça yerinden kalkıp odasına gitti. Şuan tek istediği depresyonun dibini görüp , nutella kaşıklamaktı... ********* Karan Emir oğlu sinirle yerinde kıpırdandı. O kız hayatına girdiğinde beri aklını işgal etmişti. Basitti. Vasattı ilgi çekici hiçbir özelliği yoktu. Tipi bile değildi. Ama aklına girmişti işte bir şekilde. İşten çıktığında istediği tek şey karnını doyurmak ve uyumaktı. Belki ikiziyle de biraz sohbet edebilirdi.. Tabi Deniz evde olsaydı. Dışarı çıkacak zamanı bulmuştu Deniz. Eğer o evde olsaydı bunların hiç birisi yaşanmayacaktı. O lanet restorana gidip Ömür'ü görmeyecekti. Aslında hemen fark etmemişti. Ama kızın kendisine bakması , sanki mıknatıs gibi çekmişti ona. Gözleri buluştuğunda en azından eğleneceğini ummuştu Karan. Hatta şansı varsa o baş belası kızı ikna bile edebilirdi. Ta ki karşısın da ki adamı görene kadar.. Öfke damarlarında dolaşmış , tüm bedenini yakarak gözlerinde birikmişti. Karşısındaki adama gülümsüyordu. Avukatlarına yapmadığı eziyetleri bırakmazken , kendisine zoraki sabır gösterirken başka erkeklerle baş başa yemek yiyip eğlenebiliyordu. Bu kadar basit bir kız mıydı ? Bu düşünce daha fazla sinirlenmesine sebep olmuş ve masasına gitmesini sağlamıştı. Ve ona " benim olacaksın " demişti. Sadece kızdığından çıkmıştı o sözler ağzından.. başka hiçbir ihtimal yoktu.. Kızın öfkeden yanan gözleri ise istediğine vermişti genç adama. Masanın üstünde duran ellerinin yumruk olması , kendisine diklenmesi hoşuna gitmişti. Evet hoşuna gitmişti. Kızın öfkesi çekmişti onu. Şimdiye kadar etrafındaki tüm kadınlar ona itaat ederken , karşı gelmezken bu kız ona "hayır " diyebiliyordu. Ama yanındaki adam kimdi o zaman ... Öylesine deli bir kız kızdığında peşinden erkekler tuvaletine bile girme cesaretini gösterirken nasıl başka erkeklere kendisini sunabiliyordu... "Bana malın gibi davranamazsın " derken bu sözden iğrendiği her halinden belliydi. En ufak sahiplik ekini bile kabul etmiyordu. İyice karışan aklıyla kravatını çekiştirdi. Arabasını kendi dairesinin önüne çekti.. Şimdi ailesinin evine gidemezdi. Büyük ihtimalle anne ve babası eve gelmişlerdi. Ve baş belası ikizi. O da büyük ihtimalle evdeydi. Dairenin önünde geldiğinde , anahtarını çıkarıp kapıyı açtı.. İçeriye girdiğinde ışıklar yanıyordu. Geniş holden geçip salona ilerledi. Omzuna koyduğu ceketi , dağılan saçları ve açılmış kravatıyla serseri gibi görünse de aldırmadı. Salona girdiğinde kendisine dönen gözlerle homurdandı. "Karan " "Ablacım " diyerek kendisini kollarını atan kıza sıkıca sarıldı. "Nereden çıktınız siz evdesiniz sanıyordum " dedi kaşlarını çatarak. Genç kadın biçimli kaşlarını çattı. " Ne o Karan efendi bizi gördüğüne pek memnun olmadın bakıyorum " "Seni değil Deniz gözlüm şu yanındaki gereksiz şahsiyeti görmekten memnun olmadım sadece" Karan ablasının yanağına bir öpücük kondurdu. Genç kadının çatılan kaşları anında düzeldi. "Bende seni çok özledim canım ikizim " dedi Deniz alayla. Karan'ın Denize olan kızgınlığı hala geçmemişti. Bunun için kaşlarını çatmayı sürdürdü. "Ne yaptın yine Deniz " diye cırladı Duru. Deniz ellerini havaya kaldırdı. Oturduğu yerden kalkarken omuz silkti. " Valla ben bu sefer hiçbir şey yapmadım. Bu herifin neden kızdığından haberim bile yok " Duru'nun gözleri kardeşine döndü.. Karan'ı uzun süredir görmediği için ziyaret etmek istemişti. Denizde kendisine katıldığında , Karan'ın kendisine ait dairesine gelmiş ve onu beklemişlerdi. Ama kardeşinin görünümü endişelenmesine sebep olmuştu. Tanıdığı Karan böyle birisi değildi. Şuan karşısında Denizi görür gibi oldu. Birbirlerinin kopyası olsalar da Karan böylesine umursamaz serseri görünmezdi. Bu denizin haliydi. "Bu ne hal " dedi endişeyle. "Yok bir şey yoğun bir gündü. " Ablasının kaşlarını kaldırmasıyla koltuğunun altına aldı." Gerçekten hiçbir şeyim yok Deniz gözlüm. Sadece zor bir gündü ve yoruldum " "Senin yorgun halin bu değil Karan , bu halin Denize benziyor şey gibisin " dedi. Deniz atıldı. " Serseri gibi " dedi. " Hayrola sevgili ikizim kim dağıttı seni böyle , yoksa bir kız mı " Denizin sözleriyle aklına gelen kızın görüntüsüne kaşlarını çattı. Ömür'ün kapıyı açar açmaz o adamın kollarına atlaması gözünün önünde belirdikçe öfkesi daha fazla artıyordu. "Valla ha da bir kız var " dedi gülerek Deniz. "Saçmalama yok kimse yorgunum siz oturun ben üzerimi değiştirip geliyorum " dedi. Karan odasına girerken Deniz arkasından alayla söyleniyordu. Eğer ikizi hayatındaki belayı öğren se kırk yıl dilinden kurtulamazdı. Düşündükleriyle kaşlarını çattı. O kız hayatında bile değildi. Ve asla olmayacaktı. En kısa sürede o arsaya sahip olacak ve o baş belasından sonsuza kadar kurtulacaktı... ****** Esra eve geldiğinde evin sessizliğiyle kaşlarını çattı. Dün gece eve gelmemişti ve bu günde neredeyse akşam olmuştu. Ömür bu saatlerde evde olurdu. Ama evde uğursuz bir sessizlik vardı. Arkadaşının evde olduğuna dair hiçbir iz yoktu. Ne kurabiye kek kokusu nede sonuna kadar açık müzik sesi.. Hiç birisi. Endişeyle çantasını yere bırakıp üst kata çıktı. Ömür'ün aralık olan kapısından hızla içeriye girdiğinde durdu. Dakikalarca bekledi. Ömür başını kaldırıp esraya baktı. "Hoş geldin eso " dedi burnunu çekerek. "Hoş buldum " diye mırıldandı genç kız. "Geç kaldın daha erken gelirsin sanıyordum " Esra yatağa yaklaştı.. Yavaşça kenarına oturdu. Eline fotoğraflardan birisini aldı. "Patronun son dakika kazığı " dedi gülümseyerek. "Tüm patronlar odun , sana diyorum gel yanıma diye dinlemiyorsun ki " "Ben odunumdan memnunum be Ömürüm , en azından sadece benim için yanıyor " İki arkadaş gülmeye çalışsalar da Esra'nın kaşları çatıldı. "Peki sana ne oldu " dedi. Dağılmış saçlarıyla , pijamalarıyla bildiği Ömür gibi dursa da kızaran burnu ağladığını ele veriyordu. Deli arkadaşı kolay kolay ağlamazdı .. Ömür'ün yanaklarından yuvarlanan yaşlar fotoğrafların üstüne düşerken mırıldandı. "Aşık oldum" dedi hıçkırarak. Dünyanın en acı cümlesini kurmuş gibi yanıyordu canı. Oysa sadece aşık olmuştu. Hala kanayan bir yaranın üzerine tuz basmış gibi.. Onun aşkının üzerine aşık olmuştu.. Kalbi İstanbul gibi ikiye ayrılmıştı. Arasındaki köprüydü ömür. İki tarafa da gidemiyordu. İki tarafa da sahip olamıyordu.. Sadece aşıktı işte. Ve buna rağmen yine , boğazın azgın suları gibi akıp, yaşayıp gidecekti...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD