Genç adam arabasının içinde oturmuş kendisine verilen dosyanın içindeki bilgilerin bulunduğu kağıdı eline aldı.
Beren Bozoğlu
21.05.2000-İstanbul Üsküdar doğumlu.
İstanbul Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası Ticaret Ve Lojistik
Kahverengi saç, mavi gözlü.
165 boyunda, 53 kilo
Ayrı bir evi var. Cihangirde oturuyor. Her sabah saat 8'de yol üstünde dump kafeden sütlü kahve alıyor. Salı günleri yüzme ve perşembe günleri spor salona gidiyor. Çevresinde hep korumalar var. Ancak sadece annesinin mezarını ziyarete gittiği zamanlarda yanına koruma almaz.
Kağıdın altına kırmızı kalemle yazılan not dikkatini çekti.
'Saldırı için en uygun gün cuma günleri mezarlığa gittiği zaman.'
Kağıdı incelemeye devam ederken telefonu çaldı. Ceketinin iç cebinden çıkardığı telefondan o aşina olduğu numarayı gördü.
-"Alo." Karşısındaki adam selamla sabahla ilgilenmiyordu. Bu yüzden direk konuya girdi.
-"Dosya eline ulaştı mı?" Keskin bakışları karşısındaki dosyadaydı.
-"Ulaştı patron." Kalın ve memnun sesi duyuldu ahizeden.
-"Güzel. Şimdi dikkatlice planını ayarla ve kızı bana getir. O kızı elimde istiyorum. Gürültüsüz bir şekilde hallet işini. Kimse duymasın. Özelikle Ferit Bozoğlu." Başını salladı genç adam onaylayarak.
-"Kızı nereye getirmemi emredersiniz."
-"Kendi bildiğin güvenilir bir yerde sakla. Akşam ben yanına geleceğim. Kızı sahibine teslim edeceğim."
"Anlaşıldı patron." Telefon kapandı. Tekrar eski yerine koyarken aklı bu olacak suikasttaydı. Bu demek oluyordu ki bu cuma bahsi geçen kadını alacaklardı. Zarfın içinden kaçıracağı kadının fotoğrafını aldı. Uzun uzun inceledi. Ardından fotoğrafı dosyaya koyup arabasını çalıştırarak Bozoğlu şirketler grubunun önünden usulca yola doğru süzüldü. Zaman tik tak tik tak akmaya başladı.
🪽
Ferit Bozoğlu... Namı Diğer Ölüm Kralı. Gece kulüpleri diyince akla gelen ilk isimlerinden. Eğlence sektörünün bir numaralı ismiydi. Medya onu Bozoğlu şirketler grubunun sahibi ve yardımsever biri olarak tanıyor. Ülke çapından birçok konuda yardımları mevcuttu. Okuyamayan çocukları okutur, fakirlere el uzatırdı. Ancak bunlar buzdağının sadece görünen kısımlarıydı. Yeraltı dünyasının en acımasız mafya babalarından biriydi. Kafes dövüşü ve kumar dünyasının en önde gelen lideriydi. İstanbul'da haraca bağlamadığı yer yoktu. Bütün mıntıkalar ona haraç öder o ise kendi kurduğu krallıkta hükümdarlığını sürüyordu. Ülke içindeki irtibat ağı oldukça fazlaydı. Her yerde adamının olduğu yeraltında herkes tarafından biliniyor bu yüzden kimse ondan habersiz bir iş çevirmeye cesaret edemiyordu. İhanet onun için affedilmeyecek tek kuraldı. Yanında çalışan adamları bile bunu bildiği için bazı zamanlarda kendi kafalarına sıkmışlıkları bile vardı. Zira Ferit Bozoğlu'nun işkencesine kimse maruz kalmak istemezdi. Bileklerini baltayla kestiği, elektrikli matkapla beynine çivi çaktığı leşleri vardı. Alem onu acımasızlığı ile bilirdi. Bu namı kazanmak için nelerden, vazgeçtiğini kimse bilmiyordu. Zira geçmişin o tozlu sayfalarını tekrar temizlemek istemiyordu. Tozlandıysa öyle kalıp yitip gitmeliydi.
Sıkıntıyla çalışma odasından çıkıp salona indi Ferit Bozoğlu. Son zamanlarda aldığı tehditler canını sıkmaya başlamıştı. Kendisiyle ilgili hiçbir derdi tasası yoktu. Ancak eşi, oğlu ve kızı için kimseye belli etmese de içinde korkunç bir endişe vardı. Özelikle kızı Beren için. O kadar ısrar ermesine rağmen inatla kendine ev açmış yanında oturmayı reddediyordu. Bunun en temel nedeni evde başka bir kadının varlığıydı. İkinci evliliğini yaptığında şiddetle karşı çıkmış lakin zamanla alışmıştı. Ancak oğlu olduğunda kızı tamamen kendini soyutlamış daha onbir yaşındayken ayrı eve çıkmak istediği söylemişti. Daha o yaşta bir çocuk için içi inanılmaz öfke doluydu. Ferit Bey bununla nasıl baş edeceğini bilmiyordu. Kızına uygun bir dille olmayacağını anlatmaya çalışmıştı lakin Beren anlamak istemiyordu.
-"Ben sizinle bu evde kalmak istemiyorum baba." Oldukça öfkeli cevapladı. O mavi gözleri şimşekler gibi çakıyordu.
-"Ama kalmak zorundasın. Büyüyüp yetişkin bir kadın olana kadar benim kurallarıma uymak zorundasın. Ben ne diyorsam o." Diyerek o gün keskin ve sert bir dille konuyu kapattı. Lakin bilmiyordu ki Beren bir an önce büyümek için gün saymaya başlamıştı.
Birde yasaklar vardı tabi. Annesi öldüğünden beri babası Ferit bey Beren'i hiçbir anne tarafından akrabası ile görüştürmüyordu. Bir gün gizlice görüşmeye kalktığında ise babasının adamları onu hemen babasına ispiyonlayınca apar topar eve getirilip bir güzel fırça yemişti.
-"Ben sana onlardan hiç kimse ile görüşmeyeceksin denedim mi Beren?" 13 yaşında bir çocuğa göre oldukça asiydi. Ferit Bozoğlu'na karşı çıkmaya kimsenin yüreği yetmezdi ancak Beren hiç çekinmeden karşısına dikiliyordu. Elbette ki çocuğu olduğu için bu kadar müsamaha gösterildiğinin herkes kadar Beren'de farkındaydı. Ve bunu kullanmaktan asla çekinmiyordu.
-"Annemin akrabaları ile görüşmeme yasak koyamazsın baba. Onlar benimde akrabalarım. Sen istersen görüşme ama ben onları bırakmayacağım." O boyundan büyük laflara karşılık Ferit bey alayla güldü.
-"Öyle mi küçük hanım?"
-"Öyle." Dedi kollarını birbirine bağlayıp çiçek olurken. Dudakları ise büzülmüş kararından dönmeyeceğini belirten bir mimik takınmıştı. O hali Ferit Bey'in ne kadar hoşuna gitse de şimdi sert tavır koymazsa ileride bundan yüz bulup daha çok dikleneceğini bildiği için kendini tuttu. En sert ifadesini yüzüne takındı. Kızına karşı böyle olmayı hiç istemezdi ama yapmak zorundaydı.
-"Bir daha ben izin verene kadar dışarıya çıkman yasak. Okuldan eve evden okula gideceksin. Telefon ve tableti de sen aklını başına alana kadar yasaklıyorum." Bütün teknolojik aletleri elinden alıp Beren'i cam bir famus içinde yaşatmaya çalıştı. Zira o evinin süslü çiçeğiydi. Ne kadar asi olursa olsun kızıydı ve ne pahasına olursa olsun koruyacaktı.
Nihayet o beklenen an geldi. 18. Yaş gününde babasının hazırlattığı görkemli bir doğum günü partisine katıldı. Arkadaşlarıyla güzel bir şekilde eğlendi, hediyelerini aldı. Sorunsuz bir şekilde biten partinin ardından sıra aile üyelerinin hediyelerini vermesine gelmişti. Babası, üvey annesi, üvey kardeşi ve babasının akrabalarından halası, amcası ve kuzenleri vardı. Sırayla herkes hediyesini verdikten sonra Beren gecenin sonunda bombayı patlattı.
-"18 yaşıma girmiş bulunuyorum artık reşitim. Bugün benim günüm ve herkes, bana hediye almışken bende kendime bir hediye aldım." Meraklı bakışlar ona döndü.
-"Ne aldın bakalım prensesim." Diyen Ferit bey kızından aldığı cevapla adeta şoka girdi.
-"Ev... Kendime bir ev aldım." O gece tabiri caizse evde kıyametler kopmuştu. Zira ayrı eve çıkmak için satın almıştı o evi. Ferit bey şiddetle karşı çıktı. Beren gitmek için artık izin almasına gerek olmadığını söyleyince bardakta kalan son damla taştı. O akşam hiç yapmayacağı bir şey yaptı. Beren'i alıp evin bodrumuna kilitleyip sabaha kadar akıllanması için bekletti. Ancak o gece yaptığı hatanın bedelini çok ağır ödeyeceğini bilmiyordu. Zira sabah olup bodruma indiğinde Beren'i bir köşeye çekilmiş ağlamaktan bitap düşmüş yerde tir tir titrerken bulmayı beklemiyordu. Köşedeki yatakta yattığını sanmıştı. O gün doktorlar gelip gitmiş Beren'i iyileştirmek için seferber olmuşlardı. Zatürre teşhisi konmuş ve aylarca tedavi görmüştü ama şüphesiz ki o gece herkesin hayatı değişmişti. Ferit bey kızına bunu yaptığı için asla kendini affetmedi. Beren ise... Hayatında karanlığın olduğu son gece oldu. O gece sonunda karanlık fobisi oluşmuş ve bir daha hiç karanlıkta yatamamıştı. Hiç kimseye söylemedi. Bu acizliği kimsenin bilmesini istemedi.
Salona indiğinde yemeğin hazırlanmış kız kardeşi Sevcan, eşi ve iki oğlu, erkek kardeşi Taner eşi, kızı ve iki oğlunun burada olduğunu gördü. Selen ve oğlu Burak'ı onlarla beraber koltuklarda otururken buldu.
-"Beren gelmedi mi?" Diye sordu eşi Selen'e.
-"Yok hayatım gelmedi." Merakla telefonu eline alıp kızını aradı. Ancak o telefon hiç açılmadı.
O sırada son model spor arabası ile kendilerine ait gece kulübünün kapısına yanaşmakla meşguldü Beren. Tam arabadan inerken telefonu çaldı. Mini çantasının içinden aldığı telefonun ekranına bakınca yüzünü buruşturarak gerisin geriye çantasına koydu. Kaban ve çantasını elinde tutup mekanın kapısına yöneldiğinde birçok paparazinin anında dikkatini çekti. Zira çekilmeyecek bir kadın değildi. Kumral teni uzun kahverengi saçları eşlik ediyordu. Cam gibi mavi gözleri ve düzgün fizik hatlarıyla içeri girmek isteyen erkek müşterilerin bile dikkatimi çekmişti. Üzerinde bordo saten, ince askılı mini bir elbise vardı. Her bir adımında bukleli saçları ahenkle sallanıyordu. Kendinden emin adımlarla mekana doğru yöneldi. Bu sırada paparazilerin kendisine yaklaşmaya çalışıp sorular sorduğunu duyumsadı. Ancak etrafını saran bir dünya koruma ordusu ile bu pek mümkün değildi. Soruları cevapsız bırakıp kendisine eşlik eden yakın koruması Aras'ı takip etti. Önden gidiyor kendisine yol açıp güvenli bir koridor oluşturuyordu. Sonunda kalabalıktan sıyrılıp kendi özel locasına çıktı. İçeri girdiği gibi çantasını koltuğa fırlatıp kendini de hafifçe bıraktığında amacı biraz olsun dinlenmekti. Zira spordan çıkmış buraya gelmişti. Ancak Aras'ın dedikleri ile canı sıkıldı anında.
-"Ferit bey seni aramış ancak telefonlarına geri dönmemişsin. Kendisi şuan baya sinirli. Hemen kendisini aramasını söyledi." Aralarında patron-koruma değil bir abi-kardeş ilişkisi vardı ikilinin. Aras'ın alayvari yüzüne karşın ekşi yemiş gibi bir mimik oluştu yüzünde. Bazen babası gerçekten sınırlarını zorluyordu.
-"Tamam ben ararım. Sen bara söyle bana alkolsüz bir içki getirsinler." Aras odadan çıkıp giderken Beren çantasından telefonu alıp ezbere bildiği o numaranın kayıtlı olduğu isme tıkladı. Çok değil iki çalışta açıldı.
-"Kızım neredesin sen? Seni arıyorum açmıyorsun?"
-"İşlerim vardı. Ne oldu?" Bir an önce telefonu kapatmak istiyordu.
-"Sana aile yemeğimiz var herkes burada olacak dedim. Niye sözümü dinlemiyorsun?" Babasının sert sesini duyunca derin bir nefes çekti içine.
-"İşlerim var dedim bende. Siz ailecek yemeğinizi bir güzel yiyebilirsiniz. Zaten ben yıllardır yokum yanınızda. Ha varım ha yokum. Ne fark eder?" O da sert bir üslupla konuştu. Zira babası böyle konuşmadıkça anlamıyordu.
-"Beren.. Neden böyle yapıyorsun sen kızım? Neden bizden uzaklaşıyorsun?" O sırada kapı çaldı. İçeri yanında garson kızla beraber Aras girdi. Beren'in telefonla konuştuğunu görünce kızın elinden tepsiyi alıp onu dışarı çıkardı. Şimdi sadece kendi vardı. 18 yaşında ayrı eve çıktığından beri Beren'in yakın korumasıydı. Her şeyi bilir, sır gibi saklardı. Bu yüzden her zaman yaptığı gibi odanın bir köşesine geçip beklemeye başladı. O sırada Beren ise Aras'a alışkın olduğu için yanında konuşmaya devam etti.
-"Hiçbir şey olmamış gibi nasıl sıcak davranmamı bekliyorsunuz aklım almıyor. Şaka yapıyorum de lütfen."
-"Yaptığım şey için hiç affetmeyeceksin beni değil mi?" Üzüntülü çıkan ses tonuna karşın Beren'in gözleri doldu. Çünkü hep o anlar aklına geliyordu. Acımasızca, gözü dönmüş bir şekilde kolundan tutup bodruma attığını. Gözleri doldu. Ancak sesini yine umursamaz bir tona ayarladı.
-"Affetmeyeceğim. Boşuna bekleme. Ve beni hiçbir şey için zorlama. Zorlasanda dediklerini yapmayacağım baba. Ben senin o aile tablonun hiçbir yerinde değilim. Vicdanını temizlemek için beni her organizasyonunuzda arama." İçinden geçenler tamda buydu. Hatalarını telafi etmek istiyordu. Ancak öyle hatalar yapmıştı ki Ferit Bozoğlu bu hataların hiçbirinin geri dönüşü yoktu.
-"Yarın şirkette odama gel. Seninle konuşacaklarım var." Hiçbir şey olmamış gibi emrini vermiş Beren'in cevap vermesine fırsat vermeden yüzüne kapatmıştı. Berense bunu önemsemedi.