༄ ÜÇ

2051 Words
ÜÇ YIL SONRA Öğretim üyesinin söylediklerini hızlı bir şekilde not aldıktan sonra not defterinin kapağını kapattım. Projelerden başımı kaldıramayacağım bir dönem olacağı kesindi ama sorun yoktu eminim Dalya bana yardımcı olacaktı. “Ah bu bölümden nefret ediyorum.” diye söylenerek başını sıraya koyan Mehir’e baktım. Evet adı Mehir’di, babası hiç çocuk istemeyen bir adammış ve annesi evlenirken Mehir olarak çocuk istemiş adı buradan geliyor. Şaka yapmıyorum, şakaları sevmem. “O zaman neden tercih ettin?” dedim düz bir sesle “Hem de ikinci sınıfın, ikinci dönemine kadar geldin?” Kafasını kaldırmadan bana ters ters baktı, Mavi gözlerinin rengi bugün koyuydu ve göz bebekleri sevimli bir kedininki gibi kocamandı. Sarı saçları sırtından yan tarafına doğru kayarken omuz silktim. “Lafın gelişi söyledim Açelya.” dedi sonra hızla kafasını kaldırdı “Bugün tatlı yemeye gidelim mi?” Not defterimi çantama atarken önce ona bakıp hiçbir şey demedim ardından ciddi bir sesle konuştum. “Neden hoşlandığın garson çocukla iki kelam etmen için mi?” Başını kaldırıp dirseği ile koluma vurdu ve saçlarını geriye attı. Utanmış mıydı? Sinirlenmiş miydi? “Saçmalama canım ne alaka? Regl olmak üzereyim canım tatlı istedi.” Başımı onu geçiştirmek için sallarken telefona baktım. Kimden: Dalya Akşama çok zengin bir müşterin var. “Bu surat ne?” dedi Mehir ve kaşlarımı çattığımı fark ettim “Mühendis arkadaşın mı?” “Evet, işte sorun yaşamış. Yarın gidelim olur mu? Kendini iyi hissetmiyor.” “Açelya beni neden onunla tanıştırmıyorsun?” Bu bir soru değildi davet bekliyordu ama onunla sohbet etmeye gitmediğimi bilmiyordu. İyi anlaşabilirlerdi fakat riskliydi. Yanında iş konuşamazdık hem ona eskort olduğumu nasıl söyleyebilirdim ki? Öğrense benden anında kaçardı. “Şey…” dedikten sonra duraksadım, bu üç sene beni o kadar değiştirmişti ki insanların duygularını yani en azından değer verdiğim insanların duygularını önemsemeye başlamıştım. Mehir çok tatlı bir kızdı ve alıngandı. “Tamam..Ona bir…Söyleyeyim.” “Harika!” diye ciyakladı, sınıftakiler dönüp bize bakarken öğretim üyesinin çoktan çıktığını gördüm. Dalya’ya hızlı bir mesaj attıktan sonra Mehir ile fakülteden çıktım, kardeşi Kerem bir kurtarıcı gibi kapıda belirdi. “Ya sen neden geldin?” dedi Mehir hiç mutlu olmamış bir sesle. “Keyfimden gelmedim, amcamla yengem Ebubekir Sıddık’ları için cinsiyet partisi yapacakmış. Seni alıp oraya geçeceğim.” Ebubekir Sıddık erkek ismi değil miydi? O zaman neden cinsiyet partisi…Ah! Bu kötü bir espriydi. “Onlardan bir yılan çıkar ancak.” dedi Mehir ve bana döndü “Tanışma işini erteleyelim. Dalya’ya selam söyle.” Başımı salladığım sırada Kerem gülmeye başladı ve ikimizde ona baktık. “Kusura bakmayın, ismi biraz…Yani Dalya…Dal yar—” “Aa!” diye haykırdı Mehir “Pis ergen, terbiyeni takın karşında iki hanımefendi var.” Kerem gülerek etrafına bakındı, on sekiz yaşındaki bir çocuk için fazla çapkındı ama neyse ki daha büyük gösteriyordu yani bizim fakülteden birileri onun bir velet olduğunu bilemezdi. “Tamam,” dedim sıkılmış bir ses tonuyla “Görüşürüz o zaman.” “Açelya.” diyen Kerem’e nasıl bir bakış attığımı bilmiyorum ama “Abla.” diye ekleyeceği kadar sert olmalı. “Seni bırakabiliriz.” Gözlerimi hafifçe kıstım, güzel bir teklif olsa da onun süreceği arabaya binmek istediğimden emin değildim. Açıkçası can güvenliğime her şeyden çok önem veriyordum. “Senin ehliyetin var mı?” Soruma karşılık ofladığında Mehir kardeşine şakacı bir şekilde vurdu ve bana döndü. “Merak etme ben süreceğim.” “Bu daha korkutucu.” Çenemi tutamayarak konuştuğumda gülme sırası Kerem’e geçmişti. İkisi tam bir abla kardeşti yemin ederim. “Ben…Kendim giderim, dikkatli gidin. Görüşmek üzere.” Yanlarından çabucak ayrıldım, telefonumu çıkarıp Özlem’in numarasını tuşladım. “Alo?” Oldukça yoğun olmalı ki arkadaki seslerden onu zar zor duymuştum. “Efe ve Ece’yi bugün alacak mısın?” diye sorduğumda otobüs durağına ilerliyordum. “Evet neden? Gecikecek misin?” diye sorduğunda arkadan birisinin ona seslendiğini duydum. Banka memuru olmak oldukça zordu, anlayabiliyordum. “Şey, evet. Dalya biraz hasta.” “Tamam, dikkatli ol. Bir şey lazım olursa ara, kapatmalıyım.” ‘Hıhım.’ demekle yetindim ve aramayı sonlandırdık, yaklaşan otobüs için duraktaki insanlarla bir adım öne çıktığımda derin bir iç çektim. Zengin bir müşteri. Zengin bir adamın, bir eskortla ne işi olurdu ki? Yani anlarsınız ya, parası olduğu zaman kadınların çoğu onundu. Kötü anlamda söylemiyor, bazı kadınlar…Parayı sever ve bence bu normal. Benim bu işi yapmamın sebebi de bu zaten. Otobüste şaşırtıcı bir şekilde sakin bir yolculuk geçirdiğimde nihayet inme vaktim gelmişti. Orta kapıdan inerek Dalya’nın evine doğru ilerledim, binası görüş alanıma girdiğinde telefonum çalmaya başlamıştı bile. “Neden yalnızsın?” diye sordu, beni hemen nasıl görmüştü? “Bugün şanslısın Dalya, arkadaşımın bir işi çıktı.” diye mırıldandım, belki de şanslı olan bendim. “Arkadaşınla bir sorunum yok ama çok iyi oldu. Bir misafirim var.” Adım atmayı bıraktım, onun kadar ben de yeni insanlarla tanışmayı sevmiyordum. “Yürümeye devam et, işimize yarayacak birisi. Bizimle çalışacak.” dediğinde söylediğini yaptım ve telefonu kapatıp evine yürüdüm. Nihayet dairesine girdiğimde erkek kokusunu kapıdan almıştım daha doğrusu parfümünün kokusunu. “Bir erkek mi bizimle çalışacak?” diye sorduğumda başını sallayarak çantamı vestiyere koydu ve bileğimden tutup beni içeri çekiştirdi. “Poyraz,” dediğinde arkası dönük ekrana bakan çocuk bana döndü, kumraldı ve gözleri ürpertici bir yeşildi. Sanki gözlerini kocaman açmış bana bakıyor gibi hissettiriyordu, çenesinin keskin bir hattı vardı. Ayağa kalktığında boyunun bir seksen üç kadar olduğunu anladım çünkü Kerem ile aynı boydaydı ve Kerem, boyundan bahsetmeye bayılan bir ergendi. “Merhaba.” dediğinde tanıdık simayı hatırımda aradım. “Seni…Tanıyorum.” dedim kesin bir sesle, evet tanıyordum ama nereden? “Evet,” dedi Dalya “Hani şu zorba kızların elinden bıçağı alırken eli kesilen çocuk, bu o.” Kaşlarım hafifçe havalandı, bu şaşırtıcıydı çünkü onu biraz daha…Farklı hatırlıyordum. “İyi görünüyorsun biraz çirkindin.” dediğimde Dalya boğazını temizleyerek beni dürttü, kötü bir şey söylememiştim. “Sen hala çirkinsin.” dedi Poyraz yapmacık ama sevimli bir gülümsemeyle. “Bunu duyduğum ilk kişisin, sonunda ben de duydum. Teşekkür ederim.” Tepkime şaşırdığında gıcık bir gülümseme ile boş koltuğa geçip oturdum ve ikisi arasında bakıştım. “Tamam, Poyraz yazılım mühendisliğinde son sınıf. Bizimle çalışacak çünkü sistemi kuvvetlendirmeye ve güvenlik açığını kapatmaya ihtiyacımız var. Aynı zamanda kadın müşterilerimiz için çalışacak.” “Yani bir jigolo ekibe dahil oldu?” dedim şüpheyle, bu bana hiç mantıklı gelmedi nedenini bilmiyorum. “Evet, sence jigolo olacak bir yüze ve fiziğe sahip değil miyim?” Sorusuna karşılık onu süzdüm ama değerlendirme yapamadım, benim erkek kriterime pek…Uymuyordu ama eminim uyan kadınlar vardır. Hatta biraz bakınca evet…Bazı kadınlar onu kiralamak için can atacaktır. Kiralamak gibi kaba bir cümle için üzgünüm ama işin gerçeği bu. Bizler kiralık insanlarız, hepimiz öyleyiz kimimiz temiz yoldan işçi kimimiz kirli ama hepimiz para karşılığında başkalarının emrindeyiz değil mi? “Tamam. Poyraz işin aslını bildiği için bu işi kabul etti. O yüzden almamız gereken ilacı artırmalıyız aynı zamanda onun içinde yeni bir gardolabı dizeceğiz.” Dalya’nın açıklamasına karşılık başımı aşağı yukarı salladım. Ben işi yapar, paramı alır gerisine karışmazdım. “Şimdi akşam buluşacağın adam ile ilgili bilgilendirme yapayım. Açıkcası böyle bir adam neden eskort tutar ben de anlamadım. Asil Barkın Hançer, yirmi yedi yaşında, oldukça yakışıklı bir yüze ve heykeltraş tarafından yapılmış gibi duran bir fiziği var.” Dalya bana bilgisarını çevirdiğinde ekrandaki güneş gözlüklü adama baktım. Sert yüz hatları, açık teni ve siyah saçlarıyla hoş görünüyordu. Üzerinde gerilmiş siyah bir gömlek vardı, ceketini elinde tutuyordu, kısacası bir takım giymişti ve gömleğinin kollarını dirseklerine kadar kıvırdığı için kabarmış damarlarını görüyordum. “Genç kızların taptığı tiplere benziyor.” dedi Poyraz adamı süzerken “Ama harbi yakışıklı adam.” “Kendisi Hançer Endüstri’nin başında, babası kansermiş falan filan. Küçük yaşlı kızlarla ilgilenmiyormuş ama makyaj ve elbise onu hallederiz.” dedi Dalya ve asıl sıkıntılı kısıma geldiğini belli eden bir ses çıkardı. Oflamak ile inlemek arası bir sesti. “Çok güvensiz. Yüklü miktarda para teklif etti ama onu…Uyutup parayı alıp kaçman çok zor.” dedi Dalya, benden risk almamı ve hallederim dememi beklediğini anlamıştım ama fotoğraftaki adam güçlü duruyordu. Fiziksel olarak da ruhsal olarak da. Onu ne sözlerim ile manipüle edebilirdim ne de bir ilaçla uyutabilirdim sanki. “İşimi kolay kılacak bir şey söylemeyecek misin?” dediğimde Dalya düşen omuzlarıyla sandalyeye oturdu. “Maalesef.” “Bile bile lades dememi mi bekliyorsun yani? Dennis’in tedavisi için para kazanıyorum, geçinmek için değil. Böyle bir riski nasıl alayım?” Dalya başını aşağı yukarı salladı ve utançla bana baktı. “Böyle diyeceğini bildiğim için kendi fotoğrafımı da gönderdim.” Dudaklarım şok ile açıldı, bunu asla yapmazdı yani…Uzun zaman önce çekilmeye ve organize etmeye karar vermişti şimdi neden? “Dalya,” dedim ciddi bir sesle “Sen delirdin mi? Yoksa paraya mı ihtiyacın var?” “Teklif ettiği para azımsanmayacak bir şey. Onu beş adamdan ancak kazanıyoruz, kazanamıyoruz bile.” “Ne kadar?” dediğimde derince bir çekti. “On bin dolar.” “Çüş!” dedi Poyraz ve ekledi “Kadın kılığına girebilirim.” Ona inanamayan gözlerle baktım, iri vücuduyla kadınsı görünmesine imkan yoktu ama on bin dolar ne demekti? Bu adam bir sapık falan mıydı? Ya da bir organ mafyası? “Seni seçti, bu fiyatı senin için verdi Açelya.” Bana fiyat biçmesine alınıp gücenecek değildim ama benimle bir gece için neden bu kadar para versin ki? Bu çok mantıksızdı. Bu adama hiç güvenmiyordum. “Dalya, bu para harika ama…Sence benim için bu kadar para teklif etmesi çok saçma değil mi? Biz saatine 300-400 dolar diyoruz. On bin dolar ne demek?” Bir yanım bu para için yanıp tutuştu diğer yanım ölürsem Dennis için para kazanacak kişi bire düşecek dedi ve arada kaldım. “Bir haftalık falan olmadığına emin miyiz?” dedi Poyraz “Gerçekten on bin dolar çok fazla.” “Hayır iki saat diye konuştuk, mesajları gösterebilirim.” İki saat mi?! Sadece iki saat için mi? “Bize söylemediğin bir şey mi var Dalya?” dedim Poyraz’ı tamamen kabullenerek “Bir şeyler oturmadı.” “Ah!” dedi Dalya ve bilgisayarı sertçe masaya koydu “Tamam, söyleyeceğim.” Merak kesilerek ona baktım, saçlarını karıştırıp arkasına yaslandı. “Bakire olduğunu, daha önce hiç temas adına bir şey yaşamadığını ve ürkek olduğunu söyledim.” Ne? Ürkek mi? Bakire mi? Hiç temas…Yaşamadı mı? “Sen…Delirdin mi?” diye bağırdığımda oturduğum yerden kalkmış ona doğru adımlamıştım. “Ürkek de ne demek? Ne yani gücü yeteceği için mi istiyor beni? Sence adamın derdi cinsellik mi? Sen deli misin?” “Adamın hiçbir skandalı yok Açelya, her şeyi didik didik ettim. Adam hiçbir kadınla birlikte olmamış, olsa duyulacak bir adam.” “O zaman ya gay,” dedi Poyraz bıkkın bir sesle “Ya da bir katil.” Çok yardımcı olmuştu! Ve gay olmasını kesinlikle tercih ederdim. Kahretsin! “Ben yokum,” dedim hızla “Kesinlikle yokum, söyle şu adama. Sapığın teki falan demek ki.” Çantamı alıp çıkmak için vestiyere adımladığımda Dalya bir anda koluma yapıştı. “Açelya lütfen!” Bu hareketine şaşırarak ona döndüm ve kolumu hızla çektim. “Dalya bu çok riskli anlamıyor musun? Yirmi yedi yaşında, zengin bir züppenin kimseyle skandalı ya da ilişkisi olmaması normal mi sence? Görünüşü bile çoğu kızı tahrik etmeye yeterli, üzerine bir de parası var.” “Lütfen, biraz daha kal. Adamla konuşmama izin ver. Niyetini belki anlarız.” Poyraz, Dalya’yı benden uzaklaştırırken sertçe yutkundum. “Dalya, Açelya’yı da anla. Oraya o gidecek sen değil. Zorlama.” Dalya’nın bu davranışları hiç normal değildi. Paraya ihtiyacı olduğunu anlamıştım ama neden onu anlayamamıştım. “Tamam, mesaj at.” Geldiğim yere geri döndüğümde hızla adama bir mesaj attı, birkaç dakika sonra adam on beş bin dolar teklif etmişti. Mesajda sadece buluşmanın iptal olduğu yazıyordu üstelik. “Peki…Bu hiç normal değil.” diye mırıldandı Poyraz ve bilgisayarı kendime çevirdim. ‘Teklif ettiğiniz ücret çok yüksek olduğu için eskortumuz korktu. Onun istediği bir yerde buluşmayı kabul eder misiniz? Ve üzerinizin aranmasını da?’ “Bu ne şimdi?” dedi Dalya ardından alnına, avcunun içini vurdu “Bu çok fazla kesin hayır diyecek.” ‘Bu şart mı?’ Gelen mesaja uzun süre baktıktan sonra derin bir iç çekerek cevap verdim. ‘Evet, kabul etmezseniz iş iptal olacak.’ Poyraz benden daha meraklı bir şekilde ekrana eğildiğinde gelen mesajla şoka girdik. ‘Kabul ediyorum.’ Kabul ediyorum mu? Neden bu kadar ileri gidiyordu? Bana platonik olmasına imkan yoktu çünkü fotoğraftaki halimle gerçek halimin alakası yoktu. O zaman benden ne istiyordu. “Şimdi ne yapacaksın?” Poyraz’ın sorusu ile sertçe yutkundum, kendime güvene alabilirsem…Yapacaktım. Yapabilirdim. “Bir plana ihtiyacımız var.”dedim kararlı bir sesle “Asil Barkın denen bu herifin üstesinden gelmemiz için bir plana ihtiyacımız var.”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD