"Uyuyor mu hâlâ?" "Dicle dün gece geç yattı, uyanmaz bir kaç saat daha. Acilse geç uyandır. Uykusuna düşkündür biraz." "Ben mi uyandıracağım? Ee, Fatma ana sen uyandırırsan daha iyi olur." Uzaktan gelen seslerin ayırt ettiğim için pişmanlık duyarken, "Uyumak istiyorum," diye bağırdım içeriye. Her işe gitmeyeceğim günde olduğu gibi bugünde erkenden uyanmıştım, bu önlenemez uykusuzluk düzeniydi. Altı senedir kadar uykusuzluk düzeni ile yaşamayı öğrensemde hâlâ uykuya yenik düşmeyi sevdiğime emindim. Geç kalkamıyordum! Elimden bu güç alınmış gibi hissediyordum. Annemin sesini işitirken, "Kızım hadi uyandıysan bekletme Eyüp oğlumu," dedi. Annemin Eyüp'e olan düşkünlüğünü anlamıyordum! Gerçekten kendimi başkasının kızıymış, Eyüp'ünde onun öz oğluymuş gibi hissetmeye engel olamıyordum.

