Hesapta Olmayanlar

1770 Words
Volkan Kırılmış, binbir parçaya bölünmüş bir genç kadın vardı karşımda. Ahşap sallanan sandalyesinde pencereden yağan yağmuru izliyordu. Gözlerinden akan yaş içimde yanan oramanı söndürmüş ardında küller bırakmıştı. Üstüne depresyon battaniyesi örtmüş, gözlerini bir yere dikmiş... masanın üstünde 2. kupa melisa çayını da soğutmuştu elini sürmeden. Bir yudum ne su içti, ne bir lokma yemek yedi. Rengi solmuştu yine. Bir cevap bekliyordu, bir cevabı hak ediyordu. Dün akşam olanlar... Her ne olmuş olursa olsun geçmişte, o kız bir cevabı hak ediyordu ama tek cevap hak eden o değildi. Ben de bir cevabı hak etmiştim. " Şu fotoğraftaki öğretmeniniz, ona neden kurtarıcım dedin?" En iyisi doğrudan sormaktı. Daha önce defalarca bu konuyu açmaya çalışmıştım ama hiç birisine tepki vermemişti. Nasılsa buna da vermeyecek rahatlığı ile öylesine sorduğumda kendimi alamayacağım cevap ile nereden araştırmaya başlasam sorusuna boğarken bakışının bana döndüğünü fark ettim. " Melek hoca!" dedi sesinden hayranlık akarak. O sesindeki tını! Burnumun kemiğini sızlattı, gözümü yaşarttı. Bakışımı hızla çekip kahvemden bir yudum aldım. " Evet o !" dedim bir yabancıdan bahseder gibi Meleğimden bahsederken. Derin bir nefes aldım gençkıza belli etmeden. Duyacaklarıma kendimi hazırlamaya başlamıştım. " Yalnızdım ben, ailem abim öldükten sonra... Görünmez oldum evde. O kadar yasın, acının arasında Melek hocam vardı. İnsanların kalbini görürdü gözlerinden. " durdu yutkundu. Devam etmesi gerek, bilmem gerek. Karım olduğunu öğrenirse şuan söyleyeceklerini belki söylemezdi. Devam etmesi için yalvardım tanrıya. Sessizce, küçük öksürüklerle boğazını temizleyerek. " Bir gün annenle babamı konuşurken duydum. Annem ' keşke şu içeride yatan ölseydi oğlumuz öleceğine ' dedi babama. O da ' keşke ama keşke ile peynir gemisi yürümüyor hanım ' dedi. Okula gittiğimde bu söz sürekli kulaklarımda çınladı. Herkes ailesi ile gidecekleri yaz tatili planını anlatırken ben... teneffüste herkes aşağı indi. Ben kaldım. Açacağımın üstüne basıp kırdım, ucundaki kesiciyi aldım.. " Bileğini gösterdi, yamuk bir yara izi vardı. Yoksa... " Sakın bana..." " Yaptım " dedi bakışlarını saklayarak " Bu dünyadan çekip gitsem herkes için en iyisi olur diye düşündüm. Sıramda kendimden geçmek üzereyken onun sesini duydum. Biliyor musun ben ondan önce hiç gülmezdim, gülmeyi onunla öğrendim. Hastanede açtım gözlerimi. Doktora kaza ile olduğunu söylemiş. Kimse bilmesin diye ağlarken sanırım benim söylediklerimi dikkate almış. Düşünsene beni dikkate almış... Üstelik ben o haldeyken. " O günlere gittim. Melek bana telefon etmişti, hastanede olduğunu söylediğinde aklım çıkmıştı, bir öğrencim yaralandı demişti. Ah meleğim bana bile söylememişti. İşten çıkar çıkmaz soluğu yanında almıştım. Tabi ya, sedyede küçücük bir kız yatıyordu! O kız sen miydin? Arada vücudu irkiliyor, titriyordu. İçim acımıştı o kıza! Demek o kız sendin. " Kendime geldikten sonra en iyi arkadaşım oldu, beni hep güldürdü. Hiç yalnız bırakmadı. Anne gibi, abla gibi. " Sessizleşti. Evet cevaba çok yakındım hissediyordum. " Ölmüş galiba!" dedim ağzımdan çıkarken ciğerimi yakan kelimeleri sarf ederek. " Öldürüldü ya da öldü bilmiyorum halen!" dedi sinirle. " Sınıfımızda bir öğrenci vardı. Melek hocaya takıntılı" Ne diyor bu, ne takıntılısı... senin takıntılı sevgilin, Melek'le ne ilgisi var? " Melek hoca hamile kalınca çok hırslanmıştı, sürekli ona mesajlar atar, mektup yazardı " dediğinde öfke ile kalktım. Ne diyor lan bu. Melek'le ne ilgisi var? Kendi sevgilisini Melek'in hatırası ile neden bir araya getiriyor. Mesaj atar... evet bir piç mesaj atıyordu. Döndüğümde şaşkınlıkla bana baktığını gördüm. " Devam et" dedim sesim titreyerek " Sonra... Bir gün benimle çalışma odasında çalışma planı yaparken içeri girdi, elinde bıçak vardı..." Anlattı. Bir sürü şey anlattı... Sol kolunda bir bıçak izi vardı, o iz Meleğin önüne kendini attığında olmuş. Bebeğimizi öldürmek istemiş şerefsiz. Ben doğru mu anlıyorum, bebeğimizi mi öldürmek istemiş sahiden o piç? Benim karımı takıntı haline getirip... Önce hapis yatmasını istemiş, ifade vermiş. Sonra ise rüyasında Meleğimi görmüş. Melek hoca böyle bir şey olsun istemezdi diye düşünüp ifadesini düzeltmiş. Bıçağın kendini kestiği doğru ama Meleğime birşey yapmamış. Melek dengesini kaybedip düşmüş. Sonrası zaten hastane doğum ve onu kaybetmemiz. İlk ifadesinde Meleğin öldüğünü öğrenince hapis yatsın istemiş. Öfke ile onu en ağır şekilde gösterecek biçimde ifade vermiş. ' Takıntılı sevgilimdi, bastı, beni öldürmeye çalıştı, hocam araya girdi onu da darp etti' diye vermiş ifadeyi, sonra rüyasında Meleğimi görünce doğru olanı yapması gerektiğini anlayıp karımın adını lekelememek için yine üstüne almış benim sevgilimdi kazayla oldu, takıntılıydı psikolojik sorunları vardı diye. " Kocasına neden söylememiş " dediğimde güldü " Çok seviyordu kocasını, başı derde girsin istemiyordu. Çok sinirli bir adammış. Öfkesini yenemez, mesleğinden olur, çocuğun hasta olduğunu da desem anlatamam demişti. " Benim yüzümden, benim öfkem yüzümden gizledi. Belki söylese, belki bana güvenebilse... Ellerini boynuna götürdü. " Hastanede iyileşir sandım, aslında iyileşmişti de. Askere gitmiş, dönüşte işe girmiş... ama annesi ölünce yine eski saplantılı hallerine dönmüş. İlacını takip eden de olmayınca. " " Sana saldıran?" dediğimde gözlerime baktı. Başını salladı. Ben ne duyuyorum. Ben neler duyuyorum. neler? Başımın dönmeye başladığını fark ettim. Koltuğa uzanır gibi kendimi yasladım. Sakinleş Volkan... Sakinleş... Bu kız? Kim? Suçlu kim? Ben miyim? O hasta çocuk mu? Melek mi? Bana söylemeyen karım... Kim suçlu, kim suçlu, kim ne kadar suçlu bilmiyorum ama bu dinlediğim hikayede suçsuz tek bir kişi vardı o da haftalardır işkence ettiğim karşımdaki küçücük beden. Bu duyduklarımı sindirmem gerekti. Koltuktan tükenmiş bir adam olarak kalktım. " İyi misin?" Peşimsıra soru soran gözlerle gelirken kolumda ellerini hissettim " Volkan?" korku dolu gözlerle bana bakıyordu. Nasıl görünüyorum ki bana böyle bakıyor... Acır gibi. " O kadın benim karımıdı" dedim. Kolumdaki elini ateşe temas etmiş gibi çekip elleri ile ağzını kapattı. Gözleri yaşla dolmuştu. Adımları benden geri geri kaçtı. Bense bambaşka bir cehennem çukuruna çekildim. Eve geldiğimde salonun sigara dumanı ve orta sehpanın bok içinde olduğunu gördüm. Cenk boş bira şişesini yere fırlatıp " Açmadı, yine açmadı" derken bakışlarını bana dikti " Noldu lan sana?" Yanındaki koltuğa oturdum. Bir şişe de ben açtım diktim " Başımıza taş yağacak, sen ucuz bira içer miydin? Hem neredeydin lan sen?" " Kader beni bi yerde sikmiş, ama ben bunu daha yeni fark ettim " dediğimde Cenk'ten acı bir kahkaha patlattı. " Klübe hoş geldin, Mete, bendeniz ve sizin de katılımınızla hayatı geçmişte sikilenler kulübünü kuruyoruz" Geçmişte sikilenler... Bilgisayarda Müslüm Gürsesten affeti kaydedip kaydedip karısına yolluyor arada dili dolanarak özür diliyor, şarkıya eşlik ediyordu... Bense nasıl özür dileyeceğimi bile bilmiyordum. Nasıl bu kadar gözüm kör oldu? Nasıl araştırmadan, soruşturmadan nefretime bu kadar sıkı tutunup sarıldım. Kim bilir ne halde? Buket Ormanda yürürken en sevdiğim mantarları buldum. Çocukken abimle toplandık. 3 gün geçti. O olaydan sonra. Onun Melek hocanın kocası olduğu gerçeğini kabul etmem beraberinde başka soruları getirdi. Artık anlıyordum, herkese iyi anlayışlı olan adamın beni neden bu denli incittiğini. Kullanılıyor olduğumu düşündüğüm zamanlarda bile bu kadar incinmemiştim. Nefret edilmesi. Mete ve Vera ' nın evindeki yemekten sonra ona aşkımı itiraf etmeye karar verdiğim gece öğrenmiş kim olduğumu. Yaşadığımız o berbat geceden sonra valizimi toplayıp Bolu'ya dağ evine geldim. Kartepe'de ruhumu dinlendirip eski Buket olup dönecektim. Doktorla son görüşmemizde sonra ameliyat için sonunda bir takvim kararlaştırılmıştı. Pankreasımın yarısından çoğu alınsa da doktor bir kısmını kurtarmanın yolunu bulmuştu. Artık Volkan defterini kapatacaktım. Benim için artık sağlığım öncelikliydi yine de kalbimin derinliklerinde hissettiğim acı... Ben hiç bu kadar ıssız kalmamıştım. O gece ona ilk aşkımı itiraf ettiğim gece benden intikam almaya karar vermiş. Beni öldürmek yerine kalbimi öldürmeye karar vermiş. Sevdiği kadının katili olarak görmüş. Aramalarına dönmediğimde her şeyi anlatan mesaj attı. İşin en can alıcı kısımı bir ara yumuşar gibi olduğumda - Söylediklerini araştırdım haklıymışsın - diye attığı mesajla kendime bir daha kızdım. Mantarları toplarken karların arasında minik, gri, kahve yuvarlak hareket eden, daha doğrusu titreyen bir yumak gördüm.. Bu şey, Tanrım dağ tavşanı ama çok küçük! Yanına ürkmesin diye yavaş yavaş giderken titrediğini gördüm. Bir hayvandan mı kaçtı saklandı, yuvasından uzaklaştı şimdi de bulamıyor. Benden de kaçar diye korktum ama kaçmadı, yırtıcı bir hayvan bile olsa gelen kaçmayacaktı. Sanki kendini bırakmıştı, kabullenmiş. Benim gibi... Kollarımın arasına aldığımda kucağıma saklandı, sanki bir sığınak, bir sıcak yer arar gibi. Onu öyle bırakmazdım, bırakmadım da. Ağlaya ağlaya eve döndüğümde sitenin güvenliği durumuma kınayarak bakmıştı. Kesin gözlerinde küçülttüler gözyaşlarımı. Zenginiz ya acımız değersiz. Hep aptalca şeyler için ağlarız. Arkamdan sesini duydum " Soğukta insan ölse ağlamazlar ite kediye ağladıkları kadar" Evimiz 3 katlı çok lüks bir villaydı. Daha doğrusu villalar sitesinden oluşan bir site. Sitemizde 10 dağ villası vardı. Herkes birbirini tanırdı. Kış aylarında yılbaşlarında ya da bazen arada kar için gelirlerdi ama şuan tek kalan bendim. Ben ve kar topu. Evet hemen isim de koydum. Şömineyi yakmışlar ev temizlenmiş, hemen kartopunu yere bırakıp koşarak mutfaktan sebze meyve ne varsa önüne serdim. Yüzümdeki tebessüm... Minik bir tavşan bile yetmişti yüzümü güldürmeye. Titremesi geçmiş, getirdiğim sebzelerden de tırtıklamaya başlamıştı... O yemeğini yerken ben sevinçle gülümsedim, " Yaşayacaksın" dedim "Yaşayacaksın." Volkan Açmıyor, evinin önünde saatlerce bekledim, kapısını vurdum, aradım ama yok. Çaresizce pencereden tülün arasından evi içeriyi görmeye çalışırken Selim'in sesini duydum " Komtanım ?" Gözleri ellerimle cama gölge yapıp içeriyi görmeye çalışmama takıldı. " Nerede?" hiç kıvırmadan, uzatmadan... " Komtanım 3 gündür ışıkları yanmıyor, görmedim de kendisini. Sanırım evde değil" O an aklıma bir fikir geldi. " Arasana" dedim. Evet beni cevaplamıyordu ama belki... Önceden olsa bana sırılsıklam aşık kız kimsenin telefonunu cevaplamasa bile beni cevaplardı biliyorum ama şimdi herkesi cevaplar beni cevaplamazdı. Telefonu çalıyordu, sesini dışarı verdirtmiştim. Uzun süre çalıp açılmadığında nedensizce mutlu oldum. Açmasını mı istiyordum açmamasını mı bilmiyorum. İçimden - Onu da cevaplamadı - dediğimde Selim sıkılan bir tonla " Cevap yok komtanım" dediği anda telefonu çalmaya başladı. Ekranda adını gördüm. Ona döndü, bana bir defa bile dönmedi ama döndü ona. Selim yüzüme ne yapması gerektiğini bilmeden bakıyordu. Sinirlendiğimin farkındaydı. " Aç " dedim öfkeli bakışımı başka yerlere kaçırarak " Selim kusura bakma yetişemedim telefona" " Önemli değil güzelim..." dediğinde aniden sustu beni hatırlayıp, daha doğrusu ona o kadar hızlı döndüm ki sinirle - NE DİYORSUN LAN SEN? - diye sessizce işaret çakarak bir müddet can alıp verdi karşımda. Güçlükle topladı kendini " Ben seni görmeyince merak ettim, iyi misin?" " İyiyim, az kafamı dinlemek istedim" Gitmiş. Ya bir daha gelmezse. " Sor , ne zaman gelecek" diye konuşmadan dudağımla anlattım. Dudaklarımı okuyan Selim dediğimi yaptığında bir müddet gelmeyecekmiş hanımefendi. "Belki hiç gelmem henüz karar vermedim" dediğinde kalbimde bir sızı hissettim. Derin bir karanlık, sıkışan göğüs kafesim. "Nerede sor " aynı şekilde " Peki şimdi neredesin?" Selim'in sorusunu bir müddet cevapsız bıraktı, söylemek istemiyordu. Elimle ısrar et işareti yapınca " Ben de çok bunaldım, keşke bana da söyleseydin, izin alırdım kaçardım biraz. " " Ne zaman istersen gel, konum atıyorum. " Derin bir oh çektim içimden. Oh be! gerçi söylemese de bulurdum nerede olduğunu, benden kaçıp kurtulamazdı. Biz böyle adamlardık. Cenk'in Tayfun'u dövmek için Amerika'ya gidip gelmesi gibi nerede olursa olsun bulurdum onu. Selim konumu direkt bana attı " Adres bu komtanım" Kafamı sallayıp eve doğru yürüdüğümde telefonum çaldı. Karargahtan arama geldi, cevapladığımda görev emri geldiğini anlamıştık. Nereden çıktı şimdi bu, ya ben dönene dek giderse! Kahretsin!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD