“Peki, efendim. Teslim oluyorum. " +18

1209 Words
Serkan’ın mesajından sonra tüm yaşananları düşündüm. Tepkimin sebebi, Serkan’ın bana olan sert tavrı mıydı, yoksa benim bu deneyimden korkmam mıydı? Sanırım her ikisi de. Düşüncelerim saatleri kovalıyordu. Saatlerdir, odayı loş bir ışıkla aydınlatan lambaderimle bakışıyordum. Aklım Serkan’daydı. Hâlâ arabasında, dışarıda mıydı? Çoktan gitmiştir diye düşündüm. Ah, lanet cephe! Kapının önünü görememek fazlasıyla canımı sıkıyordu. Cesaretimi topladım. Üzerime bir ceket aldım. Anahtarlarımı ve telefonumu cebime sıkıştırdım. Kapıdan çıktığım an, beynime üşüşen düşüncelere engel olamadım. Ne akla, ne cesaretle, daha iki günlük tanıdığım bir insana bu kadar imtiyaz tanıyordum? Bu cesaretimin kaynağı neydi? Aşk mıydı bu? Cidden, yıllarca durup sonunda en belirsiz, en tanımadığım insana mı âşık olmuştum? Merdivenleri hızla indim. Dış kapıya geldiğimde, kendimi gizleme çabasıyla burnumun ucuyla sokağa doğru baktım. Tanrım, aracı buradaydı! Gitmemiş miydi gerçekten? Saatlerdir ne yapıyordu araçta? Merakım artık soğuk bir eyleme dönüşmüştü. Serkan’dan korkmuyordum. En azından, yıllardır benim için emek harcayan, amaçlarına ulaşamayınca hemen vazgeçmeyen tek kişiydi. Onunla görüşmesem de inatla deneyeceğini biliyordum sanki. Söyleyecekleri şuan tek odak noktamdı. Gözlerindeki o karanlığı merak ediyordum. Araca doğru yavaş adımlarla ilerledim. Araç camları buğulanmıştı. Elimle biraz sildiğimde Serkan’ı gördüm. Kollarını bağlamış, başını arkaya yaslamış, derin bir düşünce içindeydi. Öyle ki beni fark etmedi bile. Camı tıklattım. Bir anlık irkildi. Beni gördüğünde gözleri açıldı, hemen kıpırdandı. Kapıyı açıp ayağa kalktı. Hâlâ gömleğiyleydi, düğmelerini bile kapatmamıştı. Burnumla işaret edip, “Üşüyeceksin. Ceketini neden giymedin?” dedim. Gözlerinde anlamsız bir bakışla, “Hissetmedim,” dedi. Elini yanağıma koyup ekledi: “Sensizliği hissettim, ama soğuk havayı değil.” Boğazımı temizleyerek, “İyi, kalk hadi. Seni daha fazla üşütmeyelim,” dedim. Gözleri çocuksu bir edayla gülümsedi ve başıyla onayladı. Küçük bir çocuk gibi arkamdan geliyordu. Evin kapısına geldiğimizde kapıyı açıp ışığı yaktım. Ruh halimin hiç ortası yoktu. Daha iki saat önce adamdan ölesiye korkuyordum; şimdi ise resmen duygularım alınmış gibi, kavurucu bir merakla sonuç odaklıydım. Kapıdan girince çekingen bir şekilde kapının ucunda bekledi. “Salonu biliyorsun, geç,” dedim. Onu izlediğimi fark ettirmemeye çalışarak inceledim biraz. Burnu ve yanakları soğuktan kızarmıştı. İkimizde bugün olmayacak şeyler yaşamış rezil haldeydik, Ama aptal hormonlarım yine devredeydi.Gömleğinin içinden görünen adaleli hatları ve kalçasını tamamen kavrayan kumaş pantolonu yine ilgimi çekiyordu. O bu iştahlı bakışlarımı fark etmeden başımı çevirdim ve biraz su ısıttım. İki kupa bitki çayıyla salona girdim. Bakışları bir anda beni buldu. “Bana çay mı yaptın?” dedi ve gülümsedi. “Hipotermi, Serkan. Sen ölürsen cinayet üstüme kalır diye korkuyorum. Sonuçta burası benim evim. Bir nevi nefsi müdafaa diyebiliriz,” dedim. Yanına oturdum, bacak bacak üstüne attım, ellerimi göğsümde bağladım ve “Konuş,” der gibi kafamı salladım. Serkan konuşmaya başladı: “Bunları ilk kez sana anlatıyorum. En yakınlarım bile ancak üstün körü biliyor. Babamı 17 yaşımda kaybettim. Beynine giden bir pıhtı yüzünden sol tarafı tamamen felç olmuştu. Sonrasında annem birçok fizyoterapist ve doktor buldu. Fakat babam yatağa bağlı olmanın utancıyla hiçbir çaba göstermedi. Bir süre sonra o yatakta eridi ve vefat etti. Sonrasında annemle ben yalnız kaldık. Annem bana göre daha güçlüydü ama ben babamın güçlü, akıllı ve muhteşem hallerine hayrandım. Pes etmesini kendime yediremedim. Fazla alkol aldığım bir gün kaza geçirdim. Hastanede gözümü açtığımda annem yanımdaydı ve bana okkalı bir tokat attı. ‘Beni yalnız mı bırakacaktın? Bu kadar mı sevilmiyordum?’ diye bağırıyordu. Sonrasında psikolojim altüst oldu. Robot gibi sadece derslerime ve okula odaklandım. Hafta sonları annemin yanında oluyordum ama ruhsuz bir beden gibiydim. Ardından, tıpkı benim senin kapılarını zorladığım gibi bir kadın benim kapılarımı zorladı. Çok çabaladı ve sonunda kalbime girmeyi başardı. Beni hayata döndürdüğü için ona tapıyordum resmen. Ece huzursuzca kıpırdanıyordu, ''Aman ne güzel, bu kadar aşıksan araya birilerini sokalım. Sizi barıştılarım, sevenleri kavuşturmak sevaptır'' dedi. Serkan, Ece'nin onu kıskanmasından deli bir zevk alıyordu. ''Saçmalama güzellik, sonunu dinle'' dedi ve devam etti. Beni sevdiği ve kucakladığı için ona her konuda en iyisini yaşatmaya çalışıyordum; maddi, manevi ve... sekste. Adını Aşk olarak görüyordum. Yatakta tamamen o merkezliydik. Gözü dönmüş bir adam istiyordu yatakta. O bana hiç dokunmazdı. Mizacı böyle diye düşünüyordum. Tüm bunlara rağmen benim için sorun değildi; beni sevmesi yeterliydi. Bir hafta sonu şehir dışında olduğumu sandığı bir gün ona sürpriz yapmak istedim. Evime girip ortam hazırlamayı planlıyordum ama odadan gelen seslerle irkildim. İsimlerini bile anmak istemiyorum; lanet olsun. Ev arkadaşımla birlikteydi. Benim odamda, adamın üzerindeydi ve onu öpüyordu. Zevkle üzerinde hareket ediyordu. Onun tabiatı bu olduğu için bana dokunmadığını sanıyordum. Oysa beni kullanmış. Yapabildiğim tek şey kapıyı sertçe çarpıp çıkmak oldu. O günden sonra yıllardır hiçbir kadına ayık kafayla ve isteyerek dokunamadım. Zil zurna sarhoş olduğumda birliktelikler yaşanıyordu ama ne zevk alıyordum ne de ruhumda bir iz kalıyordu. Seni otogarda gördüğüm gün, çocukça bir mutlulukla sana çekildim. Defalarca ‘Nasıl?’ diye sorguladım ama her şeyin, her hâlin... bana çıldırtıcı şekilde çekici geliyor. Ece'nin bakışları yumuşamıştı. Serkan, Bu gece beni istediğini söylediğinde yıllardır uyanmayan o his uyandı. Sadece sana hizmet etmek istedim. Sana doymak istedim. Vahşice, gözü dönmüş bir şekilde... Bu his benim içinde oldukça yabancı.” Serkan’ın anlattıklarını şok içinde dinledim. O kadın resmen babasının yarattığı hayal kırıklığını kullanmış, kendi sadist duygularını tatmin etmişti. Yetmemiş, ona bağlanmaya ittiği bu adamı bir hamlede bırakmıştı. Kendi başka adamlara gözü dikmişti. Gözlerinde birkaç damla yaş gördüm. Ellerini başına götürmüş, dirsekleri dizlerinin üstünde düşünceli bir şekilde oturuyordu. Yalan söylemiyordu. Evet, gözü dönmüştü ama zaten istediğimin bu olduğunu sanıyordu. Bir süre onu izledikten sonra ellerini tuttum. Başını kaldırıp bana baktı. “Öncelikle ben o değilim. Zevklerim konusunda bile tecrübesizim. Şu an sende beni bu kadar delice çeken tek şey, beni gerçekten istemen. Sevgini tatmak istiyorum, Serkan,” dedim. Bana doğru o masum bakışlarını gördüm. O benden daha yaralıydı. Sonra bana bakan yüzünü inceledim, gözleri, burnu ve dudakları. Bir anlık irademi kaybettim. Bu adam ne yapıyordu bana böyle, sadece bakışlarıyla? Ayağa kalktım. İşaret parmağımla gömleğinin içinden görünen karın kaslarına dokundum. Onu itip köşe koltuğuna yasladım. Şimdi yarıya kadar açılmış beyaz gömleğiyle, kasları belirgin, kumaş pantolonu adalelerini saran bir hâlde önümdeydi. Yaklaştım ve bacaklarımı atıp kucağına oturdum. Vücudu elektrik verilmiş gibi titriyordu. Ellerimle gömleğini araladım, vücudunda gezindim. Her dokunuşumda ürkekçe çıldırması, kimsenin ona gerçekten dokunmadığını gösteriyordu. Dudaklarımı araladım ve sakin bir şekilde yaklaşıp dudaklarına bastırdım. Derin bir hırıltıyla inledi. Tanrım, bu deli gibi zevk veriyordu. Bunca zaman üzerime çullanıp bir öpücüğü bile yüzsüzce isteyenler yüzünden mi bu korkuyu yaşamıştım? Dudaklarımı biraz aralayıp nefes alırken gözlerinin içine baktım. “Bir şeyi netleştirmek istiyorum, bayım. Çok çekicisiniz. Vücudunuz sanki daha önce erkek ırkını hiç görmemişim gibi tepki vermeme neden oluyor,” dedim. Sinsice bir gülümseme yerleşmişti suratına. Kaçamak bakışlarla gülüyordu. Yüzüme yaklaşarak burnunu burnuma sürttü ve küçük bir öpücük bıraktı. “Aslında ben de bunu istiyorum. Çünkü acımasızca aynısını bana hissettiriyorsun. Bu dünyada hiç kadın görmemişim ve hatta sana sahip olmazsam ölecekmişim gibi,” dedi. Ellerim göğüs kaslarında ve saçlarının arasında dolaşıyordu. Gözlerimi bile açmadan yüzünü burnumla gezerken cevapladım: “Durum değerlendirmesi yapalım. Senden çok hoşlanıyorum. Vücuduna ise ölüyorum sanırım. Ama herşey çok hızlı gidiyor, körü körüne birşeylere atlamak istemiyorum ve bu işlerde tecrübesizim.'' Serkan gülümsedi, ''Ve ben bu tecrübesizliğinden, deli gibi mutluyum güzellik.'' dedi. Gülümseyerek başımı salladım, ''Neyi severim, neden nefret ederim bilmiyorum. Ve sana güvenmiyorum, bayım. Ne kendimi sana teslim etme konusunda ne de kontrolü sana bırakma konusunda. Sabırla gözlerini dikmiş beni dinliyordu. ''Bu gece yaşadıklarımıza bakarsak, haklıyım. O yüzden kontrolün bende olmasını istiyorum. Ama tecrübesizliğimi de sen tamamla. Ne dersin?” diyebildim. Resmen gülüyordu. Ellerini havaya kaldırdı ve fısıldadı: “Peki, efendim. Teslim oluyorum. "
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD