Barlas her “ucube” dediğinde yüzünü tiksintiyle buruşturuyordu. O kadar laf yemişti bu adamdan, ama hiçbiri bu kadar koymamıştı. Neyini beğenmiyordu, anlayamıyordu. Neden bu kadar kırıcı oluyordu? Bir kez anlasa, sakince dinlese onu… Masal, kendini affettirecekti. Barlas için kölesi olmaya bile razıydı ama adam canını yakmak istiyordu, anlıyordu. Belki de laflarına bu kadar takılmamalıydı. Ama göz ardı edemiyor, duymazdan gelemiyordu. Masal en çok güvendiği yerden darbe yiyordu. Barlas sanki bunu anlamış, üzerine benzin döküp elinde ateşi hazır bekletiyordu. Ama Masal bunu da aşabileceğine inanıyordu. Şu anki halinde bile hâlâ bunları düşünmesi ne kadar doğru olduğu tartışılabilirdi tabii ki. Barlas bir süre kızı süzdü. Ağlamaktan akan rimelin yanaklarına bulaştırdığı siyahlığı, kızara

