Geri çekildi koltuklara geçti sıra sıra dizilmiş koltuklar vardı. Sahne büyüktü ve bir sürü enstrüman vardı.
Bende koltukların birine oturdum bir tarafımda Shin ji vardı diğer tarafımdaki çocuğu tanımıyordum. Elini uzatınca "Bismillah"dedim korkuyla ani hareket ne yapıyorsa artık çocuk gülümsedi "Kim Jin Hee"dedi bunların adı da ne diye tren düdüğü gibi oluyorsa
"Yakut Aslan"dedim bende elini sıktım.
"Yakut Aslan"diyen hocaya döndüm. "Sen söyle"
"Hocam yani öğretmenim benim sesim pek iyi değildir"
"Belli zaten" diye dalaştı Han Sang ağzına bir tane çakacaksın biçimli güzel dudakları parçalanacak. Ona dönüp pis pis baktım ama işlemedi bile.
"Hadi Yakut" deyince mecbur kalktım
Hoca gitar çalıyordu Kulağına eğildim dediğim şarkıyı biliyor mu diye bildiğini söyleyince ona baktım vay be. Şarkı söylemeye başlayınca kendimi kaptırdım.
Kapıya baktığımda bütün okul kapıda beni dinliyordu. Aralarda ritim tutmak adına parmağımı şıklatıyordum.
Şarkı bittiğinde herkes alkışladı. Gülerek Han Sang baktığımda dudağının kenarı kıvrılmıştı sinir sıpa.
Selam verip yerime geçtim. Shin Ji yanıma sokulup hangi şarkı olduğunu sordu söylediğimde anında indirdi. Zil çaldığında şarkı herkes benim yanıma gelip tebrik etti teşekkür edip Shin J iyi alıp dışarıya çıktım
Kim Ji Hee de yanımıza geldi İngilizce bildiği için arada onunla da konuşuyordum iyi lan ben ölürüm zannediyordum okulda öldü dil bilmediği için diye haberim çıksaydı valla rezil olurdum Nergis bunu fırsat bilip benim arkamdan demediğini bırakmazdı.
Hortlar gelirdim valla.
Sınıfa girdiğimizde o kadın geldi adını bir türlü ezberleyemedim. "Yarın kiliseyi temizliğe gideceğiz "dediğinde ayağa kalktım
"Neee Tövbe Yarabbim"dediğimde herkes bana döndü Shin Ji beni çekiştiriyordu oturmam için
"Dur kız"dedim ona
"Hocam ne yaparsınız Ben Müslümanım gider camiyi temizlerim ne diye kiliseyi temizliyorum" dediğimde ban baktı hiç bir şey anlamamış gibi, bir hali vardı Shin Ji Yi dürtükledim o da anladı çevirdi hoca bana baktı.
"Müslümanların her dini kardeş olarak gördüklerini biliyorum" dedi bu ne demek yani ya geleceksin ya geleceksin Allah'ım affet sen.
"Çarpılırsam sorumlusu bu kadın" dediğimde Han Sang güldü ona ne oluyorsa ona pis pis bakıp gene Shin ji ye döndüm .
"Yakut yalnız söylemem lazım Han Sang ile fazla inatlaşma o biraz şeydir" dedi
"Neydir"
"Şey belalı bir tip işte" haa çok güzel ben belalı çocuğa kız gibi saçını boyatmış dedim. Benimde babam polis ne var yani.
"Neyse" diye geçiştirmeye çalıştım ama aklımın bir köşesinde durduğu gerçeğini kimse değiştiremez.
Ders Fizik galiba tahtadaki optik konusundan anladım bunu yoksa hoca gene taramalı tüfek gibi devam ediyor. Erkek hocanın gözleri çökmüş içine her gelen de ne diye bana geliyorsa artık. Tamam gözlerimden dikkat çekiyor olabilirim de benim dedem Kore gazisi diye sarılan fizikçiye lanet okusam mı okumasam mı bilemedim birde Türkçe "Merhaba" demez mi.
Tamam iyi bir şey olabilir bu sınıf gülmeseydi tabi. Özellikle de şu Han Sang kahkaha attı resmen ayı.
Zil çalınca kendimi dışarıya attım Shin Ji de peşimden tabi ilk günden bir düşmanım bir dostum olmuştu. Birde ilk dakikadan tabi birde mal damgası da almıştım onun dışında iyiydi ya okul çıkışı iki kilometrelik bahçeyi yürüyüp eve doğru yol aldım telefondan yön buluyordum tabi. Babamın işi olduğu için gelememişti koluma Shin ji girince ona baktım "Ne oldu"
"Seni ben götüreyim "
"Olur"diye kol kola eve doğru yürümeye başladık. Eve geldiğimizde anneme Shin Jiyi tanıttım Türkçe konuşmasına çok sevinmişti annem birde yeni taşınmamışım gibi yaprak sarma yapmıştı Shin Ji yemeğe kalınca iştahla yemişti yemeklerimizi daha önce birçok kez Türkiye'ye gelmiş hatta peri bacalarını çok sevmiş. "Lan elin Koreli si gitmiş daha biz gideceğiz ana"dediğimde terliğini gösterince sustum terlik kötü.
"Niye terlik gösterdi"diye sorunca annem bana ben anneme bakıp güldük
"Milli anne dayağı Türkiye de Terlik "dediğimde o da gülmeye başladı. Onu yolun başına kadar savuşturdum. "Yarın görüşürüz "dedi
"Gidebilecek misin" dedim karanlık gözüküyordu sokak
"Merak etme "dedi güven verir tonda o giderken arkasından bakıp eve doğru yürümeye başladım. Eve geçip kapıyı kapattım "Gelmişsin Yakut" dedi annem
"Valla ya "diye onayladım annemi "Babam gelmeyecek mi"
"Yok bu gün orada kalacakmış yarın gelir "bu adam çok çalışıyor ya ama bu polis olmamı istememi değiştirmiyordu tabi. O adam ne kadar çok yorulsa da annemi böyle kandırmış.
Bazen anlatır annem baban yoldan geçerken bana yol vermişti. Sonra da peşimi bırakmadı evime kadar takip etmiş falan diye. Dinlerken yüzümde hep bir tebessüm olur. Hala da oluyor.
Sabah gene zar zor kalktım. Saçlarımı açık bıraktım ön tarafını ördüm taç gibi gözlerimi de belli ettim gayet güzel olmuştum. Kapıyı kırar gibi çaldı kapıyı biri açtığımda Shin ji "alacaklı gibi ne yapıyorsun kız"
"Ha"dedi anlamadığını belli eden bir ses tonu ile
"Yani ne oldu"
"Ya kızım seni çekmişler İnternete koymuşlar" telefonu uzattığında şaşkınlıkla ağzım açıldı gayet de güzel söylemişim hani. Alkışlayanlar falan Kore'de ki Türk kızı yazmışlar birde.
Vay be ona sırıtarak baktım o da bana sırıtarak baktı "Neyse gel hadi zaten okuldan sonra Korece kursum var" içeriye girdiğinde dondu kaldı.
"Türkler kahvaltılarına önem verdiğini unutmuşum "
"Önce gözün doyacak"diye masaya oturdum oda karşıma oturdu.
"Beden dersi var"dediğinde dilimi çıkarttım ne gerek var yahu bedene ben gayet iyiyim bu bedenle. Shin ji kahkaha attı "Sen çok eğlencelisi"
"Sende öyle"diye göz kırptım.
Kahvaltıdan sonra ismini söyleyemediğim okula gittim. Sınıfa girerken Han sang ile çarpıştım "Ama çüş ama" diye sinirle ona baktım.
"Bilerek falan mı yapıyorsun sen Türk kızı"
"Ne" diye şaşkınca sordum ne diyor lan bu
"Diyorum ki sen bu tür çarpışmalarla beni elde edebileceğini falan mı sanıyorsun" dediğinde ona baktım.
"Baksana sen ben saçını boyatan erkeklerden nefret ederim onları erkek olarak görmem" dediğimle kendimi kapıda bulmam bir oldu.
"Bu iki oldu Türk kızı" yutkundum böyle dibime girmeden de konuşabilirdik dilimi tutamam ki ben.
"İsterse üç olsun hem sen kimsin be" dedim korkarak ama belli etmemeye çalışmak adına her şeyi yapıyorum ellerimin titremesi hariç
"Sana kim olduğumu uygulamalı gösteririm Türk kızı"diye iyicene dibime sokuldu yutkundum bu duruma anam. Ellerim titriyordu ama gene de ona dikleniyordum ellerime baktı bir ara
"Korkuyorsun Türk kızı "
"Çekil" onu iteklemeye çalıştım ama sadece çalıştım bana hala bakıyordu. Nefesimi sesli bir şekilde dışarıya verdim "Çekil sen yoluna ben yoluma "
"Öyle olsun" diye sırasına geçti. Shin ji yanıma gelip sıramıza oturttu. İkinci gün de böyle başladıysa Yakut sıçtın kızım.
Ders başlayınca hocanın kelimelerini anlamaya çalışmakla geçti vakit. Ders zili çalınca beden eğitimi salonuna geçtik. Spor salonunun soyunma odasında üstlerimizi giyindik ki siyah eşofman altı beyaz tişört onunda kollarındaki tek şerit siyahtı. Herkesinki aynıydı.
Kafama top gelince atana baktım bu kim ya. Topu almaya gelirken bana baktı "Choi Dong Ra" dedi
"Yakut Aslan" dedim bende
"Ondan uzak dur "diye tısladı
"Kimden "dedim şaşkınlıkla kimden bahsediyordu
"Han Sang "Dan diye bana pis pis sırıtıp gitti ben bu kızı boğarım. Shin Ji yanıma gelince benim elim kafamda tabi ufak tefek bir şeyim ben ya kafama kocaman topu fırlattı geri zekalı.
Han Sang geldiğinde hepimizin gözü onun üstüne çevrildi ben sonra şımarmasın diye arkamı döndüm tabi. Hoca gelince bana baktı. Al işte gene başlıyoruz.
Zar zor ismimi söyledim şükür ki. Herkes kafaya göre takılırken salondaki bankalara oturdum kulaklığımı taktım. Türk müziği çalıyordu ne zaman yüklemişim ki ben bunu. Ama güzel şarkı ya.
Kulaklığımın biri çekilince çekene baktım Han Sang ağzım bir karış açık ona baktım "Ne yapıyorsun"
"Dinlediğini merak ediyorum"
"Sebep" şaşkınca ona bakmaya devam ediyordum. Dudağı kıvrıldı. "Allahım Yarabbim ya beni sınıyor musun" diye kendi kendime konuşmaya başladım.
"Söylesene neden geldin buraya "diye bana dönünce bende ona döndüm
"Babam Güney Kore'de ki büyükelçiliğimizde koruma polisi bizde mecbur gelmek zorunda kaldık yoksa dilini bile bilmiyorum ki" dedim ona bakarak başını salladı.
"Zor olmalı senin için" arkadaş gibi konuşuyoruz
"Çok zor birde sizinle uğraşıyorum" dediğimde bana yukarından baktı.
"Bizimle "dedi sorarcasına "Sen başlattın saçını boyatmış diye"
"Ama boyamışsın" diye kendimi savunur vaziyete geçtim.
"Türk kızı saçımın rengi böyle boyatmadım yani"
"Hass"dedim seslice "Önce söylesene bende açık kahve ,sarıya yakın olunca yani ne bileyim işte pardon ya" dudağının kenarı kıvrıldı. Sonra kahkaha atmaya başladı ona şaşkınca bakıyordum
"Sen saf mısın bu renkte saç gördün mü" lan bende diyorum
"İnsan sanıp konuşan da kabahat kusura bakma" diye kalkınca kolumdan tutup geri oturttu beni Ona sinirle döndüm bana hiç mimiğini kıpırdatmadan bakıyordu. Bende ona baktım aynı şekilde kolumu sertçe bıraktı bende kalktım yanından.
İnsanın siniri bozma konusunda birebir yani. Ne diye geldiyse yanıma dengesiz adam. Bende yüzme havuzunun oralarda gezinirken Shin J iyi arıyordum aslında Choi dong hani şu Han Sang ı rahat bırakmamı söyleyen kız Shin Ji ye eziyet ediyor koşarak oraya gittim
"Ne yapıyorsun bırak onu"
"Türk kızı sana söylemediler mi bana karışılmaz diye" dediğinde güldüm
"Sana söylemediler mi Gemiyi karadan yürüten padişahın torunu olduğumu" dediğimde bana sırıtarak yaklaştı
"Diyorsun ama bende sana diyorum ki arkana bakmadan git buradan "
"Shin J iyi almadan bir yere gitmiyorum "dedim sinirle
Shin Ji bana baktı "Git Yakut ben hallederim "
"Hayır dedim seni almadan gitmiyorum" Choi dong sinirle soludu.
"Senin için kötü olacak "
"Aynısı senin içinde geçerli "dediğimde kolumu tutmaya çalıştı kolumu kurtardım ondan Shin ji yanıma gelmeye kalkarken iki kız onu omzundan tutup yere oturtmuştu. Choi Dong bana vurmaya çalışınca elini havada tutup geriye ittim oda beni itince havuzu boyladım tabi.
Çıkmaya çalıştım ama çırpınıyordum suda. Gözlerimi açtığımda havuzun dibine doğru battığımı gördüm. Üstümde kocaman bir yük vardı sanki beni havuzun dibine doğru çeken.