Geçmiş

1848 Words
1 Yıl Önce   ‘’Başak kızım nasılsın ? ‘’ ‘’İyiyim babacığım sen nasılsın? Sizi çok ama çok özledim.’’ ‘’Bende kızım. Gel artık özledik. Bizi daha ne kadar sana hasret bırakacaksın? ‘’ dedi babam. Sesindeki üzüntüyü gizleyemiyordu artık. Her zaman sevgi dolu büyüttüler beni . Hep yetiştiğim ailem ile mutlu ve gururluydum. Ailesinin yapmış olduğu iftiranın ağırlığını bile yine babam çekiyor benim o yaramı kapatmak için yaptıklarımı ve kararlarımı daha da fazla sevgi ile kucaklayıp daha da fazla anlayışla karşılıyordu .Aramızda derin bir sessizlik oldu. Özledim desem yüreğime söz geçiremeyip yarın ilk uçağa atlayıp dönerim Türkiye’ye korkusuyla sadece sustum. ‘’Bu arada Başak yeri ve zamanı mı bilmiyorum ama seninle bir şey konuşmam lazım.’’ ‘’Annem yada ablam iyi değil mi baba ? Ya sen ? Beni korkutma lütfen.’’ ’Kızım babannen geldi İstanbul’a. Benimle görüşmek istedi.’’ Tepkimi merak edercesine tane tane konuşuyordu. Bense o sırada kiraladığım eşyalı stüdyo dairemin duvarlarına bakıyor başımın dönmesini durdurmaya çalışıyordum. ‘’Babannen ‘’ kulağıma gelen o sesi. Asla unutamayacağım hakaretleri. Yıllarca rol model aldığım idolüm olan kadının karşımda bir anda düştüğü o aciz görüntüler ile savaşıyordum. Benim sessizliğim devam edince babam endişeyle.   " Başak orada mısın ? Allah Allah yine mi hatlar gitti. "    " Buradayım baba seni dinliyorum."   " Babannen ile görüştüm. Kendisi bana ne dedi biliyor musun? " Çok pişmanım geceleri artık huzursuzluktan uyuyamıyorum. Masum bir çocuğa iftira atılmasına izin verdim. Şimdi kendimi affettirmek istiyorum. Bana Başak torunumu getir. " İnanabiliyor musun? Senin bana yıllar önce söylediğin cümle değil mi bu bak kızım Allah yüzüne güldü. Sen dememiş miydin pismanlıktan uyuyamasınlar işte uyuyamıyor ve senden af dilemek istiyor. Ne dersin hem seni özledik hemde özür dilemesine izin vermek onunla sende bir konuşmak istemez misin. Şans ver demiyorum her kararında yanındayım ama bence bunu hak ettin ve bu özürü ne kadar beklediğini unutma."    " Baba " sesim akan gözyaşlarımı belli etmemek için dakikalardır sıktığım için çatallandı.    " Efendim kızım"   " Bana biraz zaman verin olur mu? Düşünmeye ihtiyacım var bu çok fazla oldu. "   "Tabi ki kızım haklısın. Seni çok seviyorum unutma olur mu? "    " Asla unutmam . Bende sizi seviyorum. Bu arada baba ? "   " Efendim kızım" öyle iyi öyle narin ve öyle masumdu ki yüzü gözüme gelince eriyordum.   " Baba hiçbiri senin suçun değil. Ailenin yaptığı hatayı sen taşıma. Şimdi öpüyorum seni.’’ telefonu kapattığım gibi hıçkırıklarıma hakim olamadım. Olduğum yere oturup belki de saatlerce ağladım. Bu zamanı ne kadar çok beklemiştim. Bu ‘’uyuyamıyorum’’ kelimesini. Çünkü yıllardır bende hiç huzurla uyumamıştım. Bir gün bile deliksiz bir uyku ile yeni günü karşılamamıştı. Şimdi ama kendini hiç olmadığı kadar rahatlamış hissediyordu.  Bunu biriyle paylaşmadan duramayacaktı. Hemen telefonuna sarıldı.   ‘’Sultan , Sultan ‘’ diye ağlayarak sesleniyordum ismini.   ‘’Başak , iyi misin ? Başak ne oldu ?’’   ‘’Sultan benden özür dileyecekmiş. Sultan inanabiliyor musun? Geceleri uyuyamıyorum diyormuş ‘’ cümleler ağzımdan hecelercesine çıkıyordu. Bir yandan ağlıyor bir yandan gülüyordum. Tam bir karmaşanın içindeydim. Ama uzun zaman sonra ilk kez mutlu olmuştum.   ‘’Ben gidiyorum Sultan.’’   ‘’Nereye? Bir dur neler oluyor ben hiç bir şey anlamıyorum. Hemen geliyorum oraya bekle beni. ‘’diyerek kapattı telefonu. Ben ise o kapatır kapatmaz uçak bileklerine bakmaya başladım. Artık saklanmak , kaçmak için zaman bitmişti. Artık dönüyordum evime , aileme , memleketime Türkiye’ye İstanbul’a. Bileti aldıktan sonra hızla yatak odama ilerledim. İki büyük valizimi dolabın üzerinden indirip esyalarımı yerleştirmeye başladım. Kapının çalması ile işimi yarıda bırakıp kapıya gittim.   ‘’Neler oluyor? Beni meraktan öldüreceksin. İyi misin? Onlar ne valiz mi? Dönüyor musun gerçekten?’’ Eve girer girmez etrafına bakarak hızla soru yağmuruna tutmuştu bile beni.   ‘’Sultan, önce benimde bir sakinleşmem gerekiyor ikimize de bir filtre kahve koyuyorum. Sen de bende içeriz hem de daha rahat konuşuruz.’’   ‘’Olur canım valla öyle bir geldim ki buraya hala elim ayağım titriyor. Sana bir şey oldu sandım. Neyse ki duyacaklarım sanırım güzel haberler olacak bu yüzden biraz bekleyip sabredebilirim.’’ dedi.   Kahve makinesinde kahvelerimizi hazırlarken bile yüzümdeki tebessümü durduramıyordum. Büyük ağlama krizini kendisini bu aptal gülümsemeye bırakmıştı. Büyük kupalara kahveyi dökerken öyle güzel bir kokusu vardı ki resmen canlanmış hissettim. Mutfaktaki minik bar masasının üstüne koydum .   ‘’Haydi gel kahve hazır.’’   Sultan gelip karşımdaki sandalyede yerini aldı. Kahveden bir yudum içtikten sonra daha fazla dayanamayacağı belliydi.   ‘’Seni dinliyorum.’’   ‘’Babam aradı ve babaannemle görüştüklerini, babaannemin uyuyamadığını ve benden özür dilemek istediğini söyledi.’’   ‘’Sen şaka yapıyorsun! Bu harika bir haber. Sen bunu zaten hak etmiştin sadece biraz zaman kaybettin ama o gün geldi. Herkes senden özür dileyecek bunu biliyordum.’’   ‘’Özür beklemiyordum ama benim masum olduğuma inandıklarını düşünmek bile sanki üstümdeki yükü bir anda hafifletti. Gerçekten nasıl duygularımı tarif edeceğimi bilemiyorum. ‘’   ‘’Seni çok iyi anlıyorum. Gülümse çünkü ben yıllardır senden bu gülüşü görmemiştim. Şimdi galiba gidiyorsun. Peki dönecek misin? Yoksa artık kalacak mısın? ‘’   ‘’Kalacağım. İtalya benim için gerçekten harika anılar ve tecrübelerle dolu. Hele sen buradasın. Ama bu tecrübelerimi iyi bir şirkette aktarmak ülkemde çalışmak istiyorum.’’   ‘’O zaman senden yaptığın mimari projenin ödülünü alırken ve ya röportajını yaparken resim bekliyor olacağım.’’ dedi tüm sıcaklığıyla ve bana olan inancıyla gülümseyerek.   Tüm gece bir daha ne zaman yüz yüze geliriz bilmeden bunu da hatırlamak istemeden herşeyden konuşmaya başladık. Sanki bir ailemde Sultandı ve onu burada bırakmak gerçekten canımı acıtıyordu. Ama artık kendimi bulma zamanımın geldiğini düşünüyordum. Sonra ikimiz de uyumak için yerlerimize yattık . Sultan her zamanki gibi televizyon açık karşısında uyuyakalmıştı. Bense yatakta yine bir o yana bir bu yana dönmüş yine defalarca uyanmıştım. Bugünde o huzurlu uyku bana uğramamıştı.   Sabah gün doğmaya yakın yine bölündü uykum. Daha fazla uyumak yerine kalan eşyalarıma bir kez daha baktım. Alacaklarımı valize iyice tıkıştırdım. Sonra salona ilerledim. Açık mutfakta hala kahve fincanlarımız duruyordu. Kendime bir kahve yaptım. Kağıt kalemi elime aldım.   Sultan , canım dostum, sırdaşım , en yakınım ;   Biliyorsun ki ben vedaları sevmem. Giderken arkama bakıp el sallayamam. Her zaman iyi bir şekilde kalıp sonra hep olacakmış sadece birkaç saatliğine gitmişim gibi ayrılmayı daha çok severim. Şimdi sen uyanacaksın benim sabah içtiğim kahvem burada masanın üstünde olacak. Sanki işe geç kalmışım gibi düşünüp bunun bir veda olmadığını bileceksin. Seni tanıdığım için çok şanslıyım.   Uçak inince seni arayacağım.   Kızma bana.   Başak   …   Havaalanı için taksiye binmiştim. Yıllardır yürüdüğüm bu yollara şimdiden özlemle baktım. Kendimden kaçışımda beni kucaklayarak saran bu yer gerçekten güzel anılar bırakmıştı yüreğimde. Kendi kendime geçtiğimiz o yollardaki anılarımı düşünerek havaalanına gelmiştim bile. İşte tam o olarak bu yere tam 3 yıldır hiç gelmemiştim.  Eğer havaalanına gelirsem biliyordum ki annem, babam ve ablamın özlemi ile mücadele edemezdim. Ama şimdi geri dönme zamanıydı.   Taksiden indim. Bavullarımı bagajdan indirdim. Güvenlik kontrollerinden geçtim. Bilet yerine doğru ilerlerken bir anda şiddetle birisinin bana çarpmasıyla yere düşüyordum ki son anda dengemi toparladım. İtalyanca özür dileyip hiç bir şey olmamış gibi aynı hızla ilerledi. Arkasından öfke ile dönüp baktıysam da ne bana bir daha baktı nede hızını yavaşlattı. Neyse ki bugün çok güzel bir gündü. Çok fazla umursamadan devam ettim.   Biletimi almış uçak kapısında bekliyordum. Hiç kimsenin Türkiye’ye geleceğimden haberi yoktu. Gerçekten büyük bir sürpriz olacaktı. Uçak için kontroller başladığı an heyecanım artık gittikçe yükseliyordu. Tüm güvenlikler sonunda bitmişti. Artık uçağa binmiş koltuğuma yerleşmiştim. Artık uçak o muhteşem gökyüzüne doğru yükselmeye başlamıştı bile. Bulutlar içerisinde adeta süzülüyorduk. Ne kadar da özlemişim uçmayı gerçekten özgür hissini yaratıyor insanda. Pozitif düşüncelerle beynimi doldurmaya çalışırken önümdeki adamın müzik sesi fazla yüksek ve saygısızcaydı. Hayır bundan tek rahatsız olan ben miyim? Koltuğun arkasındaki aradan elimi uzatıp omzuna dokundum adamın. İrkilmiş olmalı ki bir an yerinden sıçramış olabilir. Elimi uzattığım aradan kahverengi gözleriyle bana baktı.   ‘’ Müziğin sesini biraz kısabilir misiniz?’’ dedim İtalyanca.   ‘’Tabi. Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim’’ diyerek gerçekten etkileyici bir İtalyan aksanıyla karşılık verdi.   Ortalama bir 15 dakika sonra bavullarımı almak için bekliyordum. Herkes valizine kavuşmuş benim bir türlü valizim gelmiyordu. Tam o sırada Sultan’ı aramadığım aklıma geldi. Hemen telefonumu açtım .   ‘’Alo Sultan ‘’   ‘’Sen gördüğüm en kötü insansın. Böyle gidilir mi? Bir gel ben sana ne yapacağımı biliyorum.’’   ‘’Sultan ya biliyorsun beni ben vedaları sevmem böylesi daha güzel oldu. Ah valiz valiz Sultan seni arayacağım ‘’diyerek hızla kapattım yüzüne . Valizimi biraz ilerden alabilmek için hamle yaptığımda benimle aynı valize başka birinin de hamle yapması aynı anda oldu.   ‘’Af edersiniz ama benim valizim. ‘’   ‘’Hayır Hanımefendi benim valizim.’’   ‘’Bakın valizin benim olduğuna eminim. Bende öyle. Çok ısrar ediyorsanız açın valizi’’   ‘’Tabi ki de açarım.’’ deyip hemen yere o koyduğum gibi kendimden emin bir şekilde valizi açtım. Ama içi fazlasıyla düzenli yerleşmiş erkek kıyafetleri ile doluydu. Gerçekten yerin dibine girmek istedim. Valizi yavaşça kapayıp kusura bakmayın valiz sizinmiş.’’ deyip adama uzattım.   ‘’ Önemli değil. Başkalarının eşyalarına benim diye atlamak yerine bir dahakine işaret koyun. Bakın ‘’ dedi ve valizin üzerindeki bir etiketi gösterdi . Terazi miydi o ?   ‘’Siz bana başkalarının eşyasını alan yani hırsız mı ? demeye çalışıyorsunuz. Özür dileyip verdim valizinizi daha ne uzatıyorsunuz. Ayrıca yanlış anlaşılma hırsızlık mı oluyor. ‘’ daha fazla konuşmak bile istemeden kendi kendime söylenerek valiz alma yerine geri döndüm. Valizlerim işte oradaydı. Hızla alıp ayağımı zemini delercesine basa basa havalimanından çıktım.   Böyle bir taksi ve insan kalabalığı yoktu. Öyle gürültülü ve öyle doluydu ki hareket etmekte zorlanıyordum. İlk bulduğum taksiye bindim.   ‘’Lütfen Levent’e gidebilir miyiz?’’   Artık evime gelmek için çok az bir zaman kalmıştı. … Zile peş peşe basıyordum. Annemin daha beni görmeden Başak diyen sesini duydum. Çünkü bilirdi kızı eve gelince her zaman böyle basardı zile. Kapıyı açtığı gibi ağlayarak kucakladı beni. Artık bende daha fazla dayanamayıp onunla beraber ağlıyordum. Annemin omzundan başımı kaldırdığımda her zaman bir çınar gibi dimdik duran ağlarken hiç görmediğim babamın gözleri şimdi yaşlanmıştı. ‘’Babaaa!’’ diye atladım onunda kucağına. Canım ailem kokularını bile nasıl özlemiştim. ‘’Seni beklemiyorduk. Niye haber vermedin gelip alırdık. Ah kızım güzel kızım. ‘’ bir kız evlat için sanırım en özel an her zaman bu andır. Babasının korunaklı kolları , annesinin karşılıksız sevgisi. Akşam olduğunda ablam ve eniştem ve benim güzel yeğenlerim de gelmişti. Onları görünce pişmanlığım daha da büyümüştü. Kaçtığım aslında kendim değil herkes olmuştu. Nasılda sabırla beklemişlerdi beni. Küçücük çocuklar bile kollarıma teyze diye atlamışlardı. Sofrada otururken yeğenim Erva’nın sorusuyla tüm gözler bana dönmüştü. ‘’Artık gitmeyeceksin değil mi teyziş?’’ ‘’Gitmeyeceğim prensesim. Sizi bir daha bırakmayacağım.'' Onlarsız geçen yıllarımda neler yaptığımı artık telefondan değil yüz yüze anlatıyor, İstanbul’u hiç bilmiyormuşçasına geziyordum. Babaannemle görüşme yapmak için daha kendimi hazır hissetmiyordum. Babamın çalan telefonlarını duyuyordum. Ancak yanımda açmayı erteliyordu. Onun için şuan fazlasıyla zor bir durumdu. Ancak ne yapacağımı nasıl ilerleyeceğimi bene bilmiyordum. Belki iki aya yakın olmuştu. Bir çay sohbetinde babamla artık konuşmaya hazırdım.   ‘’Baba, annenle konuşabilirsin. Yarın Beşiktaş da buluşabiliriz.’’ ‘’ Sen iyi olacak mısın?’’ Seninle gelmemi ister misin?’’ ‘’Bunu yalnız başıma yapsam daha iyi olacak.’’ ‘’Tamam kızım sen nasıl iyi hissedeceksen.’’ Ertesi günü sözleştiğimiz saatte gelmiştim. İşte oradaydı. Her zamanki gibi bakımlı ve asil. Perma saçları , kırmızıya dönük ruju, üzerindeki kırmızı siyah takım kıyafeti ile gerçekten yaşından çok daha genç ve hala güzeldi. Masasına doğru ilerlemeye başladım. Ama hiçbir şekilde beni tanıdığına ait bir bakış ile bakmıyordu. Karşısındaki sandalyenin yanında durdum ve ona seslendim.   ‘’Babaanne.’’
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD