⭐
"Anlamam gerekirdi."
Oturduğu koltuktan kalkıp yaralı ayağından dolayı yalpalaya yalpalaya üzerime yürümeye başlayan Bartun'u korkuyla izledim.
"Siktir git lan evimden."
"Amacım haber yapmak değildi. Yanlış anladın."
"Anlayacağımı anladım, gidiyor musun evimden yoksa polis mi çağırayim."
Kaşlarını dikmiş bana bakmaya devam ederken acıyla inleyip kalktığı koltuğa geri oturunca gözlerim doğruca ayağına kaymıştı. Ayağına sarılan beze bulaşan kandan yaranın açıldığını anladım.
"Ambulansı arayayim mi?"
"Sadece evimden siktir git."
"Sinirlenmeyi bıraksana iki dakika. Yardım etmeye çalışıyorum."
Bir şey demek yerine eğilip ayağındaki sargı bezini açmaya başladı. "Kusarsan yalatarak temizletirim etrafı sana." Gözlerimi sinirle kısıp açtığı bezin altındaki ayağına baktım. Yaradaki kan pıhtılaşmaya başladığı için kan yavaş akıyordu.
"Ne yapacağını biliyor musun?"
"Tabiki de bilmiyorum amınakoyim."
"Oğlum nasıl sporcusun lan sen?"
Gözlerini ayağından çekip başını yukarı kaldırdıktan sonra kaşlarını çatarak bana bakmaya başlayınca gözlerimi kaçırıp telefonumu çıkardım.
"Resmimi çekersen öldürürüm seni."
"Sus bir ya, hemşir arkadaşım var onu arayacağım."
"Umarım doğruyu söylüyorsundur."
Onu umursamayıp telefonumdan Melih'in numarasını bulduktan sonra ara tuşuna basıp beklemeye başladım. O sırada da gözüm Bartun'un üzerindeydi. Yara bezini yaraya bastırmaktan başka bir şey yapmıyordu.
"Noldu lan yine? İşin düştü değil mi puşt." Gözlerimi Bartun'dan çekip telefonuma odaklandım.
"İşim düşmese aramazdım zaten."
"Kısa kes hadi."
"Bartun Demirel'i biliyorsun değil mi? Hani şu ayağından yaralanan hokeyci."
"Senin aşık olduğun herif değil mi o?"
"Neyse ne, ayağındaki yarası açıldı kan akıyor napmam lazım anlat."
"Oha! Şuan aynı ortamda mısınız? Hayırlı olsun kardeşim sonunda milli oldun."
"Aklını sikicem şimdi senin Melih. Adam önümde kan kaybından ölecek napmam gerektiğini anlatmicaksan siktir git kapat telefonu."
"Tamam lan zırlama iki dakika. Yarayı suyla temizleyip üzerine temiz bez sarsın bir şeyi kalmaz."
"Bu kadar mı sadece amk?"
"Heye bu kadar."
Telefonu Melih'in yüzüne kapatıp bakışlarımı soran gözlerle bana bakan Bartun'a çevirdim.
"Yarayı temizleyip sarsak bir şeyi kalmaz dedi."
"Bu kadar mı sadece?"
"Bende inanamadın ama evet."
Oflayıp ayağa kalkmaya çalışınca omzundan bastırıp geri oturmasını sağladıktan sonra bir şey demesini beklemeden mutfağa ilerledim. Tezgahın üzerinde duran katlı bezlerden birini aldıktan sonra hafif ıslatıp Bartun'un yanına geri döndüm.
Gözlerini ayağına dikmiş ayak parmaklarını hareket ettirmeye çalışıyordu. Ama kendini sıktığı belliydi.
Önüne gelip eğildikten sonra bezi ayağına götürüp kanları temizleyecekken kolumdan tutup durdurdu. Başımı istemsizce kaldırıp gözlerimi gözlerine çevirdim ama aramızdaki mesafenin az olması rahatsız edecek derecedeydi.
Başını geri çekip, "Ben yaparım." diye mırıldanınca bir şey demeyip elimdeki bezi uzattıktan sonra geri çekildim. Bezi her ayağına değdirdiğinde kendini sıkıp derin nefesler alıyordu. Bir yerden sonra sanki benim ayağım acıyor gibi hissediyordum.
"Banyoda hastaneden çaldığım sargı bezi olacaktı."
"Ne!?"
"Bir şey demeden dediğimi yapsan olmaz mı?"
İstemsizce sırıtırken odadan çıkıp banyoya ilerledim. Zengin olmasına rağmen sargı bezi çalması tuhafıma gitmişti. Ona bakılırsa zengin gibi de durmuyordu da neyse. Bunu sorgulayacak değildim.
Dolapları karıştırdıktan sonra sargı bezini bulup Bartun'un yanına geri gittim. Uzattığı eline sargı bezini koyduktan sonra koltuğa oturarak tekrardan izlemeye koyuldum.
Ayağını kaldırıp sargı bezini üç kat doladıktan sonra boşta kalan kısmı koparıp uçta bıraktığı boş kısımla bağladı. İşte şimdi daha iyi gözüküyordu.
Sargı bezini basket topumuş gibi karşımızdaki koltuğa attıktan sonra başını çevirip bana baktı.
"Gitsen iyi olacak."
"Ama-"
"Ama?"
"Telefon numaranı alsaydım bare."
Histerik bir şekilde güldükten sonra ciddileşince ortamda oluşan sessizlikten rahatsız oldum.
"Arkadaş olduğumuzu falan mı sanıyorsun?"
"Sabahtan beri sana yardım ediyorum. Arkadaşların amacı da bu değil mi?"
"Yeterince arkadaşım var. Git artık."
"Ben göremiyorum ama o arkadaşlarını."
"Çok konuşuyorsun."
Gözlerini kısıp bir şey dememi bekledi. Ama onu yanıltıp umursamazca ayağa kalktıktan sonra kapıya ulaşıp çarparak çıktım.
Bok gibi heriflerle uğraşmak hayat felsefem olduğundan alışmıştım. Hepsi aynı maldı, bana göre birisini bulamayacağıma artık alışmam gerekiyordu.
Demir kapıyı açıp kapşonumu başıma geçirdikten sonra ellerimi cebime sokup hızlı adımlarla bahçe kapısına doğru yürümeye başladım. Bahçe kapısınıda sinirle çarpacakken yukarıdan gelen sesle kendimi durdurabilmiştim.
"Telefonunu unutmuşsun."
Sırıtarak bakan Bartun'a göz devirip elinde tuttuğu telefonuma çevirdim gözlerimi. Cebimden çıkardığımı hatırlamıyordum.
"Aşağı atarsan belanı sikerim."
"Deneyelim mi?" derken telefonumu iki parmağıyla tutmaya başlayınca ellerimi pes dercesine kaldırdım.
Bir şey demesini beklemeden yönümü değiştirerek tekrardan apartman dairesine girdikten sonra merdivenler üçerli çıktım. Hızla telefonumu alıp biran önce gitmek istiyordum.
Bir eliyle kapıdan destek alan Bartun'un yüzüne bakmadan uzattığı telefonumu alıp merdivenleri tekrar inmeye başladım.
"Teşekkür etsen güzel olurdu."
Görmeyeceği şekilde sırıtırken aşağıya varınca kapşonumu düzeltip telefonumu cebime attım. Bahçe kapısına tekrar ulaşınca gözüm istemsizce Bartun'un bana seslendiği pencereye kaymıştı. Orda olmayışı üzsede kendimi toparlayıp yürümeye devam ettim. Eve uzun bir yolum vardı ve bu yolu müzik eşliğinde yürümek iyi hissetmemi sağlayabilirdi.
Müziğimi bozan bildirim sesi olmasaydı her şey daha güzel olurdu. Bıkkınca telefonumu çıkarıp, bildirimlerden gelen mesajı okudum.
05....: Umarım numaramı değiştirmek zorunda kalmam.
⭐