Mahkeme

1290 Words
Bana uzatılan ele bakakalmıştım. Ne yapacağımı bilmiyordum. İçimden konuşmak için çabalıyor ama dilimden kelimeler dökülmüyordu. Karşımdaki adama öylece bakıyordum. Burnuma parfümünün kokusu geliyordu. Mistik odunsu  bir kokuydu. Tamda kendisinin imzası bir parfümdü. Uzun boyu , esmer teni , iri kahverengi gözleriyle fazla kusursuzdu ve şimdi benim en büyük düşmanlarımı bana savunmak için karşımda duruyordu.   ‘’Merhaba , tanışmamız ve tanışmaya devam eden sürecimiz fazlasıyla ironik ilerliyor öyle değil mi ? Tahmin etmeliydim tam kendinize uygun müvekkiller seçmişsiniz. ‘’ deyip en içten gülümsemem ile sonunda karşılık vermeyi başarmıştım. Ah bu Sultan ! Bir cübbe giymek ve bir dosya almak bu kadar uzun nasıl sürebilirdi. Şuan yanımda olması gereken tam zamandı . Bu Barlas denilen adam bir cümle daha kurmadan gelmesi lazımdı. Çünkü bugün ben ne kadar sakin olmaya çalışsam da beni gerebilecek her şey sanki birbirleriyle anlaşmış gibi yan yana duruyorlardı.   ‘’Serdar Bey , Aysel Hanım tekrardan merhaba . Mahkememizin başlamasına az kaldı. Duruşma öncesi son bir konuşalım isterseniz.’’ sesi bir avukat için yumuşaktı ve tane tane dökülüyordu sözler ağzından sanki  avukat değil de sunucu olmalıydı hatta oyuncu. Aman Allah’ım resmen adam dikkatimi dağıtmayı başardı. Telefonu hızla elime alıp Sultan’ı aramak için hamle yaptım. Sultan her zaman ki gibi çalan telefonunu açmıyordu. Tam kapatacağım sırada sesini duydum.   ‘’Tatlım asansördeyim 1 saniyeye oradayım.’’   ‘’Sultan çabuk yoksa ben kendime hakim olamayacağım ya avukatlarını ya onları öldürüp davayı cinayet olarak değiştirmek zorunda kalacaksın. ‘’   ‘’Aman sakın Başak sakın lütfen bu zamana nasıl geldik unutma ne konuşmuştuk seninle  bugün en sakin ve en ılımlı olma günümüz. Derin nefes alıyoruz. Ah inan her katta duruyor bir tür 3. Kata gelemedi.’’ Sesindeki paniği hissettim çünkü beni çok iyi tanıyordu. Hayatımın en zorlu zamanında karşıma çıkmıştı. Yıllar önceden bu günlerin geleceğine söz vermişti Sultan . İşte şimdide sözünü tutuyordu. Benim neyi yapıp neyi yapmayacağımı öz amcamdan daha iyi biliyordu.  Paniği de bu yüzdendi. Biraz daha geç kalırsa tek bir söz daha söylediklerinde hiçte sakin kalamayacaktım.   Neyse ki koridordan gelen panikle koştuğu anlaşılan Sultan tüm güzelliği ile cübbesinin içinde benim yanıma geldi . Gerçekten avukat cübbesi sanırım bir kadına ancak bu kadar yakışabilirdi. Kızıl saçlarını bugün dümdüz yapmış , hafif yüzündeki fondötenin altından ben buradayım diyen sevimli .illeri , beyaz teni , güzel mavi gözleriyle kusursuz bir kadındı. Herşeyden öncesi yüreği gerçekten bir çocuk kadar masum ve kırılgandı. Benimle ilk tanıştığı yurdun bahçesindeki konuşmamızı hiç unutmuyorum .Ben yıllar sonra ilk kez anlatmış , Sultan ise hiç tanımadığı benim için ağlamıştı. Ah pamuk kalplim …   ‘’Geldim Başak , yetiştim. Son anda müvekkillerimden biri arayınca sana haber veremedim biraz geç kaldım. Bu adam avukatları mıymış?’’ ilgi dolu bakışlarını avukat Barlas’ın üzerinde gezdirdi. ‘’Yalnız ben bu adamı bir yerden tanıyorum ama nereden ?’’ dedi .   ‘’Ah Sultan ! Bizim amacımız adamı nereden tanıdığımız değil nasıl onu bu davada alt edebiliriz bunu konuşmak . ‘’   ‘’Haklısın canım . Sana söylediğim gibi onlar suçluluklarını bastırmak için senin üzerine gelecekler . Başak bugün sinirlenmek , öfkelenmek , ters cevap vermek için doğru gün değil . Bugün hakimin karşısında en tatlı halini görmek istiyorum . Düşünerek cevap vermeni istiyorum. Unutma ben senin yanındayım. Tam yanında ve her zaman böyle olacak.’’   Tam o sırada duruşma odasının kapısı açıldı. İçeriden orta boylu, buğday tenli ,temiz yüzlü bir adam elindeki kağıdı okumaya başladı.   ‘’Davacı Başak Yıldırım, Davalı Serdar Yıldırım ve Aysun Yıldırım’’ ses kalbimi yerinden sökmeye yetmişti. Duruşma odasına ilk onların girişlerini izledim. Tam avukat Barlas salona girerken dönüp bana baktı. Bu da neydi şimdi? Neden böyle bir acıma duygusuyla bakmıştı yüzüme.   ‘’Hadi Başak, kazanmamız gereken bir davamız var. ‘’ diyen Sultan’ın sesiyle odaya doğru bende hareket etmeye başladım. Vücudum sanki benim kontrolümde değildi. Hiç bu kadar etkileneceğimi düşünmezdim. Gerçekten şuan bayılacak gibi hissediyorum. Bu his hiç hoşuma gitmiyordu. Biz odaya girerken onlar yerlerini almıştı bile.   Tam karşılarındaki masaya da biz yerleştik. Daha kimse yoktu bize seslenen adam dışında. Odaklanmamı kontrol etmek onlara daha fazla bakmamak için odayı incelemeye başladım. Hiç hayallerimdeki gibi değildi. Evet hakim masası yüksekte ve güçlüydü. Tam hakimin önünde ise bir laptop konulmuş masa vardı. Sanırım eskinin daktilosu yerini laptopa bırakmıştı. Birkaç dakika sonra bizim girdiğimiz kapının aksine hakim masasının olduğu duvardaki kapı açıldı içeriye bir kadın ve herşeyiyle kendini fark ettiren hakim girdi. Yıllarını verdiği belli olan bu hakim acaba benim yıllarımı da geri verebilicek mi? Diye içimden geçirmeden edemedim. İşte o sıra yine bu içimden gelen sözle gözlerimde yaşlar biriktir. Ah! Hayır. Şimdi hiç sırası değildi burada olmaz. Hakimin çevirdiği sayfa sesleri ve boğazını temizleyen öksürüğü ile artık başlayacağımızı anladım. Titreyen ellerimin üstünde sıcacık bir el dokundu. Bu el benim dostumun eliydi . Sultan’ın yüzüne tebessümle karşılık verdim.   ‘’Evet, Davacı Başak Yıldırım’ın avukatı , Avukat Sultan Yılmaz sizi dinliyorum.’’   ‘’Sayın Hakim bey , Sizlere sunmuş olduğum dosyamızda müvekkilimin 16 yaşında amcasının evlenmesiyle beraber süre gelen 20 yaşında ise üzerine atılan hırsızlık suçlamalarının sizlerin değerli adaletiniz ile çözümlenmesi için buradayız. Müvekkilim almadığı değerli bir yüzüğün kendisi tarafından çalındığını iddia eden Aysun ve Serdar Yıldırım’dan şikayetçidir.’’   Hakim gözlerimin içine bakıyordu Sultan konuşurken . Güçlü durmaya çalışsam da tırnaklarımın dizlerimi delmek üzere olan acısı ile gözyaşlarımı saklamayı başarıyordum. Çok ama çok ağır geliyordu şuan yeniden o günleri yaşamak ama tek istediğim masumum diye bakacağım akrabalarımın yüzüydü. ‘’Davalı Serdar Yıldırım ve Aysel Yıldırım’ın avukatı , Avukat Barlas Yağızefe siz bu şikayeti dinlediniz . Sizi dinliyorum. ‘’ ‘’Sayın Hakim , müvekkillerim adına tüm bu suçlamaları red ediyoruz. Başak Yıldırım çocukluğunda fark edilen Kleptomoni ( Hırsızlık Hastalığı ) şüphesi uyandırınca doktora gitmesi isteniyor. Kendisi ve ailesi bir süre doktora götürse de maalesef tedavi netice vermiyor ki 20’li yaşlarına girdiğinde yeniden yengesine hediye edilmiş maddi değeri oldukça yüksek olan yüzüğü alıyor. Bunun üzerine müvekkilim Aysel Yıldırım pek çok kez konuşmayı ve yapıcı olmak adına elinden geleni yapsa Başak hanım asla kabullenmiyor hatta üzerine evin içinde de pek çok eşyaya zarar veriyor. Sonra bunları da kendisinin yapmadığını iddia ediyor. Daha yeni evlenmiş aileyi hiç tanımayan müvekkilim Aysun Yıldırım’ın birkaç ay sonra yaşadıklarından sonra yüksek stresten bebeğini kaybettiği de size sunduğumuz dosyamızda vardır. Teşekkür ederim.’’ O tane tane ve yumuşak ses tonuyla konuşan adam yerini gür bir ses ve kendini dinleten bir tona bırakmıştı. Ağzından çıkan her bir söz yalanların içinde yüzmesini izlemek gibiydi. En son duyduğum o bebeğini kaybetmiş cümlesiyle kendimi kaybettiğimi sandım. Bu ne zaman nasıl olmuş olabilir ki. Tamamen yalan!   ‘’Başak Yıldırım seni de dinlemek istiyorum. Karşı tarafın avukatlarının yaptığı savunmayı dinledin. ‘’   ‘’Sayın hakim öncelikle bana tanımış olduğunuz dinleme hakkı için teşekkür ederim. Avukat Barlas bey mesleğinin getirisi olan müvekkilini savunma görevini yapıyor. Ancak olay anlatılanların aksine hiçbir zaman ailem beni Kleptomoni şüphesiyle pedagog desteğine götürmedi. Evet bir pedagog desteği aldım ancak hayatımın hiçbir döneminde çalmadığım bir şey için sürekli üzerine iftiralar atılıyordu. Yengem Aysel geldiği günden beri bu tarz olayların yaşanması da ayrıca şuan bana enteresan geliyor. Ancak daha 16 yaşında bir çocuğun maalesef yapılan iftiraları red edecek ne gücü olabilirdi nede şuan benim gördüğüm gibi görebilirdi dünyayı. Ben hiç kimsenin hiçbir eşyasını çalmadım hakim bey. ‘’   Bir anda ayağa Barlas kaldı. Sandalyenin seni benim konuşmamın bitmesinin sessizliğini hemen bozmuştu.   ‘’Hakim bey, son zamanımızda bir tanığımız çıktı dosyaya maalesef beyanda bulunamadık. Eğer izniniz olursa kendisinin dinlenmesini isteriz.’’   Sultan ile birbirimize bakakaldık. Bu aniden ortaya çıkan tanık kim olabilir ayrıca tanık olmak için beni görmesi gerekirdi. Yapmadığım bir şeye nasıl tanıklık yapacaktı. Merakla hakime pürdikkat kesildik.   ‘’ Mübaşir ‘’ dedi sadece hakim ve mübaşir bizim giriş yaptığımız kapıya doğru ilerledi. Baktığımda ilk kimse yoktu. Bunlar benim aklımı mı karıştırmaya çalışıyor acaba diye düşünmeden edemedim. Yoksa yalancı bir şahit mi tuttular.   ‘’Serdar Yıldırım ve Aysel Yıldırım’ın tanığı ‘’ mübaşirin sesi koridorda yankılandığına yemin edebilirim.   Kapıdan içeri birinin gireceğini anlamam geç olmadı. Mübaşir kenara çekildi. O sırada gözlerime inanamadım. İçeri giren babaannemdi. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD