KONAK HAYATI VE BİSKOLATA AĞA;

1275 Words
Ertesi sabah güneş doğarken annem beni uyandırdı. "Kalk kızım, kalk! Bugün hayatının en önemli günü!" diyerek saçlarımı taramaya başladı. Beni yıkadı, taradı, en güzel kıyafetlerimi giydirdi. Aslında tek bir güzel kıyafetim vardı, o da ninem öldüğünde bana kalan, iki kez ters yüz edilmiş, yedi defa yamanmış bir entariydi. Kıçıma giyecek donum yoktu ama ben Ağanın şehvet oyunlarının peşindeydim. Töre bu ya; Yiyecek ekmeğin , giyecek donun olmasa da ''Ağan'' olsun! Zaten köy yerinde en önemli faktör aşna fişne işleriydi, töre için öldürülmeden önce mutlaka şehvetin kollarında savrulmalı insan, Zaten bir kadın başka ne isteyebilir ki?... Uzun süren hazırlık faslından sonra annem evin önündeki taşa oturttu beni, Annem. "Hadi kızım, Zalimül Ağa gelene kadar sesini çıkarma, Konuşursan nasibin kaçar." ''İyi de Anne, Ağayı baştan çıkarmam gerekmiyor mu? Şöyle uzanayım, bacağımı da açayım'' ''Saçmalama kızım, Nefes alman yeterli! Çuval giysen burnun bile gözükmese de, Ağa içindekini hayal edip yine hallenir dert etme sen.'' İçim rahatlamıştı, Öylece oturdum saatlerce. Manav reyonu gibi, gelen geçen beni izliyordu, bende onları izledim. Çenemi kapalı tuttum, nefes alırken bile ağzımı açmamaya dikkat ettim. Köyün kadınları bir bir evimizin önünden geçip beni süzdüler. Kimisi "hayırlı olsun" dedi, kimisi "vay şansına" diye iç geçirdi, kimisi de "keşke benim kızım olsaydı" diyerek göğsünü döve döve gitti. Nihayet öğle vakti, uzaktan bir toz bulutu belirdi. Ağanın arabası geliyordu! Bizim köyde araba sadece ağalarda olurdu. Zalimül Ağa'nın arabası ise bir efsaneydi: 1985 model, bordo renkli, arka camında "MAŞALLAH" yazan, yan tarafında "BABASININ GURURU" yazan bir Murat 131. Araba köyün tek caddesinde ilerleyerek evimizin önünde durdu. Zalimül Ağa arabadan indi. Üzerinde aynı deve derisi ceket vardı, ama bu sefer altına kırmızı bir gömlek giymişti. Kırmızı renk bizim köyde erkeğin şehvetini temsil ederdi. Ağanın kırmızı gömlek giymesi "bu gece kadın alacağım koynuma" demekti. İçim bir tuhaf oldu. "Hazır mısın Gülbahar?" dedi Ağa sert bir sesle. Annem hemen araya girdi: "Hazır Ağam, hazır! Sabahtan beri oturuyor burada, ağzını bile açmadı, nasibi kaçmasın diye." "İyi, iyi. Al bakalım İffet Ana, kızının başlık parası." Ağa cebinden bir tomar para çıkarıp anneme uzattı. Annem paraları sayarken gözleri doldu. "Ağam, bu... bu çok fazla!" "Kızın İtalyan mafyasından kaçtığı söylentisini yaydım köye. Bu yüzden değeri arttı." Annem ağlayarak elimi Ağa'nın eline verdi. "Haydi kızım, git artık. Yeni hayatın hayırlı olsun." Ben Ağa'nın ellerini tutarken, Annem ıfone pro 16 max'ini çıkardı ve borsa takipçisini aradı. Heyecanla, konuşarak eve doğru koşuyordu; - Hey Jacop merhaba, Nasdaq borsasına giriyoruz hazırlan! - Aaa evet benim kızı sattım az önce, çok iyi para bıraktı. Baya besiliydi ama saolsun! - Aaa evet evet, (ultra mega süper bakireydi) sınıfı yüksek, verimliliği de fazla. Gittiği yeri rahat ettirir. Annem uzaklaşırken ben gözlerimi Ağa'ya diktim, bana bıyık buruyordu. Arabaya bindik. Ağa direksiyona geçti, ben de ön koltuğa oturdum. Motor çalıştı ve yola koyulduk. Hayatımda ilk kez arabaya biniyordum. Köyden çıkarken tüm kadınlar el salladı bana. Gözleri hem imreniyor hem de acıyordu. Kimisi ağlıyordu bile. "Ağam," dedim çekinerek, "konağınız uzak mı?" "Yarım saat sürer. Sen rahatına bak. Konağa vardığımızda tüm kumaları ve annemi tanıştıracağım sana. Annemin adı Ejderhanım Ana. Bizim aşirette tüm kaynanalar Ejderhanım adını alır. Gelenek böyle." Yol boyunca konuşmadık. Ben pencereden dışarı bakarak hayatımda ilk kez köyün dışındaki dünyayı gördüm. Nihayet tepelik bir araziye geldik ve uzaktan kocaman bir konak göründü. Duvarları taştan yapılmış, çatısı kırmızı kiremitle kaplı, etrafı yüksek duvarlarla çevrili muhteşem bir yapıydı. Kapıda silahlı iki adam bekliyordu. İkiside çıplaktı, yanlızca siyah mayo giymiş kollarında şerit dövmeleri, belinde rambo bıçağı, sırtında tüfeği olan. Kaslı ve çok seksi adamlardı. "Onlar kim, Ağam?" diye sordum şaşkınlıkla. "Fedailerim. Her ağanın fedaisi olur. Birinin adı Boşkurşun Ali, diğerininki Vurandönen Veli. Tam isabet vuramıyorlar ama korkutucu görünüyorlar, yeter bize." dedi, sonra duraksadı ''Ha bu arada, benim bir kardeşim var seni onun nikahına alıcaz. Ama benle yatıp kalkacaksın. Sonra canın biraz onu isterse, ''kocalarımla birlikte yatmak istiyorum'' demen yeterli hemen hallederiz!'' İrkildim, ''Ahh ne mutlu olurum ağam, düşünsene evlendiğim adamın abisi ırzıma geçiyor. Off her kuma bunun için yaşar!'' Sonra biraz düşündüm '' İyide Ağam siz, bütün kardeşlerinizi öldürmemişmiydiniz, Mirası bölmesinler diye?'' ''Evet öldürmüştüm'' dedi ve gözleri direksiyona daldı, Sonra hatırladı, ''Ahh yavrum bu başka kitabın konusuydu pardon karıştırdım.'' dedi. Bende hemen başımı sallayarak onayladım ''Doğru Ağam , bende akşam kahve eşliğinde okumuştum, En son eşinin abisinden gebe kalmıştı çok romantik!'' Ağa kollarını direksiyona vurdu, ''Tabi ya mükemmel bir yazar , 60 bin kişi okumuş öyle nadide bir eser!'' Gülbahar hayallere dalmıştı, Okuyan kadınların hepsinin ağzının suyu akmıştır diye düşünüyordu, her kadına kaynıyla şehvet dolu bir konak nasip olmazdı, Ne de olsa! Sonunda konağa girdik; Konağın demir kapısından geçtik. Avluda tavuklar, hindiler, keçiler dolaşıyordu. Bir köşede kocaman bir havuz vardı, içinde yüzen ördeklerle. Havuzun kenarındaki taş bir bankta siyahlar giymiş yaşlı bir kadın oturuyordu. Gözlerini kısarak bize bakıyordu. "İşte annem geliyor," dedi Ağa sesi titreyerek. "Ne derse 'baş üstüne' de, yoksa konaktan kovar seni." Arabadan indik. Yaşlı kadın yerinden kalkmadan bizi süzdü. Yüzünde derin çizgiler, gözlerinde acımasız bir ifade vardı. "Demek yeni kuma bu," dedi keskin bir sesle. "Gel bakalım yanıma, seni bir göreyim." Titreyerek kadına yaklaştım. Ejderhanım Ana bir aslan gibi beni tepeden tırnağa süzdü. "Hımm, yeterince zayıf, iş görebilir. Adın neydi senin?" "Gülbahar, Ejderhanım Ana." "Artık senin adın Sekizinci Kuma. Başka ad yok. Şimdi dinle beni: Konakta benim sözüm geçer. Oğlum istediği kadar ağa olsun, burada asıl hüküm benim. Anladın mı?" "Baş üstüne, Ejderhanım Ana." "Aferin. Şimdi seni diğer kumalarla tanıştıracağım. Sonra da Kuma Eğitim Enstitüsü'ne başlayacaksın. Her yeni kuma mutlaka eğitimden geçer. Şırfıntılık ve fettanlık bilirmisin?'' diye sordu gözlerini kısarak; ''Bilmem Ejderhanım Ana'' dedim. '' Meraklanma, Orta doğunun en kaliteli Kumalık ensitüsü burası. Hallederiz!'' dedi. İşte o an anladım, Ben bu dünyada ki ''En şanslı kumaydım!''... Ejderhanım Ana önde, biz arkada konağa girdik. İçerisi göz kamaştırıcıydı. Yerlerde halılar, duvarlarda resimler, tavanda avizeler... Bizim köydeki evlerin toplamından daha lüks bir yerdi burası. Geniş bir salona girdik. Salonda yedi kadın oturmuş, kimi örgü örüyor, kimi çay içiyor, kimi çatık kaşla dantel kesiyordu. Bizi görünce hepsi ayağa kalktı. “Yeni kardeşiniz geldi,” dedi Ejderhanım Ana. “Sekizinci kuma. Artık takım tamam.” Kadınlar baştan ayağa süzdü beni. Kimisi gülümsedi, kimisi ‘yine mi?’ der gibi iç çekti. Ejderhanım Ana sırasıyla tanıttı: “Bu Birinci Kuma, Şahmaran. Zengin bir ailenin varisi. Kendi çeyiziyle köye elektrik getirdi.” Elini uzattı. Soğuk ama kibar. “Aramıza hoş geldin,” dedi. “Ben zaten baş kumaydım, alışkınım yenilere.” dedi. “Bu İkinci Kuma, Çeşmidil. 3 çocuklu evli mutlu bir kadındı, Ağa Yan köyden kaçırdı. Ağa istemiş, kadın istememiş ama kaçırmış. Bir de kadından rıza mı bekleyecekti!” Hiç konuşmadı. Sadece başını eğdi. Yanında çuval gibi çeyizle gelmiş, hâlâ açılmamış. “Bu Üçüncü Kuma, Kumru. Avukat. ‘ Türk medeni kanununun, Tek eşlilik kural ezmenin zevkini tanıyayım’ diyerek gönüllü oldu.” Gülümsedi. “Ağaya fazla yaklaşma, dava açarım,” dedi. “Bu Dördüncü Kuma, Selvihan. Asker, süper ajan ve doktor.” dedi. Sertçe selam verdi. “Disiplin severim,” dedi. “Bu Beşinci Kuma, Nevbahar. Ağa’yla evlenmeden önce s*x sözleşmesi yaptı. En büyük zevki Ağa'dan dayak yemek.” Kahkaha atarak sarıldı bana. “Benim hakkım üç gün, senle kalan dördü paylaşırız, üzülme,” dedi. “Bu Altıncı Kuma, Mihriban. t****k fenomeni. En büyük hayali kuma olmaktı, sonunda başardı.” Telefonunu gösterdi. “Bak, bu video yüz bin izlendi. Senin girişinle yeni trend yapacağım, Yeni kumam, İtalyan mafyasından kaçmış Çekk” dedi. “Bu Yedinci Kuma, Gülizar. Asabi bir yazar. Roman yazıyor. Malzeme toplamak için kuma olmuş.” Defterinden kafasını kaldırmadan konuştu: “Sen ikinci bölümde devreye giriyorsun. Umut vadeden bir karakter gibisin.” diye mırıldandı. Ejderhanım Ana bana döndü: “İşte böyle kızım. Her birinin ayrı kafası, ayrı çayı var. Ama sen de az değilsin. İtalyan mafyasından kaçmışsın, dedi zevkli bakışlarla. Utanarak kıkırdadım, Bu kadar muhteşem kumalarım olacağını hayal bile edemezdim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD