Ahlaksız Teklif
Buket
Selim beni eve bıraktığında bir müddet gözlerime beklenti ile baktığını fark ettim. Onu içeri davet etmemi ummuştu... Edemedim.
Beni önemsemeyen, kadın olarak bile görmeyen bir adam yüzünden tüm gece yüzümü güldürmeye çalışan adamı reddettim. Üstelik bu kadar az zamanım kalmışken.
Dünyada aşkı yaşamadan ölmek... Hayır, bunu istemiyorum. O ameliyattan nasıl çıkacağımı bilmiyorum....
Bu hayatta hep kurallara göre yaşadım. Hiç yanlış yapmadım. Ne ahlak ne toplum kurallarını ne de hukuk kurallarını , sosyal yaşam kurallarını çiğnemedim ama karısını öldüren, çocuklarını öldüren adamlar yaşıyor, tecavüzcüler, uyuşturucu kaçakçıları yaşıyor ama ben ölecektim.
O an hayatın verdiğini aldığın bir masa olmadığını anlamıştım, bu masada herkes kaybediyordu. Yaşamın bir kuralı yoktu.
Tek isteğim sevdiğim bir erkekle birlikte olmaktı ama o da koca popolu asabi şempanze yüzünden artık mümkün değildi, çünkü sevdiğim erkek oydu.
Dün gece bunu yüzüne haykırdığımda bana iğrenerek bakmış "Kaç yaşındasın sen? Ben kaç yaşında adamım, git kendine dengin birisini bul çocuk " demişti.
Yaptım. Bu gün yemeğe çıkmadan önce sokakta karşılaştığımızda uzun uzun bakmıştı aracından inerken, Selim ile bana.
Yüzünde anlam veremediğim öfke patlamasıyla... Neden öfkeliydi ki, bakışlarındaki iğrenme devam ederken üstelik!
Onu öptüğümde dudaklarını silmesi... bunu asla unutamayacağım. O kadar mı iğrençtim, midesini mi bulandırmıştım!
Tüm bu düşüncelerin gölgesinde eve girdiğimde kendimi ışıkları açmadan salona attım. Dışarıdan gelen sokak lambasının aydınlığı yetiyordu.
Karlı bir Ankara gecesi... Ama beni üşüten şey kimsesizliğim. Neden sevmedi beni? Tamam çok güzel değilim ama... ama...
Kapının sesi ile çıktım derin düşüncelerden. Saat çok geçti, bu saatte kim olabilir ki?
Korkarak kapıya gittiğimde onu gördüm. Kapıyı açmadan kokusunu nasıl alabilir insan, köpek cinsi mi var sende be kızım!
Kalbime sayısız bıçak darbesi aldım. Neden gelmişti ki? Bu gün yeterince canımı acıtmamış mıydı?
Bir müddet kapının eşiğinde bekledim. Açmasam, gördü mü acaba geldiğimi?
" Şu siktiğimin kapısını açacak mısın siktir olup gideyim mi?"
Nasıl anlamıştı kapının arkasında olduğumu?
Hafif araladığım kapıdan yüzümün bir kısmını gösterip gözlerine bakmadan
" Sorun ne Volkan abi!" Dedim
Yüzündeki ani değişimi kısacık bir süreliğine baktığımda görmüştüm. Neden rahatsız oldu, bu gün kendisi demedi mi bana " Ben senin abin sayılırım " diye...
" Aç şu kapıyı, sokakta mı konuşacağız"
Homurdanıyordu ama ne söylediğini asla anlamıyordum.
Ev soğumaya başlamıştı, onun da üstü inceydi. Açtım, içeri girdi. Saçında ,omzunda kar birikmiş. Ne ara bu kadar kar birikti? O kadar çok yağmıyor ki... gören 3 dakikadır değil 30 dakikadır dışarıda olduğunu düşünür!
" Neden lambaları açmadın " dediğinde cevap vermek yerine omzumu silktim. Onunla konuşmak istemiyordum. Konuşulacak her şeyi konuşmuştu!
Gözleri yüzümde , vücudumda dolaşıyordu. Arada bedenime bakıp küfür ediyordu, ağzının arasından kısık homurtular yükseliyordu anlaşılmayan.
" Şu siktiğimin elbisesi ile çıktın dışarı, gecelikten bozma elbise ile...?"
Anladığım tek küfür buydu, diğerleri daha kısık bir sesle söylemişti,anlamamıştım.
Sessizliğim ve başımı öne eğip ona bakmamam canını sıkıyordu, farkındayım ama bakamıyordum.
Bu gün nerede ise adamdan beni almasını istemiştim. Benimle sevişmesini istedim. O da bana " Abinim senin " dedi. Senin abinim!
" Bir sorun mu vardı Volkan abi?"
" Abini sikicem! Kaldır kafanı!"
Kaldırmadım, kaldıramadım... eli ile çenemden sıkıca tutup sert bir şekilde kaldırdı
" Sana, bana bak dedim !"
Gözleri gözlerimdeydi, suratı ciddiyet ve sinirle gerilmiş, bakışları gözlerimi kendine esir bırakıyordu.
" Ne planlıyordun, ben seni sikmeyince kendini emrimdeki bir askere mi becerttirecektin?"
Benimle böyle konuşması kalbimi kırıyordu. Daha kötüsü bu benim suçumdu çünkü ona ben demiştim beni almasını.
Onu istediğimi söylemiştim. Üstelik sadece bu günde değil, günlerdir bariz şekilde belli ederek ilgimi peşinde dolanmış en son bu gün ise " Ne istiyorsun?" dediğinde "Senin olmak " demiştim. Aklımı kaçırmış olmalıydım.
" Ben..."
" Sen ne?" Diye kükredi.
Vücudum titremişti hakimiyetinin altında. Üstüme ağır adımlarla gelirken çenemdeki eli giderek yüzümü kavramaya ve sıkmaya başlamıştı, o geldikçe ben geri adım attım
Sanki ondan kaçabilecekmiş gibi, sanki ondan kaçmayı istiyormuş gibi! Nihayetinde geri adım atacak yerim kalmadığını duvara çarpınca anladım.
Soğuk duvara temas eden sırt dekoltem irkilmeme ve ağzımdan küçük bir inleme kaçmasına sebep olduğunda yüzündeki ifadenin saliselik değişimini görmüştüm.
Artık kaçacak yerim kalmamıştı, ama o halen üstüme geliyordu! Ne yapmak istiyordu ki?
Kendini tamamen bana dayadığında defalarca kırdığı kalbimin nerede ise ağzımdan çıkacak kadar hızlı attığını fark etmiştim.
" Karımdan başka kimseyi sevmeyeceğim, hayatımda ondan başka kimse olmayacak! Kızım ve ben, bu kadar kalacak hayatımız. Benden hiç bir beklentiye girme, evlilik çocuk hayali kurma, sadece seni kullanırım ve zerre kadar umrumda olmayacaksın... ne hissettiğin.... aşıksın, hayransın sikimde olmaz. Ne zaman istersen siktir olup gidebilirsin hayatımdan. Nedeni, nasılı zerre sikimde olmaz... Çıkarım hayatından. Peşine düşeceğimi, senin arkandan koşacağımı sanma. Tek şartım var; etrafımdaki hiç bir erkeği seninle yatarken yanına yaklaştırmayacak, benden başka kimse ile ilişkiye girmeyeceksin benim koynuma girerken! Bu gün kendini bana vermek istediğini söylüyordun ya... " beni baştan aşağı süzdü, yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı.
Bu kadar beğenmiyorsan neden benimle olmak için şartlarını sıralıyordun ki?
" eğer bu şekillerde altıma gireceksen gir!"
Elini çenemden başımı yana savurarak bıraktı. Kendini uzaklaştırdı. Holün duvarına sırtını dayayıp kollarını bağlayarak beni izlemeye başladı.
Önceden de benden pek haz etmiyordu farkındaydım ama son 2 haftadır bu haz etmemek değil başka bir şeydi. Gözlerinde derin bir öfke, nefret vardı bana karşı.
Sorsam sebebini açıklamaya tenezzül etmeyeceğini bildiğim için en iyi yaptığım şeyi seçtim. Sustum!
Aramızda 2 metre mesafe var yoktu. Sırtlarımız duvara dayalı, tek fark o kendinden emin şekilde beni süzüyorken ben ise karşısında titriyordum.
Yüzünde dolandı gözlerim, beni sadece kullanmak istiyordu, bir beklentiye girmemi istemiyordu.
Nasıl bir beklentiye girebilirdim ki, ölüp gidecektim. Bu her ne kadar onurumu yıkıp geçen bir teklif gibi olsa da ilk etapta, aslında makul bir teklifti.
Ölüp gitsem üzülmezdi ve ben hoşlandığım bir erkekle paylaşırdım en özel anlarımı. Sırtını duvara dayamış, kollarını bağlamış hafif eğik benim vereceğim cevabı beni küçümseyerek izleyen adam...
Ona cevabımı sırtımı duvardan çekip hafif önüne adımlayarak vermeye hazırlandım. Gözleri kısılmış şaşkınlıkla beni izlerken kaşları da tüm dikkatini yansıtırcasına çatılmıştı bir süre sonra. Gözlerini benden çekmiyordu, bir saniye bile.
Derin bir nefes aldım, başımı öne eğip ayağındaki bota baktım. Evime botuyla girmişti, bana hiç saygısı yoktu, olmayacaktı da...
Ne evime ne bana ne de bana ait bir şeye. Bakışlarımı botundan gözlerine çevirdim. Elbisemin iplerini omzumda sıyırdığımda karşısında yarı çıplak halde kalmıştım.
Böyle bir şey beklemediğini rahat tavrı bozularak belli etmişti. Gözleri şaşkınlıkla açılmış, duvara yaslanan bedeni öne doğru eğim almış, kollarını çözmüştü. Bir adımda aramızdaki tüm mesafeyi kapattı.
Çıplak olmama rağmen vücuduma bakmıyordu, gözü gözlerimdeydi. Bakışımı kaçırsam bile gözlerinin üstümde olduğunu biliyordum.
Çenemden tutup kendine çevirdi, sert şekilde kapattığım gözümü güçlükle de olsa açtığımda derin kahverengi gözlerine hapsolmuştum.
" Bu kabul ettiğin anlamına mı geliyor? "
Kabul ettim! Evet, ettim. Hayır diyebilecek bir durumda değildim zaten. Başımı güçlükle evet anlamında salladığımda beni sert bir hamle ile döndürüp kendine çekti.
Vücuduna tamamen dayamıştı, elbisemin üstü belimden aşağıya sarkıyordu. Bir eli ile boğazımı sıkarken diğer eli kadınlığıma baskı uygulamaya başlamış ve uyguladı baskı ile beni kendine çekip kalçalarıma sertliğini gömmüştü. Sırtımda kalp atışını hissediyordum.
Kulağıma dolan nefesi saçımı savunuyordu yüzüme
" Benden merhamet bekleme!"
Beklemiyordum. Onun nasıl bir adam olduğunu biliyordum. Ne kadar sert, kuralcı.. anlamadığım bana neden bu kadar öfke doluydu!
Beni bir adım daha atıp az önce sırtımı yasladığım duvara yüzün körü yapıştırdı. Yüzüm , vücudum soğuk duvara yapışıkken postalı ile bacağımın arasında vurarak bacağımı açtırdı.
Hayır bu şekilde olmaz, evet onu istiyorum ama bu şekilde değil ... başıma yaptığı baskı ile yanağım duvara sürtülüyordu.
Yüzümün çizildiğine emindim. Ellerimle duvardan destek alıp kendimi çekmek istediğimde kasığımdaki eli ile belimi kendine doğru çekip beni önünde eğdi.
Heycandan mı korkudan mı titrediğini bilmediğim ellerimle düşmemek için duvardan destek almaya çalıştım.
Kalçama dayadığı erkekliği ile fermuarını açtığını çıkan sesten fark etmiştim. Eteğimi sabırsızca belime elinin tersi ile sayırırken iç çaşarımın yırtılma sesini duydum.
Merhamet bekleme demişti. Evet ama bu merhametsizlik değil bu bambaşka bir şeydi, hoşuma gitmeyen bir şey.
"Dur " desem dururdu, biliyorum ama bir daha bana yaklaşmazdı da. Onunla oyun oynadığımı düşünürdü. Bu ona yakın olma şansımdı ya da şanssızlığım.... Bunu zaman gösterecek!
Tırnaklarım duvarın tırtıklı yüzeyini sıyırırken göz yaşlarım yere süzülmeye başlamıştı.
Çok sessiz ağlardım ben, kimseyi rahatsız etmeden. Ağlamamdan bile rahatsız olurdu insanlar çünkü. Korkuyordum, bu ilk sevişmem, acaba söylemeli miydim? Dinlemez mi, umursamaz...
Korkuyorum...
Denedim, söylemeyi denedim.
Titreyen sesimle " B- ben..."
" Kapat çeneni!"
Kapattım. Titreyen dudaklarımı birbirine bastırarak kapattım. Bir süre sonra kadınlığıma sürtünen aletini hissettiğimde nefesim kesilecek gibi olmuştu.
Kadınlığımın girişinde gezdiriyordu erkekliğini, bir müddet sonra ellerinden birisini tıpkı benim elimin olduğu gibi duvara yasladı, destek alır gibi bir hali vardı. Diğer eli ile aletini içime ittiğinde bacaklarımın titremesi, çığlığım birbirine karışmıştı
" Siktir !"
Sessinde kolaylıkla fark edilen öfke dolu bir tonlama vardı
Saçımdan çekerek doğrulttu beni ama halen titriyor,kaçmaya çalışıyorken o güçlü kolları ile belimden sarılmış içimde yol almaya devam ediyordu. Başını boynuma gömmüş omzumu ısırırken diğer eli ile ağzımı kapatıyordu.
İnlemlerim kapalı ağzıma rağmen evin her köşesinden duyuluyordu, bacaklarım delice titrerken, dermanım kesilmişti.
Ayakta duramıyordum. Belimi sarmış güçlü kolları ile beni ayakta o tutuyordu çünkü dermanı kesilen bacaklarım beni taşımıyordu
İçimde hissettiğim yırtılma hissi, acı, bacaklarımdan süzülen ılık ıslaklık, çınlayan kulağım, kararan gözümle kollarında kendimden geçmediysem sebebi hissettiğim acıydı.
O kadar keskin bir acıydı ki, o kadar yoğun bir basınç içimi doldurmuştu, içimde bir şeyin patlayacağını hissediyordum
Tamamen kendini sokmuş, içimde öylece bekliyordu
" Ben böyle işin amına koyayım, neden söylemiyorsun kızım ilk olduğunu "
Dinlememiştin ki! Duymak istememiştin sesimi.
" Sikicem ya, tamam birazdan daha iyi olacaksın sık dişini"
Ağlıyordum, elleriyle kapattığı ağzımda acı dolu çığlıklarımı bastırıyordu, inleyen sesimin yankıları boğazımı kanatırcasına odanın duvarlarında sessizce yankılanıyordu!
Bacaklarımdan akan ılıklık durmuştu ama acı devam ediyordu ki daha kötüsünü yaşadım içimde hareket ettiğinde...
Kendini çekip itmeye başladığında boğazımı yırtarcasına attığım bir çığlık daha ağzımı kapatan ellerinin arasında kaybolmuş dışarıya boğuk inlemeler çıkmıştı gözyaşlarımın eşliğinde.
Bir an başımda dudağını hissettim. Başımı mı öptü?
"Tamam bekle birazdan geçecek, bunu yapmak zorundayım yoksa alışamazsın " deyip kendini içimde çekip itmeye devam ediyordu
Her hamlesi ile bacaklarım zangır zangır titremeye, vücudum kasılmaya devam ederken kasığımdaki şiddetli sancının tarifini bile yapamıyordum. Gözlerimden akan yaş ağzımı kapatan elini ıslatıyordu
Sesi ilk zamanki kadar sert değildi, merhamet göstermeyeceğim demişti ama sesinde bariz bir yumuşama ve hareketlerinde naiflik vardı.
Arada sık sık kulağıma yaklaşıp
" Tamam,bilmiyordum ... bilsem böyle olmazdı, söylemedin! Tamam geçecek birazdan" diyordu.
Geçmedi, azaldı ama geçmedi. O ise içimdeki hareketlerini benim bağırmaktan kısılan sesimle hızlandırılmıştı.
" İçin alev gibi, tamamen kabardı artık daha da darsın... "
Kalınlaşmış sesi titriyordu konuşurken. Bense acıyan boğazım , kısılmış sesimle sadece inleyebiliyordum.
Hani sevdiğiniz erkekle birlikte olurken zevk alırdınız, benim canım çok yanıyordu!
Bir süre nazik davransa da sona doğru kendini tatmin edeceği an gelince hızla içimde girip çıkmaya başlamıştı.
Birkaç sert girişinden sonra titreyen vücudunu hissettim, erkeksi zevk dolu sesi, çıplak sırtıma değen sıcak ve sık nefesi... anlamıştım, onun içinde bitmişti.
Yine bacaklarımdan ılıklık aktı, ama bu defa benim kendime ait bir ılıklık değildi... kendini içimden güçlükle çıkarttı.
Derin nefes alış verişini duyuyordum halen, soluk alışverişi o kadar güçlüydü ki... tamamen benden ayrılarak elini belimden çektiğinde dermanı kalmayan bacaklarım sarsılmış bedenimi ayakta tutamadı... yere yığıldım.
Elim duvara sürtünerek kaymış zemine kapanmıştım. Titreyen vücudum ile kıvranırken alnım zemine gömülmüş, kollarım kasıklarımı sarıyordu acımı azaltmak için.
Parmaklarım bacak arama gittiğinde kanım bulaştı... dizkapağımdan da aşağılara dek akmış. Normal miydi bu kadar kanaması?
Baş ucumda olduğunu biliyordum. Gözleri benim üstümde aletini çamaşırının içine soktu, fermuar sesi duydum.. Kulaklarımda yankılanan feruar sesini!
Her yer daha da fazla karardı, olması gerekenden daha kara... incinmiş ruhum kadar kara...
Kendimden geçtiğimde bir hafiflik hissettim, yerden yükseldiğimi. Kendime sıcak bir yer buldum bir süre, güzel kokan sıcak, yuva gibi...
Başımı yaslamak istedim, sığınmak ama sonra başımın soğuk bir yastığa gömüldüğünü fark ettim, yüzümdeki acı...
Sanırım yanağım ciddi derecede çizilmişti, canımı yakıyordu. En çok hangisi derseniz, bilmiyorum!
Onun sesi geliyordu, küfür ediyor, sinirli şekilde söyleniyordu. Yine bana kızmıştı. Öfkesinin, küfürlerinin baş rolü bendim. Zaten hayatta da hep böyleydi, iyi olan şeyler bana layık görülmezdi.
Alışmıştım buna ama bu sefer ne yaptım ki! Gerçi nedene mi ihtiyaç vardı! Ne zamandır bir neden lazım bu muamele için Buket? Aptal olma! Sen olman yeterli değil mi? Kesin yapmışsındır bir şey...
Ne kadar süre sonra kendime geldiğimi bilmiyorum. Pencerenin önünde dışarıdan yağan karı izliyordu. Beni sevmesini isterdim, hem de her şeyden çok... Ne beyhude bir beklenti...
Kalkmak istedim ama acı ile inlemem bir oldu, boşa bir çaba...
Dikkati hızla bana döndü. Elleri cebinde, bedeni yarım dönmüş beni izliyordu. Suratı çok korkutucuydu. Beni öldürecek gibi bakıyordu. Üstümdeki yorgan da neyin nesi... üstümü mü örtmüş!
"Gerizekalı mısın sen, başıma bela mı olmak istiyorsun, kanaman durmayabilirdi, nasıl söylemezsin?"
Söylemek istedim, dinlemedin... şu an benden bir cevap beklemediği o kadar açıktı ki, sadece öfkesini kusmak istiyordu, bunun içinde uyanmamı beklemişti.
Suratında duygu geçişleri oluyordu, yakalayamadığım.
" kanaman var mı?"
Sesi ilk defa kızar tonda değildi, merak? evet belki! Belki biraz merak vardı o tonda.
" hayır"
" tamam, yat dinlen kalkma. Bir şey olursa ara..."
Gitti. Dediği gibi. İşini gördü ve gitti.
Volkan
Eve geldiğimde küfürler savurarak üstümdekileri çıkartıp banyoya gittim. Gerizeklı kız, ne geçiyordu aklından, nasıl söylemezsin
Tamamen soyunup duşun altına girdiğimde kasığımdaki ve aletimdeki kan izlerini gördüm...
Derin bir nefes çektim içime. Sakinleşmeye çalıştım. Asla bir genç kızın ilkini bu şekilde elinden almazdım, asla bu işi bir genç kızla yapmazdım.
Bana benimle sevişmek istediğini o kadar rahat söylemişti ki, ben böyle bir şeyi nasıl tahmin edebilirdim?
26 yıl kendini kimseye vermeyip neden bu şekilde kendinden 12 yaş büyük, çocuk sahibi bir erkeğe sunmuştu ki, üstelik hiç bir beklenti içine girmeden.
"Neyse ne!" deyip kafamı sallayarak düşünceleri uzaklaştırdım. Beni ilgilendirmez, ben kendi zevkime bakarım. Uzun süre sonra yaptığım en iyi sexti.
O kadar dardı ki, sırtında teninin kokusunu aldım, o da hoşuma gitmişti, evet onu sikecektim. Hem de defalarca kere!
Hızlıca duş akıp çıktım. Nöbetçi bir eczaneden doğum kontrol hapı aldım, kas gevşetici, ağrı kesici, bir tane de kayganlaştırıcı.
İstediklerimi poşetleyen çocuk piç piç sırıtırken bakışım ile sıfatından anında silinmişti o hadsiz sırıtması.
"Üstü kalsın" deyip çıktım. Eve geldiğimde halen ışığın kapalı olduğunu gördüm. Çıkarken anahtarını almıştım ilaç alıp geleceğim için. Direkt mutfağa geçip bir bardak su alıp yukarı kata çıktım.
İki büklüm yatakta uyuyordu. Yanına geldiğimde bilerek sert şekilde su bardağını komodine kattım uyanması için. Ona sarılarak uyandıracak halim yoktu. Benim için şişme bebekten bir farkı yoktu ve olmayacaktı da!
İrkilerek uyandı, derince iç çekmişti. Bir eli kasığında. Çok mu acıyor canı?
" Şu ilaçları al, şu krem de sende kalsın, su bazlı"
Poşettekilere baktı abajuru yakarak
" ne bunlar?"
" kas gevşetici , ağrı kesici, o da doğum kontrol hapı ilk onu al ... sonra diğerlerini."
Kremi elinde evirip çevirdi, soru dolu gözlerle bana baktı
" yarın içine girerken gerek olacak, kayganlaştırıcı. İşimi görürken senin zevke gelmeni bekleyemem "
Tepkisini görmek istemiştim, ' bu son bir daha olmaz' mı diyecekti yoksa...
Evet , çekmeyece kattı. Yüzümdeki o gülüşe engel olamadım. Alaycı, aşağılayıcı, biliyordum gülüşüne engel olamadım işte!
" titremem geçmedi " dedi kırılgan bir sesle. Bunu ben de fark etmiştim, o ses! Bir anlığına, kısa bir an öfkemi gölgelemişti!
Neyse ki annesiz büyüyen kızım, karımın ölümüne sebep olan yatakta uzanan bu şımarık kıza dahil planlarım geldi aklıma tekrar. Sana yapacaklarımın yanında bu yaşadıkların ne ki!
" ne bekliyorsun sana sarılıp sakinleştirmemi mi?"
Kaşımı kaldırıp merakla bekledim, gerçekten böyle bir şey istese ne yapardım?
Gözlerini benden kaçırarak " hayır sizin de dediğiniz gibi herhangi bir beklentim yok"
Siz! Bunu sevdim. Sahiplenmiyor. Sınırını biliyor. Bu hoşuma gitti.
" Yat dinlen" dedim montumu yatağın üzerinden alarak, "yarın akşam gelirim"
Yine Tepkisini ölçmek istedim, gelme diyecek mi diye, demedi!
" peki" dedi yatağa kıvrılarak.
Benim hakimiyetimi kabul etmiş, kendini tamamen benim kişisel zevkime teslim etmişti. Hoşuma gitti!
Volkan
Gün sonunda bitti, bütün gün aklımı doğru düzgün ne işe verebildim ne de başka bir şeye.
Aklımda sürekli akşam olup Buket'in yanına gitmek vardı. Evde kızımı da uyuttuktan sonra bakıcıya emanet edip çıktım.
Gelmeden önce mesaj atmıştım, daha kapıya gelirken kapı aralandı ama açılmadı tam olarak.
İçeri girdiğimde kasığından tutarak 2 büklüm yukarı çıkmaya çalışan minik şeytanı görmemle her şey zihnimde uçup gitti. Hızla yanına gelip kucağıma aldım, şaşkındı, gözlerimde yüzümde dolaşıyordu bakışları.
"Bu halde neden gel diyorsun bakıcılık mı yaptıracaksın bana?"
Sinirliydim, ne hayaller kurarak gelmiştim.
"Acımayacağınızı söylemiştiniz" dedi gözlerini gözlerime dikerek. Halen devam ediyordu. " kaşınma bu halde alırım altıma" Bu bir tehdit değildi, yapardım!
Yatağa bırakırken yakamda elini hissettim
"Ne yaptığını sanıyorsun?" deyip yakamı kurtaracakken üstümü soymaya çalıştığını anlamıştım.
"Rahat dur dedim sana ! " sert bir tonda kendimi çekip uyardım. Benim kendimi çekmemle bu sefer o, kendini soymaya başladı
"Ne halt ediyorsun lan sen, şu haline bak acıdan yürüyemiyorsun şu vaziyette kendini bana siktirmeye mi çalışıyorsun?"
Her ne istiyorsa başarılı oluyordu, zaten gelmeden önce düşüncesi ile tahrik olmuşken, el değmemiş bedeni karşımda çırılçıplaktı.
Yatakta dizlerinin üstünde yürüyerek yanıma geldi, gözlerimin içine baka baka elini kemerime attı ve çıkartıp attı bir kenara, sonra da çekmece kapağına gitti eli. Kayganlaştıcıyı aldı eline, İyice yaklaştım
"Madem istediğin bu fazlası ile alacaksın sonra ağlamak yok " dedim kıza bakarak. Durmuyordu ya da aldırmıyor.. Madem onun için sorun değil canının acıması benim için neden olsun!
Zaten istediğim bu değil miydi? Canını acıtmak!