Planımız basit ama işe yarayacağından emin olduğumuz bir şeydi. Bizim seçtiğimiz otel odasında buluşacaktık, bu hep böyle olurdu. Odada termal kamera olacaktı ve içeceğe ilacı ben koymayacaktım, ihtişamlı bir karafta olacak olan alkole ilaç çoktan karıştırılmış olacaktı ama buğulanmadan içmesini sağlamalıydım bu yüzden vaktim normalden çok daha azdı. Ve yanımda kuru sıkı bir silah ile biber gazı taşıyacaktım zaten bunları kullanmam gerekirse termal kameradan anlaşılacaktı ve Poyraz ile Dalya beni kurtaracaktı.
İşin ucunda ölüm olmadığına emindim. Ama on bin dolar için zengin bir züppe ile kim vurduya gitmek istemiyordum. Yanlış anlamayın, herhangi birisi ile bu anı yaşamak istemiyorum çünkü bir erkeği duygusal anlamda sevmek istemiyorum.
Ah...
Dennis ve Efe'nin de erkek olduğunu biliyorum ama zaten sevdiğim erkekler listesinde onlardan başka kimse yok.
"Adam terslik çıkarır mı sizce?" dedi Poyraz, bir insan kalıbına nasıl güvenmezdi? Yani tamam, çekilen fotoğrafın açısı, pozlama ile Asil denen adam gerçekten güçlü görünüyordu ama Poyraz'da pek sıska sayılmazdı.
"Çıkarabilir zaten." Dalya bıkkın bir şekilde söylendi "Tırsıyorsan söyle de birini bulalım. Kaç kez sordun sayamadım. "
Poyraz koltukta arkasına yaslandı, ellerini iki yana yaslandığı yere uzattı ve ofladı.
"Bunu söylemek utanç verici ama...Bu adamdan dayak yeme ihtimalim yüksek gibi. Ayrıca yüzüme bir yumruk atsa iyileşene kadar yalancı jigolo bile olamam."
"Anlaşıldı," dedim alayla "Kıvranma sebebin para değil mi?"
"Yani ben neden sadece bin dolar alıyorum? Son teklif on beş bin dolar değil mi? Ben de risk alıyorum."
Dalya'ya döndüm son fiyat on beş bin miydi?
"Bilmiyorum. Adam caymayalım diye yükseltti ama biz farklı bir şey istedik. Yani şuan...On bin kabul edelim."
Poyraz bana baktı ve gözlerimi devirmeme neden oldu.
"İşte yenisin ve yeni bile olmasan sana güvenmiyorum. Seni tanıyan Dalya. Ama en büyük riski alan kişi olarak eğer fiyat on beş binse, üç binini alırsın tamam mı?"dedim kibirli bir sesle, birbirimize dürüst olalım o adamla odaya girecek olan bendim.
Size geçmişi anlatayım, Dalya ile lisede telefonda adamlarla konuşuyor üzerimde o var bu var diyor, internet aleminde kamuya açık paylaşılan fotoğrafları da bizmişiz gibi atıyorduk. Kesinlikle yapılmamalı ama para kazanıyor muyduk? Evet.
Sayıları arttıkça işi abarttık ve kazandıkça daha çok risk almaya başladık. Bir keresinde o kadar büyük kazandık ki Özlem’e okul projesinde birinci olduğum için kazandim diyerek parayı meşrulaştırdım. Benden direkt olarak almasa da bir şekilde Dennis ve çocuklar için kullandım.
Bu işi de bir senedir yapıyorduk, müşteriler genelde reşit olur olmaz soluğu bulanlar, tarla yemeyi seven dede adayları ve hayatında sayılı kadın görmüş adamlardı. Kimisi fiyat için pazarlık bile yapardı, kimisi fotoğraftan bile koktuğu için bizden red alırdı.
Ama en nefret ettiklerim karısı ve çocuğu evde beklerken bize gelenlerdi. Uyuya kaldıklarında saatlerine kadar alırdım. Kartları temassızsa alışveriş yapar, ailelerinin kapısının önüne kendi ağızlarından bir özür notuyla bırakırdım. Kahraman falan olmaya çalışmıyordum sadece yaralı olan çocukluğumu yamalarla kapatıyordum.
"Tamam, bana güvenmemeni anlıyorum. O yüzden uzatmayacağım."
Poyraz'a alayla gülerek askılıktaki elbiselere yürüdüm, hayatında kaç kez birkaç saat içerisinde üç bin dolar kazanmıştı ki? Erkeklerin içi boş özgüveninden de nefret ediyordum.
"Ne giymeliyim Dalya? Kırmızı, deri bir elbise-"
"Açelya." dedi Dalya bir anda ciddi bir ses tonuyla "Biliyorum adamı kandırıyoruz ama...Deneyimsiz ve ürkek birisini istemişti. İnandırıcı olması için daha sade bir şeylere ne dersin?"
Peruğun, lensin ve diğer şeylerin yanında sadelikten mi bahsetmişti?
"İstersen böyle gideyim?" dedim oldukça ciddi bir şekilde, o benim yaptığım imayı anlasada anlamayan bir salak vardı.
"Çok mantıklı ama böyle kimliğin ifşalanmış gibi olmaz mı?" diye atlayan Poyraz'a ikimizde ters bir bakış attık ve işin aslını anlamasını sağladık.
"Tamam nasıl istiyorsan ve giyiyorsan..."
Elbiselere döndüm, bunların içine girmekten ben de çok memnun değildim ama adama hitap etmekte istemiyordum. Bu şekilde belkide kendisi vazgeçer ve parayı yüzüme fırlatıp giderdi.
Buluşma saatine az kaldığında kırmızı deri elbisemi giymiş, peruğumu ve lensimi takmış bana asla hitap etmeyen sahte piercingi de dudağıma yerleştirmiştim. Ve makyajım...Her zamankinden daha fazla eskorta benziyordum, kaba bir şekilde ifade edecek olursam gerçek bir fahişe vardı aynadaki yansımada.
"Vay be. Bu gerçekten dolandırıcılık. Sabah tanıştığım kıza benzemiyorsun." diyerek beni süzen Poyraz'a tek kaşımı kaldırdım.
"Amaç kendime benzememem zaten. Ee ne diyorsun? Seksi görünüyor muyum?"
"Ben diğer erkeklere benzemem. Sarı saç, mavi göz ve mini elbiseler benim ilgi alanımda değil. Ama bazı erkekler için sanırım evet?"
Dalya elinde bir kağıt ile odaya girip bilgisayarına yürürken derin bir iç çekti.
"Bazı erkekleri bilmem ama Asil Barkın Hançer için kesinlikle çekici falan değilsin."
Beni çekici bulmasına gerek yoktu yani onun istediği tip benim okul tipimdi ve kendimi ifşa etmeye niyetim yoktu. Bu işi gerçekten yapmıyordum evet ama bazen bazı ithamlar yakanıza yapışır ve çıkmazdı. Bana fahişe ya da benzeri yakıştırmalar yapmaları umurumda değildi ama Dennis, Özlem ya da çocuklardan birisinin bunu duymasını istemiyordum. Ben her ne kadar birey olduğumu iddia etsem de bu söylemler onları üzecek bu da yetmezmiş gibi oklar onlara dönecek.
Dennis ve Özlem hep çok iyiydi, bu muameleyi hak etmiyordu. Bu yüzden dikkatli olmalıydım.
"Bugün telefonunu yanına alıyorsun değil mi?" dedi Dalya ve çabucak başımı salladım. Bir takip uygulaması yükleyeceğini söyleyerek telefonumu aldı ve ben de son hazırlıkları yaptım.
Sözleştiğimiz otele Poyraz önden gitti. Sonrasında ben de taksiyle geldim ve Dalya ne zaman gelecekti bilmiyordum. Küçük bir işi olduğunu söylemişti. Resepsiyondan oda kartı aldıktan sonra lobide oturan Poyraz'a kısa bir bakış attım ve başını aşağı yukarı salladı.
Adam temizdi. Demek bir katil değildi. O zaman ya gücünü sınamak isteyen bir sosyopattı ya da cinsellik deneyimi hiç olmadığı için rezil olmak istemiyordu.
Asil Barkın! Korkma bu kızda hiçbir şey yaşamadı ama maalesef bugün acemiliğini benimle atamayacaksın. Asansörün düğmesine basıp açılan kapıdan geçerek kabine girdim. On ikinci katın düğmesine bastım ve aynadaki dışı fahişe içinin ne olduğunu çözemediğim kıza baktım.
Ya Dalya bana iş teklif etmeseydi? Beni korumasaydı? O zaman zorbalık görmeye devam eden bir ezik olarak mı kalırdım? Peki ya Dennis çoktan ölmüş mü olurdu?
Onun öldüğünü düşünmek ikiye yarılan kalbime tuz basılıyormuş gibi hissettiriyordu. Her şey beni bir parçaları yapmak için çok çabalamış ailem için değil miydi? Oysa ben onlara ait bile değildim. Öyle sanıyordum yani.
Melodik ses ile aynaya bakmayı bırakıp asansörden indim ve kartın üzerinde yazan odaya yürüdüm.
67 numara.
Her katta kaç oda vardı? Kapıların üzerindeki numaraları okuyarak koridorun sonuna geldim. Kartı okutup kapıyı araladım ve önce çarpan sonra kendine çeken parfümünün kokusunu aldım.
"Geldin."
Tok sesi ben daha içeri adım atmadan duyulmuştu. Görünüşüyle uyan bir sesi vardı ve oldukça erkeksiydi.
İçeriye girip kapıyı kapattım ve birkaç adım daha atarak hem yatağa hem de deri koltuk takımını barındıran odaya girdim. Deri koltuğa oturmuş, boydan camın arkasında kalan manzarayı seyrediyordu.
"Merhaba." dediğimde sesim oldukça güçlü çıkıyordu. Ona istediği masum, ürkek kızı vermeyecektim.
Ayağa kalktığında yükselen omuzlarını izledim, geniş sırtını döndüğünde yüz yüze geldik ve görünmez bir ok boğazımı delip geçti. Nefes alıp verdim ama boşa gidiyordu sanki.
Çok garipti.
Ruhum irkilmişti.
Gerçekten hoş ve erkeksiydi. Böyle birisi neden sırf benim için binlerce dolar teklif ederdi ki? Onu tanımadığıma emindim.
"Eskort olmak için küçük değil misin?"
Sorusuyla afalladım bunca makyaja, giyime ve tavıra rağmen...Hâlâ küçük mü görünüyordum? Sertçe yutkunarak elimdeki boş çantayı ve telefonu hemen sağımda duran komodine bıraktım. Üzerimdeki suni siyah kürkü çıkarıp yere attığımda ona doğru birkaç adım attım.
"Yaşımın ne önemi var? Ayrıca söylediğini iltifat olarak kabul ediyorum."
Omuzlarının üzerinden ellerimi uzatarak kollarımı boynuna doladım ve bedenimi, bedenine yasladım. Herhangi bir sertlik yoktu gerçekten ilgisini çekmemiş olmalıydım.
"Bilerek mi bu kadar şekerli bir parfüm tercih ettin?"
Kelimeler ağzından o kadar düzgün çıkıyordu ki diksiyonuna hayran olmaktan kendimi alamadım. Onunla iş görüşmesi falan yapsam bir eskort tutacağını asla düşünmezdim.
"Beğenmedin mi? Erkeklerin en sevdiğinden bu."
Elleri bileklerimi kavrayıp kollarımı nazikçe omuzlarından indirdi ve derince bir çekip birkaç adım geri çekildi.
"Elbiseni çıkar, peruk ve lensi de. Ayrıca parfüm gerçekten çok kötü."
Başını camdan dışarıya çevirdiğinde gülecek gibi oldum.
"Elbisemi çıkarabilirim ama gerisini asla. Anlaşmamızda böyle bir şeyde yoktu zaten." dediğimde bana doğru döndü, hiç beklemediğim bir anda beni bileğimden tutup çekti ardından diğer elinin baş parmağını dudağıma koydu ve bastırarak parmağını kaydırdı.
Rujumun dudaklarımdan silinip gittiğini hissettiğimde ben geri çekilemeden piercing düştü. Sakin mi kalmalı yoksa kaçmalı mıydım bilmiyordum.
"Reşit misin sen?"
Kaşlarım çatıldı ben cevap veremeden peruğu hızla kafamdan çekip aldı ve altına sıkıştırdığım saçlarım hacimle omuzlarımdan aşağı döküldü.
"Ben..." diye geveledim "Reşitim."
Sanırım gitmem gerken kısım burasıydı. Bu adama kalırsa ifşa olacaktım.
"Anladım." diye mırıldandığında elindeki bileğini çektim ama bırakmadı.
"Ben gitmek istiyorum." dedim direkt, bir şeyler uyduracak vaktim yoktu. Sadece buradan gitmeliydim, bu kadar para veren bir adamı kandıracağımıza inanmamız bizim aptallığımızdı. Şuan beni o kadar dikkatli inceliyordu ki Açelya olduğumu öğreniyor gibi hissediyordum.
"Hayır, gidemezsin. Sana para teklif ettim ve karşılığında hem bedenini hem de vaktini sattın."
Kendinden emin konuşması ben de büyük panik yaratırken mantığımı yerinde tutmaya çalıştım. Güçlü ve zeki görünebilirdi ama kriz anında sakinlik önemliydi.
"Şimdi, "dedi ardından beni peşinden çekiştirdikten sonra yatağa oturdu ve bileğimi bıraktı. Tam karşısında durmuş öylece bekliyordum.
"Elbiseni çıkar ve bana gerçek seni göster."